Şekerde acı oyunlar

Mısırdan elde edilen Nişasta Bazlı Şeker maddesinin başta ABD olmak üzere Fransa, Hollanda, İngiltere gibi gelişmiş

Mısırdan elde edilen Nişasta Bazlı Şeker maddesinin başta ABD olmak üzere Fransa, Hollanda, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerdeki üretimi, halkın bilinçlenmesi ve devletin duyarlılığıyla beraber sınırlandırılarak kullanımı engellenirken Türkiye'de her sene artan kotanın ve beraberinde gelen tüketim artışının yarattığı ikilem nihayet gündemimize girdi. Doktorlar uyarıyor; önceki senelere oranla günlük tüketimi hızla artan nişasta bazlı şeker, diğer bir ismiyle mısır şurubu insan sağlığını tehdit ediyor… Çay şekerinde yarı yarıya olan glukoz/fruktoz oranı mısır şurubunda %20 / %80 ile fruktozun lehine. Mısır şurubu özellikle paketlenmiş şekerlemelerde, meşrubat ve bilhassa çocukların tükettiği kolalı içecekler, bisküvi, kek gibi yüzlerce üründe çok kullanılıyor. Aşırı fruktozun insan vücudu için neden uygun olmadığını ise İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Görevlisi Dr. Yavuz Dizdar açıklıyor; “Fruktoz insülin salgısını uyarmıyor, kanda yüksek seviyelere çıkıyor ve arkasından yağa dönüşerek depolanıyor. Bu yağa dönüşerek depolanma özellikle iç organlarda meydana geliyor". Prof. Dr. Kenan Demirkol da yine NBŞ ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Pancardan elde edilen şekerin bilimsel adı sakarozdur. Sakaroz bir molekül glikoz ve bir molekül fruktozdan oluşur. Yendikten sonra ince bağırsakta bu iki şeker birbirinden ayrılır ve ayrı ayrı emilir. Mısır şurubunda ise fruktoz, glikoza bağlı olmadığından ve daha hızlı emildiğinden pancar şekerine göre daha fazla şişmanlatıcı etkisi olmaktadır. Normalde şeker insanı zehirliyor, fruktoz üzerinden…”
Sonuç olarak aşırı fruktoz insülin direnci, kilo problemi, karaciğer yağlanması, trigliserid yüksekliği ve neticede diyabet, kalp-damar hastalıkları, obezite ve hipertansiyonu tetikleyebiliyor. Nişasta Bazlı Şekerin (NBŞ) kişi başına düşen tüketimi Avrupa’da 1-1.5 kilo arasında seyrederken bu rakam ülkemizde 6 kilo civarında. ABD’de gerçekleştirilen araştırmalar NBŞ’nin obezite ile obeziteye bağlı hastalıklara neden olduğunu, kronik hastalıkları salgına dönüştürdüğünü ortaya koyduktan sonra ve insanların bu konudaki bilinç düzeyinin artıp tüketimin düşmesiyle birlikte üretimde de yüzde 14 oranında azalma görüldü. ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama bile içerisinde mısır şurubu ihtiva eden ürünleri tüketmeyeceğini ve bu ürünleri çocuklarına vermeyeceğini söyledi.
Ülkemizde, “Herkes kendi sağlığından sorumludur” mantığı üzerinden “optimal beslenme”yi öne sürerek çözülemeyecek derece sağlığı tehdit eden NBŞ maddesiyle ilgili önlem almak en başta vatandaşın sağlığını korumakla yükümlü olan devlete düşmektedir. NBŞ’nin sağlık üzerindeki olumsuz etkisiyle ilgili gelişmiş ülkelerde yükselen alarm seslerine rağmen Türkiye’de üretimi düşürmek şöyle dursun, üretimin artırılması yoluna gidiliyor. Şeker-İş Sendikası Başkanı İsa Gök NBŞ üretim kotasının düşürülmesi için sendika olarak her sene dava açtıklarını, mahkemenin sendikayı haklı bulduğunu fakat Bakanlar Kurulu’nun kararı uygulamadığını söylüyor. Peki NBŞ üretimi neden ısrarla artırılıyor?

Lobicilik İddiaları
Sebep, şeker pancarına göre NBŞ’nin üretim maliyetinin düşüklüğü gibi aslında basit bir gerçeğe dayanıyormuş gibi görünse de olayı değişik açılardan değerlendirip, küresel boyutta ilişkilendirdiğimizde tablo biraz daha karmaşıklaşıyor. NBŞ üretimi, şeker pancarı üretimine nazaran ton başına 250-300 dolar kadar daha ucuz. Bu sebeple Türkiye, şeker pancarı üretiminde dünyada dördüncü ülke konumundayken mısır şurubunu üretmeyi tercih ediyor ve bu amaçla, örneğin geçtiğimiz 2010 senesinde, 500 bin ton mısır ithalatı yaptığı gözleniyor. Neticede genetiğiyle oynanmış mısırdan üretilen mısır şurubu insanların sağlığı üzerinde tehdit yaratmaya devam ediyor. Öte yandan konunun uluslar arası ilişkiler boyutunda daha ilginç niyet ve iddialar ortaya çıkıyor.
Türkiye coğrafi konumu itibariyle şeker pancarı üretimine en elverişli ülkeler arasında.. Bunun yanında etrafı yüksek oranlarda şeker ithalatı yapan ülkelerle çevrili. Bu durumda Türkiye’nin, şeker pancarı üretimini devam ettirdiği sürece etraf ülkelere hakim olup rekabet üstünlüğü sağlaması muhtemel. Buna izin vermek istemeyen AB Şeker Rejimi de çeşitli baskı yollarını kullanarak Türkiye’nin şeker sektöründe ipleri eline almasını önlemek istiyor.
Toplum sağlığı için duyulan endişe bir yanda, uluslar arası gıda A.Ş’lerinin ve yerli işbirlikçilerin ticari çıkarları ile küresel politik ve ekonomik çıkarlar öteki yanda… Nişasta bazlı şeker maddesinin denetimsiz üretiminin birbirinden ciddi ve birbirini tetikleyen sağlık problemleri üzerinden -hele ki toplumun kanserden yıkıldığı çağımızda- halkın geleceğini tehdit ettiği ise en temel gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Yaşanan durumun ülkemizdeki çiftçileri ve tarımı köstekleyen, yerli şeker pancarı üreticilerini ve pancar işleyen yerli şeker fabrikalarını iflasa sürükleyerek kapanmasına neden olan bir iktisadi politika olma niteliği ise konunun bir başka çarpıcı, tehlikeli ve acı boyutudur.  Ve dört bir koldan yükselen tüm bu tehditlere rağmen uluslar arası gıda A.Ş’lerinin başrolleri üstlendiği ve ortada dönüp duran bir takım şeker oyunları…
Etiketler:

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget