Metristepe’den Yükselen Kurtuluş Müjdesi ve Kahramanı İnönü

Onlar, çalmadılar, çırpmadılar. Çıkarlarını hiç düşünmediler. Din ve Allah’ı kullanıp hiçbir yurttaşımızı aldatmadılar. Yalnızca Türk ulusunu, birlik ve beraberlik içinde, bölünmemiş bir vatanda, dünya uluslarının saygı duyduğu tam bağımsız bir devlet olarak özgürce yaşatmak için ömür tükettiler.

Metristepe’den Yükselen Kurtuluş Müjdesi ve Kahramanı İnönü
1 Nisan 1921, 30 Ekim 1918 “Mondros Mütarekesi” ile başlatılan hunharca saldırılarla elde kalan en son Türk ata yurdunun baştan sona istilaya uğradığı ve kutsal Türk bayrağının Yunan Kralı Konstantin’in ayaklarının altına serildiği bir tarihti. Ancak böyle bir zamanda, Türk ulusunun kaderini değiştirecek bir büyük olay oldu.

Yunanlılar, İzmir, Bursa ve Uşak’ta üç büyük üs kurmuş; emperyal devletlerden sağladıkları destekle Anadolu’ya çıkardıkları Yunan Küçük Asya ordusunu bu üslerden aktardığı silah, cephane ve donanımla beslemiş ve büyük bir yığınak yapmıştı.

 Ankara’da bir yıl önce 23 Nisan 1920’de kurulmuş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, 28 Ocak 1920 tarihli Misakı Milli (Ulusal Ant)” adlı bildirisiyle tüm dünyaya ulusal sınırları içinde vatanını savaşla savunacağını ve tam bağımsızlık kararlılığını duyurmuştu. Ne var ki, elinde henüz, haksız işgaller ve katliam karşısında halkın örgütlediği “Kuvayı Milliye (Ulusal Güçler)”den başka düzenli bir ordu yoktu.

Üstelik, 17 Nisan 1920’de, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah’ın son Osmanlı padişahı Vahdettin’in mührü ve onayıyla yayımladığı “İngiliz tuzağı din tahrikli bir” fetvayla kışkırtılarak ayaklandırılmış Türk çocuklarının birbirlerini kırmalarını önlemeye ve iç isyanları bastırmaya çalışıyordu.

TBMM’nin en zayıf olduğu böyle bir zamanda, “Kuvvei Seyyare” denilen, sayıca ve silahça oldukça üstün atlı birlikleriyle iç tehdidin önlenmesinde Ankara’ya destek olmuş Çerkez Ethem’in, Albay İsmet Bey’in emir ve komuta edeceği “Garp (Batı) Cephesi Komutanlığı” adlı düzenli ordu içinde bir tümen ve onun komutanı olarak yer almayı reddetmesi ve Mustafa Kemal Paşa’yı öldürmekle tehdit etmesi, İngiltere’nin işine yaramıştı.

Doğu Cephesi’nde Kâzım Karabekir Paşa’nın zaferiyle imzalanan ve Doğu Anadolu’da kurulmak istenen Ermenistan devletini ortadan kaldıran 3 Aralık 1920 tarihli Gümrü Antlaşması’yla, 10 Ağustos 1920’de Osmanlı Devleti’ne zorla onaylatılan ünlü “Sevr” Türk vatanını paylaşma ve Türklü ğü imha planı nın gerçekleşti rilmesinin tehlikede olduğunu gören İngilizler, Çerkez Ethem’in ayaklanmasını fırsat bilip Yunanlıları harekete geçirdiler.

Albay İsmet Bey, daha kurulması tamamlanamamış düzenli ordunun 11 ve 61’nci Türk tümenlerini Ethem’in bastırılması için Kütahya’ya göndermek zorunda kalmış, böylesi yaşamsal bir süreçte hem Ethem’i ve hem de Yunan ordusunu yenik düşürerek yakın tarihimize 11 Ocak 1921 tarihli Birinci İnönü Zaferi’ni armağan etmişti. Ne var ki, asıl tehlike bundan sonra baş gösterecek ve Türk ordusunun zayıf bir durumda olduğunu anlayan Yunanlılar, bu kez daha büyük ve hazırlıklı bir saldırıyla Uşak ve Bursa’dan

Ankara üzerine yürümeyi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni dağıtıp Sevr Antlaşması’nın uygulanmasını hedef alacaklardı.
Sonuç, ne Yunanlıların ve ne de onları emperyal amaçları için kullanan İngilizlerin istediği gibi oldu. Albay İsmet Bey, 1 Nisan 1921’ de İnönü savaş cephesinin en yüksek noktası olan Metristepe’den, Ankara’ya ve düşman ayakları altında umutsuzluğa düşmüş olan Türk ulusuna müjdeyi ve düşmanın saldırısının sonunu şöyle vermişti. “Saat 18.30’da Metristepe’den gördüğüm durum: Gündüzbey kuzeyinde sabahtan beri direnen ve artçı olduğu sanılan bir düşman müfrezesi, sağ kanat grubunun saldırısı ile düzensiz bir şekilde çekiliyor, yakından takip ediliyor. Hamidiye istikametinde temas ve faaliyet yoktur. Bozüyük yanıyor (Yunanlılar kaçarken yakıyorlar). Düşman binlerce ölüleriyle doldurduğu savaş meydanını silahlarımıza terk etmiştir.”

Metristepe’den bahtsız vatanın semalarına kurtuluş müjdesini gönderen Birinci ve İkinci İnönü zaferlerinin kahramanı Albay İsmet Bey’e de Atatürk (Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal) şu özlü söylemiyle yanıt vermişti:

“Ankara, 1/4/1921İnönü savaş meydanında Metristepe’de Batı Cephesi Komutanı ve Genelkurmay Başkanı İsmet Paşa’ya: ...

Siz orada yalnız düşmanı değil, ulusun (milletin) ters alın yazısını da (makus talihini) yendiniz. İstila altındaki bahtsız topraklarımızla birlikte bütün vatan bugün sonuna kadar zaferinizi kutluyor...”

Onlar, çalmadılar, çırpmadılar. Çıkarlarını hiç düşünmediler. Din ve Allah’ı kullanıp hiçbir yurttaşımızı aldatmadılar. Yalnızca Türk ulusunu, birlik ve beraberlik içinde, bölünmemiş bir vatanda, dünya uluslarının saygı duyduğu tam bağımsız bir devlet olarak özgürce yaşatmak için ömür tükettiler.

Geçen hafta, Fenerbahçe spor kulübünün Anıtkabir’e yürüdüğü gün, televizyon ekranlarında, bir hanım yurttaşımızın Atatürk’ün mozolesine gözyaşları içinde ellerini vurarak “Kalk! kalk!” diye acı içinde haykırdığını gördüm.

Gerçekten onlara muhtacız. Ama onlar kalkmasınlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugün içine düşürüldüğü durumu ve kimlerin eline düştüğünü görmesinler. Bu acıyı yaşamasınlar!

Biz onların emanetine sahip çıkamadık. Hiç değilse, bir vefa borcu olarak, 93’üncü yıldönümünde, Metristepe’den yüce Türk ulusuna kurtuluşunu müjdeleyen merhum kahraman İsmet İnönü’yü ve aziz Atatürk’ü böylesi bir yazıyla ve özlemle anmış olalım!

Doç. Dr. Necati Ulunay Ucuzsatar/Cumhuriyet

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget