Görevini Yapan Bir Avukatın Tutuklanması

Görevini Yapan Bir Avukatın Tutuklanması
Medyada yer alan bir habere göre; Ömer KAVİLİ isimli bir avukat arkadaşımız, önceki gün İstanbul 28.Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşma sırasında görevini yaparken mahkemenin başkanı ile girdiği tartışma nedeniyle önce duruşma salonundan çıkarılmış ve hakkında suç duyurusunda bulunularak daha sonra da görevli memura mukavemet ettiği suçlamasıyla tutuklanmıştır.

Biz duruşmada değildik, tutuklanan avukat ile mahkemenin başkanı arasında geçen tartışmaya tanık olmadık. Tanık olmamakla birlikte, avukat hakkında başkana ve heyete yönelik bir hakaret suçlaması olmadığı ve bir avukat olarak bizim de çokça başımıza geldiği gibi, tutuklanan avukatın müvekkiline yönelik bir usul ihlali nedeniyle, görevi icabı ve haklı olarak itiraz edip, mahkemenin başkanını uyardığını ve haksız olan ve avukata göre yukarıda oturduğu için olsa gerek, savunma makamına yukarıdan ve küçümseyerek bakan başkanın, başlayan tartışmayı lehine çevirmek amacıyla konuyu abartarak, savunma makamına saygı göstermeyen bazı hakimlerce her zaman kolaylıkla  başvurulduğu üzere, önce duruşma salonundan atma tehdidinin yapıldığını ve daha sonra da, avukatın dışarı atıldığını ve hakaret içermediği anlaşılan  ve çok doğal olan bu tartışmanın, hukuki zorlamayla, hakime mukavemet olarak nitelendirilerek, hakim ve savcı dayanışması içinde, dışarı atılan avukatın tutuklanmasına karar verildiğini düşünüyoruz.

Avukat olarak biz de benzer bir olayı yıllar önce İzmir 5.Ağır Ceza Mahkemesinde yaşamıştık. Daha ilk duruşma, müvekkil sanık öldürmeye teşebbüsten yargılanıyor ve  ilk sorgusu yapılacak, başkan sanıkla pazarlığa girdi ve mealen; ”bak evladım suçunu kabul edersen iyi olur, bizim de elimizde bazı yasal yetkiler var, itiraf edersen bizi uğraştırmaz san cezanda belli oranda indirim yaparız” demez mi? Mahkeme başkanının bu tavrı usul yasasına açıkça aykırı olup, yasak sorgu yöntemlerinden birisini oluşturmakta, başkanın yasa dışı bu tavrı karşısında, görevini yapan tecrübeli ve kendisine ve temsil ettiği savunma makamına saygılı olan avukat ne yapmalı, ayağa kalkarak, sayın başkanı uyarmayıp susmalı mıdır, uyardığında da, uyarıya aldırmayan başkan ile tartışmaya girmemeli midir? Uyarmalıdır ve tartışmaya da girmelidir tabi. Bunun üzerine başkan ne yapar? haksız olduğu için önce sesini yükseltir avukatı susturmaya çalışır, sonra dışarı atmakla tehdit eder, aynı taktik bize de uygulandı ama dışarıya da atamadı, tutuklanmadık da, bize sökmedi ama, tansiyonumuzu fırlattı tabi, bu başkan yıllar sonra tayin edildiği için emekliliğini istedi ve İzmir Barosuna avukat olmak için başvuruda bulundu, savunma hakkına ve makamına saygılı olmadığı için, bizzat ben uğraştım ve baromun bu kişiyi baroya avukat olarak kabulüne engel oldum ve uzun uğraşlardan sonra bu kişi yargı yoluyla adını baro levhasına yazdırabildi. Bu nedenle ben sürekli derim ki; bir hukukçunun yükselebileceği en üst makam ve mevki avukatlıktır, önceki makamı savcılık da olsa, hakimlik de olsa, her hukukçu avukatlığı tadacak ve mesleğini avukat olarak sonlandıracaktır.

Asıl konuya dönecek olursak, bize göre meselenin özünde ve temelinde; bazı hakim ve savcılarımızın, savunma hakkına ve bu hakkın temsilcisi savunma makamına ve bu makamı temsil eden avukatlara tahammülsüzlükleri, savunma makamını ve avukatları, önlerinde bir engel olarak görmeleri yatmaktadır.

Oysa,1136 sayılı Avukatlık Kanununun 1. maddesinde yer alan hükme göre, avukatlık bir kamu hizmetidir. Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder.

Madde çok açıktır, avukat; yargının üç kurucu unsurundan biridir.

Avukatlık Kanununun 1. maddesine göre, savunma bağımsızdır, avukat bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder. Bu şu demektir; avukat, duruşmayı yöneten hakimlerin memuru ve müstahdemi değildir, yasalara göre görevini serbestçe ve bağımsız olarak yapar, hakimden emir ve talimat almaz, hakimim hoşuna gitmese de temsil ettiği şüpheli ve sanıkların yasal haklarını savunur ve gözetir, üzerinde hakimlik sıfatı da olsa, savunma hakkını ihlal eden davranış içine giren herkesle hakaret etmeden, yasaları ihlal etmeden savaşır, mücadele eder, gerekirse tartışmaya da girer, duruşma salonuna girdiğinde hakimden talimat ve izin almadan selamını verir ve masasına oturur, aslında yasal olmayan ve yanlış bir uygulama olan hakimin her ara kararında pandomim yapar gibi ayağa kalkıp karardan sonra tekrar oturmaz, hiç ayağa kalkmaz, avukat ve duruşmayı izleyenler ve de savcı, yani iddia makamı dahil herkes, ancak nihai kararda, yani yargılamayı bitiren hüküm açıklanırken ayağa kalkarlar ve hükmü ayakta dinlerler.

Uygulamada ise; ara kararlarında, yasaya aykırı olarak avukatı ayağa kaldıran hakimlerin, asıl ayağa kalkılarak ayakta dinlenmesi gereken nihai hükümlerini açıklarlarken, duruşma salonunda bulunan izleyicilerin ayağa kalkmaları konusunda uyarıda bulunmadıklarına, izleyenlerin hükmü oturarak dinlediklerine tanık olmaktayız, bu yasal olmayan uygulamalara baktığımızda, hakimlerin gücü sadece avukatlara mı yetmekte diye düşünmeden edemiyoruz.

Bu makalenin yazarı olan bendeniz yargının üç kurucu unsuru olan  iddia, savunma ve karar makamlarında da çalışan bir kişi olup, bu nedenle yazdıklarımızın bir hakim düşmanlığı olarak yorumlanmayacağını umuyoruz.

Gelelim avukatlarımıza, onların hiç mi kusurları yok?

Olmaz mı hiç, avukatların da çok kusurları var tabi. Bazı avukatlar, belki de Avukatlık Kanununu dahi yeterli bir şekilde okumamışlardır, avukatın ve avukatlığın ne olduğunu dahi tam olarak bilememektedirler. Bilseler, hakimin oturabilirsiniz talimatını bekleyene kadar ayakta bekleyip, hakimin otur talimatı ile mi otururlar masalarına, Allah'ınız  aşkına? Bunun hakime saygıyla falan  bir ilgisi asla olamaz. Sen avukat olarak önce kendine ve temsil ettiğin makama saygılı olacaksın. Bu örnekten sonrasını artık siz anlayın, gerisini yer darlığından dolayı biz yazıp söylemeyelim.

Bu makalemizi tamamlamak üzere iken Halk Tv. haberlerinden tutuklu avukatın itiraz üzerine tahliye edildiğini öğrendik ve adaletin tecellisine sevindik.

Savunmaya saygı, adalete saygıdır. Bir gün herkes, kendini savunmak ve bir avukatın yardımını istemek zorunda kalabilir ve bu kişi; hakim, savcı ve hatta bizzat avukat da olabilir.

Güner Yiğitbaşı

07/10/2018
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget