Bildiğiniz gibi ülkemizde geçtiğimiz temmuz ayından itibaren azan ve şiddetlenen bölücü PKKve IŞİD terör örgüteri tarafından gerçekleştirilen,başkentimiz Ankara da dahi üç kez tekrarlanan ve toplu katliamlara dönüşen terör eylemlerinde, yaklaşık 300 polisimiz ve askerimiz şehit edilmiş, bir o kadar masum insanımız da, hayatlarını kaybetmiş veya yaralanmışlardır.
Her uyandığımız sabah, şehit haberleri almamız artık alışkanlık haline geldi, insanlarımız teröre yönelik tepki reflekslerini neredeyse kaybetmek üzere.
Bu arada geçtiğimiz aylarda Pariste ve iki gün önce de Brükselde terör saldırıları oldu ve onlarca masum kişi hayatlarını kaybettiler ve yaralandılar.
Paris saldırısı Dünyada büyük yankı uyandırdı ve tüm devletler, Paristeki terörü lanetlediler ve üst düzey yöneticilerini Paristeki cenaze töreninde hazır bulundurdular, ülkemizi de Başbakan DAVUTOĞLU temsil etti.
Keza, iki gün önce Brükselde gerçekleştirilen terör eylemi nedeniyle de, tüm Dünya Devletleri tepkilerini en üst düzeyde gösterdiler, çeşitli protesto eylemleri yaparak, terörü eylemli olarak da lanetleyerek protesto ettiler.
Paris ve Brüksel için gösterilen, bu terörü lanetleme ve protesto eylemlerine ve Paris ve Brüksele gösterilen büyük desteğe tanık olan AKP iktidarı ve yandaşları; tüm Dünyanın Paris ve Brüksel için gösterdiği bu yoğun duyarlılık ve desteğin, terörün daha acı bir şekilde vurduğu ülkemiz için niçin gösterilmediğini eleştirmeye başladılar.
AKP iktidarı; ülkemize yönelik, Dünya'nın bu duyarsızlığının temelinde yatan gerçeklerin neler olabileceğini düşünüyor mu acaba?
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarını, 1150 odalı çok lüks ve şatafatlı kaçak sarayda arayanlar, bu görkemli sarayı; bu saray, devletimizin itibarını ve saygınlığını temsil ediyor, bu sarayı devletimizin itibar ve saygınlığını sağlamak ve artırmak için yaptık diyerek millete yutturmaya çalışanların,
Atatürk'ün oturduğu Çankayadaki Cumhurbaşkanlığı köşkünü, kendileri için erişilmesi çok güç olan bir imkan ve lütuf olarak kabul ederek, bu köşkte oturup görev yapmak, ulaşılması çok zor olan bu onur ve şerefe nail olmak yerine, 1150 odalı lüks ve görkemli, çok büyük paralara mal olan kaçak sarayı tercih edenlerin,
Yanlış iç ve dış politikalar uygulayarak, içeride ve dışarıda tüm terör örgütlerine teslim olanların, siyasi çıkarları için bölücü terör örgütü PKK'nın Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerimizi terör örgütü militanlarının yuvası haline getiren ve bu il ve ilçelerimizi silah,mühimmat ve patlayıcı maddelerin deposu haline getirilmesine, buralarda hendekler kazıp, barikatlar kurulmasına göz yumanların,
Bu aymazlıkları sonunda, terörün ve katliamların azmasına, masum insanlar ile asker ve polislerimizin şehit olmalarına neden olanların, hergün tekrarlanan terörü ve katliamları halkımıza kanıksatan ve toplu katliamları dahi, olağan ve adi bir polis vak'ası seviyesine indirgetenlerin,
Tüm bu olup bitenlere rağmen, bu terör ve katliamların siyasi sorumluluğunu üstlenerek, gereğini yapıp istifa etmeyi düşünmeyenlerin, istifa etmedikleri gibi, kürsülerden yaptıkları konuşmalarda seslerini yükselterek, muzaffer bir komutan edasıyla, o baş edemedikleri terör örgütlerine kuru sıkı meydan okuyanların,
Teröre teslim olmayacağız demelerine rağmen, bir futfol maçınının güvenlik içinde yapılmasını sağlayamayacaklarını itiraf anlamına gelecek şekilde, spor müsabakalarını iptal edenlerin,
Kadın haklarına saygı duymayanların, ülkesinde hergün sevgilisi ve eski kocası tarafından öldürülen kadınlarımızın bu acı akibetlerine son veremeyenlerin,
Demokrasiyi, insan hak ve özgürlüklerini, insan hak ve özgürlüklerinin tavan yapacağı yeni bir özgürlükçü Anayasa yapacaklarını dillerine dolayarak, sık sık tekrarlamalarına rağmen, 12 Eylül Darbe Anayasası olarak küçümsedikleri yürülükteki anayasayı dahi bekleme odasına alarak, fiili bir başkanlık rejimi kurduklarını alenen ve korkmadan ilan ednlerin ve ülke kan gölüne geldiği, hergün onlarca insanımız ve güvenlik görevlimizin hayatlarını kaybetmelerine rağmen, ülkenin başka sorunları yokmuş gibi, hala başkan olmak için çaba gösterenlerin,
Laikliği, insan hak ve özgürlüklerini, yargı bağımsızlığını, ayak bağı kabul edenlerin,
Anayasada yer alan basın, düşünce ve düşünceyi açıklama, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüklerini fiilen kullandırmayan, muhalif gazetecileri tutuklatan, düşünce ve düşünceyi açıklama özgürlüklerini kullanarak iktidarı eleştirenleri, Cumhurbaşkanına hakaret ettikleri gerekçesiyle mahkemelerde süründüren, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüklerini kullanmak için meydanlara çıkanların üzerlerine, tomalardan tazyikli su, gözlerine biber gazı sıktıranların,
Muhalifleri, Cumhurbaşkanına hakaret suçuyla korkutarak, suçsuz muhalifleri bu suçlama ile susturmak isteyenlerin ve bu suçu siyasi amaçları ve muhalefeti susturma aracı olarak kullanarak suiistimal ettikleri için, Avrupa Birliğinden, “Ceza Kanununuzdaki Cumhurbaşkanına hakaret suçunu, suç olmaktan çıkarınız” uyarısını alanların,
Haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları bulunan bakanları, Yüce Divana sevk etmekten korkarak, mecliste aklayanların, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerine gitmeyenlerin, milletine, adaletin gerçekleşmesi ve hakikatlerin açığa çıkması için Amerikan yargısından medet umdurtanların,
ATATÜRK ve İNÖNÜ dönemlerini de kapsayan 93 Yıllık laik Cumhuriyet dönemini enkaza benzeterek, kendilerini, bu enkazı kaldıran kişiler olarak gösterenlerin,
Ülkemizin karşı karşıya kaldığı ağır terör ve toplu katliam eylemlerine rağmen, Paris ve Brüksel de olduğu gibi, Dünya Devletlerinin, bize de, sözde kalmayan, eylemsel destek vermelerini istemeye ve bu desteği vermedikleri için onları eleştirmeye hakları yoktur.
Bir ülkenin görkemli, pahalı ve çok odalı Cumhurbaşkanlığı Saraylarıyla itibarlı ve saygın olamayacağını, artık herkesin anlamış olduğunu zannediyoruz.
24/03/2016
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder