İnsanlık tarihi incelendiğinde eski çağlarda güçlülerin topluma hâkim olduğu ve devamlı güçsüzleri sömürdüğü, kölelik müessesesinin var olduğu, kabileler ve aşiretler arasında vurgun ve talanın olağan sayıldığını görürüz.
Zaman içinde kültür ve bilimde gelişmeler oldukça, toplu halde yaşayan insanlar (önce toprak devrimini gerçekleştirip) bireylerin haklarını korumak, toplumun huzurunu sağlamak için bir takım kurallar koyarak, (toplumu göçebe durumundan ve aşiret geleneğinden kurtararak) devletler oluşturmuşlardır.
(Toprak devriminden sanayi devrimine geçişle) çağımızda; eğitim, kültür, sağlık ve ekonomik, sorunlarını çözen gelişmiş devletler, bireylerin huzurunu sağlamak için temiz bir toplum yaratmayı ilke edinmiş ve bunu büyük ölçüde başarmışlardır.
Ancak, gelişmelerini tamamlamayan sanayi, hukuk, kültür ve eğitim devrimini yapamayan geri (kalmış) ülkeler ise maalesef temiz tolum özlemi çekmektedirler.
Son yirmi yılda ülkemizde gelişen olaylara baktığımızda; ahlaki değerlerin yozlaştığı, rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma, kısa yoldan köşe dönme, devlet ihalelerine fesat karıştırma, mafyalaşma, çeteleşme ve irtica gibi olaylar toplumumuzu kemiren tehlikeli bir hastalık haline gelmiştir.
Bu nedenledir ki temiz toplum yaratmada, ne yazık ki yukarda açıklanan son grupta yer almaktan kurtulamamışız.
İşin daha da tehlikelisi, yolsuzlukların, çetelerin ve mafyanın yanında bazı bürokrat ve siyasilerin yer aldığı görülmektedir.
Bu durum kamuoyunda büyük endişe ve huzursuzluk yaratmıştır. Halk artık siyasetçilere ve bürokratlara güvenmemektedir.
Ağır ve hantal işleyen hukuk kurallarının yerini ne yazık ki çeteler almıştır. Bunun ilginç yanı halkımızın bir kısmı tehlikeyi görmemekte ve çetelere bulaştıkları iddia edilen kişileri “Bu memleket sizinle gurur duyuyor” sloganları ile adeta alkışlamaktadır.
Öte yandan yüce dinimizi siyasallaştıran bir grup ise şeriat naraları ile ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet kazanımlarını, devrimlerini yok etmeye çalışmaktadır.
Tüm bu olumsuzluklardan kurtulup, temiz toplum yaratmak için aşağıda belirtilen önlemlerin acilen hayata geçirilmesi zorunlu hale gelmiştir.
1-Çağımıza göre eskiyen ve ( bilişim teknoloji nedeniyle oluşan yeni suçların yaptırımlarını dahi içermeyen) hantallaşan hukuk kurallarının yerine, ivedi olarak daha etkin, caydırıcı ve uygulanabilir yeni hukuk kuralları koymak,
2-Acilen, yargıçların özlük haklarını da kapsayacak şekilde tam yargı bağımsızlığını sağlamak,
3-Devletin mal ve hizmet alanlarında talan ve vurgunu önlemek için, devlet ihale yasasında gerekli değişikliğin yapılarak şeffaf bir yapı oluşturmak,
4-Siyasi partiler ve seçim yasalarında gerekli değişikliklerin yapılarak, katılımcı ve demokratik bir sisteme işlerlik kazandırılıp, lider sultasına son vermek ve siyasetten uzak kalmış erdemli insanların parlamentoya girmelerini özendirmek,
5-Çete ve mafya olarak tabir edilen organize suç örgütlerine karşı en etkin yasal önlemleri almak ve dağılmalarını sağlamak,
6-Toplum olarak, duyarlı davranarak olumsuz olaylar karşısında yasal yollardan gerekli tepkiyi koymak,
7-Yolsuzluğa bulaşan bürokrat ve siyasileri ivedi olarak bağımsız yargı organlarının önüne çıkarılmalarını sağlamak,
8-Dinin siyasete alet edilmesini önlemek,
9-Tüm bu önlemlerin yanında hukukun üstünlüğünü sağlamak, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletine acilen işlerlik kazandırmak gerekmektedir.
Ülkemizin temiz topluma layık bir ülke olduğuna, güzel insanlarımızın bunu hak ettiğine, inanıyor ve bunu özlemle görmek istiyorum.
2.12.1998
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
(*) NOT:
Sevgili Dostlar,
Şu anda iktidarda olanların öncülü partinin iktidarı döneminde yapılan bir haksızlık sonucu onurunu korumak adına genç yaşında meslekten emekliliğini isteyerek ayrılmak zorunda kalan bu satırların yazarı, ülkenin içinde bulunduğu zor koşullardan duyduğu rahatsızlık sonucu yazdığı yukarıda ki yazı, Milliyet Gazetesinin 04.12.1998 tarihli Ege sayısında yayınlanmıştır. Parantez içinde belirtilen kısımlar yeni eklemelerdir.
Aradan 15 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın, hala ülkemde değişen bir şey olmadığı, yazıda belirtilen olumsuzluklar fazlası ile devam ettiği görülmektedir.
Yıllardır bu olumsuzlukları birlikte uygulamaya koyan iktidar ve ortağı cemaat arasına kara kedi girdiğinden birbirlerini en ağır şekilde suçlamakta, yolsuzlukla ilgili ses kayırları havada uçmaktadır.
Ne yazık ki toplumun bir bölümü suskun olduğu yetmiyormuş gibi bu olumsuzluklara arka çıkmaktadır.
Anayasamızda yazılı güçler ayrılığı ilkesi sözde kalmakta, tüm güçler bir elde toplanmış bulunmaktadır.
Yurttaşların en zor durumda sığındıkları yargı limanında tehlike çanları çalmaktadır.
Atatürk ilke ve devrimlerine ödünsüz sahip çıkması gereken sol siyasi partiler paramparça olmuş, küçük olsun benim olsun hesapları ile egolarını tatmin eden liderlerin sultası altında kıvranmaktadır.
Gün geçtikçe koşullar kötüye gitmekte, laik Cumhuriyet savunmasız kalmaktadır. Büyük önderin “Ey Türk geçliği” diyerek seslendiği ve laik Cumhuriyeti emanet ettiği genç kuşaklar geleceklerini karartacak bu durumu protesto ettiklerinde orantısız bir güçle karşılaşmakta ve gözaltına alınarak cezalandırılmaktadır.
Her dönemde laik Cumhuriyetin ödünsüz savunuculuğu yapan bizim kuşağa, yani yaşlı gençlere görev düşmektedir.
Yaşadığımız sürece kuvay-ı milliye ruhu ile laik Cumhuriyetin bekçiliğini yapacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
04.03.2014
Yorum Gönder