Demokrasilerde, devlet organlarının konumlarını,yetkilerini ve birbirleriyle olan münasebetlerini belirleyen ve uyulması gereken tek hukuki metin, o ülkenin yürülükteki Anayasasıdır.
Bizim Anayasamıza bir göz atacak olursak;
Anayasmızın 6. maddesinde; “Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz”,
Anayasamızın 7. maddesinde; “ Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez”,
Anayasamızın 8. maddesinde; “Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir”,
Anayasamızın 9. maddesinde de; “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır”, hükümleri yer almaktadır.
Anayasamızın yukarıda belirttiğimiz hükümlerine göre; yargı da, yasama ve yürütme gibi, kayıtsız ve şartsız milletin kendisine ait olan egemenlik hakkına dahil bir yetki olup, yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Bu itibarla, yasama ve yürütme yetkisini kullananlar, örneğin Türk Milleti adına yürütme yetkisini kullanan ve yürütme görevini yerine getiren Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu üyelerinin, yani; Başbakan ve Bakanların, doğrudan milletin oylarıyla Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçilmeleri, daha sonra da Başbakan ve Bakan olarak atanmaları, bunları, Anayasamıza göre Türk Milleti adına yargı yetkisi kullanan bağımsız mahkemelerde göerev yapan hakimlerimize karşı üstün kılamaz.
Anayasamız, yürütme yetkisini kullanan Cumhurbakanına ve Bakanlar Kuruluna, yürütme yetkisinin yanında, yürütmeyi aynı zamanda bir görev olarak da vermiştir. Yani, Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu, Türk Milleti adına yürütme yetkisini kullanırken, millet adına bir görevi de yerine getirmektedirler. Yürütme organı, aynı zamanda milletin bir görevlisidir.
Hani,Tayyip Bey, Başbakan iken, meydanlarda aşka gelip, “ben milletimin hizmetkarıyım” diyordu ya, işte bu hizmetkarlık, Anayasamıza göre, yürütmenin fıtratında vardır.
Yargı organı ise, sadece, millet adına yargı yetkisini kullanmakta, ayrıca bir görev üstlenmemektedir. Yani, yargı, milletin görevlisi değil, sadece millet adına yetki kullanan Anayasal bir organdır.
O nedenle, halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanının dahi, bu gerçekleri gözardı ederek, beni doğrudan millet seçti, ben yargının üzerindeyim, yargıya müdahale edebilirim, yargıya direktif verebilirim, benim istemediğim kişiler yargının törenlerine katılarak konuşma yapamazlar, benim tercihlerim esastır deme hak ve yetkisi bulunmamaktadır. Aksi halde, Anayasayı çiğnemekle kalmaz, hem kendisi çok komik ve gülünç durumlara düşer ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına gölge düşürür.
Anlaşılıyor ki, bundan sonrası için, yargıya da önemli görevler düşmektedir.
Her şeyden önce,Yargı; seçilmişliğin verdiği güç ve şımarıklıkla, Yasama ve Yürütmeden gelecek olan Anayasa dışı her türlü baskıya, yargıya tepeden bakan ve hor gören zihniyete, kendinden emin ve kararlı bir şekilde karşı koyarak, kendi Anayasal konumuna ve saygınlığına uygun kişilikli bir dik duruş sergilemek zorundadır.
Yargıyı kendilerine bağımlı kılmak için hangi yolu denerlerse denesinler, hangi antidemokratik yasaları çıkarıp yürürlüğe koyarlarsa koysunlar,Yargı; kendi içinde birlik olup, yasama ve yürütmeye karşı bu dik duruşunu ve kişiliğini ortaya koyabildiği ve muhafaza edebildiği ökçüde ve sürede, bağımsız, saygın ve güvenilir olacaktır.
02/Eylül/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder