Tayyip Bey, bu ülkenin Cumhurbaşkanı seçilmesine rağmen, Cumhurbaşkanlığı görevine başlarken yaptığı yeminine uygun, partisiz ve tarafsız, her partiyi ve kesimi kucaklayan, her partiye eşit mesafede bir Cumhurbaşkanlığı yapamadığı,hala, kendisini AKP' nin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı sandığı ve bunu da, eylem ve söylemleriyle açıkça ortaya koyduğu için, bize göre, şu anda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı Anayasamıza göre boş bulunmaktadır.
Şu anda ülkemizde, DAVUTOĞLU ve ERDOĞAN ikilisi; AKP'nin ve Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanlık makamının Eş Başkanları olarak, birlikte ve ortaklaşa olarak görev icra etmekte olup, DAVUTOĞLU konumu itibariyle, ERDOĞAN'ı bir adım geriden izlemektedir.
Bu nedenledir ki; Anayasamıza aykırı bu durumun farkında olan Sayın DAVUTOĞLU; durumu idare etmek için, geçtiğimiz günlerde, muhalefet partisi liderlerinden, kendisinin muhatap alınmasını rica etmek zorunda kalmıştır.
Sayın ERDUĞAN, Cumhurbaşkanılığına seçildikten sonra, aradan iki ay gibi uzun bir zaman geçmesine, yaptığı balkon konuşması ile seçmenlerine teşekkür etmesine, bir kez daha teşekkür etmesi gerekse dahi, bu teşekkürü yayınlayacağı bir mesajla tüm halkımıza duyurma imkanının bulunmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığına seçilmiş olması nedeniyle, kendisine daha fazla oy çıkan illerimize teşekkür ve bazı tesislerin toplu açılış törenlerine katılma bahanesiyle, aslında 2015 yılında yapılacak olan genel milletvekili seçimleri için AKP' nin propagandasını yapma gezilerine ve seçim mitinglerine başlamış bulunmaktadır.
ERDOĞAN'ın,Trabzon ziyaretinde yaptığı konuşmanın içeriğine baktığımızda, bu gezinin bir teşekkür ve nezaket ziyareti olmadığı, ülkenin birliğini temsil etmesi, eski partisi AKP ile ilgisini kesmesi ve tarafsız olması gereken Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanına hiç yakışmayan bir tavır sergileyerek, Başbakanlığı döneminde yaptığı, tamamen siyasi içerikli, ana muhalefet partisi liderini hasım ve rakip gören acımasızca eleştiren, ülkenin içinde bulunduğu zor koşulları yaratan kişi kendisi değilmiş gibi, ana muhalefet partisi liderini ve çözüm süreci aldatmacasıyla kendisinin şımartıp palazlandırdığı PKK'yı suçlayan, kendisini ve AKP'yi sütten çıkmış ak kaşık gösteren, ayrıştırıcı ve bölücü eski konuşmalarının aynısını yaptığını ve yapmaya da devam edeceğini üzülerek görmüş bulunuyoruz.
Bize göre, Sayın ERDOĞAN, bu hal ve tavırlarıyla, Anayasanın öngördüğü Cumhurbaşkanı koşullarını ve özelliklerini kaybetmiş, Cumhurbaşkanlığı yeminine ihanet etmiş, ülkenin resmi Başbakanı olan DAVUTOĞLU ile birlikte, AKP ve Başbakan Eş Başkanı konumunda, Anayasamızda yeri olmayan paralel ve illegal bir yapının figürü konumuna gelmiş bulunmaktadır.
ERDOĞAN'ın, milli irade kisvesine sığınarak sürekli olarak yaptığı, Anayasa ve yasa tanımayan, bu ben yaptım oldu tavrına, ülkeyi, Anayasayı ve yasaları çiğneyerek, babasının çiftliği gibi, kendi keyfince ve korkusuzca yönetme alışkanlığına, Mustafa Kemal ATATÜRK ve arkadaşları tarafından binlerce şehit kanı ile bin bir zorlukla kurulan Türkiye Cumhuriyetinin düşürüldüğü bugünkü acınacak haline, Sivil Toplum Kuruluşları, Sendikalar,Barolar,Üniversiteler, Yüksek Yargı Organları ve çoğunluk medya tarafından sessiz kalınmasına üzülmemek mümkün değildir.
12/10/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder