İşçinin, dar gelirlinin, memurun, emeklinin alın teri ile kazandığı paradan verdiği vergilerle kurulan “Beştepe sofrası”…
Laik Cumhuriyet sevdalılarının, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk devrimlerinin ödünsüz savunucularının verdiği vergilerle kurulan “Beştepe Sofrası”…
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, hükümeti kurma görevini geri vermesinden önce kurulan ve çoğu büyük önder ve devrimlerinin karşıtlarının ağırlandığı “Beştepe Sofrası” …
Tüm yurttaşların görsel medyadan ibretle izlediği, yazılı medyadan okuduğu “Beştepe Sofrası”…
Türkiye kan gölü haline gelmişken, her gün 2-3 eve ateş düşerken, annelerin gözyaşları tekrar akarken, bunu umursamayan hatta medyaya yansıyan savlarda geleceği için adeta böyle bir ortam istediği söylenen Cumhurbaşkanının keyif aldığı “Beştepe Sofrası”…
Konuklarıyla birlikte adeta laik Cumhuriyete rest çeken son zamanlarda Beştepe Sarayında gününü gün eden Cumhurbaşkanı, ülke 8 Hazirandan bu yana geçici hükümetle yönetilirken konuklarına erken seçimin ipuçlarını fısıldıyor…
Sonrada, ana muhalefet partisi Genel Başkanına hükümeti kurma yetkisini vermeyeceğini “Beştepe’nin adresini bilmeyenlerle vakit geçirecek zamanımız yok” sözleriyle dile getiriyor…
13 yıldır her seçimde iktidara geldiğinde ulusal istenci (milli iradeyi) dilinden düşürmeyen Cumhurbaşkanı, her nedense hiçbir zaman ilişiğini kesmediği eski partisine tek başına iktidarı teslim etmeyen %60 yurttaş oyunu ulusal istenç saymıyor ve tekrar seçim diyor…
Tekrar seçim dediği ve barış süreci masasını devirdiği günden beri terör örgütü ülkeyi kana bulamış, 2 ilde ve 6 İlçede özerklik ilan ettiğini söylemiştir…
Ne uğruna…
Tekrar tek başına iktidara gelme uğruna…
30 yıldır ülkemizde terörün artık silahla önlenmeyeceğini, mutlaka barış sürecinin devam ettirilerek kalıcı bir barış sağlanmasını, dünyadaki tüm örneklerin ancak barışla sonlandığını işin uzmanları feryat ederek söylüyorlar…
Dinleyen kim…
Nasıl olsa karar vericilerin çocukları cephede değil…
Cephede vatanı için can vermeye hazır olanların yaşamlarını yitirmemesi için gerekli önlemler alınması gerekirken, "İnanıyoruz ki şehadet makamına ulaşmış olan bu şehidi uğurluyoruz. Ne mutlu onun ailesine, ne mutlu onun tüm yakınlarına" sözleriyle teselli vermeye çalışılıyor…
Yazıktır…
Günahtır…
“Beştepe Sofralarında” keyif çatmak yerine, artık bu kanı durdurun…
Acılarımızı, çığlıklarımız duyun...
Yeterrrrrrrrrrrrr…
19.08.2015
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder