Gündüz Akgül: Ne oldii?
Karadenizlinin simgesi haline gelen Temel’in bir fıkrası ile yazıma başlamak istiyorum.
Temel amansız bir hastalığa yakalanır. Her gün kahvede hemşerilerine hastalığından bahseder, ama kimseyi inandıramaz. Sonuçta kimsenin kendisine inanmadığına kanaat getirince, mezar taşlarını yapan hemşerisi Dursun’a gider ve bir mezar taşı yapmak istediğini, üstüne de “Hastayum dedum inanmadunuz. Ne oldii”? yazısını yazmasını söyler. Bir hafta sonra Temel mezar taşını alarak evine götürür ve Fadime’ye “Fadime’m ben öldüğümde bu taşu mezarımın başuna dik” vasiyetinde bulunur ve günü gelir Temel hakkın rahmetine erer. Fadime Temel’in vasiyetini yerine getirir taşı mezarının başına diker. Mezar taşındaki yazıyı okuyan ve Temel’e inanmayan hemşerileri, Temel’e inanıp bir çare bulmadıklarına yanarak üzülürler. Ancak iş işten geçmiştir yapacakları bir şey kalmamıştır.
Durup dururken Temel fıkrası nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Hepinizin bildiği gibi ülkemizde tüm yasa yollarını tüketen yurttaşlar, son hak arama yeri olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyorlardı.
Çoğunlukla hak ve özgürlüklerin ihlali olarak kabul edilen bu başvurular sonucu devletimiz yüklü miktarda tazminata mahkûm olurdu.
Bu durum, hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olan iktidarın başarı hanesine eksi olarak yazıldı.
2010 yılında Anayasada yapılan değişiklikle, iktidar yargıyı yeniden yapılandırmak amacıyla bu değişikliğe iki madde koymuştu. Bunlardan biri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSYK), diğeri de Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasıydı.
HSYK’nun yeniden yapılandırılması demek, ayni zamanda bu Kurulun üye seçtiği Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması demekti.
İktidar, bu değişiklikle yargıyı yürütmenin emrine alarak ve yargı bağımsızlığını yok ederek umduğunu buldu ve başarılı oldu.
Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasında ise iktidar, AİHM’ne başvuru sürecini uzatmak, hatta zorlaştırmak amacıyla ülkede tüketilecek yasa yollarına AYM’ne bireysel başvuru hakkını ekledi.
12 Eylül 2010 tarihinde Anayasada yapılan bu değişiklikler halkoyuna sunularak %58 evet oyu ile kabul edildi.
Ancak, iktidar bu değişiklikle umduğunu bulamadı. Aksine AYM bireysel başvurularda verdiği kararlarla, fertlerin hak ve özgürlüklerine sahip çıkmakla iktidarda büyük şaşkınlık yarattı.
Doğrusu, o oylamada hayır oyu kullananlarda, AYM’nin yeniden yapılandırılması sırasında atanan üyelerin bu yönde karar vereceklerini beklemediklerinden, şaşkınlık yaşıyorlar.
Bu değişiklikle iktidar umduğunu bulmadığından, şimdi Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara veryansın ediyor.
O dönemde, bu Anayasa değişikliğinin amacı, bu iki kurumun yeniden yapılandırılmasıyla, yargıyı yürütmenin emrine almayı amaçladığını, diğer maddelerin sos madde olarak bu iki maddeyi gizlemek için getirildiğini, sesimizin çıktığı, kalemimizin yazdığı kadar atlatmaya çalıştık, ama dinletemedik.
İşte, nerden çıktı dediğiniz Temel fıkrasını bunun için yazdım.
İktidar, AYM’nin verdiği kararlar karşısında şaşkınlık yaşarken…
Bu oylamada evet oyu kullanan, “Yetmez ama evet ’çiler” bu gün pişmanlık duyarken….
Bize de…
NE OLDİİ? Demek düştü.
30.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Temel amansız bir hastalığa yakalanır. Her gün kahvede hemşerilerine hastalığından bahseder, ama kimseyi inandıramaz. Sonuçta kimsenin kendisine inanmadığına kanaat getirince, mezar taşlarını yapan hemşerisi Dursun’a gider ve bir mezar taşı yapmak istediğini, üstüne de “Hastayum dedum inanmadunuz. Ne oldii”? yazısını yazmasını söyler. Bir hafta sonra Temel mezar taşını alarak evine götürür ve Fadime’ye “Fadime’m ben öldüğümde bu taşu mezarımın başuna dik” vasiyetinde bulunur ve günü gelir Temel hakkın rahmetine erer. Fadime Temel’in vasiyetini yerine getirir taşı mezarının başına diker. Mezar taşındaki yazıyı okuyan ve Temel’e inanmayan hemşerileri, Temel’e inanıp bir çare bulmadıklarına yanarak üzülürler. Ancak iş işten geçmiştir yapacakları bir şey kalmamıştır.
Durup dururken Temel fıkrası nereden çıktı dediğinizi duyar gibiyim.
Hepinizin bildiği gibi ülkemizde tüm yasa yollarını tüketen yurttaşlar, son hak arama yeri olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruyorlardı.
Çoğunlukla hak ve özgürlüklerin ihlali olarak kabul edilen bu başvurular sonucu devletimiz yüklü miktarda tazminata mahkûm olurdu.
Bu durum, hak ve özgürlüklerin ihlaline neden olan iktidarın başarı hanesine eksi olarak yazıldı.
2010 yılında Anayasada yapılan değişiklikle, iktidar yargıyı yeniden yapılandırmak amacıyla bu değişikliğe iki madde koymuştu. Bunlardan biri, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun (HSYK), diğeri de Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasıydı.
HSYK’nun yeniden yapılandırılması demek, ayni zamanda bu Kurulun üye seçtiği Yargıtay ve Danıştay’ın yeniden yapılandırılması demekti.
İktidar, bu değişiklikle yargıyı yürütmenin emrine alarak ve yargı bağımsızlığını yok ederek umduğunu buldu ve başarılı oldu.
Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasında ise iktidar, AİHM’ne başvuru sürecini uzatmak, hatta zorlaştırmak amacıyla ülkede tüketilecek yasa yollarına AYM’ne bireysel başvuru hakkını ekledi.
12 Eylül 2010 tarihinde Anayasada yapılan bu değişiklikler halkoyuna sunularak %58 evet oyu ile kabul edildi.
Ancak, iktidar bu değişiklikle umduğunu bulamadı. Aksine AYM bireysel başvurularda verdiği kararlarla, fertlerin hak ve özgürlüklerine sahip çıkmakla iktidarda büyük şaşkınlık yarattı.
Doğrusu, o oylamada hayır oyu kullananlarda, AYM’nin yeniden yapılandırılması sırasında atanan üyelerin bu yönde karar vereceklerini beklemediklerinden, şaşkınlık yaşıyorlar.
Bu değişiklikle iktidar umduğunu bulmadığından, şimdi Anayasa Mahkemesinin verdiği kararlara veryansın ediyor.
O dönemde, bu Anayasa değişikliğinin amacı, bu iki kurumun yeniden yapılandırılmasıyla, yargıyı yürütmenin emrine almayı amaçladığını, diğer maddelerin sos madde olarak bu iki maddeyi gizlemek için getirildiğini, sesimizin çıktığı, kalemimizin yazdığı kadar atlatmaya çalıştık, ama dinletemedik.
İşte, nerden çıktı dediğiniz Temel fıkrasını bunun için yazdım.
İktidar, AYM’nin verdiği kararlar karşısında şaşkınlık yaşarken…
Bu oylamada evet oyu kullanan, “Yetmez ama evet ’çiler” bu gün pişmanlık duyarken….
Bize de…
NE OLDİİ? Demek düştü.
30.04.2014
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı