Yeter artık bu kaçıncı şehit beyler?
Donarak ölen; daha doğrusu, dondurularak öldürülen iki askerimiz yüreğimiz yaktı ve kanattı.
Donarak ölmek; bu devirde bir yazgı olamaz. Bu bir aymazlığın, boş vermişliğin, insan yaşamına saygısızlığın, ölmeleri için para alıyorlar şeklindeki çağ dışı ve sığ düşüncenin, cahilliğin, bilgisizliğin, kendi ikbali için yapılan hoyratlığın bir sonucudur.
Evet, askerlik görevinde; yaşamak kadar, onun ikiz kardeşi sayılması gereken ölmek de vardır, yaşamla ölümün kol kola olduğu ve küçük bir çizgiyle ayrıldığı yegane meslek askerliktir. Askerlik, bunun için kutsal bir meslektir, asker ocağı Peygamber ocağıdır.
Ama bu demek değildir ki; birileri tarafından askerlerimizin yaşam hakları hoyratça kullanılacak ve ellerinden alınacak, yakınları ve Türk Milleti acı çekecek.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin içini boşaltır, değerli komutanlara kurulan kumpaslarla değerli komutanları tasfiye ederseniz, ordunun ve kışlanın içine politikayı sokarsanız olacağı budur.
Dizginlenmişken, iyi yönetilemeyen, siyasal rant amaçlı bir takım açılımlarla PKK bölücü terörünü azdıranların, en başta Suriye politikası olmak üzere, hatalı dış politika izleyerek, düşman gözüyle baktıkları bu devletin kurucusu Atatürk'ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ilkesini çiğneyerek, Suriye’nin ve Irak'ın kuzeyinde ülkemizin güneyinde, ülkemizi PKK ile sınır komşusu yapanların, büyük bir “U” dönüşü yapmak zorunda kalarak, şimdi mevsim koşullarına bakmadan, meteoroloji bilgilerini dikkate alıp değerlendirmeden, mevsimin ve bölge koşullarının gerektirdiği kıyafet ve teçhizat önlemlerini almadan, bataklıkta sivrisinek avlar gibi, PKK militanı avına başlayan ve öldürülen PKK militanı sayısıyla kafa bulmaya çalışan siyasal iktidarın ve onların talimatlarını uygulayan basiretsiz emir komuta makamlarının işledikleri bir cinayettir bu donarak ölümler.
Sonuç itibariyle bir cinayet işlenmiş ve iki askerimiz göz göre göre katledilmiştir.
Biz bu gerçekleri yazıyoruz diye, bu cinayetin sorumluları, şimdi bize kızacaklar, zeytin yağı gibi üste çıkarak hata ve sorumluluklarını inkar ve gölgelemeye çalışacaklar, belki de milli birlik ve beraberliğimize nifak sokuyor, terörle mücadeleyi zaafa uğratıyor ve baltalıyor diye utanmadan avazları çıktığı kadar bağırıp çağıracaklar ve bize iftira etmeye çalışacaklar, savcıları göreve çağıracaklar ama yanılıyorlar, korkmayıp bir aynaya bakma zahmetinde bulunurlarsa, bu ülkeye zarar verenlerin, terörü başımıza musallat edenlerin, Suriye’nin kuzeyinde ülkemizin güneyinde, bölücü PKK Terör örgütünü ve ABD'yi sınır komşumuz yapanların, donarak ölen iki askerimizin kanından sorumlu olanların, kendileri olduklarını, bizim bir aydın ve yazar olarak, aydın sorumluluğumuzu hissederek görevimizi yaptığımızı, üzüntü içinde anayasal eleştiri hakkını kullanarak tepki verip, aydın sorumluluğumuzu yerine getirdiğimizi, korkmadan gerçekleri savunduğumuzu göreceklerdir.
Halk Arenası ve benzeri programlarda oturdukları yerden sadece “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” diye slogan atmakla yetinerek, salonu terk ettikten sonra sessizliğe bürünüp uykuya dalanların ve eylemsiz kalanların değil,
Atatürk'ün ve onun ilkelerinin; sistemli bir şekilde unutturulmasına, karalanmasına, yok edilmesine ve itibarsızlaştırılmasına ses çıkarmayan, eylem koymayanların değil,
Atatürkçü yazarlarımızın büyük emek vererek yazdıkları Atatürk ve Mustafa Kemal'e dair kitaplarının imza kuyruğunda saatlerce beklemelerine rağmen, imzalı kitaplarını aldıktan sonra sessizliğe gömülenlerin değil,
Hiç susmayan, her zaman, her yerde, her koşulda ve korkusuzca; sözleriyle, yazdıklarıyla ve eylemleriyle, gerçek ve özde ATATÜRK'çü olduklarını gösteren, tüm ATATÜRK'çü, Cumhuriyet ve Demokrasi sevdalılarının Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz, tümüne selam olsun, ATATÜRK ve silah arkadaşlarına RAHMET olsun İzmir'den.
28/10/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder