Konu ayni zamanda neredeyse her gün yazılı ve görsel medyada yazılıp tartışılmaktadır.
Ancak görsel medyada konuyu tartışan ve hukukçu kimliği olanlar, yanlış bir algı ile dinleyicileri yanıltmaktadırlar.
Bu konu ile ilgili tüm yasal metinler birlikte incelenmedikçe doğru bir sonuca varma olasılığı oldukça zordur.
Bu yazıda tüm Anayasa ve yasal metinlerini masaya yatırarak ve hepsini birlikte inceleyerek düşüncelerimi açıklamak istiyorum.
Öncelikle şu bilinmelidir ki Türkiye Cumhuriyeti laikliği benimsemiş olup, cumhuriyetin bu niteliği demokrasinin olmazsa olmazıdır.
Cumhuriyetin niteliklerinden olan demokrasi laiklik ve sosyal hukuk devleti, anayasamızın 2. Maddesinde açıkça belirtilmiş ve 4. Maddesiyle de bunların değiştirilmeyeceği ve değiştirilmesi önerilemeyeceği şeklinde güvence altına alınmıştır.
Anayasamızın 24/son fıkrası da, “Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.” Demektedir.
Bu girişten sonra gelelim nikâh ile ilgili yasa metinlerine:
Yeni yasanın kabulüyle yürüklükten kaldırılan 1926 tarih ve 743 sayılı Türk Medeni yasasının 97. Maddesi, “Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, evlenme kararlarını, belediye reisine veya reisin evlenme işlerine memur ettiği belediye dairesindeki vekiline ve köylerde ihtiyar heyetine beyan edince, bu karar ilan olunur.” Hükmünü, 110. Maddesi de, “Evlendirme memuru merasimin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme kâğıdı verir. Evlenme kâğıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dini merasimi yapılamaz. Bununla beraber evlenmenin tamamiyeti dini merasimin icrasına mütevakkıf değildir.” Hükmünü içermekteydi.
Benzer hüküm halen yürüklükte olan 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 134. Maddesinde aynen geçmektedir “Birbiriyle evlenecek erkek ve kadın, içlerinden birinin oturduğu yer evlendirme memurluğuna birlikte başvururlar.
Evlendirme memuru, belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceği memur, köylerde muhtardır.”
Eski ve yeni Türk Medeni Yasalarında belirtilen bu hükümler, devrim yasalarını güvence altına alan Anayasanın 174/4 fıkrası ile anayasal güvence altına alınmıştır.
Anayasa Madde 174/4: “Anayasanın hiçbir hükmü, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarma ve Türkiye Cumhuriyetinin lâiklik niteliğini koruma amacını güden, aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.
4. 17 Şubat 1926 tarihli ve 743 sayılı Türk Kanunu Medenisiyle kabul edilen, evlenme akdinin evlendirme memuru önünde yapılacağına dair medenî nikâh esası ile aynı kanunun 110 uncu maddesi hükmü;”
3 Mart 1924 tarihinde “Şeriye ve Evkaf Vekâleti” kaldırılınca yerine 429 sayılı yasa ile İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek üzere Başbakanlığa bağlı, Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
1965 tarihinde kabul edilen 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Yasanın 1. Maddesinde Başkanlığın görevleri “İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” şeklinde açıklanmaktadır.
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili Anayasanın 136 maddesi: “ Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, lâiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasî görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir.” Açık hükmünü içermektedir.
Buraya kadar açıklaması yapılan tüm yasa metinleri, laiklik ilkesi gereği zorunlu uygulanması gerekli metinlerdir.
Bu maddelerde, kimin hangi görevi yapacağı, hangi güvence altında olduğu hiçbir tereddüde yer bırakmayacak ve herkesin anlayacağı şekilde açıklanmıştır.
Müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi demek, Anayasa ve Yasalarla sınırlı tutulan din hizmetleri görevlerinin yanında, yurttaşların diğer yaşam alanında da görevlendirmeleri anlamına gelmektedir ki bu durum hem laiklik ilkesine, hem de Anayasa hükümlerine aykırılık oluşturmaktadır
Bu tartışmanın gündeme getirilmesi, 15 yıldır iktidarda olan AKP’nin yönetmede dini önceleyen politikalarının bir gereği olduğu açık ve nettir.
Müftülere nikâh kıyma yetkisi veren bu yasa tasarısı yasalaşırsa, sadece Sünni mezhebe mensup yurttaşlara hizmet vermekte olup, Alevi, Hristiyan ve Musevi yurttaşların Müftüye gidip nikâh kıydıramayacağı gerçeği karşında, Anayasanın 10. Maddesindeki “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” İlkesine de aykırıdır.
Tüm bu Anayasa ve yasala metinleri, laiklik ilkesi de göz önünde tutularak birlikte değerlendirilmezse doğruyu bulma olanağı yoktur.
Ne yazık ki görsel medyada tartışanlar bu gerçekleri göz ardı ederek, laf kalabalığı ile algı oluşturmaya çalışıyorlar.
18.10.2017
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder