Sanki zaman geçmek bilmiyordu.
Twitterdeydim bir twit geldi Ulusal
Kanaldan.
Saat 22.00 de Gülgun Feyman Budak ve
gazeteci-yazar Ümit Zileli'nin sunduğu 'Nasıl
Yani' programına Rasim Ozan Kütahyalı misafir olacak (!)
Ne yalan söyleyeyim
inanamadım.
Tekrar okudum doğruydu.
Bu sefer içime bir kurt düştü, acaba
sahte bir tiwet olabilir miydi?
Böyle düşünmekte haklıydım. Bazen “ benim twitter ile ilgim, hesabım yok,
adıma açmışlar. İnanmayın ”diye birileri basına beyanat veriyorlardı.
Ya sahte bir twitt ise!
Hemen Ulusal kanalı açtım doğruydu. Alt
yazı geçiyordu.
O sırada saat sanırım .20.30 gibiydi.
Program saatini inanın zor getirdim.
Program başlayana kadar kendimle adeta
savaşmaya başladım.
Bir yanım Ulusal Kanal
neden bu herifi ekranına çıkartıyor diye isyan ediyor, şeytan görsün yüzünü
diyorken, bir yandan da bravo Ulusal Kanala, büyük bir cesaretle bir ilk
yapıyor diye düşünüyordum.
Diğer yanım ise; şimdi bu adam başbakanı
kurtarmak için ne martavallar atacak bu martavallar içinde de mecburen biraz
gerçekleri anlatacak diyor ve beni programı izlemeye zorluyordu.
Heyecanlıydım.
Sinirliydim, karmakarışık
duygular içindeydim.
Günahım kadar sevmediğim, nefret sözcüğünün devede kulak kaldığı
izlemeye, dinlemeye tahammülüm olmayan bir yalakanın 76 milyon insanın
karşısında kıvırtmasına şahit olacaktım.
Konuşacaklarını tahmin ediyordum.
Aynen öyle oldu.
Programı neredeyse baştan sona, hop
oturup hop kalkarak büyük bir sabırla izledim.
Onca konuşması içinden önemli olanlar
meğer büyük bir yanılgı içindeymiş!
Cemaati masum bir taban hareketi olarak
görmekle hata yapmış, onların devletin içerisinde bu kadar yuvalanmış
olabileceklerini hayal bile edemezmiş,!
Odamda yalnızım ve avazım
çıktığı kadar bağırıyorum.
Bu kadar da atma yemezler!
Kıvırtmaya utanmıyorsun
değil mi? Yalancı...
Efendim şimdi cemaatten kurtulma
zamanıymış, devletin kurumlarına sızabilmek için her türlü takiyeye
başvurmuşlar.
Cemaat sızarmış derginin adı da boşuna
Sızıntı değilmiş.
Gülen cemaatinin planı,
hükümeti devirmek ve generalleri, Perinçekleri aldıkları gibi Abdullah
Gül'leri, Erdoğan'ları içeri almakmış...
Bu herif şeytandan bir gün önce doğmuş
sanki be!
Bir takım insanlara mesaj veriyordu, hem
de utanmadan, sıkılmadan, gözümüzün içine baka baka.
Yuh olsun ama adam bunun için para
alıyordu zaten.
Türkiye’de askeri vesayet varmış ta,
ondan kurtulmuşuz da filan falan.
Yine o yalan zehrini kusmaya, bende ufak
ufak keçileri kaçırmaya başlamıştım.
Ya bu adam tahammül edemediğim kadar
vardı.
Oysa birkaç dakika önce Ergenekon
davasıyla ilgili sert söylemlerinden dolayı da pişmanlığını dile getirmiş,
polis fezlekeleri üzerinden yanıltıldığını ve bu nedenle büyük hata yaptığını
açıklamıştı.
Bir ara âdeti üzere yine bağırmaya
başladı Ümit Zileli onu susturdu. Bağırmakla kendini haklı gösteremezsin.
Sustu, sesini azalttı.
Oysa daha programın başında Gülgun Hanım
nazik bir şekilde misafirimizsiniz bizler hiçbir misafirimizle münakaşa
etmeyiz, yüksek sesle konuşmayız. Burada çağdaş bir şekilde karşılıklı
konuşacağız gibi sözlerle onu kibarca uyarmıştı.
Zileli bir ara onun konuyu saptırdığını
ve esas konunun ayakkabı kutularında çıkan dolarların ve yolsuzlukların
olduğunu anlattı.
Kütahyalı’nın işine gelmediği için
kaynattı bu sözleri.
Cemaatten kurtulmak için Tayyip ile işbirliği
yapmalıymış, yapmayan cemaatçiymiş bunu ulusalcılar bilmeliymiş ve onlardan
kurtulmalıymışlar.
Yeniden yargılama olmalıymış, bu
yargılamayı Yarsav yapmalıymış, kendisi sahte delillerin yeni farkına varmış
filan falan.
At martini bakalım diyordum
o sıra.
Daha fazla dayanamadım nefesim daralmaya
başladı ve balkona attım kendimi.
Bir ara babası bağlanmış telefona ve Ümit
Zile’liye ona laikliğin ne olduğunu anlatın demiş.
Neyse bunları yazarken bile bu adamı
nasıl oldu da dinledim diye kendime hala şaşıyorum.
Bugün bu program içinde Kütahyalıyı konuk
ettikleri için Ulusal kanala iyi notların yanında tepkiler de yağmış.
Herkesin görüşüne saygı duyarım ama bence
şu adamın en azından delillerin sahte olduğunu, güya bunları bilmediğini itiraf
etmesi bile birçok uyuyan kişiyi uyandırmıştır diye düşünüyorum.
Yurtseverlerimize,
askerlerimize yıllardır iftira atan karalayan bu kişinin en azından ikinci
yüzünü anlayan anlamıştır.
Cemaatin amacının hükümeti devirmek
olduğunu söyleyerek sanki hükümet masummuş ayaklarına yatması ne kadar pişkin
ve utanmaz olduğunu gösteriyor.
Dedim ya hiç utanması yok. Pişkinim de
pişkinim diyor.
Yahu 4 bakan neden istifa etmek durumunda
kaldı ha, onu açıklasana Allah’ın adamı.
Sıkar değil mi?
Aslında iktidar filan senin umurunda
değil sen kendini düşünüyorsun Rasim Efendi.
Villanın borcunu nasıl ödersiniz yoksa?
Çok söz yalansız, çok
para haramsız olmaz derler. Ne doğru bir söz.
Ona buna çamur atmakla, bağırıp
çağırmanla ve iktidarın bir parçası gibi davranmakla senin de suç dosyan
kabarmıştır.
Bugün nasıl diyorsun ki pişmanım
aldandım, yarın AKP giderse aynını onun içinde söylersin sen.
Senelerdir suçsuz yere zindanlara
kapatılan yurtseverlerimizin tüm günahlarını çekeceksiniz.
Gün gelecek o Silivri
zindanları kimleri ağırlayacak merak ediyorum. Esas darbeciler, vatan hainleri,
bölücüler, sömürücüler orada olacaklar mutlaka.
En büyük mutluluğum
iftiracıları, yalancıları orada görmek, duruşmaları izlemek olacaktır.
O zindanlara sapa sağlam giren aslanların
çoğu sağlıksız koşullardan ötürü hasta oldular. Sizin kumpasınız yüzünden.
Kemal Alemdaroğlu yoğun bakımda, Fatih
Hilmioğlu da canınla uğraşıyor. Onları bu durumlara getirenler elbet bir gün
Allahlarından da, gerçek adaletten de nasiplerini alacaklardır. Bundan kimsenin
şüphesi olmasın.
İnsanların babalık, kocalık hakları
ellerinden alındı, aileler perişan, sizler haksız, haram paralarınızla keyif
çatarken onlar, sevdiklerinden ayrı özgürlüklerinden yoksun, sahte deliller ile
dört duvar arasında ömür tükettiler.
Onlar yıllardır bu deliller sahtedir,
uydurmadır dediler kara vicdanlılar bu sesleri duymadılar.
Şimdi işlerine geldiği için kumpas
olduğunu güya fark ettiler. Yeniden yargıymış!
Neyi yargılayacaksınız?
Olmayan suçları mı?
Yorum Gönder