Haziran 2015’te Türkiye’nin geleceği bakımından yaşamsal önem taşıyan genel seçimler var.
Erdoğan, Devlet Başkanlığı sistemine geçmek için anayasayı
değiştirecek milletvekili sayısı olan 367’ye ulaşmak amacıyla akla
hayale gelmedik her şeyi yapacak.
Gerçi anayasal değişiklikleri referanduma götürecek sayı ve yöntemler
de, Erdoğan için çare olabilir, ama o, en güvenilir yolu, yani 367’yi
bulmaya çalışacak.
Bunu engellemek için başta CHP olmak üzere muhalefete büyük iş düşüyor.
Aksi takdirde ortada ne CHP kalır ne de Türkiye.
CHP, bir milletvekili daha fazla nasıl çıkarırım, 1 oy daha fazla
nasıl alırım hesabı ile gecesini gündüzüne katarak çalışmak, halka
ulaşmanın yol ve yöntemlerini belirlemek, seçmenin aklını başından
alacak projeler üretip, bunları ev ev dolaşarak anlatmak zorundadır
(Sadece kendi siyasi geleceğini düşünenlerin maalesef çoğunlukta olduğu
mevcut örgütlerle bu iş zor ama…).
İşte tüm bunları yaparken de,
Erdoğan ve Davutoğlu’nun eline, seçim meydanlarında tepe tepe
kullanacakları malzeme vermemek için çok dikkatli olmalıdır.
Ortada bir gerçek var, o da, AKP zihniyetinin propaganda ağının ve
medya üzerindeki etkisinin çok güçlü, örgütlerinin de çok çalışkan
olduğudur.
Kendisini bunca zamandır iktidarda tutan Algı Yönetimi
alanındaki başarısını ve gerçekleri saptırmadı ki ustalığını da
unutmayalım.
İşte bu gerçek dikkate alınarak, seçimlere 6 ay kala, milletvekili
ihraç etmek, milletvekillerini disiplin kuruluna göndermek, CHP’li
belediyelerdeki parti içi çatışmaları kamuoyunun önünde tartışmak ve
tartıştırmak, AKP’nin, Erdoğan’ın, Davutoğlu’nun ağzına fıstıklı lokum
gibi malzeme vermektir.
CHP’lilere yalvarıyorum, yapmayın, Allah aşkına yapmayın.
Daha fazla malzeme vermeyin.
Hesaplaşmaları bu hassas süreçte, kamuoyu önünde yapmayın.
Evinin
camlarını, kapısını sonuna kadar açıp, binadaki diğer sakinlerin önünde
tartışan, bağrışan, kavga eden aileleri komşular sevmez.
Ev gezmesine gitmez, ilişki kurmaz hatta selamı bile zor verir.
Adım
gibi biliyor ve söylüyorum, Erdoğan ve Davutoğlu, seçim kampanyası
boyunca, miting meydanlarında, televizyon ekranlarında, grup
toplantılarında, açılış törenlerinde, CHP’nin ikram ettiği bu fıstıklı
lokumları büyük bir zevkle yiyecekler.
İhraçların, disipline vermelerin, Şişli Belediyesi’ndeki kavgaların üzerinde hoplaya, zıplaya tepinecekler.
Seçmenin dikkatini yolsuzluklardan, rüşvetten, adam kayırmalardan,
israftan, hukuksuzluklardan kaçırmak için CHP’de yaşananları sabah akşam
anlatacak, anlattıracaklar.
Erdoğan ve Davutoğlu, “Demokrasi diye bağırıyorlar. Ama kendi
milletvekillerinin konuşmalarına bile tahammülleri yok. Konuşanı
atıyorlar. Demokrasi anlayışları işte bu” diye CHP ile dalga geçecekler.
“Demokrasi
yok diye bizi suçlayacaklar, ama kendi milletvekilleri eleştirince,
disipline sevk edecekler. İşte bunların demokratlığı” diye alaylı alaylı
konuşacaklar.
Seçim meydanlarındaki kalabalıklara, “Şişli Belediyesindeki
kavgalara, Belediye Başkanı’nın ve Yardımcısına bakın. Neler olmuş,
neler” diye Başkan ve Yardımcısının açıklamalarını, karşılıklı
suçlamalarını uzun uzadıya, bire bin katarak anlatacaklar.
Bu kavgaya taraf olan milletvekillerinin, diğer ilçe belediye başkanlarının açıklamalarını, sözlerini köpürterek kullanacaklar.
“Bunlar daha Şişli’yi yönetemiyor, Türkiye’yi nasıl yönetecek” diye yüklenecekler.
Sadece Erdoğan ve Davutoğlu değil, medyadaki kulları da, padişahtan
çok padişahçı tavırlarıyla bu konuları suyunu çıkarıncaya dek işleyecek.
Kimse kalkıp, “AKP, Erdoğan, Davutoğlu ve medya kulları bunlar olmasa da, bir şeyler bulup yine CHP’ye yüklenirdi” demesin.
Malzeme vererek onların işini kolaylaştırılmasın yeter.
Malzeme verilmesin ki, hiç olmasa taban ve kararsızlar etkilenmesin.
Unutmayın, Türkiye’de seçmen kendi içinde kavga eden partilerden olumsuz etkilenir.
CHP’lilere yalvarıyorum, Allah aşkına Erdoğan’a ve Davutoğlu’na şu
son 6 ayda zevkle kullanacakları daha fazla fıstıklı lokum gibi malzeme
vermeyin.
Sorunların çözümünü seçimlerin sonrasına bırakın.
Gürbüz Evren /Gerçekgündem
Yorum Gönder