Kurtuluş Savaşımız Kadınların Eseridir

Kadınlar, daha 1860’lı yıllarda gazete ve dergilere yazılar yazarak kadın haklarını savunmaya başlamışlardı. Bu yayınlarda kadınlara öğrenim hakkı, çok eşliliğe son verilmesi, kadınlara çalışma olanaklarının tanınması, kadınerkek eşitliği ele alınmıştır.

Kurtuluş Savaşımız Kadınların Eseridir
Kadınlara haklarının kendi istekleri ve mücadeleleri olmadan yukarıdan verildiği doğru değildir. Onlar, haklarını dişleriyle, tırmaklarıyla kazandılar. Cumhuriyet’e kadar bu konuda epey yol alınmış bulunuyordu. Tarık Zafer Tunaya, 1918’e gelindiğinde kadın sorununun “esas olarak” halledildiğini yazmaktadır.

Türkiye’de kadın devrimi, Tanzimat’ın yarattığı birikimden yararlanılarak 1908 İkinci Meşrutiyet devrimiyle yapılmıştır. Kadınlar, daha 1860’lı yıllarda gazete ve dergilere yazılar yazarak kadın haklarını savunmaya başlamışlardı. Bu yayınlarda kadınlara öğrenim hakkı, çok eşliliğe son verilmesi, kadınlara çalışma olanaklarının tanınması, kadınerkek eşitliği ele alınmıştır.

Aydın Türkler, 1908’de ortaya çıkan coşkun hürriyet ikliminden yararlanarak kadınların toplumsal yaşama katılması, çeşitli işlere girerek hayatlarını bağımsızca kazanabilmeleri, eğitim olanaklarından eşitçe yararlanması için kolları sıvadılar. Dernekler kurdular, gazeteler çıkardılar. 4 Nisan 1913’te ilk sayısı çıkan günlük Kadınlar Dünyası, İkinci Meşrutiyet’te özgürlük patlamasını şöyle anlatıyor: “Üç dört senelik meşrutiyet hayatımız, memleketimizde birçok ihtiyacın mevcut olduğunu gösterdi. Senelerce olgunlaşmaya, gelişmeye ilgisiz kalan Osmanlı, hayatımızın her aşamasında bir yeniliğin, hakiki bir inkılâbın gerekli olduğunu bize anlattı.” Türk kadın hareketi başından beri, Batı’daki gibi feminist değil yurtseverdir. Türk kadınları, erkekler gibi Namık Kemal’in “Vatan Mersiyesi” benzeri şiirleriyle büyümüştür. Halide Edip, Meşrutiyet dönemi kadın hareketini anlatırken şöyle yazıyor: “Bir kadın ev vela Osmanlı, bir vatanperverdir. Vatanın hukuku, kadınlık hukukundan bin kat mühim ve muhteremdir.” Fransız İhtilali’nde kadının rolünü ele alan Kadınlar Dünyası, kadınların özgürleşmesinin bugün de geçerli olduğu gibi iş hayatına atılmalarıyla mümkün olacağının bilincindedir. Başka milletlere ezilmemek için en büyük kuvvetin ekonomi, sanat ve işçilik olduğunu anlatmıştır. Kadınlar Dünyası’nın insan özgürlüğünden ne anlaşılması gerektiği konusundaki satırları, bugün kadınları erkeklere bağımlı tutmaya çalışanlar için bir protesto niteliğindedir: “İnsan özgürlüğü, kendine sahip olan insanın her şey için istediği gibi düşünmesi, istediği gibi karar vermesi, istediği gibi yerine getirebilmesi, o işin güzellik ve çirkinliğini de istediği gibi yargılayabilmesidir.”

Meşrutiyet kadınlığı, İslam dinini de değil kadın özgürlüğüne engel olmak bu özgürlüğün güvencesi saymaktadır: “Cahil, korkak, cılız, ahlaksız analardan doğacak millet, nasıl olur da yaşar ve düşmanlardan öcünü alır?”

Birinci Dünya Savaşı’da erkeklerin boşalttığı iş alanları kadınlarla doldurulmuş, bu da kadının özgürleşmesini, kendine güvenini doğurmuştur. Nezihe Muhittin şöyle yazmaktadır: “Evvelce yalnız kına gecelerinde, düğünlerde, tandır sofralarında ve özel toplantılarda birleşen Türk hanımları, artık genel çıkarlara yarayan derneklerin çatısı altında toplanabiliyorlar ve isimleri başlı başına anlam ve kişilik ifade edebiliyordu.”

Kurtuluş Savaşı, Türk kadınlığı için o zamana kadar görülmedik bir özveri, örgütlenme, hizmet dönemi oldu. Tehlikenin gelişini öncelikle İstanbul’un aydın kadınları fark ettiler. “Kadıköylü Kadınlar” imzasıyla gazetelere gönderilen bir yazıda, “Milli haklarımızı muhafaza edecek hükümet ve erkek yoksa biz varız” denilmiştir. Bolu kadınları, Büyük Millet Meclisi’ne bir dilekçe yazarak ırz ve namuslarını kendilerinin koruyabilmesi için silah verilmesini istemişlerdir. Erzurum, Edirne gibi illerde camilerde, Kastamonu’da bir okulun bahçesinde toplanarak kendilerinin de mücadeleye hazır olduklarını ilan etmişlerdir.

Şimdi sıra kadınların miting kürsülerine çıkmasına gelmiştir. Bu, Türkiye tarihinde ilk kez olmaktadır. Fatih, Üsküdar, Kadıköy, Sultanahmet mitinglerinde Halide Edip, Meliha Hanım, Sabahat Hanım, Naciye Hanım, Zeliha Hanım, Münevver Saime, Şükufe Nihal, konuşmalarında vatanın bağımsızlığının ve birliğinin yok edilemeyeceğini haykırmışlardır.

Kurtuluş Savaşı yıllarında kurulan kadın dernekleri içinde en etkili olanı Sivas Anadolu Kadınları Müdafaai Vatan Cemiyeti’dir. Dernek; Amasya, Konya, Kayseri, Viranşehir, Erzincan, Yozgat, Niğde, Pınarhisar, Burdur, Kangal, Aydın, Balıkesir’de şubeler açmıştır. “Ülkenin yarısının diğeri üzerine göçmen” olduğu bir dönemde Hilali Ahmer kadınlarının gerek İstanbul’da gerek Anadolu’da yaptığı hizmetler ise unutulamaz. Yardım toplamada ve yardım yapmada Anadolu kadınları birbirleriyle yarışmışlardır.

Kurtuluş Savaşı kadınlarının gördükleri en meşakkatli iş, kötü hava koşullarına rağmen Samsun, İnebolu gibi limanlara yığılan savaş malzemesini kağnılarla cepheye taşımalarıdır. Sayıları 20 bin olan bu kadınlar, Kastamonu’nun Seydiler köyünden Şerife Bacı’nın şiddetli bir soğukta Kastamonu yakınlarında kağnıdaki çocuğunun üzerine kapanıp donması gibi sayısız kahramanlıklar yaratmışlardır. Fransız muhabir Schliklen, bu kadınlar için “Vatana adanmış vücutlar” diye yazmıştır.

Türkiye kadınları silah kuşanarak cephede de görev almıştır. Çete savaşlarından başlayarak siperlerde çarpışan, orduya asker toplayan, üsteğmen rütbesine kadar yükselen kadınlar vardır. Halide Onbaşı, Erzurumlu Kara Fatma, Binbaşı Emire Ayşe, Ayşe Çavuş, Çete Ayşe, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Gül Hanım, Gördesli Makbule, Ayşe Kadın, Adile Hanım, Asker Saime, Türk Jandark’ı Küçük Nezahat bunların en tanınmış olanlarıdır.

Kurtuluş Savaşı’yla ilgili anıtlarda görülen kadın figürleri, kadirbilirliğin eseridir.

Toplu kaynak: Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Kadınları, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2007.

Zeki Sarıhan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget