Ne yalan söyleyeyim şimdiye kadar
böylesine yoğun bir katılım görmemiştim. Bunu sadece ben değil tüm yakın
arkadaşlarım da söylüyorlardı.
Tanıdıklarımdan ziyade tanımadıklarım
veya çok az gördüğüm kişiler okul bahçesi girişinde, okul civarında ellerinde kendilerini
tanıtan broşürleri ile oy vermemizi istiyorlardı. Okul içine girene kadar elim,
kolum, ceplerim tanıtım broşürleriyle dolmuştu.
Meclis üyeliği için başvuran aday adayı
sayısının 219 olduğu söylenmişti ama sanki bin kişi seçilecekmişçesine binlerce
üye buradaydı.
Birkaç dönem meclis üyeliği yapmış
olanlarda tekrar seçilebilmek, ilk defa aday olanlarda da belirgin bir heyecan
gözleniyordu.
Bende heyecanın eseri yoktu aday
olmamıştım ve bu seçimi yersiz buluyordum açıkçası.
Nedenine gelince, belediye başkanlığına
aday adayı olan 5 kişiden hangisi tepeden başkan gösterilecek veya genel merkez
başka birisini mi atayacak?
Bunu halen bilmiyoruz.
Evet, bu aday adaylarına rağmen yukarıdan
başka birisinin atanması olasılık içindedir.
O zaman atanan başkan bakalım bu seçilen
meclis üyeleri ile çalışmak isteyecek mi?
Haklı olarak kendi çalışacağı kadrosunu
belirlemek isteyecektir ve seçilenlerden kaç kişiyi katacaktır?
Bence saçma bir seçim. İlk önce belediye
başkanı belirlenmeli sonra meclis üyeleri seçimi olmalıydı. Adaylar kiminle
çalışacaklarını bilmeliydiler.
Neyse bu arada eski Kadıköy Belediye
başkanımız ve Galatasaray’ın unutulmaz futbolcularından Cengiz Özyalçın ile
hasret giderdim. Epeydir görüşemediğim arkadaşlarımı orada görüp ayaküstü
laflamak beni mutlu kıldı o kadar.
Oyumu kullandım ve birkaç saat orada
kaldım hava çok soğuktu evime döndüm.
Bekleyip göreceğiz bakalım önümüzdeki
günler bizlere ne getirecek?
Uzun tutukluluk...
Başbakan Erdoğan uzun tutukluluk
süresiyle ilgili, hükümetin hazırlamakta olduğu yeni demokratikleşme paketi
çerçevesinde tutukluluk süresinin 5 yılla sınırlanmasına ilişkin yasa çalışması
olduğunu açıkladı.
Hukuk, hukuk olmaktan çoktan çıktı
başbakanın paşa gönlüne, kafasına göre
bir hale getirildi.
Tutukluluk süresi beş yıl veya geçmiş
olanlar yeni yasadan yararlanıp tahliye dilecek amma, hakkında kesin hüküm
verilenler bundan yararlanamayacakmış.
Biraz önce haberlerde şunu dediler. Bu hükümlülere Yargıtay karar verecekmiş!
Tabi bu benim anladığım, sanırım yanlış anlamadım.
Bunlar millet ile resmen dalga
geçiyorlar.
Yahu yüz kere, bin kere söylüyorum kumpas
olan iddianamelerle oluşan özel mahkemelerin verdikleri hükümleri nasıl kabul
edebiliriz?
Hükümet AHM kararlarına
uymalıdır...
CHP Grup Başkanvekili Akif
Hamzaçebi “On yıllık süreye ilişkin kural iptal
edildiğine göre tutukluluk süresi şu anda Ceza Muhakemesi Kanununun
102.maddesinde belirtildiği şekilde en fazla beş yıldır. Şu andaki içtihatları
göz önüne aldığımızda 5 yılın üzerinde tutuklu her hangi bir kimsenin
cezaevlerinde kalmaması gerekir dedi. Buradan Grup Başkanvekilim Akif
Hamzaçebi’ye sesleniyorum.
Söyledikleriniz çok doğru da, iş
Yargıtay’a kalmış yani haklarında karar alınıp hükme bağlananlar hayır çıkarsa
tutuklu kalmaya devam mı edecekler?
CHP bunu düşünmeli, yıllardır suçları
olmadan zindanlara kapatılan yurtseverlerimizi oralardan çıkartmanın yolu
kumpas mahkemelerin verdikleri hükümleri tanımamaktır. CHP mecliste bunu daha
çok dile getirmeli kamuya anlatmalıdır.
Başbakana gelince.
Yolsuzluk ve rüşvetleri kapatmak için
halkla alay eder gibi oyalama taktiği yapıyor. Balyoz Davası'na bakan heyet
yeniden yargılama talebini ikinci kez reddetmiş.
Neden? Ne hakla ret ediyor?
Bu davaların kumpas olduğunu hükümet
yetkilileri de söylemediler mi?
Ey başbakan paralel devleti yalnız kendin
için mi temizliyorsun? Yolsuzluklar meydana çıkmasın diye önüne geleni oradan
oraya sürüyorsun ama Ergenekon, Balyoz davaları için ortaya bir şey atıyor,
sonra oyalama taktiğine geçiyorsun. Ergenekon diye bir örgütün olmadığını
bizler yıllardır söylüyoruz. Nitekim mahkemenin ilk başkanı Köksal Şengün, TUBİTAK’ın yanlış yönlendirme yaptığını
böyle bir örgütün asla var olmadığını bir haber sitesinde açıkça itiraf etti.
O zaman nedir bu ya? Tam bir rezalet!
Başbakanın amacı sanırım, Tuncay Özkan,
Doğu Perinçek gibi yurtseverleri içeride tutmak.
Çünkü onlardan korkuyor. Birisi hızla
yükselen İşçi Partisinin Genel Başkanı, diğeri ise halk tarafından sevilen ve
Cumhuriyet Mitinglerinin yıldızı, gazeteci yazar. İçeriden bu kadar mücadele
verenler özgür olduklarında kim bilir neler yapacaklardır. İşte başbakanı
korkutan da budur.
Bu ülkede hırsızlar,
rüşvetçiler ellerini kollarını sallayarak rahatça dolaşırlarken kahramanlar
demir parmaklıklar ardında esirler.
Ermeni Soykırımı yalanını AİHM kararıyla
çürüten İşçi Partisi Lideri Doğu Perinçek’in zaferi yurdun çeşitli yerlerinde
etkinliklerle kutlanıyor. İçim acıyor ya.
Perinçek’in kazandığı zafer
ulusal bir zaferdir. Bu
zaferi bizlere yaşatan insan halen Silivri’de diğer yurtseverlerle mahpus! Bir
Türk Kadını ve bir CHP li olarak Avrupa’ya diz çöktüren, demir parmaklıklar
ardında ölümüne Atatürk ve cumhuriyet için mücadele veren bu ak saçlı lidere
teşekkür ediyorum.
Yolsuzluğun, rüşvetin,
yoksulluğun kol gezdiği ülkemizde kutlanacak bir şeyimiz oldu bari. Yüzümüz
güldü.
Burada Mehmet Perinçek’in hakkını yememek
gerekir Rus Arşivlerinde yıllarca araştırma yaparak yazdıklarıyla kamuyu ve
dünyayı bu konuda aydınlattı.
Baba Perinçek ise AİHM kararıyla çürüttü.
Rus asıllı eniştem de Prof. Dr. Siracettin
Bilyap “Serj Poraponoff”(rahmetli oldu ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesinde
öğretim üyesiydi) zamanla bizlere Ermeni soykırımı meselesinin koca bir yalan
olduğunu, ülke olarak bugüne kadar üzerinde ciddi durulmadığını söylerdi. Keşke
yaşasaydı da bu günleri görseydi.
Demek ki ciddi bir çalışma ve üzerinde
titizlikle durunca güzel şeyler yapılabiliyormuş. Başımızdan bir bela eksik
oldu şimdilik.
Sn.Doğu Perinçek ve Mehmet Perinçek’e tekrar
gönülden teşekkür ederim.
Yorum Gönder