2 Temmuz 1993'ün acı anısına...
Irkçılığın ne lanet bir şey olduğunu biliyoruz. Bu vebadan zahmetsiz uzak kalabilmeyi düşünmek çok zor. Grip virüsü gibi ırkçılık da direnç kazanıyor. Düzenin ırkçılığı geleneksel söylemi kullanırken, muhalif ırkçılık kendini çağdaş demokrasi ve insan hakları söylemleriyle gizliyor. Demokrasi ve İnsan Hakları söylemleri düzen ırkçılığının panzehiriyken, ötekinin kalkanı olabiliyor. Bunun nedeni bu söylemleri iyi bilenlerin, onları bu amaca çok iyi uyarlayabilmeleridir.
Demokrasi düşüncesini ve İnsan Haklarını ırkçılığa karşı yeniden en etkili bir biçimde kullanabilmek için bir "Ulus Devlet"i demokratik, laik ve sosyal bir "Hukuk Devleti" olarak tüm ayrıntılarında hayata geçirmelidir. Bundan hiç bir şey uğruna ödün vermemelidir. İnce çatlaklar büyük felaketlerin başlangıcı olabilir. Hukuk'u küçümseyenler daima çok yüksek bedeller ödemişlerdir.
Ülkemiz hergün bu çatlak tutumların pek çok örneğiyle dolup taşmaktadır. Yemin törenlerinden saray fermanlarına kadar hukuk aşağılanmaktadır. Ordusuyla savaşan bir güç o ülkenin hükümetini birlikte kurmaya dağdan ahkam kesmektedir. Bir ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlüsü devlet başkanı muamelesi görebilmektedir. Bunlar Hukuk'un anlayamayacağı şeylerdir.
Hukuk'u anlayamayan bir ülkenin hayatta kalmak için yapabileceği pek fazla bir şeyi de kalmamış demektir.
***
Diktatörün kendini oylatmasına plebisit diyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmaya yönelmiş, onun tüm manevi ve kutsal değerlerini reddeden, alaya alan bir partinin kendini oylatmasına ne demeliyiz?
***
"Türkiyelilik", "Türkiyelileştirme"nin ısınma kavramıdır. Ardından herkes Türkiyelileştirilebilecektir. İstenmeyenler de Türkiyelilikten çıkarılacaktır. Çok zekice değil mi? Kavramları soysuzlaştırarak ülkeyi mülk yapmak istiyorlar. Bu mülkü satın alan herkes de Türkiyeli olacaktır. Bu taktik, savunmasız bir sömürge kurmanın, insanlarını köleleştirmenin hayasız bir yoludur. "Türk Ulusu" kavramı sömürgeleştirmeyi isteyenlerin önünde çok ciddi bir engeldir. Türkiyelilik kimseyi zorunlu olarak kapsamaz. "Türk Ulusu" Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye Halkı'nın her ögesini zorunlu olarak kapsar. Bu yüzden önce Türk Ulusu'nu yıkmalıdır. Ulussuz ve vatansız tüm çocuklarımız yetimdir, öksüzdür. Türkiyelilik böyle bir katliamın ayak sesidir.
***
Ant içmekle yemin etmek aynı şeyler değildir. Yalan yere ant içilmez ama yemin edilir. Ant içmek kendi içindekini haykırmaktır. Ant içmek oradaki değerler uğruna canını bile vermeye hazır olduğunu söylemektir.Yemin etmek başkalarını inandırmak içindir. Bu değerlere karşı çıkmanıza rağmen yemin ettiyseniz, sahtekarsınız demektir. Şimdiden namussuz ve şerefsizsiniz demektir. Amaca giden yollar meşrudur deyip bu yola düşmüşsünüzdür. Sizden her şey olur. Katil olur, tetikçi olur, hırsız olur, sapık olur, elinizden sizin her türlü kötülük gelir.
Yemin etmesine rağmen metinle sorunu olan bir TBMM üyesi, nasıl bir metin üzerine ant içecekse, öyle bir metni bir kanun teklifi olarak sunmalıdır. Sonuç hiç önemli değildir. Duruş önemlidir. Bunu da yapmıyorsa dürüstlük onun semtine uğramamış demektir.
***
Anayasa'ya göre partiler meclise başkan adayı gösteremezler ve seçemezler. Bu hak ve yetki münhasıran vekillerindir. Daha başlarken partiler anayasayı çiğneyerek başlıyorlar. Oysa vekiller, ağalarından bağımsız aday olup başkan seçilebilseler meclis meclis olur, kendileri marabalıktan kurtulur, ağaların da burnu sürtülür. Saraylara soytarılara hesaplar sorulur olur.
Hayrettin Ökçesiz/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet
Yorum Gönder