“Muhaliflik, aymazlık demek değildir” hatırlatmasını yaptıktan
sonra bir soru ile başlayalım; Ergenekon iftirası ile Silivri zindanına
kapatılan Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, bugün Cumhurbaşkanı
Erdoğan’a karşı açıklama yapan Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ı
neden mahkemeye vermişti?
Şimdi gelelim konumuza. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gündemi değiştirme konusunda usta olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili kararını
tanımadığını ve saygı duymadığını söyledi, ardından da muhalefet ile
alay edercesine, “Şimdi tabii yola çıkıyorum. Bundan sonra herhalde
biraz daha ortalık çalkalanabilir yani…” dedi gülerek.
Erdoğan, bunları söyledikten sonra Afrika’ya giderken, arkasından kıyametin kopacağını biliyordu.
Muhalefet de her zaman olduğu gibi Erdoğan’ın tuzağına düşerek, en iyi en sert, en okkalı lafı kim yetiştirecek yarışına girdi.
Laf sokma yarışına girenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kurduğu
tuzaklara düşerek, yarattığı suni gündemlerin peşine takılarak, gerçek
gündemin üstünün örtülmesine katkı sağlayarak, günün birinde Erdoğan’ın
yoracaklarını düşünüyorlar.
Fıkrayı bilirsiniz, Temel boksör olup ringe çıkmış. Rakibi Temel’i
perişan etmiş. Gong çalınca, köşesine sürükleyerek götürdükleri Temel’e,
“Çok dayak yedin. Tek bir yumruk çıkaramadın. Havlu atalım” demişler.
Temel, ağzı burnu kan içinde çıkışmış, “Sabredin biraz, yorulmasını
bekliyorum…”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, göreve geldiğinden buyana 17 üyeli Anayasa
Mahkemesi’ne sadece Kadir Özkaya’yı atamıştı. “İhlal yok” diyen diğer 2
üye Rıdvan Güleç ve Hicabi Dursun da TBMM’de AKP çoğunluğunun oyları ile
seçilmişti.
Çoğunluğunu (9) Abdullah Gül’ün atadığı diğer üyelerin, Dündar ve Gül
davasında “ihlal var” diyeceklerini Patagonya’daki gariban Alvarez bile
tahmin edebilirdi.
Ancak unutmayalım ki, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını ABD ile
birlikte kuran Fetullahçılar ve AKP’liler, Anayasa Mahkemesi’ne Abdullah
Gül’ün atadığı 10 üyeyi de yine birlikte seçtiler.
Anayasa Mahkemesine kişisel başvuru hakkını da, Ergenekon ve Balyoz
iftiralarında zindana kapattıkları yurtseverlerin Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ne (AİHM) gitme sürecini uzatmak için getirdiler.
Amaçları, sadece AİHM’e gidişi geciktirmek değil Anayasa Mahkemesi’nden yurtseverlerin başvurularına ret kararları çıkarmaktı.
Yazılarımda kullanmak için devlet kurumlarından bana aktarılan bilgileri sürekli bir köşeye kaydederim.
Yazılarımı okuyanlar bilir, 2008 yılı Nisan ayında, çalıştığım işyeri
Ergenekon iftirası kapsamında basılıp, odamın 7-8 polis tarafından
saatlerce didik didik edildiği günün ertesinde kaleme aldığım yazıda,
“AKP ile Fetullahçılar birkaç yıl sonra mutlaka birbirine girecek. İki
taraf da, geçmişte düşman gördüklerini yanlarına almaya çalışarak
birbirilerine vuracak, kirli çamaşırlarını ortaya dökecek. Ancak kavgayı
Erdoğan kazanacak” demiş, nedenlerini sıralamıştım.
Günümüzde, Silivri’de, demokrasi kahramanı havalarında 3 ay yatıp,
çıkan isimlerden biri, ‘Korku İmparatorluğu’nun kurulduğu o yıllarda,
telefonlarımıza yanıt vermezken, bizden köşe bucak kaçarken, üstelik
“Atatürkçülerle işim olmaz” derken, bugünleri öngörüyorduk.
Madem öngörmüştük, şimdiden öngördüğümüz başka bir sıkıntıyı da anlatalım.
Anlatalım ki, biz hazırız, ama hazır olmayanlar da tedbirini alsın.
Türkiye’de, gazeteciler de, muhalifler de 2019’daki Cumhurbaşkanı
seçimine, hatta 2020’ye kadar kendilerini nispeten rahat
hissedebilirler.
Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitmeden önceki son durak
olan Anayasa Mahkemesi’nde, şimdilik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediğini
yapmayacak gibi görünen, “Gül gibi kokan” bir çoğunluk var.
Ama dananın kuyruğunun kopacağı yıl, 2019 olacaktır.
Erdoğan yeniden Cumhurbaşkanı seçilirse (ki seçilecek), Anayasa
Mahkemesi’ne, “saygı duymuyorum” dediği kararları almayan üyeleri
rahatlıkla atayacaktır.
Sıkıntı daha önce de gelebilir. Başkanlık Sistemi için referanduma
gidilmesi ya da erken seçimle AKP’nin gerekli çoğunluğu kazanması
(Bunlar olası görünüyor) muhalifim diyen herkes için 2019’u bile
aratacak gelişmelere yol açacaktır.
Önümüzdeki yıllarda, muhalifleri zindanlara doldurmayı hedefleyen
Ergenekon kopyası davalar için tapelerin, senaryoların, gizli tanıkların
hangi kurumların hangi yöneticilerinin odalarında hazırlandığını
biliyor, yakından izliyoruz.
Kimse kimseyi kandırmasın, eğer AKP ile Fetullah Gülen arasındaki
ittifak sürseydi, Anayasa Mahkemesi’nden Can Dündar ve Erdem Gül
hakkındaki bu karar çıkmazdı.
Bir kez daha hatırlatayım, Erdoğan ve AKP’yi bitirecek 5 zayıf
noktaları var, ama laf sokmadan bir sonuç çıkmayacağını anlamayan ana
muhalefet, bunları hala daha göremedi.
Gürbüz Evren /Gerçekgündem
Yorum Gönder