Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Antalya'da düzenlenen 19. Milli Eğitim Şurası'nın açılışında; Milli Eğitim Şurasının konusuna girmemesine ve tarafsız olması gereken bir Cumhurbaşkanını hiç alakadar etmemesine rağmen, Anayasa Mahkemesinin gündeminde olan %10 seçim barajına ilişkin hak ihlali başvurusuna gönderme yapan ve Anayasa Mahkemesinin vereceği muhtemel bir hak ihlali kararını peşinen eleştiren, bir darbe ürünü ve yüsek olan %10 seçim barajını incelemeye alan Anayasa Mahkemesini, darbe ürünü bir kurum ilan ederek suçlama saçmalığı ve çelişkisini içeren bir konuşma yapmış ve “Milli irade seçim sandığında belirlenir. TBMM'de de tecelli eder. 2014 yılındayız, 21. yüzyıldayız ama ne acıdır ki ben şu kuralı tekrar tekrar hatırlatmak zorunda kalıyorum: 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'. Egemenlik, bürokrasinin değildir, egemenlik yargı bürokrasisinin, askeri bürokrasinin değildir, egemenlik Anayasa Mahkemesinin de değildir. Egemenlik milletindir. Hiç kimse, hiçbir kurum, kendisini, milletin üzerinde, milletin meclisinin üzerinde, özellikle de siyaset kurumunun üzerinde görmemelidir. Hiç kimse şahsi hırslarına yenik düşerek, kendi şahsi istikbal ve ikbal gayesinin peşine düşerek, millete, Millet Meclisi'ne ve siyasete istikamet çizemez, tehdit ihtiva eden ifadelerde bulunamaz. 1960 Türkiye'sinde değiliz. Darbe ortamında hiç değiliz. Darbe ürünü kurumlar, çıkıp da siyasete hiza vermeye yeltenemez." demiştir.
Anayasa Mahkemesine, mecliste grubu bulunmayan Demokratik Sol, Saadet ve Büyük Birlik Partisinin yapmış bulundukları %10 seçim barajına ilişkin hak ihlali başvurularının, Tayyip Bey'i tedirgin ettiği, %10 seçim barajını 2015 yılında yapılacak milletvekili genel seçimlerinde etkisiz kılacak olan Anayasa Mahkemesinin muhtemel bir hak ihlali kararının; AKP'nin, Anayasayı tek başına değiştirebilecek bir çoğunlukla meclise girmesi ve Anayasayı değiştirerek, ülkemizde başkanlık sisteminin tesis edilmesi ve 1000 odalı kaçak sarayda padişah edasıyla ülkeyi tek başına idare etme umuduyla yaşayan Tayyip Bey'i, elinden oyuncağı alınmak istenen küçük bir çocuk gibi kızdırmaya ve çileden çıkarmaya yetmiş ve Tayyip Bey, dereyi görmeden paçayı sıvayarak, her sıkıştığında yaptığı gibi, milli irade, egemenlik kavramlarına sığınarak, Anayasa Mahkemesini 1960 darbesinin ürünü bir kurum olarak ilan edip, siyasete hiza vermeye yeltenmekle suçlamıştır.
Anayasa Mahkemesi, 1960 darbesinden sonra oluşturulan kurucu meclis tarafından hazırlanan 1961 Anayasası ile getirilmiş olan ve bugüne kadar verdiği kararlarla demokrasimizin gelişmesi için önemli hizmetler yapmış bulunan yüksek bir yargı organımızdır. Anayasa Mahkemeleri gelişmiş bütün batı demokrasilerinde mevcut olup, onların verdikleri bazı kararlar, sadece o karar bazında pekala eleştirilebilir, ancak, partiler üstü ve tarafsız olması Anayasamıza göre zorunlu olan ve tarafsız kalacağına dair namusu ve şerefi üzerine yemin etmiş olan Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in, Anayasa Mahkemesi henüz bir karar dahi vermediği halde, seçim barajının düşürüleceğine yönelik dedikodulardan dahi korkup telaşa kapılarak, Anayasa Mahkemesini kurumsal olarak darbe ürünü olmakla suçlaması, Türkiye Cumhuriyetinin bir vatandaşı olarak bizi üzmüş ve Anayasa Mahkemesine sahip diğer demokratik devletler karşısında utandırmış ve yüzümüzü kızartmıştır.
Tayyip Bey;egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, egemenlik yargı bürokrasisinin değildir, Anayasa Mahkemesinin de değildir diyerek, haksız ve yanlış bir algı yaratmak istemektedir. Tayyip Bey şunu çok iyi bilmelidir ki; milli irade ve egemenlik hakkı, sadece AKP'ye oy veren kitle ile kaim değildir, milli irade ve egemenlik kavramları içinde, AKP'ye oy vermeyen muhalefet partilerine oy veren vatandaşlarımızın da oylarıyla açığa çıkan iradeleri mevcuttur. Milli irade; iktidar partisine oy verenlerle muhalefete oy veren tüm milletimizi kapsayan ve içine alan geniş bir kavramdır. Milli irade bölünemez, demokrasinin; çoğunlukçu değil, çoğulcu ve azınlığın iradesini de dikkate alıp, azınlığın iradesine de değer verme niteliği ve erdemi, buradan gelmektedir.
