Hepimizin günlük yaşamımızda kullandığımız, ancak öyküsünü bilmediğimiz deyimlerden bir demet sunmak ve bundan sonra da zaman içinde bunu devam ettirmek istiyorum.
Umarım beni takip eden dostlarım bu uygulamadan hoşlanacaktır.
Başlayalım mı?
ANA GİBİ YAR, BAĞDAT GİBİ DİYAR OLMAZ
Dilimizdeki "Ana gibi yâr, Bağdat gibi diyar olmaz." sözünün aslı muhtemelen "Ane gibi yar; Bağdat gibi diyar olmaz." şeklindedir. Çünkü sözün aslındaki Ane kelimesi, Bağdat yakınlarındaki sarp bir uçurumun kuşattığı dik bir geçidin adıdır. Bağdat gibi (güzel) şehir, Ane gibi de (sarp, ama manzaralı) yar (uçurum) olmaz, demeye gelir. Ancak siz Bağdat'ın Osmanlı için önemine bakınız ki oradaki Ane'yi ana yapıvermiş. Tıpkı "Yanlış hesap Bağdat'tan döner." sözüyle Bağdat'ın eskiden beri bir ilim merkezi olduğunun altının çizilmesi gibi.ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ
Bolu Beyi'ne başkaldıran ünlü Köroğlu (şair Köroğlu ile karıştırılmasın) bir gün atını çaldırmış. Asil bir hayvan olan atını aramak için tebdil-i kıyafet ile diyar, diyar dolaşmış ve sonunda yolu İstanbul'a düşmüş. Atını, satılmak üzere pazara getirilen hayvanlar arasında görünce hemen alıcı rolüne bürünüp-Efendi, demiş, bu at güzele benziyor. Ancak binip bir denemek istiyorum. Satıcı onu tanımadığı için binmesine izin vermiş. At, üzerine binen eski sahibini tanıyıp dörtnala koşmaya başlamış. Köroğlu, Sirkeci sahiline gelip bol para vererek bir sal kiralamış ve ver elini Üsküdar. Bu arada at cambazı aldatıldığından dolayı kıvranır dururmuş. Köroğlu'nu atıyla birlikte bir sal üzerinde gören cambazın dostlarından biri onu teselli için seslenmiş:
-Üzülmeyi bırak! Atı alan Üsküdar'ı geçti. O adam Köroğlu'nun kendisi idi.
Bugün bu sözü, "İş işten geçti" manasında kullanırız.
ÇİZMEDEN YUKARI ÇIKMAK (ÇİZMEYİ AŞMAK)
19.yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Pariste bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş.-Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.
-Evet demiş adam. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.
-Pekiyi nasıl anladınız, işiniz bu mu?
-Ben kunduracıyım, çizme dikerim. Deyince ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çokbilmişliğe dayanamayan ressam,
-Bak dostum demiş, sen çizmecisin, çizmeden yukarı çıkma!
Bu günlük bu kadar.
Devamı gelecek…
09.12.2016
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder