Gündüz Akgül: Hala mı?...

Gündüz Akgül: Hala mı?...
AKP iktidara geldiği günden beri ülkenin onlarca sorunu yokmuş gibi imam okulları ve Türban hep ön sırayı aldı.
Her ne hikmetse dini bir simge olan türbanı, hep başörtüsü olarak kabul etmemiz istendi.
Başörtüsü Anadolu’nun geleneksel Kadın başörtüsü olup hepimizin annesi, bacısı, eşi tarafından kullanılmakta ve takanların ideolojik bir istekleri bulunmamaktadır.
Oysa türban,
Anayasa Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay tarafından dini bir simge olduğu karar altına alınmış ve kamu alanında kullanılmayacağı belirtilmiştir.
Bu bağlayıcı hukuk kuralları ortada dururken, Türbanın serbest bırakılması safhalarına baktığımızda,
Önce, Çankaya köşkünde emrivaki (oldubitti) ile protokole girdi.
Sonra, YÖK Başkanının hiçbir yasal dayanağı olmayan genelgesi ile yaptım oldu anlayışıyla Üniversitelerde serbest bırakıldı.
Daha sonra, 08.10.2013 tarihinde resmi gazetede yayımlanan “Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik” ile kamuda başörtüsü adıyla serbest bırakıldı.
Son olarak da, AKP’li Bayan Milletvekilleri türbanı meclise taşıdılar.
Yıllardır siyaset malzemesi olarak kullandıkları türban silahını, iktidar partisinin elinden almak için muhalefet partileri bu safhalardan hiç birine müdahale etmediler.
Yurttaşların büyük bir bölümü de muhalefet partileri gibi düşünerek itirazda bulunmadılar.
Fiili durum böyle, acaba yasal durum buna uygun mu?
Türkiye, 18 Mayıs 1954 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini (AİHS) imzalamış, 28 Ocak 1987 tarihinde de bireysel başvuru hakkı tanınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokollerini güvenceye alan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini ise ülkemizce 28 Ocak 1990 tarihinde kabul edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının,
90/1. Maddesi,  “Türkiye Cumhuriyeti adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak andlaşmaların onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun bulmasına bağlıdır.”
90/4. Maddesi.     “Türk kanunlarına değişiklik getiren her türlü andlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.”
90/5. Maddesi. “    Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir…….. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.”
Demektedir.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM’nin bağlayıcı kararları ile türbanın dini simge olarak kabul edilmesi ve yukarıda gösterilen yasal dayanaklara karşın, türbanın, önceleri oldubittiyle, sonradan bir yönetmelik değişikliği ile kamu alanlarında serbest bırakılması ne derece yasaldır?

1988 yılında 2547 Sayılı YÖK yasasına eklenen bir madde ile türban Üniversitelerde serbest bırakılmıştı. Ancak Anayasa Mahkemesi bu maddeyi 1989 yılında verdiği bir kararla Anayasaya aykırı bularak iptal etmişti.
Şu anda türbanın kamu alanlarında kullanılmasının Yönetmelikle serbest bırakılması, yukarda açıklanan yasal metinler karşısında hukuka uymamakla birlikte fiilî duruma kimsenin itirazı olmadığı halde, fiili durumun dahi yetmediğini, seçim arifesinde türban sömürüsüne devam etmesi gerektiğine inanan Başbakan’ın alanlarda, “başörtülü bacımın hakları…” diye başlayan konuşmaları tamamen dinin siyasette kullanılması değilse, nedir?
Olayın acıklı yanı, alanları dolduran türbanlı bayanların, hangi uygar haklarını kaybetmenin bilincinde olmayarak konuşmaları hararetle alkışlamalarıdır.
Anlaşılan dayatılan fiili durum yetmemiş olacak ki sömürüye devam…
Hala mı?

20.03.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget