Yalancının mumu! - Tünay Süer

Ee, yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış derler. Aynen öyle oldu. Kendisini ya yanlış bilgilendiren var, ya da çok iyi hatipliği yanı sıra çok iyi palavracı. Aslında

Yalancının mumu! - Tünay Süer
Eskişehir'deki Gezi Parkı eylemleri sırasında polisler ve bir takım siviller tarafından canice dövülerek hastanede yaşamını yitiren 20 yaşındaki Ali Korkmaz’ın diğer Gezi şehitlerimiz gibi acısı halen içimizi kavuruyor.
Bizler elbette çok üzülüyoruz ama aileleri ne haldeler kim bilir? Allah yardımcıları olsun ve sabırlar versin.
Onları unutmayacak, unutturmayacağız.
Korkmaz’ın ailesi dün ilk kez Gezi Parkı’nı görmek üzere İstanbul’a gelmişti.
Gezi İstanbul direnişçileri ve Fenerbahçeliler aileye eşlik ediyorlardı.
Parkın etrafı sivil ve resmi polisler tarafından ablukaya alınmıştı.
Fenerbahçeliler ve polis arasında gerginlik yaşanınca polis müdahaleye başlıyor.
Park kapatılıyor ve sadece aileye polis nezaretinde gezmeleri için 10 dakika izin veriliyor. Tabi bu arada içeri alınmayan kitleye el sallarlarsa gözaltına alınacakları tehdidi yapılıyor.
AKP halka açık olması gereken bu parkı sanki karantinaya almış.
Ona göre çok tehlikeli bir virüstür park.
Türkiye’ye yayılmıştır.
Zulme, diktatörlüğe başkaldırış, 
Bir uyanış, özgürlük ve mücadele virüsüdür bu.
Kendi saltanatını sürdürebilmesi için çok tehlikelidir.
Korkuyor, çekiniyor başbakan. Onun kâbusu olmuştur orası.
Oysa bu park özgürlük uğruna can verenlerin, gözleri kör edilenlerin, her türlü polis zulmüne direnenlerin, direnişin, uyanışın sembolü olmuş çoktan efsaneleşmiştir.
Ah! Ah! O parkın dili olsa da konuşabilse.
Her şey, yeşili koruma adına masumane başlamıştı.
Sonrasını biliyoruz.
Sabaha karşı baskın!
TOMA’ lardan fışkırtılan kimyasal sular, gaz bombaları. Plastik mermiler.
Kırılan gitarlar, ortalığa yayılan giysiler, şahsi eşyalar ve yakılan çadırlar.
Alaca karanlıkta gökyüzüne uzanan acı çığlıklar.
Oradaki bir avuç insana polis ordusu tarafından her türlü darp yapıldı, gözaltılar tutuklamalar oldu.
Başbakan parkı yasakladı ama gençlerin, halkın cesaretini ve direnişini asla kıramadı.
Başbakan İstanbul’un göbeğinde Gezi Parkını halka kapatacağına kalbura dönmüş sınır kapılarımızı kapatsın derim. Binlerce teröristin barınağı haline getirdi Türkiye’yi.
Camide içki içtiler dedi fos çıktı. Başı örtülü kızımıza belden yukarıları çıplak, ellerinde deri eldivenler, başlarında siyah bandanalar bulunan 80-100 kişilik bir grup, saldırdı. Üzerine idrar yaptılar dedi.
Güvenlik kameraları ortaya çıkınca başbakanın bu sözleri de fos çıktı.
Ee, yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış derler. Aynen öyle oldu.
Kendisini ya yanlış bilgilendiren var, ya da çok iyi hatipliği yanı sıra çok iyi palavracı. Aslında bu da bir sanattır kolay kolay kimse başarılı olamaz.
                                              ****
Ciddi bir unutkanlık hastalığı var sanırım.
Akşam dediğinin sabah tam tersini söylüyor.
Öyle davranışları ve sözleri var ki başbakan değil de sanki muhalefet lideri.
Bir bakıyorsunuz merhamet abidesi, duygusal davranıyor, sık sık ta ağlıyor.
Bülent Beyden geçti ona her halde.
Yooo! Pardon, bunların örnek aldıkları hoca efendidir değil mi?
Yıllardır kuzu gibi geçiniyorlardı bize çaktırmadan güya!
Sonra memleketi pay edemeyince karşılıklı atışmalar başladı.
Türkiye’deki önemli kurumları kendi müritleriyle örümcek ağı gibi sarmış olan hoca efendi, başbakandan intikam almak için yolsuzluklara el atıverdi.
Cumhuriyet tarihinin en büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nun yapıldığı 17 Aralıkta gözaltına alınan üç bakanın oğlu ve isimleri bu yolsuzluğa karışan 4 bakanın istifası haliyle hükümeti sarstı.
Arkadan Bilal Erdoğan’ın da başka yolsuzluktan aranması başbakanı adeta çıldırttı.
Sonuçta sıranın kendisine geleceğini anlayınca “Paralel Devlet, Ergenekon kumpastı deyip kendisini ve oğlunu temize çıkartmak için mücadeleye başladı. Hem de ne mücadele yalan lügatinde yalan kalmadı.
Oğlu Bilal Erdoğan’ı kurtarmak; kendisine, bakanlarına ve AKP’ye uzanan yolsuzlukları kapatmak; yeni yolsuzlukların ortaya çıkmasını engellemek için yargıçlar, savcılar, polis amirleri, polisler adeta sürgün yediler.
Yerlerine kendine biat edecek kişiler getirildi.
Sonrası malum tahliyeler başladı.
Kimlere?
Ülkeyi soyanlara.
Tüm bu olanlar başka bir ülkede olsa derhal istifa ederler veya hükümet düşer.
Burası Türkiye ve maalesef iktidar başbakanın elinde olunca ve de karşısında yeterli bir muhalefet olmayınca ibreyi kendisine döndürme çabaları içerisi de yalanlara başvurarak halkı etkilemeye çalıştı.
Halen de yalanların ardına sığınıyor.
Şimdi yargıyı tamamıyla eline geçirmek için uğraşı var.
Kendi oğlu için neredeyse dünyayı yıkmaya kalkan başbakan Ergenekon  ve ona bağlı senaryo, kumpas davalardan demir parmaklıklar arkasında yıllardır tutsak olan yurtseverlerimiz için parmağını kıpırdatmadı.
Avrupa normlarına göre tutukluluk süresi en çok iki buçuk yıl iken bizde on yıl görünen tutukluluğu önce 7,5 yıl sonra da beş yıla indirdi.
Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağım dedi ama bu karar Ergenekon davalarını kapsamaz deyiverdi.
Yani ağzımıza bir parmak bal çalındı.
CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında özel yetkili mahkemelerin Ergenekon ve Balyoz davaları gerekçe gösterilerek dağıtıldığını, ancak yeniden yargılama sürecinin başlatılmadığını söyledi.
İktidar yetkililerinin Ergenekon ve Balyoz davalarında sahte delillerle, ayarlanmış yargıçlarla karar verildiğini, orduya kumpas kurulduğunu belirttiklerini anımsatan Yılmaz, tutuklu yakınlarına umut verildiğini, bu davaların sanıklarının tahliye olacağı yönünde algı yaratıldığını ifade etti.
Adalet Bakanı Bozdağ'ın, yeniden yargılamaya ilişkin yasanın çıkacağını ve bu konudaki çalışmaların devam ettiğini söylediğini aktaran Yılmaz, "Sayın Bakan, yasanın seçimden sonra çıkacağını belirtti. Umut verici hiçbir şey alamadık. Bu işin zamana yayılmaya ve unutturulmaya çalışıldığını hissediyoruz" diye konuştu.
Evet, bu halkı oyalama taktiğidir, ben de böyle düşündüğüm için bunu daha önceki bir yazımda da sizlerle paylaşmıştım.
Ergenekon ve Balyoz tutuklularının çıkacak yasadan yararlanamayacaklar.
Böyle adalet olur mu?
Hem “Kumpas”, “Üretilmiş deliller “, “Ayarlanmış yargıç ve savcılar”, “ Gizli tanıklar diyecekler hem de kumpas içinde kumpasa kalkacaklar.
Allah sizi bildiği gibi yapsın inşallah.
Yurtseverlerimizi özgür bırakmayacak düzenlemeler getirmeleri kumpasın babası değil de nedir.
Bu adamların dünyası yalanlar ve yeşil dolarlar üzerine kurulmuştur.
Bunlarda ne ruh, ne merhamet, ne de vicdan olmadığı meydandadır.
Yani Müslümanlıkta olan güzelliklerin, dürüstlüklerin hiç birisi bunların yanından bile geçmemişler.
                                                      ***
Uzun tutukluluk sürelerini protesto etmek amacıyla İşçi Partisi, Türkiye Gençlik Birliği (TGB) ile bazı sivil toplum kuruluşları ile binlerce insan 13 Şubatta “yurtseverlere özgürlük” sloganlarıyla meclise yürümek istediler.
Meclis'e yürümek isteyen halkın karşısına polis ordusunu çıkarttı iktidar.
Yine TOMA lar, gaz bombaları biber gazı ve tazyikli su ile müdahale oldu ve bazı protestocular gözaltına alındılar. Dört veya beş CHP li milletvekilinden başka CHP li vekil yoktu. Haberal ve Balbay’ın ne olursa olsun orada olmamalarını şiddetle kınıyorum. CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum’un polis yetkilileri ile konuşması yaralı kişilerin hastanelere kaldırılmasında katkısının olması beni memnun etti ama CHP burada olmalıydı.
Yapılan müdahale insanlık dışıydı. Halk TV ve Ulusal Kanal kameramanları da nasiplerini aldılar polisten. Birisi tazyikli su ile havada uçtu diğeri gözünden yaralandı.
İktidar şunu anlamalıdır ki ne yalanlar, ne de halka yapılan bu şiddet asla kimseyi yıldıramayacaktır.
Başbakan çırpındıkça batıyor.
Eninde sonunda bu halkın oyları ile yıkılacak, yurtseverlerimiz özgürlüklerine kavuşacaklardır günler de yakındır.

TC.TünaySüer

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget