Başbakan Erdoğan dün (20 Mart 2014) Bursa’da, “Twitter mıvitır
dinlemem, kapatırız” demişti. Dediğini de yaptı. Seçimlere sayılı günler
kala, dünyanın tepkisini alacağını bile bile bunu niye yaptı ki?
Genel kanı, “Yeni ses kayıtları ve görüntüler çıkacak. Bunlar en çok
Twitter üzerinden yayınlanıyor. Özellikle 25 Mart’ta yayınlanacak video
Erdoğan’ı bitirecek. Bunu önlemek isteyen Erdoğan ise Twitter’ı kapattı”
şeklinde. Ben hiç bu fikirde değilim ve geçin bunları derim.
1995’ten beri konuşmalarını, açıklamalarını, siyasi kariyerini
izlediğim Erdoğan’ın atacağı adımları kolaylıkla kestirebildiğim için bu
yazıyı Bursa mitinginde, Twitter’i yasaklayacağını söylediği andan
itibaren yazmaya başlamıştım.
Bütün riskleri alarak bu adımı atan Erdoğan’ın hesabı başka.
Öncelikle gündemi değiştirmek istedi ve böylesi önemli bir konuya el
atarak, bunu başardı. Hem de öyle böyle değil. Seçimlere 9 gün var ve bu
yasağa Facebook ve Youtube yasaklarının da eklenmesi ihtimalini
konuşturup, birkaç gün boyunca gündemi bununla işgal edip, kamuoyunun
dikkatini enerjisini başka yerlerde tutacak.
İkincisi ve en önemlisi ise ABD ve AB’nin çok sert tepki
göstereceğini bilen Erdoğan’ın hedefinde AKP’ye oy veren kitle var.
Merak edenler, asıl bundan sonrasını iyi okusun ve adım gibi eminim ki,
birçok kişi, “Aynen ben de böyle düşünmüştüm, siz yazmışsınız”
diyecektir.
Yolsuzluk operasyonu ve birbiri peşi sıra çıkan ses kayıtlarının
ardından bir sendeleme dönemi geçiren Erdoğan’ın imdadına, mitingler
yetişti. Meydanların dolup dolmayacağını merak eden Erdoğan, halkın
tepkisini, ama her şeyden önce AKP seçmeninin tavrını buralarda görecek,
ona göre davranacaktı.
AKP’nin bugüne kadar birçok ilde düzenlediği miting alanlarındaki
görüntüler, Erdoğan’a beklediğinden de fazlasını verdi. Kimi illerde,
daha önceki seçimlerde olmayan kalabalıklar meydanları doldurunca,
Erdoğan’ın cesareti arttı. Gaziantep, Kahramanmaraş, Bursa, Sivas,
Şanlıurfa, Sakarya, Elazığ, Eskişehir, Adıyaman, Balıkesir, Malatya
başta olmak üzere bugüne kadar miting yapılan illerdeki meydanları
bilirim. Buralarda, daha önceki seçimlerde mitinglerin düzenlenmesine
katkıda bulundum ve başta AKP olmak üzere partilerin mitinglerini
izledim. O mitinglerle karşılaştırdığımda, bu kez Erdoğan’ı bile
şaşırtan kalabalıkların toplandığını hatta meydanlardan taştığını
gördüm. İşte bu büyük ilgi ve kalabalıklar Erdoğan’ın özgüvenini her
geçen gün artırdı. Yine işte bu nedenledir ki, Erdoğan kalabalıkları
gördükçe, “Allah razı olsun sizden kardeşlerim. Bu kardeşinizi yalnız
bırakmadınız” diye meydandakilere birçok kez seslendi. Bu mitingleri
izleyenler, aktardığım sözleri hemen anımsayacaktır.
Miting alanlarında, beklemediği kalabalıkları gördükten sonra
Erdoğan, hesaplarını seçmen kitlesinin tamamına yönelik değil, AKP’ye oy
veren ve yüzde 38-45 arası garanti oy kitlesi üzerine yapmaya başladı.
Muhalefeti çıldırtacak adımlar atarak, söylemler kullanarak, tepkileri
yükseltti. Tüm şimşekleri bilinçli olarak üstüne çekti. “Saldırılan, yok
edilmek istenen, tek başına kalsa da, yiğitçe direnen adam” imajını AKP
seçmeninin gözünde yarattı. İşte bu imaj, Türkiye gibi ülkelerde,
duygusallığın üst düzeyde olduğu toplumda, sadece kemikleştirilmiş AKP
tabanında değil, bu kez muhalefete oy vermeyi düşünmeye başlamış
seçmenlerin gözünde de etkili olmaya başladı. Dikkat edin, alçak sesle
yapılan sohbetlerde, “Valla bu defa oy vermeyecektim, ama adama çok
saldırıyorlar. Dik duruyor. Ne yapacağımı şaşırdım” şeklinde konuşmalar
duyuluyor.
Ancak Erdoğan, “Saldırılan, yok edilmek istenen, tek başına kalsa da,
yiğitçe direnen adam” imajının yetmeyebileceğini dikkate almıştı.
Mevcut şartlarda “Milli Kahramanlık” sağlayacak bir konu olmadığını
bildiği, Suriye’ye saldırma, PKK’ya büyük operasyon ya da başka bir
seçenek bulunmadığını anladığı için kimsenin aklına gelmeyecek bir yola
girdi. AKP’nin yüzde 38-45 garanti oy kitlesinin gözünde kahraman
olacağı, “Helal olsun, yine dünyaya kafa tuttu” dedirteceği bir iş
yaptı. Twitter’ı önce yasaklayacağını söyledi, birkaç saat sonra da
dediğini yaptı.
Yasak duyulur duyulmaz, ABD, AB kıyameti kopardı. Yabancı medya çok
sert haberler yayınladı. Dünyadan gelen tepkiler daha da sertleşecek.
Erdoğan’ın istediği tam da bu. Çünkü Türkiye’deki muhalefeti karşısına
alması, okların üstüne yönelmesi belli bir yere kadar etkili olacaktı.
Ama “Dünyanın saldırdığı Erdoğan”, “İçerideki muhalefet ve kurumların
dünya ile bir olup saldırdığı Erdoğan” imajı, onu kahraman yapacaktı.
Erdoğan, garanti ettiğini, kemikleştirdiğini düşündüğü seçmen
kitlesinin kendi deyimi ile “Twitter Miwiter”ı takmadığını biliyor.
Sosyal medyanın, ahlak dışı şeyler yaydığına, montaj kasetlere, ses
kayıtlarına aracılık ettiğine, zararlı olduğuna zaten bu kitleyi uzunca
bir süredir inandırmıştı. Meydanlarda, kalabalıklara bu yönde sorular
sorup, onları yönlendiriyordu.
Twitter yasağını, sabahın erken saatlerinden buyana AKP tabanındaki
sıradan insanlarla yoğun bir telefon trafiği yaşayarak konuşuyorum.
Yasak falan umurlarında değil. “Başbakan yaptıysa doğru yapmıştır”
düşüncesi hâkim.
Erdoğan, Twitter’ı yasaklatırken, teknolojiye hâkim kesimlerin,
çeşitli yollardan Twitter’a girip milyonlarca tweet atacağını biliyordu.
Ama bu yasakla, tıpkı ses kayıtları konusunda olduğu gibi üstüne
gelinmesini istiyor. Böylesi bir yasak karşısında kim susar, oturur,
tepkisiz kalır ki? Yapılacak ilk şey, çeşitli yollardan bunu protesto
etmektir. Ama Erdoğan, dünya ve Türkiye kamuoyunun demokratik
tepkilerini bile nasıl kullanırım hesabı ile hareket ediyor. Bu durum
da, “Demokrasiyi, inilecek istasyona gelene kadar binilecek tramvay”
olarak gören zihniyeti anlatan güzel bir örnektir.
Günün büyük bir bölümünü sosyal medya ile haşır neşir geçiren,
ellerinden düşürmedikleri cep telefonlarında, Twitter dünyasında, sanal
alemde dolaşan, eğitimli, teknolojiye hakim insanlar ise “Adam kafayı
yemiş. Vallahi sonunu hazırlıyor. Bunu yaptığı iyi oldu. Ay durup
dururken bunu niye yaptı ki?” türünden değerlendirmelerde bulunuyor. Her
zaman söylüyorum, Erdoğan’ın hedef kitlesinin içinde bizim gibi
insanlar yok. Toplumdaki kutuplaşmayı hızlandırırken, kimleri yanına,
kimleri de karşısına alacağını biliyor.
22 Mart’ta, Ankara’daki mitinge gidip, oradaki insanlarla konuşarak,
son gelişmeler hakkındaki düşüncelerini sorup, izlenimlerimi yeni bir
yazıda paylaşacağım.
Uzun oldu ve aceleye geldi. Olası imla hataları için özür dilerim.
Gürbüz Evren
Yorum Gönder