Vefasızlık, siyasetin doğasında vardır.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, bunu en iyi bilenlerdendir.
Genel Başkan koltuğuna oturduğu 2010 yılından bu yana Kılıçdaroğlu’nun çevresinden o kadar çok isim geldi geçti ki, tanıdığım bu kişilerin çoğunu unuttum desem yalan olmaz.
Bu insanlar, siyasete Kılıçdaroğlu sayesinde girip, Milletvekili, MYK ve PM üyesi, Genel Başkan Yardımcısı, Başdanışman, İl Başkanı ve Belediye Başkanı oldular.
Bir sonraki seçimde aday yapılmayacaklarını, bir göreve getirilmeyeceklerini anladıklarında ise olur olmaz her yerde konuşmaya, “Bu Genel Başkan ile yürümez, yeni lider lazım” diye yakınmaya başladılar.
Aday gösterildikleri halde milletvekili, PM, MYK üyesi, İl Başkanı ya da Belediye Başkanı seçilmeyenler ise geçmişte kendilerini o mevkilere getiren Kılıçdaroğlu’na söylemediklerini bırakmadılar.
“Kılıçdaroğlu ile olmuyor. Artık bunu anlayıp bıraksın. Falanca kişiyi Genel Başkan yaparsak CHP iktidara yürür” şeklinde özetleyebileceğim yorumları bu eski ve halen görevde olan vekillerden, parti yöneticilerinden duymaya devam ediyorum.
Vefa işte, Kılıçdaroğlu, bunlara makam mevkileri verirken iyi, koltukları gidince ise kötü oluyor.
Bana göre her şeyin başında partili olma bilinci gelir.
Kılıçdaroğlu, bana verdiği sözleri tutmadı.
Ama hiçbir zaman onu sorgulamadım ve arkasından konuşmadım, çünkü Partili olma bilincim, Kılıçdaroğlu’nunyüzüne gülüp, ardından sövenlerle aynı değil.
Sıradan bir üye olarak, Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin temel felsefesinden sapmalarını, parti yönetimi için çok yanlış ve zararlı seçimler yapmasını, CHP düşmanı Fethullah Cemaati ve 2. Cumhuriyetçilerden uzak duramamasını, görüşmelerimizde nazik bir tarzda söyleyip, eleştirdim.
Partililik bilincim gereği, o makamda kim oturuyorsa Genel Başkanımdır ve eleştirilerimi yüzüne yaparak, şahıs için değil partim için çalışmaya devam ederim.
Çünkü kişiler geçici, CHP ise kalıcıdır.
Makam, mevki için Genel Başkan’ın peşinde değil CHP’nin başarısının peşinde olan ‘Parti Militanı’ bilinciyle hareket etmeyi doğru bulanlardanım.
CHP’de egemen kılınması gereken de, ‘Militan Partili’ ruhudur, ama “İlla da ben” diyenlerin gruplaştığı, bölgeciliği, hemşehriciliği yükselttiği bir yapıda, bu şimdilik zor.
Temmuz 2012’de, CHP Kurultayı’nın ardından beni makamına çağıran Kılıçdaroğlu, 2014’deki Yerel Seçimde Ankara’yı nasıl kazanabiliriz diye sorduktan ve yanıtımı dinledikten sonra, “Gürbüz Bey, 2004’de, Etimesgut Belediye Başkan adaylığınızdaki başarılı çalışmalarınızı araştırdım. Ankara Büyükşehir Adayım sizsiniz. Şimdilik ailenize bile söylemeyin. Çalışmalarınızı, projelerinizi yapmaya başlayın, beni de sürekli bilgilendirin” dediğinde şaşırdım.
“Bana güvendiğiniz için teşekkür ederim, ama burası CHP ve size çok baskı yapar, başka bir ismi dayatırlar. Böylesi bir durumda beni haberdar edin ki, adayı olanın arkasında çalışayım” yanıtını verdim.
Kılıçdaroğlu, sözlerimi tamamlamama fırsat vermeden, “Gürbüz Bey, çok düşündüm, adayım sizsiniz. Bu kesin. Çalışmaya başlayın. Zamanı gelince örgütlere açıklarız” diyerek kestirip attı.
Sonuçta babam yaşındaki bu insan, Genel Başkanımdı ve ona inanmayacaktım da kime inanacaktım ki?
Yaklaşık 1 yıl boyunca yaptığım çalışmalar hakkında her ay Kılıçdaroğlu’na düzenli bilgi verdim, son olarak da ‘Ankara için 1001 Proje’ adlı bir kitapçık hazırlayarak sundum.
Şimdi görüyorum ki, o projelerin çoğu CHP’li belediyelere yayılmış.
Gün geldi, CHP’nin Ankara Büyükşehir adayının Mansur Yavaş olduğu açıklandı.
Genel Başkan’a ulaşamadım, randevu taleplerim de yanıtsız kaldı.
Kırılmadım, sadece bilgi verilmediği için üzüldüm, ama CHP için üretmeyi, çalışmayı sürdürdüm.
Eylül 2014’de yapılan Kurultay öncesi, Genel Başkan makamından ısrarla arandım.
Kurultay’dan 4 gün önce bir araya geldiğimiz Kılıçdaroğlu, benden ,‘Yeni Örgüt ve Yeni Çalışma Modeli’ adlı projemi anlatmamı istedi.
Çok beğendiği projeyi uygulayabilmem için bana hangi Genel Başkan Yardımcılığını vermesi gerektiğini sordu.
O kadar sevecen ve samimi bir havası vardı ki, “Bu kez projeyi uygulayacağız” diye düşündüm.
İsmimi Parti Meclisi’ne Bilim Kültür Yönetim Platformundan yazacağını, Kurultay sonrasında da, düşündüğü 3 Genel Başkan Yardımcılığından birine getireceğini söyledi.
Sonuçta babam yaşındaki bu insan Genel Başkanımdı ve ona güvenmeyecektim de kime güvenecektim ki?
Kurultay’da listeler açıklandığında, Mehmet Bekaroğlu’nun bile olduğu yerde ismimin bulunmadığını gördüm, ama kırılmadım,
Kılıçdaroğlu’nun arkasından ileri geri konuşanlardan olmadım, sadece CHP’ye büyük yarar sağlayacak projemi uygulayamayacağıma üzüldüm.
Bunları yazıyorum, çünkü son günlerde Genel Başkan’ın makam mevki verdiği kişilerden “Kılıçdaroğlu ile bu iş gitmez” türünden yakınmalar dinliyorum.
Keşke gizli saklı değil de, dürüstçe yüzüne söyleseler de, işler düzelse diyorum, ama olmuyor.
Kılıçdaroğlu’nun hemşehrisi, eski memuru, yakını, şusu busu özelliğini kullanıp, CHP’de siyasi ve maddi rant sağlamaya çalışanlar, daha şimdiden İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehirlerin Belediye Başkan adaylığı için gruplaşmalara başladılar.
Amaç, Kılıçdaroğlu sonrasına yatırım yapmak olunca CHP’nin iktidara gelmesi kimin umurunda.
“Partiliyim ve CHP’nin iktidarından başka bir şey düşünmüyorum” diyebilecek militan ruhu oluşturmadıkça ne yazsak boşuna.
Bu ruhu oluşturmanın yolu da, “CHP için Yeni Örgüt ve Yeni Çalışma Modeli” projesini bir an önce uygulamaya koymaktan geçer.
CHP, “Türkiye’yi böldürmeyeceğiz” sloganıyla meydanlara indi, mitingler düzenliyor.
Ama görünen o ki, bu tür eylemler yine sadece CHP’liler üzerinde yaratacağı etkiyle sınırlı kalacak.
Kılıçdaroğlu, gittiği yerlerde eskisi gibi olmasa da, bir heyecan yaratacak, örgütlerin yöneticileri, milletvekilleri, partili belediye başkanları, karşıladıkları Genel Başkan’ın arkasından kafa uzatmaya, görünmeye çalışacak, miting bitince her şey eskiye dönecek.
Daha önce kaç kez yazdım bilmiyorum, ama yineliyorum, “CHP örgütleri, Genel Başkan’ın gelişi öncesi ve gidişi sonrası halkın arasında olmalı. Kovuldukları kapılara tekrar tekrar giderek, mitinglerin amacını, partinin projelerini anlatmalı. Aksi takdirde yapılan işler, verilen emekler saman alevi olmanın ötesine geçemeyecektir.”
CHP’nin mevcut örgüt yapısı ve ‘Çalışmama’ (birkaç fedakâr örgüt hariç) anlayışı yüzünden anlattıklarımın yapılması mümkün değildir.
Kılıçdaroğlu ya da bir başka Genel Başkana vefasızlık yapılmasını da, parti örgütlerinin işlevsizliğini de, yanlış politikaları da, “CHP için Yeni Örgüt ve Yeni Çalışma Modeli” projesi önleyecektir.
Parti içi iktidarla yetinenler ise kendileri için tehlikeli gördükleri bu projeyi önleyecektir.
Bu durumda kimse AKP’ye kızmasın ve 15 yıldır halkı onların eline bırakanları sorgulasın.
Gerçek şu ki, bu örgüt yapısıyla CHP’linin, CHP’liyle yarışmasının ötesine gidilmez.
Gürbüz Evren /Gerçekgündem
Yorum Gönder