5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 299. maddesine göre Cumhurbaşkanına hakaret, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezasını gerektiren bir suçtur. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanının iznine tabidir.
Bu hükme göre, Cumhurbaşkanına hakaret teşkil eden bir eylemde bulunduğu iddia edilen kişi hakkında C.Savcısı tarafından yapılan soruşturma sonunda toplanan delillere göre dava açılmasına ve o kişinin kovuşturulmasına lüzum görüldüğünde, Adalet Bakanının izninin alınması zorunludur.
Cumhurbaşkanına hakaretin, özel bir yasa maddesiyle suç sayılmasının amacı, Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişinin şahsının değil, işgal ettiği Cumhurbaşkanlığı makamın manevi kişiliğinin korunmak istenmesidir.
Zira, Anayasamızın 104. maddesine göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır.Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder, Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Cumhurbaşkanının tarafsız olması gerekir ve tarafsızlığının gereği olarak da, Anayasamızın 101. maddesine göre, Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir.
Cumhurbaşkanları görevlerine başlarlarken, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde, başka bir ifadeyle Türk Milletinin önünde, Anayasanın 103. maddesinde yazılı şekilde yemin ederler ve Devletin bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağına, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına, görevini tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına namusu ve şerefi üzerine söz verirler ve bu sözlerini de tutmak zorundadırlar.
İşte, Türk Ceza Kanunu tarafından korunan ve ona yönelik hakaret teşkil eden söz,yazı ve her türlü eylemi suç sayarak cezalandıran TCK. nın 299. maddesinin tanımında yer alan Cumhurbaşkanı profili budur.
Bize göre; yasaların, Cumhurbaşkanlığı makamının saygın niteliği gereği, özel olarak Cumhurbaşkanlarına tanıdığı güvenceyi hak etmeleri ve o yasa maddesinin güvencesinden yararlanabilmeleri için, Cumhurbaşkanları da, işgal ettikleri Cumhurbaşkanlığı makamının, yukarıda Anayasa maddelerine göre belirttiğimiz niteliklerine ve gereklerine, namusu ve şerefi üzerine yaptığı yemine ve milletine verdiği sözlerine harfiyen uymak ve o makamın içini doldurmak zorundadırlar.
Hukukta işlenmez suç kavramı diye bir kavram vardır.
Teşbihte hata olmaz, örneğin, adam öldürmek suçunun işlenebilmesi için, ortada canlı ve yaşamakta olan bir kişinin bulunuyor olması gerekir. Şayet, siz Ahmet isimli şahsı öldürmek için evine girmiş ve yatağında uyuduğunu zannettiğiniz halde, sizin gelmenizden beş saat önce kalp krizinden eceliyle ölmüş ve siz beş saat önce ölen ve artık yaşamayan, yani canlı olma özelliğini taşımayan Ahmet isimli kişiye canlı zannederek silahınızla öldürücü bir şekilde ateş etseniz dahi, cinayet işlemiş sayılmazsınız. Burada işlenmez bir suçun varlığı söz konusudur. Ancak, izinsiz olarak meskene girdiğiniz için mesken masuniyetini ihlal suçunun faili olursunuz.
Bu itibarla, Cumhurbaşkanları; gerekli oyu alarak, sandıktan Cumhurbaşkanı olarak çıksalar dahi, Cumhurbaşkanlığının, Anayasanın öngördüğü vasıf ve niteliklerini, tartışmalara meydan vermeyecek şekilde kazanmaları ve o makamı temsil ettikleri sürece, bu vasıf ve niteliklerini kaybetmemelidirler ki; yasaların, makamlarından ötürü Cumhurbaşkanlarına tanıdığı güvenceleri hak etsinler.
26/12/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder