Selam ederek başlamak en iyisi… Halini sormayı düşüremiyom üzerime.
Sen nasıl olsa, nasılsın’a şükürle cevap verirsin. Arzetmezsin halini.
Cebinde kuruşun yokken oğlunun borçlarını yüklenmeyi ahlakın gereği bilirsin.
Bilmezsin ki katrilyonluk saraylar senin ezilmişliğin üzerine dikilmiş birer “onur(!)” anıtıdır...
Yaşını bilmiyorum. 100’ünde gibisin. Ben 70’indeyim. Daha önce
görmüşlüğüm yok seni. Lanet olsun ki o güne; o kokuşmuş kahrolası
soygun düzeninin kara haberiyle tanıdık sizleri.
Deryayı bilmeyen
balıklar kadar kör; körelmiş vicdanlar kadar duyarsız, ve duyarsızlığa
kayıtsız kalacak kadar arsız bir toplumun bir ferdi olmaktan utandım…
kahroldum!..
Dünya tanıdı seni ve “Yüzme de bilmezdi Tezcan’ım” diye dert yanan Ayşe Teyze’yi.
O yırtık kara lastiklerin içinden bir çift ayak olup çıkıverdin önümüze…
Kokuşmuşluğun son aşamasıydı izlediklerimiz. Görünen o ki; sonuncusu da
olmayacak. Bugünden belli. Karavicdanların, aldırmazlığı kara habere
dönüşerek sürecek karartma. Soma’nın hangi derdine çare olundu ki;
Ermenek için umut var olsun…
Dertler sıradanlaşınca, kaşarlanmış siyasetin kanamıyor nasırlı vicdanı!...
Oysa; salt bir Ayşe Teyze - Recep Amca görüntüsü değildi gündeme düşen.
Kahreden yoksulluğun acı faturasının kimlere ödetildiğinin resmiydi o.
Toki borcuyla kurulan kaç-ak sarayların da tam boyut resmi de vardı
orada!..
Birilerinin adına kara paraya çevrilen o sömürünün bedeli,
kara haber olup ulaşınca vicdanlara; çürüme aşamasına gelmiş
kokuşmuşluğun boyutu bir kez daha serildi gözler önüne!... Kim denetledi
orayı!..?.. Kim yapmadı - savsaklandı görevini!?.. Ve asıl önemlisi;
siyasetin kiriyle yiten canların hesabını verecek, daha da önemlisi
sonuna dek soracak var mı?
Hak aramanın yolları tıkanıp, köleliğe
mahkum kılınan çaresizlik kader midir!?.. Ermenek’te bir kez daha pusuya
düşürüldü emek, … Dün Soma’daydı o hain pusu.. Daha önceleri de;
Küre’de, Dusunbey’de, M.Kenakpaşa’da, Zonguldak’ta, Kozlu’daydı.
(2003’ten 2014’e… İşte o kokuşmuş sömürü sisteminin yarattığı ileri
özgürlükçü demokrasinin(!) 10 yıllık çok kurbanlı blançosu:
22 Kasım 2003; Ermenek; grizu; 10 kurban. // 8 Eylül 2004; Küre, maden yangını 19 kurban
2 Haziran 2006 Dursunbey; grizu17 kurban // 10 Aralık 2009 M.Kemalpaşa; grizu19 kurban
17 Mayıs 2010 Zonguldak….grizu 30 kurban // 8 Ocak 2013 Kozlu; grizu … 8 kurban
13 Mayıs 2014 Soma; maden yang.301 kurban //28 Ekim 2014 Ermenek su baskını 18 kurban
Kömür üretiminde; Almanya 1. sırada… Türkiye 28.
Son 30 yılda; Almanya’da ölümlü maden kazası o(sıfır); Türkiyede 1700 kurban.
Ve Türkiye; Dünya’nın en büyük(!!) 17.eknomisiy(miş)(!).
İş kazalarında Avrupa 1.si; dünya 3.’sü… Bizden öncekiler de Afganistan, Pskistan…
Kan ve canı korumaktan aciz 17. büyük ekonomi(!?)… senin payına yoksulluktan gayri ne verdi Ermenekli Recep Amca!...
Somalı Ramazan’a sor bakalım… ne vermişler eline!...?
Feleğin Recep’lere farklı muamelesi ilahi adalet emrinin gizliden tecellisi mi acep?..
Sadece, göz kulak, ağız, burun, ciğer çürümezmiş meğer, vicdanlar da
çürürmüş. Kazalar fıtratın gereğiymiş…Yani; bilesin ki Ermenekli Recep
amca; madenin ekmeği, ölümcül(müş). Bu vicdan çürümüşlüğü altında hangi
hukuk korur ki seni!..
Yağma Hasan’ın böreğinden yağlı kuyruk kapma
yarışında adın yok senin!.. Kara bahtın, kem talihin; kömür karasıyla
buluşurken, bir çift kara lastik senin payına düşen!...
Eskiyenin
yerine, utancından kendi elleriyle devletin giydirdiği yeni bir çift
kara lastiği de; milli hasıladaki sanal hesabından payına düşen 15.000
$’a say!..
Anlaşılan o ki; hırsız doymadan senin payına daha
fazlası yok!... Ne var ki; onun da doyası yok!.. Keşke aşinası
olabilseydin şu güzel beyitin!..
Yiyin efendiler yiyin; sonu gelmez iştah sizin!.. // Han sizin, hamam sizin, şeref sizin şan sizin.
*
Kokuşmaya neden olan unsurları sistem kendisi üretir. Besler-büyütür.
Kara para; kara haberlerle bereket bulur. Vicdanını karartmazsa; 3’ü; 5 olamaz ki sömürgenin.
İşte o kokuşmuş soygun düzeninin; kader diye yutturduğu, takdir-i ilahi
diyerek çıkarı için kirlettiği inanç da; sömürü adına kurulan tuzağın
ta kendisi..
Senin de, senin gibilerinin de… tüm emekçilerin de
kurtuluşu ancak bunu kavrayabildiğin gün gerçekleşecek Ermenekli Recep
Amca!.
Ağacın kurdu kendi beslemesidir. Toplumun hırsızı,
arsızı-soysuzu-egoisti-çıkarcısı-aymazı-haini toprakta bitmez; kendi
bireyleridir…İhanet yerli malıdır. Hain ithal edilmez yani...
O
doymaz iştahın, bir çift kara lastiğe mahkum ettiği “Recepler” in hep mi
kalacak ah’ları yerde!?.. Kokuşmuşluk sür-git hayat bulsun!?..Niye!!...
Reva mı; ucuz ölümler!?...
*
Sabır taşı çatlar bir gün!.. Çatlamalı da!.. Dünyada kurulmalı huzur-u mahşer.
Madem ki kul hakkıyla huzuruma gelmeyin demiş Tanrı; Memetler; Aliler,
Recepler de bu dünyada hesaplaşmalı... Yani ki; “Uzun çöp kırılmalı;
kısa çöp hakkın amalı!”
Biliyorum Recep Amca… Sözlerim sana
ulaşmayacak. Ulaşsa da senin için çok bir anlam taşımayacak!.. Bunu
bilerek yazıyorum. Keşke; bir tek şunu bilebilseydin: Senin adına
verilen savaşın zaferiyle “insanlık” kurtulacak!...
Senin ve Ayşe Teyze’nin ellerinden öperim. Tezcan’a da ışıklar dilerim.
*
KARA… KAPKARA!....
Bir kara bahtın mahkumu kılınmışsa ömür;…
vız gelir yaşam…
Baretin ışığı kör kandil…
kazmanın sapı yoldaş!...
Sabahın köründe çöker.. ocakta akşam!...
Derin dehlizlerin yalnızlığında nefes…
tek arkadaş....
Kara bahtına yanmayı bilmez ki,
isyana dursun…
Hep karadır onun gözünde dünya..
Güneş kara, yazgı kara, haber kara… bahtı kara.
Tesellisi kömür karası..
karşılığı ekmek parası…
Ve her sabah helallik verir;
evden çıkarken madencinin karısı…
Yaşam ile ölümün dost olduğu yer, tam da burası!...
Yüz karasından olmasın da; varsın,
kömürden olsun karası…
Kömür karası, can yarası… ekmek parası….
Zonguldak, Soma…Kozlu… Ermenek burası!...
Ve bir çift kara lastik bedeli kadar ucuz ölüm,
Dönülüp bakılmaz ki; neresindeyiz ömrün!...
Buralarda yaşanır acının hası!...
Dün de o yırtık kara lastikle dolaşırdı madencinin babası!...
Görmemek ayıp, bilmemek aymazlıktan öte…
Bilmezmiş gibi davranan o sahte surat!...
sahtekarın dik alası!...
Öleni olmayan için ne kolaydır tesellisi ölümün…
Fıtratında varmış madencinin ölümcül iş kazası!...
**
Yüzme de bilmezmiş Tezcan’ı.
Öyle dedi anası…
Tezcan neyse de; devlet babanın onurunu kırdı
Baba Recep’in; kara lastik, yırtık ayakkabısı
Tam da babalığı göstermenin sırası…
Baba kesildi devletin kaymakamı valisi,
Eskiyen kara lastiğin yerine…
yine bir çift kara lastik en iyisi….
*
Bir çift kara lastikle ödendi ölümün can bedeli
*
İbret alınsın diye…;
Ve görenler tükürsün diye…
Tam da maden ocağının önüne;
Kara lastiği can bedeline…
eş görenlerin;
Boylarınca; heykelleri d i k i l m e l i …
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ
mehmethalilarik@gmail.com
Yorum Gönder