Biat kültürü ve bu kültürü siyaseten besleyen ve geliştiren lider sultasına dayalı yürürlükteki Seçim ve Siyasi Partiler Yasaları, anayasa değişikliğinden de önce, ivedilikle değiştirilmediği, parti içi demokrasiyi yok eden ve lidere tek seçici imkanı sağlayan bugünkü düzen yerine;seçimlerde, demokrasiyi ve parti tabanının iradesini ön plana çıkaran, yeni ve demokratik bir partileşme ve seçim sistemine geçilmediği sürece, parlamenter sisteme yönelik eleştirilerin önü alınamayacak ve parlamenter sistemin kendi kötülüğünden ziyade, seçim ve siyasi partiler yasalarında yer alan antidemokratik hükümlerin, bu ülkenin siyasetinin bozulmasında ve önünün tıkanmasında başrol oynadığı gerçeği anlaşılamayacak ve birileri de; bu durumdan yararlanarak, haksız bir şekilde, doğrudan parlamenter sistemi kötüleyerek, kafalarının arkasında saklı ve gizli tuttukları dikta rejimini tesis etme imkanına kavuşacaklardır.
Biat kültürünün ve lider sultasının tam anlamıyla hakim olduğu AKP'nin anayasa tanımaz Cumhurbaşkanına alıştık artık, her eylemi ve söylemi, yasalara ve anayasaya açıkça aykırı, Anayasa Mahkemesinin kararını tanımıyor, bu karara uymuyor ve saygı duymuyor, bunu alenen açıklamakta da hiçbir sakınca görmüyor.
Ya bu ülkenin Adalet Bakanı'na ne demeli?
Doğal liderleri Tayyip Bey; Anayasa Mahkemesinin kararını tanımadığını, uymadığını ve bu karara saygılı olmadığını beyan etti ya; körü körüne, doğal liderleri Tayyip Bey'e biat eden, bugünkü ikbalini ve koltuğunda oturduğu Adalet Bakanlığını, kendisine borçlu olduğunu kabul eden bu zat; demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin Adalet Bakanlığı koltuğunda oturduğunu, anayasa ve yasalara, yüksek mahkemelere ve onların kararlarına, her Türk Vatandaşından daha saygılı olması gereken Adalet Bakanı olduğunu unutarak, AKP'nin militanı ve sade bir üyesi gibi, Tayyip Bey'in, Anayasa Mahkemesine ve onun şahsında, Türk yargısına,Türkiye Cumhuriyetinin demokratik hukuk devleti niteliğine, anayasal düzene tecavüz teşkil eden beyanlarına destek çıkan ve Tayyip Bey'in değil, bizzat Anayasa Mahkemesinin Anayasayı ihlal ettiğini iddia etme cüretinde bulunabiliyor.
Tüm bu olup bitenlere baktığımızda; kendisini beğenirsiniz veya beğenmezsiniz ama, KILIÇDAROĞLU'nun yapmış bulunduğu, bu AKP' lilerin; demokrasi, insan hak ve özgürlükleri ve demokratik bir anayasa ile asla ilgilerinin, böyle bir kaygılarının bulunmadığını, AKP; şayet, insan hak ve özgürlüklerine dayalı daha demokratik bir anayasadan yana olduklarında samimiyse, öncelikle 12 Eylül darbe hukukunun, 12 Eylül darbecilerinin yaptıkları, seçim,siyasi partiler,dernekler, sendikalar, grev ve lokavt, toplantı ve gösteri yürüyüşleri, basın gibi uygulama yasalarının değiştirilerek demokratik hale getirilmelerinin zorunlu olduğuna yönelik tespiti çok yerinde olup, CHP olarak, AKP ile yeni bir anayasa yapmak üzere aynı masada yer almaktan vaz geçmelerinin ne kadar yerinde ve isabetli bir karar olduğu,Tayyip Bey'in ve Adalet Bakanının, Anayasa Mahkemesine ve Can DÜNDAR ile Erdem GÜL hakkında aldığı karara yönelik anayasa dışı saldırıları ile açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Ülkemizin demokrasisi ve hukuk sistemi; tüm propaganda ve fırsat eşitsizliğine rağmen, şeklen yapılan meşru bir seçimle iktidara gelen AKP'nin üzerinde fiili bir ipotek koyan Cumhurbaşkanı Tayyip Bey ile her geçen gün anayasal meşruiyetini yitirmekte olan AKP siyasal iktidarının, yasa ve anayasa tanımayan hegemonyası altına girmiş olup, en kötüsü ve bizi ümitsizliğe sevk eden husus da; suç teşkil etmeyen en ufak bir eleştiri için dahi savcılara açtırdığı Cumurbaşkanına hakaret davaları yoluyla, Tayyip Bey ve emrindeki AKP iktidarı tarafından, ülkemizde yaratılan korku ve sindirmeler meyvelerini vermeye başlamış ve halkımızın çoğunluğunun bu hegemonyayı bir kader olarak kabullenip benimsemiş ve tüm bu anayasa tanımazlıklara karşı tamamen tepkisiz hale gelmiş olmalarıdır.
01/03/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder