Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlüğünde egoizm’in Türkçe karşılığı bencilliktir.
Uludağ sözlükteki karşılığı: kişinin hep kendini düşünmesi, bencilliğin bir kaç adım üstü.
Ekşi sözlükteki karşılığı: bencillik, anlamdaş kelimesiyle tanımlanabilecek egoizm alternatif olarak benmerkezcilik, kendini beğenmişlik olarak tarif edilir.
Vikipedi’inde ise;
Egoizm genel anlamıyla bireyin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi ile ilgilidir. Egoizm ile aşağıdakilerden biri kastedilmiş olabilir:
Psikolojik egoizm: Bireylerin her zaman kendi çıkarları için hareket ettiği savunan doktrin,
Etiksel (ahlaki) egoizm: Bireylerin her zaman kendi çıkarlarına uyan şeyi yapmalarının doğru olduğunu savunan doktrin,
Rasyonel egoizm: İnsanların kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesinin rasyonel olduğunu savunan doktrin
Şeklinde tarif edilmektedir.
Egoizm tarifi nerden çıktı diyenlerinizi duyar gibi oluyorum. Nedenini açıklayınca bana hak vereceğinizi umarım.
Büyük Önder Mustafa kemal aydınlanması ve laik Cumhuriyet Kazanımları Demokrat Partinin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 tarihinden sonra her gelen sağ iktidar tarafından dozu arttırarak yok edilmeye çalışılmaktadır.
Bu nedenle, Atatürk aydınlanması ve laik Cumhuriyet rejimi sevdalıları, her genel ve yerel seçim öncesinde, egoizm hastalığına tutulup sağ iktidarların ekmeğine yağ süren ve kendisini sol düşüncenin gerçek temsilcisi olarak göstermeye çalışan tabela partisi liderlerine seslerini duyurmak için avaz avaz bağırmaktadırlar.
Bende bu görevimi her seçim öncesi yapanlardanım. Bu yazıda, bu görevimi tekrar yerine getirmeye çalışıyorum.
Kabul edelim etmeyelim, sol tabanın büyük bir bölümü Cumhuriyet kuran, tüm hatalarına karşın bu güne kadar Atatürk aydınlanmasını ve laik Cumhuriyeti ödünsüz bir şekilde savunan siyasal partinin, Büyük önderin kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olduğunda birleşmektedirler. (CHP 12 Eylül faşist asker darbesi sonucu kapatılınca CHP tabanı SHP’de birleşti)
Fazla uzatmadan bu tabela partilerinin sola verdiği zararları örnekleri ile anlatmaya çalışacağım.
Sunacağım örneklerin konusu;
Ankara ve İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlıklarını 1994 ve 1999 yerel seçimlerinde AKP önceli Fazilet Partisine kaptırmamız, 2004 ve 2009 tarihlerinde ise AKP’den geri alamayışımız yürekler acısının öyküsüdür.
1994 Seçimlerinde Ankara’da Refah partisi (RP) 393.623 oyla Belediye Başkanlığını kazanırken, SHP 387.152, DSP 111.740 oy aldı. Yasaklı siyasi partilerin tekrar açılmasıyla seçime giren CHP 30.084 oy, İşçi Partisi (İP) 3023 oy Aldı.
Görülüyor ki SHP+DSP oyları bile Belediye Başkanlığını RF kaptırmamak için yeterliydi.
Keza ayni seçimlerde, İstanbul’da Refah Partisi 973.704 oyla Belediye Başkanlığını kazanırken, SHP 784.693, DSP 478.612, CHP 54.054, İP5.215 oy aldı. Yalnız SHP ve DSP oyları bile Belediye Başkanlığını RP kaptırmamak için yeterliydi.
1999 Yerel seçimlerde de durum ayniydi.
Bu kez Anayasa Mahkemesinin kararıyla “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılan Refah Partisinin yerini alan Fazilet Partisi (FP) seçimlere girdi.
Ankara’da, FP 541.515 oyla Belediye Başkanlığını kazanırken, SHP+CHP birleşerek CHP adına aldı ve seçimlerde 512.083 oy, DSP 169.490 oy, İP 1.706 oy, EMEP 1691 oy aldı. Görüldüğü gibi diğer iki partiye (İP, EMEP) gerek kalmadan CHP+DSP oyları Belediye Başkanlığını kaptırmamak için yeterliydi.
Seçimde İstanbul’da da ayni şekilde kaybedildi.
FP 1.202.050 oyla Belediye Başkanlığını kazanırken, CHP 608.895 oy, DSP 882,923 oy, ÖDP 23.864 oy, İP 5.072 oy, EMEP 5729 oy aldı.
Bu seçimde, Türkiye genelinde DSP rüzgârı estiği için İstanbul’da CHP, DSP’yi destekleseydi Belediye Başkanlığı kaptırılmazdı.
Ne yazık ki bunların hiç biri yapılmadı. Oy tablosunda da görüldüğü gibi çok az sayıda oy alan tabela Partileri Başkanları, kart vizitemde Genel Başkan yazılsın egosunu yenemediler ve hep birlikte seçimleri kaybettik.
Ondan sonra yapılan 2004 ve 2009 yerel seçimlerinde, Yine Anayasa Mahkemesi kararıyla, “Laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu” gerekçesiyle kapatılan FP yerine kurulan Saadet Partisinden ayrılanların kurdukları bu günün AKP’si, her iki ilde de Tüm sol parti oylarında çok oy aldığı için bir daha da bu illerde Belediye Başkanlığı kazanılamadı.
AKP’nin seçimleri, herkeste oluşan algıya göre, tüm devlet olanakları kullanılarak, yurttaşlara pirinç, nohut, buzdolabı, dağıtılarak, oy sayım sırasında elektrikler kesilerek, bilgisayarlarda hile yapılarak kazanıldığı savları ileri sürülmektedir.
Bu savı yenmenin tek yolu birleşip güç oluşturmaktır.
Bu nedenle diyorum ki;
Ey solda siyaset yapan Parti Başkanları ve tabanları eğer hala tehlikeyi görmemişseniz size söyleyecek fazla bir şey bulamıyorum.
Yok, eğer tehlikeyi görüp de egolarınızdan vaz geçmiyor ve birleşmiyorsanız,
Yazık olacak laik Cumhuriyet,
Yazık olacak çocuklarımızın aydın geleceğine.
Fakat, DSP Genel Genel Başkanı Masum Türker’in bir gazetecinin şu sorusuna verdiği yanıtta tehlikenin farkında olup egosunu yenemediğini düşünüyorum.
Soru: “CHP’nin kalesi il ve ilçelerde güçlü bir rakip olmanızın AKP’ye yarayacağını düşünenler çıkabilir.”
Yanıt: “O benim meselem değil. Bizim için AKP ile CHP ikisi de rakibimizdir. Bizim hedefimiz AKP’ye kaybettirmek değil, iktidar olmak. Parti olarak nasıl güçlenip iktidar oluruz bakıyoruz. Mesela İzmir’de hâkim iktidar CHP’li. Yönetim anlayışına bakıyorsunuz, AKP’den ne farkı var? Bize saygı duymayan partiye saygı duymamız beklenmemeli.”
Bu Yanıta ne denilebilir ki?
Sayın Türker, Sizin bu bencilliğiniz Türkiye’nin aydın geleceğinden daha mı önemlidir?
15.02.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder