Ülkemizde o kadar çok olağandışı olaylar oluyor ki bu olaylarla ilgili amatörce yazı yazmaya başladığımda, uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş ve halka mal olmuş özdeyişlerden, yazı konusu olaya cuk oturanları kullanmaktan keyif alıyorum.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 52. Yıl töreninde, Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç’ın yaptığı konuşma birçok özdeyişe cuk diye oturduğundan, bu özdeyişleri belirtmek istiyorum.
-Etme, bulma dünyası, / Rüzgâr eken, fırtına biçer, / Ne ekersen, onu biçersin, / Bıçak, kemiğe dayandı.
75 yaşında ve 30 yılını yargıda geçirmiş biri olarak, Haşim Kılıç’ın, bu gün yaptığı konuşma üslubu ve içeriği, tonunda bir konuşmaya tanık olmadım.
Haşim Kılıç’ın konuşmasının üslubuna ve içeriğine katılıp katılmadığımı yazının sonuna bırakarak, neden böyle bir konuşma yaptığının nedenleri üzerinde durmak istiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Yurttaşlar, kendileri ait egemenlik haklarını yetkili organlar eliyle kullanır.
Bu organlar, Yasama, Yürütme ve Yargıdır.
Bu organların birbirlerinden bağımsız çalışmasına da güçler ayrılığı diyoruz.
Ne yazık ki AKP iktidarı döneminde, güçler ayrılığına rahmet okunmuş, tüm güçler tek elde (daha doğrusu tek kişide) toplanması için Anayasaya aykırı her türlü yasal düzenleme yapıldığından, çoğu Anayasa mahkemesinden geri dönmüştür.
Yargı konusunu düzenleyen ve Anayasada yer alan,
- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. (Md.125)
-Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. (Md.138)
-Hâkimler, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre görev ifa ederler. (Md.140)
-Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar. (Md.153)
Kurallar, bir anayasa maddesi olarak orada yazılı olmasına karşın uygulama acaba bu yönde midir?
Bu sorunun doğru yanıtı, iktidarın yargıya bakış açısıyla ancak verilebilir
Çeşitli yargı kararlarını beğenmeyen Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın, yargı hakkındaki sözlerine baktığımızda;
- “Mahkemenin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır.”
-“Efendi bu senin değil, Diyanet’in işi”
- “Anayasa Mahkemesi'nin bu kararı, Yargı açısından yüzkarasıdır.”
-“Ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanıyım. Neymiş birine 'Sayın' demişim. Açılan davada üç kuruşluk tazminat davası... Ne demek bu. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nı manevi tazminata mahkûm ettik. Hukuk bu kadar zedelenmemeli. Nefislerimizi bu kadar tatmin etme yoluna gitmemeliyiz.”
-"Bizler milli iradenin üstünde bir irade tanımıyoruz…….. Bu karar her şeyden önce parlamentonun yetkilerini de dışlayan bir karar olması sebebiyle milli egemenlik noktasında da tartışılacak bir karardır. Takdir edersiniz ki bununla ilgili olarak da ülkemizin geleceği noktasında şunu da açık net söylemek zorundayım; Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın üstünde değildir"
- “Meslek liselerinin ideolojik bakışla dışlanmasını bu ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum, Başbakan İmam Hatip mezunu olduğu için mi yapıyorsunuz, karar ideolojiktir, ülkenin geleceğine vurulmuş acımasız bir darbe olarak görüyorum.”
-''Anayasa Mahkemesi ve Danıştay'ın kimi kararları bizi çıldırtmıştır''
-“Yargılık bir durum söz konusu değil. Paralel yapıyla alakalı bir durum olabilir. Kimse bu binanın yapılmasına engel olamaz, kimse de bu binayı yıkamaz. Güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım.”
- “Bir vatansever savcı çıktı, casusluk faaliyetleri ve dinlemeler için soruşturma başlattı. Bazı zanlılar tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden o paralel çete devreye girdi. Paralel yapının yargıdaki uzantıları zanlıları serbest bırakıyor..”, “Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, adliye koridorlarından da o şebekeleri temizleyeceğiz...”
-“Anayasa kurumu çıkıyor milletin haklarını savunacağı yerde uluslararası şirketlerin ticari hukukunu savunuyor. Mahkeme kararın uygulayacağız ama saygı duymuyorum. Milli bulmuyorum. Herkes konumunu bilecek, sınırlarını bilecek.”
Başbakan, kendisi ve partisi aleyhine verilen mahkeme kararlarını ve bu kararları veren mahkemeleri, küçümser bir üslupla aşağıladığı ve hakarete varan söylemlerle suçladığı görülmektedir.
İktidar başının yargıya ve yargı kararlarına bakış açısı bu olunca yukarıda sorduğumuz sorunun yanıtına geçelim.
Demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile uygulandığı, güçler ayrılığının eksizsiz uygulandığı parlamenter sistemde;
Haşim Kılıç’ın, üslubu doğru mudur?
Kesinlikle hayır.
Haşim Kılıç’ın, konuşmasının içeriği doğru mudur?
Kesinlikle hayır.
Böyle bir düzende yargıçlar sadece kararları ile konuşur.
Ülkemizde demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile uygulanmadığına, yargı bağımsızlığının yok edildiğine, yargı kararlarının uygulanmadığına, güçler ayrılığına rahmet okunduğuna inanıyorum.
Yargıda bıçak kemiğe dayanmıştır. Günün birinde mutlaka bir Yargıç ve Cumhuriyet Savcısı her türlü sorumluğunu göze alarak yargının onurunu kurtarmak adına bu konuşmayı yapacaktı.
Haşim Kılıç’ın yaptığı da budur.
Haşim Kılıç’la dünya görüşümüz tamamen ayrı olmasına karşın, yargı adına konuşmasına katılıyorum.
Başbakanın deyimi ile herkes konumunu bilecek.
25.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder