Son 5 ayda Ankara’yı vuran 3 bombalı saldırı, ülkemizdeki acı bir gerçeği tekrar tekrar gözler önüne serdi.
Bu gerçek, toplumdaki demokrasi bilincinin zayıflığıdır.
Eğer tam tersi bir durum olsaydı, milyonlar sokaklara dökülür, teröristlere, “Hepimiz karşınızdayız” mesajını verirdi.
Konu teröre başkaldırış olunca aklıma hep İspanya örneği gelir.
12 Mart 2004’de, Madrid’deki terör saldırısının ardından, 13 Mart’ta, 8 milyon İspanyol sokaklara döküldü.
Sadece Başkent Madrid’de 2,5 milyon insan “teröre hayır” diyerek yürüdü.
Bu sırada Madrid’deydim ve İspanyollarda gördüğüm o kararlılığı asla unutmadım.
O tarihten itibaren, İspanya’da terör giderek azaldı ve günümüzde adından bile bahseden yok.
2004’deki yürüyüşten 30 yıl öncesine kadar faşist diktatör Franco
tarafından yönetilen İspanya’da, 8 milyon kişi, teröre karşı sokaklara
dökülecek bilince sahipken, Türkiye’de çıt çıkmıyor.
Tekrar Ankara’ya dönersek, Kürtçü teröristlerin katlettiği insanlar
arasında Türk, Kürt, Alevi, Sünni, türbanlı, devrimci, ülkücü, işçi,
memur, emekli kısacası her kesimden insan vardı.
Kızılay’da, saldırının olduğu noktayı bilenler, ne demek istediğimi çok iyi anlayacaktır.
Şimdi soralım, teröristler ayrımsız herkesi katledebiliyor da, bizler neden onlara karşı bir araya gelemiyoruz?
Çünkü toplumdaki demokrasi bilinci yerlerde sürünüyor.
Teröristlerin katlettiği insanlarımızın arasında bir taksici de vardı.
Ankara’da yaklaşık 10 bin taksi çalışıyor.
Terörü protesto etmek için 10 bin taksi sürücüsü aynı anda kornaya
bassa ya da aynı anda kontak kapatsa çok büyük bir etki yaratmaz mı?
Ama bu olmaz, çünkü toplumdaki demokrasi bilinci yerlerde sürünüyor.
Katliamda hayatını kaybedenlerin önemli bir bölümü de öğrenci.
Liselerdeki, üniversitelerdeki yüzbinlerce öğrenci bir günlüğüne
katliamın yapıldığı Kızılay semtine gelip, sadece sessizce dursa çok şey
değişir.
Ancak bu yapılamaz, çünkü ayrım gözetmeden herkesi katleden teröristlere karşı birlik değil siyasi farklılıklar öne çıkar.
Çünkü toplumdaki demokrasi bilinci perişanları oynamaktadır.
Kızılay’daki katliamda can verenler arasında emekliler de var.
Emekli sayısının 12 milyonu bulduğu Türkiye’de, sadece Ankara’daki
emekliler bir günlüğüne Kızılay’a gelse ve sessizce dursa, büyük etki
yaratmaz mı?
Ama gelmezler, çünkü Türkiye’deki demokrasi bilinci yoklar listesinin başında bulunuyor.
Kısacası bırakın başka kesimleri, sadece taksiciler, öğrenciler ve
emekliler, aynı gün Kızılay’da teröre karşı bir araya gelse neler olur
neler.
Şimdi bazıları çıkıp, olayları toplumdaki demokrasi bilincine
bağlamak, sorunu açıklamaz diye başlayan cümleler kurarak, asıl
nedenleri şunlardır diye sıralayacaktır.
Ne kadar neden sıralarsanız sıralayın, her yol gelip demokrasi bilincinde tıkanır.
Terörün düşmanı, öncelikle daha fazla demokrasidir ve demokrasi bilincidir.
Elbette ki görevleri gereği, ülkenin güvenlik ve istihbarat kurumları saldırıları önlemelidir.
Ancak yineliyorum, teröristlere geri adım attıracak en önemli silah, toplumun demokrasi bilincidir.
Unutmadan
hatırlatayım, 26 Şubat’taki, “Sur'da sokak savaşı veren PKK'lıları kim
eğitti?” başlıklı yazımda özellikle “… çoğu kadın 60 kadar terörist
seçilip, Afganistan gelen milliyeti belirsiz 2 uzman tarafından
eğitildi. Bunlardan hayatta kalan 25’i ise Kobani savaşı bittikten sonra
Türkiye’ye girdi ve örgüt tarafından büyük kentlere yerleştirildi”
cümlelerine bakarak, Kızılay katliamından sonra bizi bekleyenlere siz
karar verin.
Son iki yazıda bahsettiğim Kandil’de kurulan kampta, daha önce Balyoz
ve Ergenekon kumpaslarında görev almış 3 CİA ajanının, terör
saldırılarının ardından Psikolojik savaş yürüterek toplumu korkutarak
sindirme ve sosyal medya kullanımı konusunda PKK-PYD-YPG’lilere verdiği
özel eğitimi de yazacağım.
Gürbüz Evren /Gerçekgündem
Yorum Gönder