Cumhuriyet Kadınları Olarak Başkanlık Sistemini İstemiyoruz.
Kemalizmken Ayrılan Siyaset Türkiye’yi Yönetemez
Tarikat Yualarında Çocuklarımız Ya Yakılıyor Ya Tecavüze Uğruyor
Cumhuriyet Kadınları Derneğinin Kuruluşunun 20. Yıldönümünde 5 Aralık Türk Kadının seçme ve seçilme hakkının verilişinin 82. Yıldönümünde “Anadolu Bacılarından Cumhuriyet Kadınlarına” etkinliğinde, Türkiye’nin ilk kadın orkestra Şefi İnci Özdil’e [i] Cumhuriyet kadını ödülü verildi.
Ankara Konağı’ndaki Panelde konuşmacı olarak Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı (eski CHP Milletvekili) Dr. Canan Arıtman ile Anadolu Kulübü Derneği Genel Başkanı Dr. Metin Özaslan katıldılar. Konuşmalardan sonra Cumhuriyet Kadınları Derneği tarafından, Yılın Cumhuriyet Kadını ödülü Türkiye’nin ilk kadın orkestra şefi, besteci “İnci Özdil’e verildi.
Konuşmaların sonunda, Anadolu’nun muhtelif illerinden topladığı eserlerden oluşan Naciye Mumcu’nun 28. Gelenekten Geleceğe Sim-Sırmanın Dili Sergisi’nin açılışı yapıldı.
Salonun dolduran izleyiciler arasında eski milletvekilleri, bazı sivil toplum örgütlerinin başkanları, emekli generaller, çoğunluğunu kadınların teşkil ettiği kalabalık davetliler bulunuyordu.
Yılın Cumhuriyet Kadını ödülünü alan İnci Özdil, Adana’da yanan kız çocuklarından çok etkilendiğini, sarsıldığını söyleyerek sahnede ödülünü alırken coşkulu konuşmasıyla izleyenlerden büyük alkış aldı. İnci Özdil yaptığı bir manifesto gibi coşkulu konuşmada şunları söyledi:
“-Kocaman yürekli Cumhuriyet Kadınları Derneği, aslında sevgiyle, saygıyla bu ödülle onurlandığımı söyleyecektim, daha sonra asal bir konuşma yapacaktım. Ama son iki üç gün önce yaşadığımız üzücü olay küçücük kız çocuklarımızın diri diri cayır cayır yakılması beni başka bir yönde konuşma yapmama neden oldu. Biz güzel sanatlar sanatçısıyız, sanatçı yüreği tabi ki bir sanatçı olarak çok daha fazla buruk, olaydan dolayı acı duyduk. O nedenle bu kısa konuşmamı mutlaka yapmak istiyorum. Çünkü Türkiye’mizin buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Önce sözlerime değerli Cumhuriyet Kadınları ile başlamak istiyorum. M.K. Atatürk’ün kızları, demek istiyorum, Cumhuriyet’in fedaileri ve Türkiye’nin kahraman kadınları. Şu anda Cumhuriyet kadınları Türkiye’mizin kahraman kadınlarıdır. Bana takdim ettiğiniz bu ödül için çok teşekkür ediyorum. Çünkü şimdiye kadar aldığım ödüllerin içinde bana en büyük onuru bahşeden ödül bu oldu. Bu ödülde milyonlarca Cumhuriyet kadınlarının yüreği var. Daha da ötesine gidersek Nene Hatunların, Kara Fatmaların, Ayşe Çavuşların, Şerife Bacıların yüreği vatan sevgisi, tam bağımsız Türkiye için mücadele ruhu ve kararlılığı var. Amaçlarımız bir, görevlerimiz bir, vatan mücadelesi için en ön saflarda Türkiye’nin aydınlık geleceğini hep birlikte yaratmak üzere saflarımızı biraz daha saflaştırmak durumundayız.
TARİKAT YUALARINDA ÇOCUKLARIMIZ YA YAKILIYOR YA TECAVÜZE UĞRUYOR
Şu günlerde bizlere Cumhuriyet kadınlarına çok büyük görevler düşmektedir. Tarikatların yobazların elinde çocuklarımız diri diri yakılıyor, oğlan ve kız çocuklarına tecavüzleriyle ün salan bir tarikatın başındaki şahsiyete Türkiye’nin Milli Eğitiminin sorumluluğu bırakılıyor. Tarikatlara milli eğitimi bıraktığınız zaman cayır cayır çocuklarımız yakılır, tecavüze de uğrar, sokaklarda da tekmelenir. Tarikatlara, gericilere çocuk gelinlere göz yumanlara çocuklarımızı diri diri yakan Allahsız, kitapsız, din simsarı yobaz alçaklara çocuklarımızı asla bırakmayacağız. (Alkışlar) Bunlara karşı biz Cumhuriyet kadınları olarak onlara karşı savaş ilan ediyoruz, bu açık savaş ilanıdır. Tarikatlarınızı, bu din simsarı Allahsızları ayaklarımızın altın alıp tepeleneceğe kadar savaşımız devam edecektir. Anayasaya aykırı olan bütün tarikatların, tekke ve zaviyelerin, okul ve yurtlarıyla birlikte derhal dağıtılmasını istiyoruz.Fiili başkanlık sisteminizi uyguluyorsunuz. Anayasaya aykırı olarak Anayasanın bütün maddelerini çiğniyorsunuz. Kanunlarımızı ayaklarınızın altında eziyorsunuz. İşte sizin başkanlık sisteminiz cayır cayır yakılan kız çocukları, bu mu sizin başkanlık sisteminiz. Çocuklarımızı cayır cayır yakanların başkanlık sistemlerini anayasasını ayaklarımızın altında biz çiğniyoruz, biz çiğneyeceğiz. Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’ye karşı sorumlulukları dururken milletin anayasasını tepelemeye kalkıyor, başkanlık sistemi diye AB, ABD emirlerine uyarak anayasayı kendi özel çıkarları doğrultusunda eğip bükerek, uyduruk bir başkanlık sistemi getirmeye çalışıyorlar. Türk milleti buna karşı direnince algı operasyonu yapıp buna başkanlık sistemi diyorlar. Şunu itiraf edin, Türkiye’yi yönetemiyorsunuz. Bunu bütün milletimiz görüyor. Kemalizmken ayrılan siyaset Türkiye’yi yönetemez. Bunun başkanlıkla şununla ilişkisi yok. Kemalizmin eğitiminden ayrılınca TC nin Anayasası kanla, irfanla, şehitler vererek yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak kendi DNA sıyla yapılmıştır. Vatan toprakları şehit kanlarıyla sulanmış, en sonunda Cumhuriyetini kurmuş, Anayasasını kanıyla canıyla yapmıştır. Ayrıldığınız zaman oğlan çocukları kız çocukları tecavüze uğrar, cayır cayır yanar. Türk Milletinin anayasasını hiçbir kuvvet milletin bağrından söküp atamaz. Sizin AB, ABD ve İsrail dayatmalı anaysanız bu topraklarda maya tutmaz, şer cephesinin Atlantik cephesinin dayattığı anayasadır. Bastığınız topraklar Türk Milletinin DNA sıyla yazdığı Anayayasa Türk Milletinin doğduğu yerdir. Doğuranlar bu milletin yıkılmaz iradesidir, istiklali ve bağımsızlık ruhudur. Bu ruha zincir vuramazsınız. Şimdiye kadar dünya yüzüne gelmedi bunu başaran güç siz mi olacaksınız. TC nin kuruluş devrim kanunlarının üstünde hiçbir kimse ve kanun yeryüzünde yoktur. Türk milletinin topraklarında da asla var olamayacak yaşatılmayacaktır.
CUMHURİYET KADINLARI OLARAK BAŞKANLIK SİSTEMİNİ İSTEMİYORUZ.
Biz Cumhuriyet kadınları olarak Türkiye Cumhuriyetinin devrim ve ilkesini yaşatan büyük bir mücadele vereceğimizi, başkanlık sistemini kabul etmeyeceğimizi, asla bunu yaptırmayacağımızı buradan ilan ediyoruz. (Alkışlar)Kendini iktidar partisinin yedeği görenlere sesleniyoruz, durup dururken yabancı İstihbarat servilerinin fısıltısıyla başkanlık sistemini tekrar Türk milletinin burnuna dayatmanızın bir tek nedeni olabilir. Siyasette sönmüş olan zifte bulanmış yıldızınızı parlatmak için başkanlık sistemini gündeme getirerek kullanmaya kalkışıyorsunuz. Bu çıkmaz sokaktır. Kire bulanmış kirli siyasetin ta kendisidir. Siz yaptığınız siyasetlerle AKP nin bastonu değil, ancak yabancı yıkıcı güçlerin ayaklarının altında kalan paspas olabilirsiniz. Bu siyasetten derhal vaz geçin. Türkiye şu anda bir vatan savaşı veriyor. Fırat Kalkanı yedi düvele karşı bir var olma savaşıdır. TBMM ine en çok ihtiyacımız olduğu zaman iken, başkanlık sistemiyle TBMM ni tasfiye etmeye kalkmak vahim bir hatadır. Savaş hata kabul etmez, vatan savaşını nasıl kazanacaksınız neyle kazanacaksınız, Meclisin inisiyatifini ortadan kaldırarak, Türk milletini Anayasa’dan ve meclisten süpürerek halkın birliğini ortadan kaldıran, halkı bölen bir başkanlık sistemini kurarak mı kazanacaksınız vatan savaşını… Saltanat hayalleri bunu yaptırtmak isteyebilir, ancak biz Türk Milleti olarak bu bölücü, gerici Anayasaya kaç kişinin tekelinde Türkiye’nin idaresini ve halkımızın geleceğini başkanlık sistemini asla izin vermeyeceğimizi buradan duyuruyoruz.
Hükümet tarafından yapılması gereken aslı görevler dururken, hiçbir şey yapılmıyor. Başkanlık sistemi ile uğraştırılıyoruz.
Kuzey Kıbrıs’ta çok ciddi kara pazarlıkların yapıldığı kanısı bütün vatandaşlar arsında endişeyle paylaşılmakta. Hükümet olanları gayet iyi biliyor, ama halktan gizliyor. Kimden neyi gizliyorsunuz, orada bizim evlatlarımızın kanı döküldü. Bir karış toprağı dahi veremezsiniz. Buradan hükümeti uyarıyoruz. Kuzey Kıbrıs ile ne yapıyorsunuz, Türk milleti olarak soruyoruz size.
TÜRK HALKIYLA SURİYE HALKININ ARASINDA HİÇBİR SORUN YOKTUR
Suriye hükümeti ile anlaşmak için hiçbir çaba gösterilmiyor. Her gün bu millet evlatlarını şehit veriyor. Fırat kalkanında ordumuz bıçak sırtında savaş yürütmek zorunda kalıyor; çünkü Sayı Hükümet ve Cumhurbaşkanı Esat’ın elini sıkmazmış. Hâlbuki Suriye hükümeti ile Türkiye hükümeti el ele verdiğinde terörist ülkeleri ve canilerin orada bir dakika bile kalmaları mümkün değildir. Size soruyoruz, Suriye hükümeti ile anlaşmaktan neden kaçıyorsunuz. Nedir, bu savaşı en kısa zamanda güç birliği ve el birliği ile bu coğrafyada sonsuza kadar bitirmek varken, neden hükümet olarak siz bundan kaçıyorsunuz ve biz şehit vermeye devam ediyoruz. Görevini yapmayan hükümeti göreve çağırıyoruz. Yapılması gereken maalesef yapılmıyor. Türk halkıyla Suriye halkının arasında hiçbir sorun yoktur. Beşar Esat ile Türk halkının ve Suriye halkının arasında hiçbir sorun yoktur. Sorun Türk Hükümetinde ve Cumhurbaşkanında ortaya çıkmaktadır. Görevinizi yapın, yapmadığınız takdirde tarih önünde yargılanırsınız.Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve Mehmetçiğimiz orada her türlü özveride bulunuyor, gerektiğinde ülke bekası için yapılması hiç tereddüt etmeden tüm sorumluluk duygusuyla yerine getirecektir. Halkımızın ordusuna güveni tamdır. Çünkü Türk Silahlı kuvvetleri her zaman mazlum milletlerin en büyük yardımcısı ve koruyucusu olmuştur. Türk ordusuna ve Mehmetçiğimize güveniyoruz. Son bir kez daha kararlılığımızı vurguluyoruz, eğitim kurumları, yurtlar da dâhil olmak üzere hemen derhal devletleştirilmelidir. Çağdaş, bilimsel eğitim tedrisat kanunun derhal yeniden uygulanmaya başlanmalıdır. Anayasaya ve kanunlara aykırı olarak kurulmuş Orta Çağ kalıntısı, vakıf, yurt, tekke ve zaviyeler derhal kapatılmasını istiyoruz. Eğitim Cumhuriyetin kurul ilkelerine bağlı bir şekilde tarafsız olarak gerçekleştirilmelidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimleri doğrultusunda eğitim derhal yeniden Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri temeline oturtulmalıdır. İki kişi oturmuş millete anayasa yapıyorlar. Çöpe atıyoruz o başkanlık sisteminizi, suç işliyorsunuz; milletin kurucu iradesiyle kalıcı anayasayı şahsi menfaatlerinize göre değiştirmezsiniz. Bizler milletimizi birleştirmeye, topraklarımızın bölünmez bütünlüğünü korumaya çalışırken Suriye’de, Türkiye’de eşkıya devletlerine ve teröristlerine karşı vatan savaşında evlatlarımızı şehit verir iken, birileri saraylarında daha rahat oturabilmek için sultanlığını, saltanatını kurma peşinde. Ret ediyoruz başkanlık sisteminizi, ilan ediyoruz buradan. Bu sistemi dayattığınız anda yıkılırsınız, Türkiye’yi birleştiremezsiniz. Tam tersine Türkiye’yi bölersiniz. Bizler Cumhuriyet kadınları olarak size başkanlık sisteminize asla izin vermeyeceğiz.
Sevgili Cumhuriyet kadınları 1937 Anayasasının ikinci maddesi, “Türkiye Cumhuriyetinin kurucu ve temel ilkelerini belirler. Bizler bu ilkelerin takipçisi ve koruyucusuyuz. Değiştirmeyi başaramayacakları temel ilkelerini en yüksek sesimizle tüm dünyaya bir kez daha hep birlikte buradan ilan edelim. Hepimiz de tekrarlıyoruz. (slogan ve koro halinde) “Cumhuriyetçiyiz, milliyetçiyiz, halkçıyız, devletçiyiz, devrimciyiz, laikiz, Mustafa Kemal’in askerleriyiz”.
Bu konuşmadan sonra, Yılın Cumhuriyet Kadını Ödülü, Türkiye’nin ilk Bayan Orkestra Şefi olan İnci Özdil’e verildi. İnci Özdil, gerek yurt içinde gerek yurt dışında büyük orkestraları yönetmiş dünyaca tanınmış bir Türk sanatçısı.
Bu arada yıllardan beri küçük el sanatları işleyen ve derleyen Naciye Mumcu’ya da “28. Gelenekten Geleceğe Sim-Sırmanın Dili Sergisi” nedeni ile ödüller verildi. Ankara Konağı’nın başka salonunda açılan sergi çok beğenildi. Daha sonra, sergi gezildi, kokteylle toplantı sona erdi.
Cevat Kulaksız
ckulaksizster@gmail.com
SONNOTLAR
[i] Türkiye’nin İlk Kadın Orkestra Şefi İnci Özdil
Türkiye'nin ilk kadın orkestra şefi İnci Özdil, Ankara'da doğdu. Müziğe 1971'de Ankara Devlet Konservatuarı Piyano Bölümünde Nimet Karatekin'in öğrencisi olarak başladı. 1976'da Kompozisyon Bölümüne girdi. 1981'de Kompozisyon İleri Yüksek Sınıfına devam ederken, Orkestra Şefliği Bölümü'nde de çalışmalarını sürdüren İnci Özdil, 1983 yılında Piyano Bölümü Yüksek Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Bölümleri İleri Yüksek Sınıflarından yüksek derece ile mezun oldu. Aynı yıl Orkestra Yönetim Uzmanlığı için devlet bursu ile İngiltere'ye gönderildi.
Guildhall Scholl of Music ve daha sonra Royal Academy of Music'in yüksek yöneticilik sınıfına girerek Sir Colin Davis, George Hurst, Koro Şefi Horst Neumann ile orkestra ve koro yöneticiliğine çalıştı. 1986'da İtalya'da Accademia Musicale Chigiana'da Orkestra Şefi Carlo Maria Giulini ile Alman romantik müziği üzerine çalışmalar yaptı. 1988'de Alman besteci Hans Werner Henze adına düzenlenen festivalde "En İyi Yorumcu" ödülünü kazandı. 1988'de Kraliyet Akademisi Orkestra Şefliği Bölümü'nü birincilikle bitirdi. Ülkeye döndükten sonra Kültür Bakanlığı Devlet Çok Sesli Korosu'nun açılışını ve şefliğini yaptı. 1989 yılında Sovyetler Birliği'nin vermiş olduğu bursla Rusya'ya gitti. St. Petersbourg Konservatuarı'nda Sovyet ve Rus müziği üzerine çalışmalar yaptı.1991 yılında Hollanda'nın Breda şehrinde düzenlenen Breda Müzik Festivaline şef olarak davet edilerek birçok konser verdi. 1992-94 yılları arasında İstanbul Devlet Senfoni Orketrası'nda şef yardımcılığı yapan İnci Özdil, 1994 Temmuz ayında Kültür Bakanlığınca Antalya Oda Orketrası'na kurucu şef olarak atandı. 5 Aralık 1997 Cuma ve 6 Aralık 1997 Cumartesi günleri Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda Şef olarak görev alan İnci Özdil, programında Ermeni asıllı Aram Haçaturyan'ın "Gayaneh" adlı bale suitini seslendirdi. Gayaneh suiti dört bölümden oluşuyor: Kılıç Dansı, Ayşe'nin Dansı, Ninni, Lezginka
https://www.kaffed.org/index.php/bilgi-belge/portreler/item/316-turkiyenin-ilk-kadin-orkestra-sefi-inci-ozdil.html
Yorum Gönder