Anayasamıza göre millete ait olan egemenlik hakkı, yasama,yürütme ve yargı yetkisinden oluşmakta olup, Türk Milleti adına yasama yetkisini kullanan Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi, Anayasa Mahkemesi de, Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanan Anayasal bir yargı kuruluşudur ve Anayasa Mahkemesinin Türk Milleti adına vereceği kararlara, Yasama ve Yürütme organı ile Cumhurbaşkanı Tayyip Bey de itaat etmek mecburiyetinde olup, demokrasi de budur.
Tayyip Bey; hiç kimse, hiçbir kurum, kendisini, milletin üzerinde, milletin meclisinin üzerinde, özellikle de siyaset kurumunun üzerinde görmemelidir demiş.
Tayyip Bey'in milleti başka herhalde. Bizim bildiğimiz tek bir millet vardır o da yetmiş yedi milyon kişiden oluşan Türk Milletidir, %10 seçim barajı, Türk Milletinin seçimlerde verdiği baraj altında kalan oyları çöpe atan ve milletin tercihlerine ve milli iradeye koşul ve engel getiren ve milli iradeyi yok sayan, milli iradenin mecliste tecelli etmesini sakatlayan anti demokratik ve çağ dışı bir uygulama olup, Anayasa Mahkemesinin %10 seçim barajının bir hak ihlali olduğunu tescil edecek olan muhtemel kararı, milli iradeyi yok etmeyecek, bilakis milli iradenin demokratik bir şekilde tecelli etmesinin önündeki engeli kaldıracaktır.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra, Anayasa gereği partisi AKP ile ilişiği kesilmiş ve namusu ve şerefi üzerine bağımsızlık yemini yapmış bulunan Tayyip Bey, hangi hakla ve cür'etle, Anayasa Mahkemesinin olası bir kararıyla, %10 seçim barajının etkisiz kalması halinde, AKP'nin,12 yıldan bu yana %10 seçim barajı yüzünden çöpe atılan milletimizin oylarının üzerine yatarak nemalanma imkanından mahrum kalacak olmasının kızgınlığı içinde böyle konuşabiliyor, anlayamıyoruz doğrusu.
12 Eylül 1980 darbesinin bir ürünü olan ve milli iradenin tam olarak tecelli etmesinin önünde engel oluşturan %10 seçim barajının tamamen kaldırılması veya oranının azaltılmasına katkı yapacağı düşünülen Anayasa Mahkemesini, kurumsal olarak, 1960 darbesinin bir ürünü olarak nitelendirerek aşağılamaya kalkışmak, milli irade ve egemenlik hakkı adına, büyük bir utanç ve çelişkidir.
Ülkemizde olduğu gibi, yüksek oranlı seçim barajları, seçimde adaleti yok etmekte, yönetimde istikrarı da sağlayamamaktadır. Bu nedenle, seçim barajları kaldırılarak, ya da oranları azaltılarak, seçimde adalet ön planda tutulmalıdır, seçimde adaletin sağlanmasının sonucunda, yönetimde istikrar ve toplumsal huzurun da kendiliğinden geleceği unutulmamalıdır.Yönetimde istikrar adına, iş başındaki AKP iktidarı tarafından ülkemizin içine düşürüldüğü kaos ile yolsuzluk ve rüşvet iddiaları da göstermiştir ki; seçim barajlarıyla, yönetimde istikrar sağlanamamış, bunun yerine, istikrarlı bir şekilde çok ciddi yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortalığa yayılmıştır.
Darbeler kötüdür, savunulamaz ama, 27 Mayıs 1960 darbesinde olduğu gibi, darbecilerin de, bazen, 1961 Anayasası ve bu Anayasa ile getirilen Anayasa Mahkemesi gibi, ülke için faydalı işler yapabildikleri de, inkar edilemez bir gerçektir.
Tayyip Bey; bize göre, bundan böyle, Anayasa değişikliği ile rejimi değiştirme ve bu ülkeye başkan olma ham hayal ve sevdasından vaz geçmeli ve namusu ve şerefi üzerine yaptığı yemini doğrultusunda ve tarafsız bir şekilde, seçildiği cumhurbaşkanlığı görevini yürütmelidir.
Tayyip Bey; 12 Eylül darbecileri tarafından çıkarılan darbe yasalarıyla getirilen %10 seçim barajını savunmaktan ve buna sığınmaktan vaz geçmeli ve %10 seçim barajını savunan bir kişinin, milletin iradesine ve egemenlik hakkına sahip çıkma hak ve yetkisinin olamayacağını bilmeli ve milli irade, egemenlik hakkı gibi soyut kavramlarla milletimizi aldatmaktan vaz geçmelidir.
Yeryüzünde, yüzde on gibi çok yüksek oranlı bir seçim barajıyla(yasağıyla) milli iradeyi savunmaya kalkışan bizden başka bir demokratik ülke cumhurbaşkanına rastlamak, asla mümkün değildir.
03/12/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder