Erdoğan, “FETÖ”nün ne olduğunu 2010 yılından itibaren anlamaya başladığını, Şubat 2012'deki MİT krizinden sonra da bu yapıyla ilgili “rezervleri” ortaya koyduğunu anlatsa da hatırlanacağı üzere Haziran 2012'de “FETÖ” organizasyonu olan Uluslararası Türkçe Olimpiyatları töreninde Fetullah Gülen'e şöyle seslendi:
“Gurbet hasrettir. Hasret bedeli çok ağırdır, faturası çok ağırdır. Biz, gurbette olup, şu vatan topraklarının hasreti içerisinde olanları aramızda görmek istiyoruz. Bu sıla hasreti artık bitmelidir, bitsin istiyoruz.”
Peki, “Aldatıldık” itirafı ne zaman geldi? 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra 3 Ağustos 2016'da. Şunları söyledi:
“Bu örgütün 40 yıldır kanserli bir hücre gibi büyümesi, dini değerleri öne çıkaran kimliği sayesinde mümkün olmuştur. Milletimiz meşrebi ne olursa olsun, 'Allah' diyen, 'Peygamber' diyen en azından böyle gözüken herkesi desteklemiştir. Rahmetli Özel, Demirel, Ecevit, hatta biz bu yapıya destek olduk. Ben de katılmadığım pek çok yönleri olmasına rağmen bunlara yardımcı oldum. Yurtdışında yürüttükleri eğitim faaliyetlerinin hatrına bunlara müsamaha gösterdik. 'Ortak bir yanımız var' dedik. Ama aynı menzile giden farklı yollardan bir yapı gördüğümüz, yapının sinsi emellerin örtüsü olduğunu uzun süre göremedik... Bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletim de bizi affetsin.”
-PKK ve Barzani-
“Aldatılma” bundan ibaret değildi. “Çözüm sürecinde” PKK'nın ve “Barzanistan” projesinde Barzani'nin de “aldattığını” öğrendik.
Erdoğan;
PKK için, “Çözüm sürecinde güvenlik güçlerimiz çatışmaya girmezken, bunlar silah stokladılar... Biz, 'Çözüm süreci' dedik, aldattılar” dedi.
Barzani'nin “bağımsızlık referandumu” kararı almasına da, “Bu yanlışa düşeceğine ihtimal vermiyorduk, yanılmışız” diye tepki gösterdi.
-ABD'nin Bitmez Tükenmez “Aldatması”-
“Stratejik müttefikimiz” ABD'nin “aldatmaları” ise sayılamayacak kadar çok. Sadece gündemdeki YPG/PYD desteği ile Münbiç'teki durumu hatırlatalım.
Erdoğan, eski ABD Başkanı Obama hakkında şu açıklamaları yaptı:
“Obama döneminde bizim bir de zeytinlik harekâtı var. Obama orada bizi aldattı. O harekat Münbiç’i teröristlerden temizleme harekatıydı. Sözünde durmadı. Biz üzerimize düşeni yaptık, ama onlar yapmadılar.”
“Daha önceleri PKK'yla ilgili konuda mutabakatımız var idi. Obama döneminde de bu konuda mutabakat vardı, fakat Obama maalesef PYD ve YPG konusunda bizleri aldatmıştır, ama şu andaki yönetimin aynı durumda olacağına ihtimal vermiyorum.”
Şu anki yönetim ne yaptı, yapıyor; Ona da bakalım.
Erdoğan'ın üç temsilcisi; Dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Beyaz Saray'dayken Trump, YPG'ye yardım paketini imzaladı.
Geçen Kasım'da Erdoğan ve Trump telefonla görüştü. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, görüşmeyle ilgili şu bilgiyi verdi:
“Bizim ABD ile ilişkilerimizi olumsuz anlamda en çok etkileyen konulardan biri ise, FETÖ ve diğer konuların yanında, ABD'nin YPG'ye vermiş olduğu silahlardır. En son bazı zırhlı araçların da verildiğini gördük. Sayın Cumhurbaşkanımız bu rahatsızlığını bir kez daha Sayın Trump'a iletmiştir. Sayın Trump da net bir şekilde talimat verdi ve bundan sonra YPG'ye silah verilmeyeceğini, esasen bu saçmalığa daha önceden son verilmesi gerektiğini net bir şekilde söylemiştir.”
Geçen süreçte ABD'nin teröristlere silah yardımı, binlerce TIR'ı buldu.
En sıcak gündem maddesi Münbiç'e gelirsek;
Haziran başında ABD ile 90 günlük planı imzalandı, teröristler buradan çıkarılacaktı.
Eylül'de 90 günlük süre bittiğinde Erdoğan'dan şu açıklama geldi:
“Amerika Münbiç’te yol haritasına, takvime kesinlikle uymamıştır, PYD/YPG o bölgeyi terk etmemiştir. Amerika burada sözünü tutmadı. 90 gündü. 90 gün aldı başını gidiyor. Amerika şu anda tahkimatı terör örgütüyle beraber yapacak.”
Peşinden terör örgütünün Münbiç'te hendekler açtığı ve bunun için gerekli iş makinalarını da ABD'nin verdiği ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Uyarılarımızı ABD makamlarına yaptık. Ayrıca biz de kendi tedbirlerimizi aldık. Terör örgütü, yeri ve zamanı geldiğinde kazdığı çukurlara kendisinin gömüleceğini bilmelidir” dedi.
Bu gelişmelere rağmen Gaziantep'te Münbiç için Türk-ABD ortak eğitim çalışmaları başladı.
Erdoğan'a, bunun “pozitif sürecin” başlaması olarak değerlendirilip, değerlendirilmeyeceği soruldu; Şu karşılığı verdi:
“Münbiç meselesinde bir gecikme var. Ortak eğitim başlıyor. Ayrıca YPG sonrasında Münbiç’i yönetecek kişilerin seçimiyle ilgili çalışma devam ediyor. Bir gecikme var ama, tamamen ölmüş değil. ABD’nin Dışişleri Bakanı Pompeo da Savunma Bakanı Mettis de önümüzdeki günlerde somut adımlar atacaklarını söylüyorlar.”
Erdoğan'ın bu sözlerinden iki gün sonra ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, epey şey söyledi. Mesela PKK/YPG için “harika ortaklar” ifadesini kullandı... “Suriye'deki Kürtlerin masaya oturması için çalıştıklarını ve bunu garanti edeceklerini” bildirdi...
Birkaç gün sonra da Münbiç'teki teröristlerin ABD'nin gönderdiği zırhlılarla şehir merkezinde devriye gezdiği görüldü.
Aynı gün Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “Münbiç konusunda ABD'de bir savsaklama hissedersek, önceki çizgiye döneriz. Ya siz temizleyin ya da biz temizleriz” diyordu.
-Münbiç'te Adım Adım Yeni “Aldatılmaya” Giderken-
Geçen hafta Salı günü; Erdoğan, partisinin grup toplantısında şöyle konuştu:
“Münbiç'te 90 günlük bir takvim vardı. Takvim işlemedi. Fırat'ın doğusu için de aynısı geçerli. Biz kendimiz kendi göbeğimizi keseriz. En üst düzeyde adım atarız.”
Çarşamba günü ABD Dışişleri Bakanı Pompeo ve Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey Ankara'ya geldi. Moldova'ya gitmekte olan Erdoğan ve beraberindeki heyet, bu iki isimle Esenboğa Havaalanı'nda görüştü. Görüşmeye ilişkin ilk açıklamayı yine Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yaptı. Çavuşoğlu, “Verimli bir görüşmeydi. PKK ile mücadele dahil birçok konuda görüş alışverişi yaptık. Cumhurbaşkanımız görüşmede Münbiç konusunu tekrar gündeme getirdi. Yol haritasını onaylamıştık 4 Haziran'da. Gecikme olduğunu kendileri de kabul ediyor. Şu anda ortak eğitim programı başladı. YPG ve PKK'lilerin temizlenmesi gerektiğini söyledik. Cumhurbaşkanı, 'Biz de kolay bir şekilde temizleriz' dedi. Yol haritasının uygulanması gerektiğini net bir şekilde söyledik. Fırat'ın doğusunda da mutabakatımız var” dedi.
Erdoğan ise konuyla ilgili Moldova'dan dönerken konuştu ve şunları söyledi:
“Kendisine şunu hatırlattım; 'Malûm, 90 gün süre verilmişti. 90 günlük süre artık doldu gidiyor, şimdi herhalde 190'a ulaşacağız' dedim. 'Bunu bir defa süratle halletmemiz lâzım' dedim. 'Şu anda Gaziantep'te Amerikalı askerler ile bizimkiler eğitimlerini yapıyor. Bunların yanında da yine Münbiç'le ilgili olarak oradaki terörist unsurların Fırat'ın doğusuna geçirileceği hususunda söz vermiştiniz. Hâlâ geçirmediniz. Bu konuda Trump da söz verdi. Siz de verdiniz. Hatta Obama da bunu çözeceğiz demişti. Bu konuda mesafe alınması isabetli olur' dedim. Dediğim gibi, Gaziantep'te şu anda bizim askerlerle beraber bir çalışmanın içerisindeler. Dolayısıyla bu kez bir mesafe alınması mümkün. Şu anda işte yeni bir dönem başladı. Hedefleri gerçekleştirmeye başlayabiliriz.”
“Bu kez mesafe alınması mümkün. Yeni dönem başladı” denirken, iki gün sonra şunlar oldu:
Programında gözükmemesine rağmen ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Türkiye'den Münbiç'e gitti. Yanında PKK'ya “Akdeniz'e inme” sözü veren ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel de vardı.
Aynı günlerde ABD Dışişleri Bakanlığı ve CIA'dan bir heyet daha Münbiç'e gitti. Bu heyetlerin, Sebdi Şirin'deki ABD askeri karargâhında PKK'nın “tüm askeri ve siyasi temsilcileriyle” biraraya geldiği ortaya çıktı.
Görünen köy, kılavuz istemiyor; Münbiç'te adım adım yeni bir “aldatılma” dönemine daha giriliyor.
-Erdoğan'dan “Aldatılma” Tarifi-
Bu bilinenlerin tekrarının sebeb-i hikmetine gelince;
Erdoğan, iki gün önce partisinin Meclis Grup Toplantısında “aldatılmaya” ilişkin çok ilginç bir ifade kullandı. Ne mi söyledi?
MHP'nin af teklifine itiraz gerekçelerini anlatıp, uyuşturucu suçlarıyla ilgili örnek verirken, şunları:
“Şu anda cezaevlerinde 50 binin üzerinde uyuşturucu mahkûmu var. Şimdi soruyorum, ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum; Allah aşkına bunlara kader mahkûmu diyebilir miyiz? Efendim işte Aldatılmış. Aldatılmış ne demek, 6 yaşında 7 yaşında 8 yaşında 10 yaşında çocuk mu? Hepsi de bu işi gayet iyi bilen hem içen, hem satan hem de bu arada bu işin aracılığını yapan tipler. Bunlara mı kader mahkûmu diyeceğiz?”
İyi, güzel de koca bir ülkeyi yönetenlerin, bu kadar “aldatılması” nedir; Kaderimiz mi?!.
Müyesser Yıldız
Müyesser YILDIZ25 Ekim 2018
Yorum Gönder