Bataklık Büyüdükçe Her Türlü Zehirli Sinekler Artar - Cevat Kulaksız

Kadın doktordan hastaya dini telkin" iddiasına inceleme
Eyüp’te iki çocuk annesi Zübeyde Balcı, baş ve boyun ağrıları nedeniyle muayene olmak için gittiği devlet hastanesinde kadın uzman doktorun kıyafetini açık bularak kendisine dini telkinlerde bulunduğunu iddia etti. Nöroloji uzmanı N.N.K’nin çalıştığı Eyüp Sultan Hastanesi, doktor hakkında idari inceleme başlattı. Çalıştığı Eyüp Sultan Devlet Hastanesi’nin bağlı bulunduğu Beyoğlu Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği’nin Hürriyet’e verdiği bilgiye göre, hastaların şikayet başvuruları üzerine başlatılan inceleme sürüyor.

Bataklık Büyüdükçe Her Türlü Zehirli Sinekler Artar
Biyolojik ve bilimsel bir kuraldır ki, bir yerde bataklık oluştu mu, bataklık büyüdü mü orada mutlaka bataklık sinekleri, zehirli haşereleri oluşur ve çoğalır. Bu haşereler de, örneğin sivrisinekler toplumu çok rahatsız eder, sıtma hastalığını yayarlar.
Toplum sosyolojisi de da böyledir. Siz topluma dinsel kökenli irtica kuralları uygularsanız, dinsel irticai kökenli eylemleri ödüllendirirseniz toplum da tıpkı bataklık gibi hurafe ve gericilik olaylarını üretir. Bizim toplumumuzu, muhtemelen bütün İslam ülkelerini ne yazık ki, yoğun biçimde dinsel kökenli hurafeler kasıp kavurmakta.
Din ve dinsel kökenli irticai kaynaklardan nemalanan gerici iktidarlar, asla irtica ve hurafe ile savaşmazlar, çünkü ondan nemalanmaktalar. Kendi dinsel kökenli irticai düşüncesi doğrultusunda davransın diye, adeta rüşvet gibi, Diyanet İşleri Başkanının altına son model Mercedes sunar. Siz hiç,  hurafenin yani boş inancın dinde yeri olmadığını, insanları geri bıraktığını anlatan bir vaaz duydunuz mu? Böyle aydınlatıcı bilgi vermezler, çünkü çıkarcı ve cahil din adamı ile gerici iktidarlar hurafeden beslenmektedir.
Ankara’da oturuyorum,  hemen her gün metro ve belediye otobüsleri ile gidip geliyorum. Aylardan beri, metro ve otobüslerdeki reklam panolarına bakıyorum, bir tane bilimsel, kültürel bir panel, konferans duyurusunu okumadım. Hep dinsel içerikli, Kuran okuma yarışması gibi dinsel içerikli reklam ve duyurularını gördüm. Bu bağlamda şunu vurgulamak istiyorum. Dinle, şeriatla kalkınan bir devlet yok, toplumlar ancak bilim, teknoloji ve kültürle kalkınır, aydınlanır. Din, şeriat diyerek birbirini katleden, birbirinin kanını içen Müslüman devletlerine bir bakın hangisinin demokrasisi bir yana, hangisi çağdaş anlamda kalkınmıştır?  İnsani kalkınmışlık yönünden tamamen gerideler. Bu Müslüman ülkeler çağın o derece gerisinde kalmışlar ki, bu ülkelerden binlerce insan, kıyı denizlerimizde can verme pahasına Batıya gidip kendilerini kurtarma çabasındalar.
Tüm bu açıklamalardan sonra şuraya varmak istiyorum; 13 yıldır ülkemizi yöneten AKP-RTE iktidarı, sürekli olarak cami, kuran kursu, din, iman, şeriat diyerek, dinsel kural ve simgeleri kullanarak laik devlet kurum ve kuruluşlarını, yöneticileri dinsel duygularla ülkeyi yönetiyorlar. Ne ki “dindar ve kindar nesil” yetiştirmekten bahsediyor.  Dünyada hiçbir dinde kincilik yoktur. Ne demektir bu “kincilik” olayı. Yani gençleri, insanları 90 yıllık laik TC ine kinli olarak yetiştirmek istiyor. Tüm okulları imam hatipleştirmeğe çalışıyor.
Demokrasinin, bilimin özü laiktir ve öyle olmalıdır. Laikliği kaldırdınız mı, demokrasi gider. Zaten, dinciliği sürekli ön plana çıkaran AKP-RTE iktidarı laiklik karşıtı çaba içindedir.
Böylece dinsel simgeleri ön plana çıkararak, dine, dinciliğe önem verenleri ödüllendirerek yönetim kurarsanız, ülkeyi çağdaş dünyadan geriye götürmüş olursunuz, ülkede gericilik bataklığını oluşturursunuz. İşte onun için yazının başlığını bataklık büyüdükçe her türlü zehirli sinek çoğalır diye yazdım. Evet, günümüzde dinci devlet davası güden AKP-RTE iktidarı, ülkemizde yarattığı dinsel kökenli gericiliği, bataklığı daha da genişletme çabasında; oraya buraya büyük camiler yaparak, imam hatipler açarak halkı kandırma çabasında. Hele, laikliği ön plana çıkaran Anayasaya uyacağına yemin etmiş bir Cumhurbaşkanı, meydanlarda elinde Kuran ile propaganda yapması ne kadar manidar bir olaydır, demokrasi adına. Peki, içine girmeğe çalıştığımız AB ülkelerinin hangisinde, bir başbakan, eline İncili’ alıp siyasi propaganda yapıyor? Kesinlikle böyle bir şey olamaz. Çünkü Batı medeniyetinin temelinde laiklik vardır ve asla ondan ödün vermezler.
Ankara’da otobüs ve metrolarda sürekli dinsel içerikli afişler asıldığını, hiç bilimsel veya kültürle içerikli bir duyuru görmediğimi yukarıda yazmıştım. Aylardır takip ediyorum, sürekli dinsel içerikli ilan ve afişleri görüyorum. Bu bizim bilim ve kültüre ilgisiz kaldığımızın veya buna zorlandığımızın bir göstergesidir.
Bu satırları yazarken, mola verip saat 22.15 sıralarında Kanal Türk’te konuşmacılar Bediizuaman Saidi Nuri’yi öven sözler söylüyordu.  O Saidi Nuri ki, 31 Mart gericilik vakasından ölümüne kadar Cumhuriyet, laiklikle kavgalı bir adam.
Bu propaganda ve çabanın sonucu, ülkedeki imam hatip okul ve öğrencilerin artmakta olduğunu ilgililer söylemekteler. Türbanlılar artıyor, imam hatipler artıyor, irtica artıyor, hurafe artıyor.
Batıkent’de  aile doktorumuz Ayşe Hanım diye bir bayan doktor. Önceleri başı açıktı. Aylar sonra bir gün muayene için gittiğimde,  başı açık olan Ayşe doktorumuz başını türbana benzer bir başörtüsü ile başını örtmüş, elinde tespih dudakları mırıl mırıl, aman Tanrım ne olmuş buna tarikata mı girdi ne, diyerek üstümden şaşkınlığımı atamadım üstümden. Dışarıdakilere bunu söylediğimde, “Hacca gitti böyle oldu” dediler.
Gazetelere baktığımız zaman, bayan doktor erkek hastaya “günah” diye bakmıyor; “Eyüp Devlet Hastanesi doktoru Necibe Nur Keleş, 15 yaşındaki erkek hastaya ‘aptestim kaçar’ diye bakmadı “ diye haber okuyoruz; hastalarına , "kol, bacak açık gezdiğiniz için ağrılarınız var" diyen doktor haberlerini okuyoruz.  Yine hastalarına "siz nazardan böyle oluyorsunuz" diyenlere rastlıyoruz. Daha nice, pek çok olumsuz uygulama örneklerini sayabiliriz.
Otobüslerde,  metrolarda bakıyorum, eski yıllara göre türbanlıların daha da artmakta olduğunu gördüm. Kendi kendime demek ki bataklık gittikçe büyümekte, diye düşündüm.
Bir ülke dinle, mezheple, şeriatla kalkınamaz, çağdaşlaşamaz, aydınlığa çıkamaz. Dünyada bunlarla kalkınan, aydınlanan hiçbir devlet yok. Müslüman devletlere bir bakar mısınız? Hangisi çağdaş, hangisinde demokrasi var? İçlerinde bir Türkiye vardı, onun da AKP-RTE iktidarınca, tüm demokratik değer ve kurumları bozularak, dinci diktatör bir devlete doğru sürüklenmekte. Oraya buraya imam hatip açan, laik okulları imam hatipe çeviren, öğrencileri sürekli imam hatipe yönlendiren AKP-RTE hükümetleri ülkeyi geriliğe, karanlığa sürüklemekte. Satın aldıkları veya baskı altına aldıkları medya gücü ile halkı kendi çağdışı zihniyetlerine yönlendirmekte. Böyle nice olumsuz söylem ve örneklerle ülkede, ülkemiz kadar bir bataklık oluşturulmakta, bu bataklıkta da zehirli, zararlılar, haşereler artıp gitmekte.

BU KONUDA BİLİM ADAMI NE DİYOR?

Bataklık Büyüdükçe Her Türlü Zehirli Sinekler Artar
Sözcü Gazetesinin 9 Haziran 2015 günlü sayfasında Edda Sönmez’in, dünyaca tanınmış bilim adamımız Prof Dr. Celal Şengör’le yaptığı röportajda imam hatipler konusunda Şengör şöyle demekte:

- İmam hatip okulları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bir zehirdir… Hemen kapatılmaları lazımdır. Bu okullar çocuklara yirmi birinci yüzyılda Ortaçağ’ın bile gerisinde zırvalık kültürü öğretiyor. En kalitesiz zümre politikacılardır Türkiye’de.
Ortalama kültür düzeyi Afganistan seviyesinde
Türkiye’nin ortalama kültür düzeyi Afganistan’dır. İran, Türkiye’den çok daha medeni bir yer. Türk halkı kravat takıp, Mercedes’e binip kadınları ve kızları bikini giyince kendisini medeni zannediyor. Sen vahşisin. Artık farkına varalım! Bu kitabı onun için yazdım. Atatürk’e ihanet edildi. Anadolu’nun kültürsüz zavallı köylüsüne laf anlatacaksın. Zorla yaptırtacaksın bazı şeyleri.

Kızı zorla okula gönderteceksin. Göndermiyorsa ceza vereceksin. Şimdi tam tersi oldu
Türkiye’nin büyük sıkıntılarından bir tanesi gerçek değerlerini tanıyamıyor olması. Bir sürü aptalı akıllı zannediyor. Bir sürü cahili âlim zannediyor. Buna mani olabilmek ve küçük bir katkıda bulunabilmek istedim. Bunu okuyan insanlar ya bir dakika diye düşünürler diye ümit ediyorum. Türkiye’de yalancı bir entelektüel grubu var. Bilhassa halkı bunlara karşı korumak lazım.
Türk halkı batmak istiyor tarih böyle toplumlarla dolu
Çok görgüsüz, çok zavallı bir nüfus var. O nüfusa hitap ediyor AKP. Çünkü AKP’nin içerisinden gelenler de onların içersinden geliyor. Bunun trajedisi ise yüzde 40’ın dışında kalanların bir araya gelememesidir. Gelseler başa getirmeyecekler AKP’yi, o yüzde 40’ın tedavisini yapacaklar zaman içerisinde. O zaman şuna geliyoruz: Türkiye’de gerçek entelektüeller yok. Veya sayıları o kadar az ki hiçbir şeye yaramıyorlar. Bence AKP, parti olarak yaptığı şeylerin yüzde 80’inin farkında değil. Çünkü çok cahil bu adamlar. Aralarında üniversite görmüş adam yok (malum Türkiye’deki üniversiteleri ben üniversiteden saymıyorum). Bunlar kendi dinlerini bile bilmiyorlar. Böyle giderse sonumuz kötü”.
http://www.sozcu.com.tr/2015/gundem/ortalama-kultur-duzeyi-afganistan-seviyesinde-854616/
Laik TC Anayasasını koruyacağına dair Milletvekilliğinden, Başbakanlığından Cumhurbaşkanı olarak seçildiği güne kadar ettiği yeminler bir yana, R.T. Erdoğan’ın şu söylediklerini tekrar bir anımsayınız ve gericilik bataklığının nasıl yaratıldığının hükmünü siz veriniz.
Belediye  Başkanlığı Döneminde  “Elhamdülillah şeriatçıyız” (21.11.1994 Milliyet)
“Yılbaşına karşıyım” (19.12.1994 Sabah)
“Ben tekkeye değil dergâha gittim”(22.1.1997 Gözcü)
 “Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok” (12.5.1994 Hürriyet) 
“Her 10 Kasım'da yaygara kopartılıyor” (14.11.1994 Hürriyet) 
“İçki yasaklansın” (1.5.1996 Hürriyet)
“İstanbul'u Medine yapacağız” (Akis) 
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” (17.9.1994 Cumhuriyet)
“Sarık operasyonu çok komik” (15.5.1995 Sabah) 
“Yeşil (kaldırım rengi) medeniyettir” (25.6.1994)
“Sadece imamlar resmi nikah kıysın” (9.5.1995 Milliyet)
“Ben Millet Meclisi’nin de dua ile açılmasından yanayım”(8.1.1996 Milliyet)
(Belediye  Başkanlığı döneminde  Belediye meclisinin her  açılışı İstiklal Marşı yerine Kuran okunarak yapılmıştır.
Yine böyle bir  dualı açılıştan sonra  bunu söylüyor.) 
 “Ben İstanbul'un imamıyım” (8.1.1995 Hürriyet)
“Mayo reklamı şehvet sömürüsüdür” (6.3.1996 Hürriyet) 
“Milli Piyango zulümdür” (29.9.1994 Hürriyet) 
“Taksim'deki caminin temelini inşallah atacağız” (1.7.1994) 
“Cumhurbaşkanı'nın imam hatipli olacağı günler yakındır”(5.2.1996 Akit)
    “Türkiye kendine din olarak Kemalizmi almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir...”
“Türkiye’nin yarınında artık Kemalizme ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur. Kemalizmin yeniden kendini üretmesi söz konusu değildir. Bizim için en üst belirleyici, İslam’ın etkileridir. Her şey ona göre belirlenir.”
  “Camiler kışla, minareler süngü, kubbeler miğfer,müminler askerimizdir.”
“Demokrasi bizim için bir amaç değil, araçtır. Amacımıza ulaşana  kadar demokrasiye bağlıyız.”
“Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince  ineriz.”
  Dinci  bir miting sırasında  halka sesleniyor:
“Yolumuzun ortasında inek oturmuş, yolumuzu kapatıyor,menzile  ulaşmamızı engelliyor. İneği yolumuzdan önce lafla, usul usul, sonra evvelallah sizlerin  yardımıyla, artık nasıl  olursa, nasıl denk  gelirse kaldıracağız.” (İnek  olarak Laik Cumhuriyeti  ve Atatürk  devrimlerini kastediyor.)
O  dönem yanında olduğu  Erbakan hocasının “kanlı mı olacak, kansız mı” söylemini bir başka şekilde seslendiriyor. İşte bu söylem, eylem ve zihniyet ülkeyi bataklığa, karanlığa, geriliğe götürür.
R.T.Erdoğan’ın dediği gibi, Türkiye’de tüm okulları imam hatibe çevirsek ülke aydınlanmış mı olacak. Ekonomik, sosyal, kültürel yönden bizi kat kat geçmiş, ileri gitmiş devletler, uluslar imam hatipleşerek mi o çağdaş uygarlığa ulaştılar. Bu zihniyet, Prof Dr. Celal Şengör’ün dediği gibi, ülke çağın gerisine, Ortaçağın bile gerisine götürülür, bataklık gittikçe büyür. Ülke, Atatürk aydınlanmacılığından saparak karanlığa götürülür. Bunu 12 yılda laçkalaşmış, yargı, yürütme, yasama erklerinde açıkça görmekteyiz.

Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com

NOT: Prof. Dr Celal Şengör:
İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Profesörü Celal Şengör, dünya çapında bir değerimiz. Çünkü Avrupa Bilimler Akademisi’nin ve Amerikan Bilimler Akademisi’nin ilk Türk üyesi. Rus Bilimler Akademisi’ne Fuat Köprülü’den sonra seçilen ikinci Türk, Türkiye Bilimler Akademisi’nin en genç kurucu üyesi, TÜBİTAK Bilim Ödülü kazanan en genç bilim adamı… İki şeref doktorası, Paris’te Collège de France’da profesörlük, ulusal ve uluslararası 31 adet şeref payesi olan Jeolog Prof. Dr. Şengör’ün ödüllerinin bir kısmı… İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinde yüzlerce yayını var, onlarca uluslararası ödülün sahibi. Meslek hayatı boyunca 17 kitabı yayınlandı. Şengör’le son kitabı “Aptalı Tanımak

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget