Politikacı Kendini Çöpe Dönüştüremez - Doğan Kuban

Politik söylemden insan odaklı söyleme

Aklımızı politik söylemin işgalinden kurtarmalıyız. Düşünce ve söylemi slogan, reklam ve benzer klişelerden kurtarmak, temiz bir tarih sayfasına insan odaklı yeni bir söylem yazmaya başlamak zorundayız...

Politikacı Kendini Çöpe Dönüştüremez - Doğan Kuban
Eğer bu niteliksiz politik söylem sürerse toplum yolunu şaşırabilir. Kuşkusuz bu günden yarına değil. Bu belirsizlik, çağdaş dünyada cahil toplumların kaderi gibi görünüyor. Eğer iklim öngörüleri doğru çıkar ve enerji bağımlılığı sürerse bizim gibi toplumların geleceği umutsuz olabilir. Fakat insan savaşmadan pes diyen bir yaratık değil. Kimi biyologların dediğine bakılırsa, bütün hücrelerimiz bir savaş makinesi imiş. Sorun şu ki bu bildiğimiz fiziksel bir savaş değil. Sorun aklın sürdüreceği bir savaş.
Son seçimde, sözde demokratik bir olguyu sinema filmi gibi seyrettik. Oy pusulaları çöp tenekelerinde bulundu. Bir oy pusulası vatandaşın politik kararı değil mi? Bu matematiksel olarak, politik karar=çöp demek. Basit mantık yürüterek bir belediye başkanı, bir milletvekili, bir hükümet için politik kararın sıfıra indiği bir noktaya geliniyor.
Peki, politikayı çöpe indirgeyenler kimler? Politikacılar! Bu felsefi saçmadan akıllı insanların çıkaracağı tek bir sonuç var: Politik söylem saçma bir söylemdir. Politikacılar bunu kabul etmeseler de kendileri kanıtlıyorlar. Sokrat’ın, Lao Tzu’nun, Buda’nın, Marcus Aurelius’un, Kant’ın, Amerikan ve Fransız devrimcilerinin dile getirdikleri, uğrunda ölünen düşünceler, çağdaş politikacılar tarafından tümden yok edilmiştir.
Dünya insanlık tarihini harekete getiren düşünceleri reklama dönüştüren insanlar tarafından idare ediliyor.
Kimse politikayı çöpe eşitlemek isteyemez. Fakat varılan durum bir dünya düzeninin ömrünü tamamladığını kanıtlıyor. Yeni bir insan ve toplum söylemi tanımlama gerekliliği var. Bu yeni söylemi nasıl yaratıp topluma mal edeceğiz?
İnsan merkezli düşünceler tarihte çok. Alçak gönüllülerin varlığını Tao Te Ching’de okuyoruz. Müslümanların Allah’ı bağışlayıcı, esirgeyici ve merhametli. Yunus’u, Mevlana’yı, Tevfik Fikret’i, Mehmet Akif’i okuyan herkes alçak gönüllü, hoş gören, yardımsever insanları bilir. Gençler haksızlığa direnirler. Bütün büyük ahlaki öğretilerde, dinlerde hayvan içgüdüsü olan şiddetin kilit altında tutulması öğüdü vardır.
Hakça bir gelecek düzeninin günümüzün politik söyleminin karanlığından, yalanından, kin ve nefret söyleminden uzak olması gerekiyor. Politikacılar ilkel ve düşünceyi satılık eşyaya indirmiş bir söylem üretiyorlar. Doğrusu istenirse bu evrensel bir sömürü düzenin genel geçer jargonu.

AKLI İŞGALDEN KURTARMAK
Bunun yerine geçecek, insan odaklı söylemi bulup beyni yıkanmış milyonlara anlatmak artık zor, fakat temel bir amaçtır. Uzun yıllar ilkel ve yalan dolu politik tartışmalar yaşamı ve düşünceyi, özellikle düşünce dağarcığı sınırlı olanları, koşullandırdı. İçeriksiz politik söylemin yerine geçmesini dilediğimiz insancıl söylem sadece entelektüel bir dönüşüm değil, biçimsel ve üslupsal bir farklılık yaratma sorunudur.
Bu öneriyi örneklere indirmeden anlatamayız. CHP seçimde politik söylemin kıskacından kurtulamadı. Bu büyük bir değişim. Yıllardır beyni yıkanmış bir yarı okumuş toplum. Yoksulluk, gerilim, küfür, yalanla geçmişi karalayan ve tarih bilmeyen milyonları etkileyecek bir söylemin etkileri bugünden yarına kalkamaz. Bu kişisel değil toplumsal, birlikte yaşanan bir kültürel kriz. Çöp tenekesinden çıkan halk kararının devlet tarafından onaylanması olayı ciddi bir sorun. Politik söylemi temizleme diye bir retorik sorunumuz var.
Bunun amacı aklımızı politik söylemin işgalinden kurtarmaktır. Düşünce ve söylemi slogan, reklam ve benzer klişelerden kurtarmak, temiz bir tarih sayfasına insan odaklı yeni bir söylem yazmaya başlamak zorundayız. Bu söylem bugünden yarına ortaya çıkmayacak. Etkisini görmek ise daha uzun zaman alacak.
Sevgili okuyucular,
Bu mekanik bir işlem değil. Entelektül bir eylemdir. Cahillerin işi de değildir. Fakat cahili politik söylemden daha fazla etkileyecek bir retorik kalitesi var. Dindar bir toplumda münafık, yani iki yüzlü söylemin de maskesini indirebilir. Halkın ve partilerin ideolojik terbiyesi ve toplumsal disiplini gelişmemiştir.
Türkiye halkı bu seçimde sanıldığından daha güçlü bir demokratik ve aydınlanmış tepki vermiştir. Bu umut verici bir gelişmedir. Fakat dünyadan haberi olmayan kütle, ülkenin geleceğini karartacak kadar büyüktür. Ve onun vurdum duymazlığının temelinde sadece yanlış ve slogana indirgenmiş bir din öğretisi değil, gelişmemiş bir bilimteknoloji ve çağdaşlık körlüğü vardır.
Bu durumu basit örneklerle açıklayabiliriz:
Oy=çöp eşitliğiyle başlayalım: Çöp kutularında oy pusulaları bulundu. Seçim Kuruluna itiraz edildi. Bu arada bir seçim kurulu başkanının kızının seçime katılan bir belediye başkanının danışmanı olduğu iddia edildi. Bu tükenmiş bir sistemi dile getiren bir gerçek olsa da, toplumu silkeleyecek bir tepki yaratamıyor. Çünkü politik söylem tıkanmıştır. Türkiye’de demokrasi, adalet ve özgürlük olmadığına ilişkin bir düşünceye işaret etmek için burada susmak bile daha etkili olabilir. Bu sözün bittiği ve başka bir söylemin gerektiğini kanıtlayan bir durumdur.
Artık herkesin gördüğü çıkmaz sokakları anlatıp durmak çözüm getirmez. Tekrar edip durursak sonunda etkisini, seçimde denediğimiz gibi, yitiriyor. Yalama oluyor. Ülke halkının %40’ı politik olarak uyanmamış, çağı hayal meyal algılayan bir kültür düzeyindedir. ‘Çalışıyor, çalabilir’ gibi tüyler ürpertici bir yargı bu bilinçsizliğin ve sonucunu algılayamamanın sonucudur.
Burada anlatmaya çalıştığım, politikanın yalana dönüşmemesi için söylemi ‘insanca’ya çevirme gerekliliğidir. Eğer toplumun sağlıklı bir politik refleksi olmasını istiyorsak, politik kararın eşitliğine, yani insani, çağdaş ve dini inancın ‘Adl= eşitlik’ ilkesine uymasını sağlamak gerekir.

POLİTİK SÖYLEMDEN İNSANCIL SÖYLEME
Basit bir örnekle başlayalım:
‘Arş yiğitler vatan imdadına!’ derseniz bu bir vatansever fedakârlık çağrısıdır. Politik çağrı değildir. Eğer ‘Kahraman vatandaşlarım, gelin düşmanı kendi kanında boğalım!’ derseniz bu politik bir söylem olur. İnsanın hayvani içgüdülerine hitap eder.
Lao Tzu “İyi bir komutan savaşı sürdürüp ustalığını kanıtlamaya uğraşmaz. Gerektiği için savaşır” der. Bu savaşta bile insancıl bir söylemdir.
Eğer ‘Bu köprüyü vatandaşlarımızı evlerine bir an önce ulaştırmak için ağaçları kesmeyi de göze alarak yapmaya çalışıyoruz’ derseniz bu politik bir söylemdir. Eğer ‘halkın evi ile işi arasında en az zaman sarf etmesini sağlamak çağdaş bir kent politikasıdır’ derseniz ve övünmezseniz, bu insancıl bir söylemdir. ‘Bu köprü şu yoğunlukta bir trafik taşıyacak, kent trafiğini yüzde şu oranda hafifletecek’ demek, teknik bir söylemdir.
Toplum gereksinmesi bütün bu söylemlerde vardır. Fakat vurgu neden yana ise söylem o niteliği taşır. Kişisel, partisel, ulusal sözcükleri ekonomik menfaati saklamak için vurgulamak politik söylemdir.
İnsani gereksinme çağımızda yalnız başına bir anlam taşımıyor. Politikacılar herhangi bir uygulamaya uzman kararından sonra varmadıkça, söylem politik olur. Kılıfı da artık modası geçmiş bir ideoloji olmak zorundadır.
Eğer biraz insan duyarlığı kalmış olanlar el ele vermezlerse, toplumlar ortaçağ koşullarına dönebilirler.
21. yüzyıl içinde bir toplumsal çöküş öngörüsü sadece Türkiye için değil, bütün dünya için söz konusudur.

 Doğan Kuban/Bilim Teknoloji/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget