Suriye’nin kuzey bölgesinde bir şehir olan İdlib adını ilk kez 2013 yılında kendisine bağlı Han Seyhun kasabasına yapılan kimyasal saldırı ile duymuştum.
Aralarında küçük çocukların da olduğu 100 kişinin ölüm haberini ilk önce BBC ardından Reuters ve Anadolu ajansından tüm dünya öğrenmişti.
Sonra insanların yüreklerini paralayan o feci resimleri servis etmişlerdi.
Suçlu hemen bulunmuş, Esad katil ilan edilmişti.
ABD hiç vakit kaybetmeden saldırıyı gerekçe göstererek Suriye Sayrad Hava Üssü’ne füze saldırısı düzenlemişti.
Oysa Rusya ve diğer müttefiklerinin yardımlarıyla ülkesinin pek çok bölgesini teröristlerden temizleyen Esad’ın böyle canice bir şeyi yapması mantıksızdı.
Daha önce de GUTA’da kimyasal kullanmakla suçlanan Esad, bu sefer BM gözlemcilerini çağırmıştı.
BM gözlemcileri yaptıkları denetlemeler sonucunda Suriye’nin değil muhaliflerin (!) kimyasal silah kullandıklarını rapor etmişlerdi.
Dünyanın başına bela olan Amerika’yı anlatmaya gerek var mı?
Ortadoğu ve Afrika’yı kana bulayan o değil mi?
Hepsi BOP (Ortadoğu projesi ) içindi.
Ortadoğu bataklığında ne askerinin yüreği, ne de o muazzam gücü yetmemişti.
Yarım kalan projesini PKK ve PYD gibi terör örgütlerini besleyerek ve utanmadan kara gücümüz diyerek kullanmaya başladı bu kez.
Verdiği güçlü silahların bize döndüğü bir sır değildir.
Amerika bu…
Yönetimi değişse de dünyaya verdiği zarar asla değişmiyor.
Barış, demokrasi götüreceğim, savaşı bitireceğim vaatleri ile burnunu soktuğu her ülkeyi ya parçaladı ya da kan gölüne çevirdi.
Irak’tan çekildiğinde DEAŞ terörünün adı duyulmaya başlamıştı!
***
Amerika terörden beslenen acımasız bir ülkedir.
BOP projesi ABD Başkanı Woodrow Wilson zamanından (8 Ocak 1918) ortaya atılmıştır.
Wilson tarafından iş adamı Charles Crane ve din bilimci Henry King’e talimat verilmesinin ardından çizilen haritada, Osmanlı’nın Constantinopolitan State, Smyrna, Kürdistan, Ermenistan, Mezopotamya, Suriye ve Türkiye olarak parçalara ayrılmıştı.
ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney, 24 Ocak 2004 de Davos’ta Büyük Ortadoğu Reform Projesi başlıklı uzun bir konuşma yapmıştı…
Özgür olmayan geri kalmış ülkelere demokrasi götürmek, sınırlardaki hukuk ihlallerini “önlemek”, dinsel ve ulusal azınlıkların kendi kaderini belirlemesini sağlamak, bölgeyi zehirleyen yanlış ideolojileri bastırmak, ya da geri kalmış ülkelerde eğitimi geliştirmek.
Sözün özü Ortadoğu’ya refah ve uygarlık götürülecekti.
Dünya barışına katkı sağlanacaktı.
ABD yetkilileri hep böyle anlatmışlardı.
Ne güzel sözler değil mi?
Bizde hemen atladık bu yalan sözlerin üstüne.
BOP EŞ Başkanlığı unvanına sarılıverdik.
Dost ve müttefikimiz görünen bu devleti anlayamamıştık.
Türk Ordusunu yıkabilmek için Ergenekon ve bağlı diğer isimlerle sahte deliller hazırlayarak deneme yaptı.
Devletin önemli kurumlarına sızdırdığı FETÖ çetesinin savcı ve hâkimleri ile birçok aydınımızı, askerimizi yıllarca zindanlara kapattı.
Erdoğan ya halen farkında değildi ya da istediği yolda ilerleyebilmek için göz yummuştu.
Ne zaman Fethullah denen kansızla arası açıldı, o zaman sanırım gerçekleri görmeye başladı.
Aslında Türkiye’nin bu günlere gelmesinin baş sorumlusu İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde okuyan Abdullah Gül’dür.
“İngiliz istihbarat servislerinin yurt dışı görevlere gönderilecek ajanlarının önemli bir bölümü Exeter Üniversitesi’nde eğitim görür.”
Dışişleri bakanlığı sırasında ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile yapmış olduğu 2 sayfalık ve 9 maddelik anlaşma ülkemizin içine düştüğü durumun göstergesidir.
***
Türkiye her ne kadar kabile devletine doğru gidişat göstermiş olsa da bir kabile devleti değildir.
Ve ABD’nin sömürgesi asla değildir.
Bize emredemez.
Evet, gerek iç gerekse dış politika da çok yanlışlar yaptık.
Şimdi hatalarımızın bedelini ödüyor olabiliriz ama bu onu hiç mi hiç ilgilendirmez.
Bizi asla kolay lokma görmesin.
İçeride ne olursa olsun gerektiğinde Türk Milleti tek yumruk olmasını bilir.
Şimdi Türkiye planlarını bozdu diye durup dururken Türk halkını cezalandırırcasına vize
Krizi çıkarttı.
Hem de Ankara’da görev yapan büyükelçisi ile.
Yahu dışişleri bakanı veya ilgili bir bakanı yok muydu da elçi ile yaptırdı bu işi.
Anında karşılığını almış oldu.
Bedeli ne olursa olsun ezilmek, bükülmek yok.
Ne dedik, biz Amerikanın sömürgesi değiliz…
Ne pahasına olursa olsun ona Kürt koridoru veya ABD koridoru açtırmayacağız…
Ortadoğu coğrafyasının kalbini oluşturan bölgelerden biri olan İdlib’i de ona yedirmeyeceğiz.
Ve ülkemizi böldürmeyeceğiz
Yere batsın onun sahte dostluğu.
Tünay Süer
11 Ekim 2017
Yorum Gönder