Ülke, göz göre göre, 7 Haziran seçimlerinin yenilenmesine doğru sürükleniyor.
Sürükleniyor demek yanlış olur, Tayyip Bey ve emrindeki Yüksek Seçim Kurulu açıkladı, 1 Kasım 2015 günü seçimler yenilenecek.
Ülkede düzen kalmamış, can güvenliği yok, adeta bir iç savaş yaşanmakta, her gün üç beş asker ve polisimiz, PKK terör örgütü tarafından katledilerek şehit ediliyor, ekonomi bozulmuş, dolar bir hahtada üç lira seviyesine yükselmiş, ülke ve ülke insanı bu oranda fakirleşmiş, dış borç katlanmış, büyüme seviyesi düşmüş, yatırımlar durmuş, terör ve can güvenliğinin olmaması nedeniyle turizm çökmüş ve turizmden beklenen döviz gelirleri taban yapmış, kaçak sarayda muhtarları cebren huzuruna çağırarak nutuklar atan, kaçak sarayda yemekli davetler veren ve bu davete baş misafir olarak Atatürk düşmanı zatları çağırarak ağırlayan, ülkenin Anayasal düzenini değiştirdiğini, fiili başkanlık sistemini kurduğunu korkmadan açıklayan,Tayyip Bey; gözünü toprak doyursun, Atatürk'ün koltuğu Cumhurbaşkanlığı makamını beğenmiyor ve ben balon isterim diye ağlayarak tutturan, ayak direten fakir anne ve babasını güç dumda bırakan yaramaz çocuk misali, cumhurbaşkanlığı beni kesmiyor, ben bu ülkeye illaki başkan olacağım, ülkeyi babamın çiftliği gibi tek başıma idare edeceğim, Roma'yı yakacağım inadından bir türlü vaz geçemediği için, ateş çemberinden geçmekte olan ülkemizi, 1 Kasım 2015 de yeni bir seçime zorluyor.
Bize göre, Anayasal meşruiyetini tamamen yitirmiş,darbeci damgasını yemiş Kenan Evrenden hiçbir farkı kalmamış olan Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı sıfatı fiilen düşmüş olan Tayip Bey, kendi menfaatini ve hırslarını, ülkemizin ve halkımızın menfaatlerinin üzerinde tutarak, ülkemize ve ülke insanına ihanet etmektedir.
Anayasamızızn 116. maddesi çok açıktır. Bu madde de; “.......yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.” denilmektedir.Anayasanın bağlayıcı olmayan bu açık hükmüne rağmen,Tayyip Bey (dilimiz Cumhurbaşkanı demeye varmıyor) bu 45 günlük süreyi esnetme yetkim yoktur diyor.Allahım sen aklıma ve dilime mukayet ol.
Beni doğrudan halk seçti gerekçesiyle Cumhurbaşkanının tüm yetkilerini lastik gibi uzatarak esnettiği, aslında Anayasaya göre yetkisi olmayan konulara dahi burnunu sokarak karıştığı, parlamenter sistemi bekleme odasına alarak ve hatta fiilen kaldırarak, illegel fiili bir yönetim sistemi kurabildiği halde, aslında açıkça esnetme yetkisi olduğu 45 günlük süre beni bağlıyor, burada taktir yetkim yok, bu bir bağlı yetkidir diyerek, bizimle alay ediyor.Anayasaya gerçekten saygılı olsa,canımız yanmayacak.
Tayyip Bey, 45 günlük süre dolsa dahi, teamüllere göre, ana muhalefet partisi liderine hükümet kurma yetkisini vermeye ve kolisyon arayışlarını sürdürmeye yetkilidir.116. Maddedeki 45 günlük süre, asgari süre olup, bağlayıcı değildir.
Kaldı ki, Davutoğlu'nun başarısız kalarak hükümet kurma yetkisini iade ettiği tarih itibariyle ve henüz, Anayasanın ön gördüğü 45 günlük süre dolmamış olup, bu nedenle KILIÇDAROĞLU'na koalisyon hükümeti kurma yetkisinin verilmesi, Anayasamızın 116. maddesine aykırı değildir. KILIÇDAROĞLU'na 45 gün dolmadan önce verilecek olan yetki, bu arada 45 gün dolsa dahi,koalisyon kurma çalışmalarının devam edeceği makul süre için de geçerli ve meşru olacaktır.Sürenin bitmesine üç beş gün kalmıştır, bu süre içinde koalisyon kurma çalışmaları tamamlanamaz, yeterli süre kalmamıştır gerekçesiyle, KILIÇDAROĞLU'nun yetkilendirilmesi önlenemez.Günlük hayattan bir örnek verecek olursak, bir bankaya mesainin bitimine on dakika kala bir işlem için girdiğinizde,,işlemlerin uzaması nedeniyle, bu arada mesainin dolmasına rağmen, mesai saatleri içinde bankaya giren tüm müşterilerin işlemlerinin tamamlanması nasıl bekleniyor ve bankadaki müşteriler, işleri görülmeden kapı dışarı yapılamıyorsa, 45 günlük süre henüz bitmediğine göre, teamüller gereği, KILIÇDAROĞLU'na hükümet kurma yetkisi verilmeli ve hükümet kurma çalışmaları devam ederken, 45 günlük sürenin dolması halinde de, makul süre içinde hükümet kurma çalışmalarını tamamlamasına imkan tanınmalıdır.Anayasanın ve teamüllerin gereği budur.
Tayyip Bey de, bu gerçeği bal gibi bildiği için, KILIÇDAROĞLU'na yetki vermemek için, bir devlet adamına ve hukuk devletine yakışmayan, keyfi ve akıllara durgunluk veren bir gerekçe icat ederek, “Beştepenin adresini ve yolunu bilmeyenlerle kaybedecek vaktimiz yok” diyerek KILIÇDAROĞLU'nu devre dışı bırakmış ve Anayasa, yasa ve teamülleri bir kez daha açıkça ihlal etmiştir.
Bize göre, Tayyip Bey aslında büyük bir fırsatı kaçırmıştır.İşte sana ne güzel bir fırsat. KILIÇDAROLU'na davetiye göndererek, sana hükümet kurma yetkisi vereceğim, bu nedenle, seni Beştepedeki kaçak sarayımda bekliyorum desene. KILIÇDAROĞLU da, tıpış tıpış kaçak saraya gelsin ve tükürdüğünü yalasın.Bundan güzel fırsat olur mu?Gelmezse kendi bileceği iş.Hükümeti kurma yetkisi vermek üzere saraya çağırmama rağmen gelmedi diyerek, seçim meydanlarında yaygara ve AKP lehine propaganda yapar ve yararlanırsın.
Tayyip Bey; bu imkanlarına rağmen, KILIÇDAROĞLU'nun bir koalisyon hükümeti kurabileceğinden ve kendi kafasındaki seçimlerin yenilenmesi senaryosunun sonuçsuz kalacağından korkarak, risk altına girmemeyi tercih etmiştir.
Gelelim MHP lideri BAHÇELİ'ye; milliyetçi oylara ve şehit cenazelerine bel bağlayan BAHÇELİ, HDP'yi yok sayan, onu sistemin dışına iten tavrıyla, kendi partisine ve bu ülkeye yapabileceği en büyük kötülüğü yapmıştır.HDP takıntısı yüzünden,Meclis Başkanlığını AKP'ye, tabiri caiz ise, Tayyip Bey'e hediye ederek, Tayyip Bey'in elini güçlendirmiştir.
Anayasanın 116. maddesi ne diyordu; “Başbakanın güvensizlik oyu ile düşürülmeden istifa etmesi üzerine kırkbeş gün içinde veya yeni seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde Başkanlık Divanı seçiminden sonra yine kırkbeş gün içinde Bakanlar Kurulunun kurulamaması hallerinde de Cumhurbaşkanı Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir.”
Dikkatinizi çekerim, Anayasanın 116. maddesi; Cumhurbaşkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına danışarak seçimlerin yenilenmesine karar verebilir diyor.
Anayasanın 114. maddesi de; seçim hükümeti için, “Siyasi parti gruplarından alınacak üye sayısını,Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. “diyor.
Anayasanın 114 ve 116. maddelerine göre, olası bir seçimlerin yenilenmesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanın önemli yetki ve görevleri bulunmaktadır.
Sayın BAHÇELİ'ye buradan soruyoruz; akıl ve demokrasi dışı HDP takıntınız nedeniyle Meclis Başkanlığını AKP'ye hediye etmekle, AKP'li Meclis Başkanının Anayasanın 114 ve 116. maddelerinde belirtilen seçimlerin yenilenmesine ilişkin yetkilerini, Tayyip Bey'in cebine koymadınız mı?AKP'li bir Meclis Başkanının, Tayyip Bey'e rağmen, Anayasanın kendisine tanıdığı yetkileri hür iradesiyle kullanamayacağını, bu yetkilerini Tayyip Bey'e rehin vereceğini düşünemediniz mi?Şayet, BAYKAL'a oy vererek, onun Meclis Başkanı seçilmesinin yolunu açmış olsaydınız, Tayyip Bey, dereyi görmeden paçayı sıvayamaz ve henüz Anayasanın öngördüğü 45 günlük asgari süre dahi dolmadan, 1 Kasımda seçimlerin yenilenmesi kararını kamuoyuna ilan edemezdi ve KILIÇDAROĞLU'na yetki vermek zorunda kalırdı.
Sayın BAHÇELİ; bu soruların cevabını veremeyeceğiniz çok açık, sizin bu kadar çapsız ve öngörüsüz bir lider olduğunuzu rüyamızda görsek inanmazdık doğrusu.Ama, acı da olsa, gerçek bu Sayın BAHÇELİ, yapacak bir şey yok.Umarız, yenilenecek olan seçimlerde halkımız sizin gerçek çapınızı değerlendirerek oy kullanır, sizi ve partinizi cezalandırır.
BAHÇELİ Bey, sizin yaptığınız bu ağır hata, devlet adamlığı ve parti liderliği ile asla bağdaşmamaktadır. Şimdi ne oldu? Yok saydığınız ve dışladığınız HDP, sizin ve Tayyip Bey'in sayesinde gidilecek olan bir erken seçim hükümetine girerek, ülke yönetiminde söz sahibi olacak ve sizi de yönetecek.HDP saplantınızda samimi iseniz, seçim hükümeti döneminde, umarız ülke dışına çıkar ve HDP'nin yönetimindeki ülkemizde yaşamazsınız.
Ülkenin ateş çemberi içinde yanıp tutuştuğu, seçim güvenliğinin kalmadığı, olağanüstü koşulların hüküm sürmekte olduğu bu ortamda, Türk halkına reva gördükleri bu akıl dışı, parti ve şahsi menfaatlerini ön planda tutan akıl almaz tutum ve davranışları ve politik manevralarından dolayı, tarih; TAYYİP Bey'i ve BAHÇELİ'yi asla affetmeyecek ve lanetleyecektir.
22/08/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder