Bu yazıyı bilgisayardaki evrak-ı metruke arasında buldum. Yayınlandığına dair herhangi bir not yok üzerinde. Doğrusu, toplam birkaç bin sayfalık kitaplar arasında aramaya da üşendim.. Fakat çok eski bir yazı olduğu da kesin…
Padişahların Kadınları ve Kızları’nı konu alan bir kitapdan ilham alındığı için hem kitaptan hem benim yazıdan çıkartılacak epeyce ders var. En azından Osmanlı prenseslerinin evlendirilme yaşları hakkında. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde siteye koysaydım, günün “mana ve önemine” çok uygun olurdu. Ama dalga geçmişim!
Neyse, birkaç gün gecikmeyle olsa da velinimetimiz (inancım böyle) kadınlara en derin şükran ve saygılarımı sunarım. Bir kusur işlediysem, 60 yıllık hayat arkadaşım ve yoldaşım Ülker İnce’nin hemcinslerinden özür dilerim.
Ancak birkaç günlük gecikmenin değerli bir faydası da oldu: 9 Mart 2016 tarihli SÖZCÜ gazetesinden Başyüce Hazretlerinin kadınlar hakkında neler hayal ettiğini öğrenmiş olduk: “BENİM İÇİN KADIN ANNEDİR (lafa bak lafa!), KADINA EN BÜYÜK ZARARI, HAYATI EKONOMİK ÖZGÜRLÜK PARANTEZİNE MAHKUM EDEN ANLAYIŞ VERMİŞTİR”. (Hezeyana bak hezeyana!)
Gazete bu çağdışı bedevî Arap dünyasını temsil eden düşünceyi mealen şöyle tercüme ediyor: “KADIN ÇALIŞMASIN, EVDE OTURSUN, KOCASININ ELİNE BAKSIN, BOL BOL ÇOCUK DOĞURSUN, ÇOCUK BAKSIN!”
Yoksa? “Yoksa” için aşağıdaki fotoğrafa bak!
Özdemir İnce
11 Mart 2016
***
Dünya bir bütündür, evren bir bütündür. Bütün “bütün”ler bir dizgedir. Bütünü oluşturan parçalardan birini ayırırsanız, ya da bütünü bir ayrıntıya indirgerseniz, düzen bozulur. Çok gördük. Dünya halklarının özgürlük ve esenlik sorunlarıyla ilgilenmeyen, ülkelerin bireylerinin özgürlük, eşitlik sorunlarıyla ilgilenmeyen “feminist” kadınlar gördük, özellikle ülkemizde, kadınlarla ilgili insan ve birey hakları tartışmalarını mahalle kavgasına dönüştürdüler. Feminizm gecenin herhangi bir saatinde yalnız başına sokağa çıkmak ya da sık sık erkek değiştirmek değildir. Ülkemizde bir tek kadının feministçe durumu ve konumu birlikte olduğu erkeğin uygarlık düzeyine bağlıdır. “Bağlıdır” demeyelim de şöyle diyelim: Birlikte olduğu erkekle kurmuş olduğu ilişkinin özellik ve niteliklerine bağlıdır. Ama, bütün kadınların feministçe konumları söz konusu olduğu zaman, ilişki bire bir ilişkinin sınır ve kapsamını aşar : Artık, ülkenin tarihi, gelenekleri, ekonomik ve siyasal topludurumu (konjoktür) gündeme gelir.
Ben Osmanlıcı feministler gördüm, şeriata göz kırpan feministler gördüm. Feminist olmanın nesnel koşullarını unutuyorlardı; yani,demokrat, eşitlikçi, özgürlükçü, humanist ve laik düzenden yana olmayı… Ben Atatürk’ü, Mustafa Kemal’in eylemini küçümseyen, Kemalizm’den nefret eden feministler de gördüm. Tarih bilmiyorlardı.
Bir kitabı, Padişahların Kadınları ve Kızları[i] adlı kitabı rasgele açıyorum. Gelin şu satırları birlikte okuyalım:
“FATMA SULTAN[ii]:
Sultan İbrahim’in kızıdır. 1642 (1052) yılında doğdu. Üç yaşında da iken Deryaya Kaptanı Musahip Yusuf Paşa’ya verildi. Çok muhteşem törenlerle Fatma Sultan Topkapı Sarayı’ndan Yusuf Paşa’ya tahsis edilen saraya götürüldü (1645). Fakat Hanya Fatihi Yusuf bir sene sonra Sultan İbrahim tarafından öldürüldüğünden,4 yaşındaki Fatma Sultan dul kaldı (1646). Aynı sene, musahip daha sonra Kaptan-ı Derya olan Fazlı (Fazlullah) Paşa’ya nikâh edildi. Gelin alayı çok görkemli oldu, Fatma Sultan Topkapı Sarayı’ndan Fazlı Paşa’nın Binbir Direk’teki sarayına götürüldü. Gelin alayında 50 nahil vardı, Fazlı Paşa bir sene sonra derya kaptanı oldu, fakat aynı sene azledildi, dış görevlere atandı. Fazlı Paş, Fatma Sultan’ın büluğ (ergenlik) çağına girmesini bekledi. Belki de visaline ulaşamadan 1657 yılında öldü. 15 yaşında dul Kalan Fatma Sultan’ın bundan sonra evlenip evlenmediğini bilmiyoruz. Eşinin ölümünden sonra yaşadığı belli ise de hangi tarihte öldüğü ve nereye gömüldüğü bilinmemektedir.”
“İSMİHAN SULTAN:[iii]
II.Selim’in Nurbanu Sultan’dan olan kızıdır. 1545 yılında Manisa’da doğdu. Şehzade Selim ile Beyazid mücadelesinde, Selim’in üstünlüğünü sağlayan Sokollu’ya, başarısına ödül olarak nikâh edildi (I562). Sokollu Mehmet Paşa o sırada iki hanımla evli bulunuyordu. İsmihan Sultan’la evlenmeden önce kadınlarını boşamak zorunda kaldı. Babası II.Selim ve kardeşi III. Murad zamanında haremin, ve devletin en nüfuzlu kadınları arasında idi. İsmihan kısa boylu, çirkin; fakat, zeki ve ihtiras sahibi idi.Bu yüzden birçok dalavereli işlere karıştı. Sokullu ile evlenmesinden İbrahim Han doğdu. Sokollu’nun 1579 yılında öldürülmeni üzerine, devrinin namlı vezirlerinden Özdemiroğlu Osman Paşa ile evlenmek istedi; fakat Osman Paşa yanaşmadı. Onu alamayınca devrinin yakışıklı vezirlerinden Budin Valisi Kalaylikoz Ali Paşa’ya göz koydu. Ali Paşa evlenmeyi kabul etti, kendisine bir ferman gönderildi, karısını boşaması ve İstanbul’a gelmesi emredildi. Ali Paşa’nın eşini boşaması, kadının ağlamasına, döğünmesine sebep olduğundan bütün Budin ayaklandı. Ali Paşa, İsmihan Bultan’la 1584 yılında evlendi; fakat bir sene sonra İsmihan lohusa döşeğinde öldü.”
Nasuh Paşa ile 13 yaşında nikahlanan, I. Ahmet’in kızı Ayşe Sultan elli bir yıl yaşadı ve dokuz kez dul kaldı.[iv] I.Ahmed’in bir başka kızı olan Fatma Sultan tam on iki kez evlenmiştir.[v]
“HATİCE SULTAN:[vi]
V.Murad’m üçüncü kadını Şayan Kadın’dan, Kurbağalıdare’de 5 Nisan 1870 (3 Safer 1287) de doğdu. Uzunçarşılı, bu doğum hakkında bir hikâye anlatır. Abdülaziz, şehzadelerin birden fazla çocuk yapmalarını yasak etmiş. Halbuki bu emrin verildiği sırada Şayan Hanım gebe imiş. Çünkü V. Murad’ın oğlu Mehmed Salâhaddin Efendi 9 sene önce doğmuştu. V. Murad, amcasına gitmiş, Şayan Hanım’m çocuğunu dışarda düşük yapmasına iznini rica etmiş. Abdülaziz de bunu kabul etmiş. V. Murad Şayan Kadını Doktor Mehmed Emin Paşa’nın konağına göndermiş, çocuğun düşürülmesi hususunu doktordan istemiş. Mehmed Emin Paşa, Şayan Kadından kan almış ve doğumu önleyici ilâçlar vermiş. Herkes çocuk düşürüldü sanmış. Fakat Şayan Kadın, bir müddet sonra Hatice Sultan’ı doğurmuş. Hatice Sultan gizli olarak büyütülmüş. Fehime Sultan da V. Murad padişah olmadan önce doğduğuna göre bu, doğru olmasa gerektir .
Hatice Sultan, babasının padişahlığı esnasında 93 gün kadar çok mesut günler yaşadı. Babasının delirmesi üzerine Çırağan Sarayı’na kapatıldı, dünya ile ilişiği kesildi. Babası, Fehime ve Hatice Sultanların yetiştirilmesine hususî itina gösterdi. Piyano dersleri verdi. Hatice Sultan çok güzeldi, kanı kaynayan bir kızdı. 31 yaşma yaklaştığı halde Hamid tarafından evlendirilmemiş, âdeta bir köşede unutulmuştu. Bunun üzerine II. Abdülhamid’e : “Yelev ki sarayın harem ağalarından birine verilerek” bu zindandan kurtulması yolunda haberler gönderir. Abdülhamid, bir daha Çırağan Sarayına dönmemesini şart koşar, her iki sultan da bu şartı kabul ettiğinden sultanlar, Yıldız Sarayı’na alınırlar. Günler, aylar geçer, kimse sultanlara talip çıkmaz. Halbuki Ablülhamid’in kızları istedikleriyle evlenmektedirler. Bunun üzerine haber yollarlar. Padişah, kızlarına yaptığı çeyizlerden onlara da yapar. Hatice Sultan’ı ne olduğu belli olmayan alaydan yetişme oldukça çirkin, uzun boylu, pala bıyıklı, enderunda sorgu işleriyle uğraşan Vasıf Bey’e, paşalık vererek evlendirir. Hatice Sultan’ın düğünü Ortaköy’de Naime Sultanın Sarayı’na bitişik bir konakta yapılır. Güzel, hırslı ve mağrur olan Hatice Sultan, kocasını görür görmez tiksinir : “Kendi, kızlarını Osman Pasa’nın oğullarına verir de bizi kimlere münasip buldu ?” diye huysuzlaşır, eşini yatak odasına almaz, selâmlıkta yatırır.
Amcası II. Abdüîhamid’e, babasını tahttan attığından esasen kızgındır, şimdi de böyle bir adamla evlendirmesi kızgınlığını ve nefretini bir kat daha artırır. Amcasından intikam almaya kalkar. Abdülhamid’in en sevgili kızı Naime Sultan komşusudur, Naime Sultan güzel değildir. Gazi Osman Paşa’nın oğlu Kemaleddin Paşa ile evlidir. Hatice Sultan, Kemaleddin Paşa ile mektuplaşmaya başlar, Paşayı yoldan çıkarır, bu sevişme sırasında mektupları Abdülhamid’in eline geçer. Abdülhamid Naime Sultanı Kemaleddin Paşa’dan boşar, bütün rütbelerini elinden alır, Bursa’ya sürer (1904).
Bu skandal, İstanbul’da duyulur, ilk önce V. Murad’dan saklanır. Fakat II. Abdülhamid’in emri üzerine yavaş yavaş felâket duyurulur, Sultan Murad, buna çok üzülür : “Bunu da mı yaptı ? Şimdiye kadar ben haysiyetimi muhafaza ettim, benim ölümüme sebep Hatice olacak” demiş. Şekeri artmış ve birkaç ay sonra da ölmüştür.
Nihayet 1908’de İkinci Meşrutiyet ilân edilir. Kemaleddin Paşa Bursa’dan İstanbul’a döner, rütbeleri geri verilir. Paşa, Hatice Sultan’a evlenme teklifini yapar, fakat reddedilir. Hatice Sultan da kocasından boşanır. 1909 yılında bir eğlence yerinde dolaşırken, kendisinden daha küçük Hicaz Defterdarı Hayri Bey’in oğlu Dışişleri kâtiplerinden Rauf Bey’le tanışır ve evlenir; fakat yine maceralı hayatına devam eder, dedikoduları olur. Bu birleşmeden bir oğlu ile kızı[vii] olur. Birinci Cihan Savaşı esnasında Rauf Bey’den de boşanır, Cumhuriyet’in ilânı üzerine iki çocuğu ile beraber Beyrut’a gider, Rauf Bey’den gelen nafaka ile geçinir. Rauf Bey’in işinden atılmasıyla gelen para da kesilir, Hatice Sultan, çok sıkıntılı günler yaşar ve yoksulluk içinde ölür.”
“FEHİME SULTAN[viii]:
1-Murad’ın Meyliserved Kadın’’dan 2 Ağustos 1875 (28 Cemaziyelevvel 1292) de doğan kızıdır. 2 yaşında iken Dolmabahçe Sarayından Çırağan Sarayı’na götürüldü. Hatice Sultan gibi güzel değildi ; fakat babasının himmetiyle bilgili yetiştirilmişti. Nota yazmasını ve piyano çalmasını biliyordu. II. Abdülhamid’e evlenmek hususunda baş vurunca Çırağan Sarayı’ndan Yıldız haremine götürüldü.
,
Cumhuriyetin ilânına kadar, Mahmud Beyle Ortaköyde’ki sarayında yaşadılar. Sarayı, işgal senelerinde Ingilizlere açık olduğu için hakkında yerli yersiz, dedikodular çıktı. Hanedanın Türkiye’den atılması üzerine Mahmud Bey’le Nis’e gittiler. Mahmud Bey, İstanbul’da satıp savdıkları mal mülk ve eşyanın parasını, dükkân açacağım diye elinden alıp ortadan kayboldu. Yalnız vefalı güzel bir Habeşî cariyesi Fehime Sultan’ı bırakmadı. Bu Habeşî, geceleri sokaklarda dolaşarak kazandığı para ile Sultanı beslemeye çalıştı. Bu yoksulluk ve sefalet içinde Fehime Sultan Nis’de öldü . Bu evlenmeden de çocuğu olmamıştır.”
Osmanlı tarihi, ayrıntılarıyla. göze batmayan ya da kolayca unutulmuş sıradan olaylarıyla beni çok etkilemiştir. Özellikle de Nice kentinin sokaklarında fahişelik yaparak Fehime Sultan’a bakan güzeller güzeli Habeşî kadın. Bir gün bu kadın üzerine bir oyun ya da bir senaryo yazacağım.
Bu aktardığım tarihsel olayların feminizmle ilgisi nedir diye sorabilirsiniz. Hiç kuşkusuz doğrudan bir ilgisi yok. Ancak feminizmin tarihle ilgisi var. Feminist olmak yalnızca cinsel değil, tarihsel, toplumsal ve siyasal bir kişiliktir. Eylemini yalnızca cinsellikle (“cinsellik”i hiç kuşkusuz cinsel ilişki anlamında kullanmıyorum) sınırlandırırsa, aldığı duruşu sakatlar. Bütün kadınların, özellikle de Türkiye’de yaşayan kadınların, feminist olmaları gerektiğine inanıyorum. Kadının laik düzenin doğal savunucusu olması gerektiğine inanıyorum.
Onurlu, bakımlı, dikkatli ve aydın; yalnızca “moda”yı değil, aynı zamanda dünyanın gidişini izleyen; beynine, yüreğine ve bedenine egemen; bir politik imgesi ve duruşu olan, pembe dizilerden sokağa fırlamamış bir kadın… Böyle bir kadının annem, eşim, sevgilim, kızkardeşim, kızım ve gelinim olmasını çok isterim.
NOTA BENE: Osmanlı padişahları ile AKP Tarikatı’nın Başyücesi’nin vaziyetlerinin durumu bundan ibarettir.
[i] M.Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları,Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1980. s.63
[ii] age. s.63
[iii]age,s. 40, 41
[iv] age. s.50, 51
[v] age. s.51
[vi] age. s.168, 169
[vii]Kenize Murad’ın annesi Selma Rauf Sultan
[viii] age. s.170
Yorum Gönder