(1.DÜNYA SAVAŞI BAŞILARINDA)
Osmanlı Devletine Karşı Büyük Oyunlar
Birinci Dünya Savaşı başladığında İngiliz Başkanı Asquith ve Dışişleri Bakanı Grey, Gladstone politik geleneğinin mirasçıları olarak Türk aleyhtarıydılar ve Rus emellerine sempati duyuyorlardı. 1903’te muhafazakâr partinin yönetimde olduğu bu dönemde toplanan İmparatorluk Savunma komitesinin vardığı sonuca göre, Rusları İstanbul’dan uzak tutmanın artık İngiltere için hayati önemi haiz bir çıkarı olmadığı kabul edildi. (1) Bu nedenle Başbakan Asquith daha savaşın başında bir mektubunda şöyle yazıyordu:
“Türk İmparatorluğu’nun Avrupa’dan yok olmasının ve İstanbul’un ya Rus olmasını (ki bence bu onların hakkıdır) ya da tarafsızlaştırılmasını görmekten daha büyük bir zevk olamaz.” (2)
1915’te konu daha açık bir şekilde ortaya çıktığında İstanbul ve Boğazlar için şöyle yazmıştı. “Rusya’nın bunları kendi imparatorluğuna katmak isteği açığa çıkmıştır... Ben her zaman Rus isteklerinin yanındayım ve şimdi de öyleyim...” (3) ve Çanakkale seferi başlatıldı...
Savaş sırasında Osmanlı topraklarının geleceği ile ilgili İngiliz düşünceleri iki ayrı grupta şekilleniyordu. Eski Sudan ve Mısır valisi, Şimdiki Harbiye nazırı Lord Kitchener “Mısır ve Sudan’ı kapsayan ve Aden’den İskenderun’a kadar uzanan” yeni bir “Kuzey Afrika ya da Yakındoğu Genel Valiliğine” döndürülmesini önermiştir. Önerinin temelinde Arapça konuşan dünyanın büyük bir kısmının İngiliz himayesinde bir konfederasyon halinde örgütlenip Kahire’den Kitchener tarafından yönetilmesi görüşü vardı. Hindistan Valisi’de “Mezepotamya eyaletlerinin Hindistan İmparatorluğuna katılmasını öneriyordu. Bu bölge Hindistan’dan getirilerek yerleştirilecek insanlarla sulanabilir ve verimli bir hale getirilebilirdi. Böylece bölge Hindistan Hükümeti’ne teslim edilir ve Hindistan Bakanlığının yetki alanına girerdi.(4)
1915 yılında Muhafazakar bir parlamento üyesi olan Mark Sykes adlı bir genç adam Kitchener’in maiyetine katıldı. 36 yaşında Katolik, zengin ve muhafazakâr bir baron olan Sykes, Avam Kamarasına 1911 yılında seçilmiştir. Cambridge’de okuduğu yıllarda Asya Türkiyesi’nde pek çok seyahat yapmış ve yolculuk anılarını yayınlamıştı. Bu arada dört yıl İstanbul’da İngiliz Elçiliği’nde çalışmıştır. 1914 yazında Churchill’e bir mektup yazıp Türkiye’de Türkiye’ye karşı çalışabileceği bir iş istemiş” yerlileri (herhalde Osmanlı vatandaşı gayrimüslim teba’yı kastediyordu) ayaklandırabileceğini ve âyanı kendi tarafına çekebileceğini söyledi. Churchill’in yüz vermemesi üzerine Kitchener’in çevresinde yer aradı ve buldu.(5) Osmanlı Devleti’nin savaştan sonra topraklarının paylaşımı konusunda görüşlerinde Kitchener’in görüşlerine paralel bir değişim başladı. Mark Sykes İngiliz Parlamentosu’nda küçük de olsa Türk yanlısı grubun önde gelen isimlerinden biri kabul ediliyordu. Ancak o da, Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak bütünlüğünü korumak gerektiği inancını terketmeye başlamıştı. Yakın dostu ve “Türk yanlısı” parlemento üyesi Aubrey Herbert’e şunları yazıyordu:
“Mektubundan halâ Türk yanlısı olduğunu anladım... Politikan tümüyle yanlış. Türkiye diye birşey artık var olmamalı. İzmir Yunanlıların olacaktır. Adana İtalyan, Güney Toroslar ve Kuzey Suriye Fransız, Filistin ve Mezopotamya İngiliz ve geri kalan, İstanbul da dahil Rus... Ayasofya’da “Te Deum” ve Ömer Camii’nde bir ‘Nunc Dimittis’ okuyacağım. Bunu bütün kahraman küçük ulusların şerefine Galce, Lehçe, Keltçe ve Ermenice okuyacağız...” (6)
Türklerin dostu böyle plânlar yaparken düşmanlarının kafasında değişik imha planları yapılıyordu. İtalya ile 26 Nisan 1915’te yapılan bir anlaşmayla Savaş sonunda Osmanlı topraklarından “on iki ada” ve “Antalya” nın İtalya’ya verilmesi kabul ediliyor ve 20 Mayıs 1915’te İtalya eski müttefiki Avusturya – Macaristan İmparatorluğuna karşı savaşa giriyordu. (7) Çanakkale Muharebeleri’ne Trakya’dan destek vermesi karşılığında Yunanistan’a Kıbrıs adası ve Ege’de toprak vaadediliyor. (8) Bulgaristan’ı savaşa sokmak için de Trakya’daki Türk toprakları (9) yem olarak kullanılıyordu. Boğazları Rusya’ya vermek için ünlü Çanakkale muharebeleri başlatılmıştı. Savaşın başından itibaren Rus ve daha ziyade İngiliz devlet adamları Türk milletine karşı sebepsiz, gerçekten de haksız, anlaşılmaz ve adeta psikolojik rahatsızlık kabul edilecek bir kin ve nefret denizi içine sokulmuş gibiydiler ve adeta her biri bir yok etme planı peşindeydi. Bunu sadece Çanakkale muharebeleri ve Mezopotamya’da alınan yenilgilere bağlamak yeterli değildir. Hatta Halife’nin bütün müslümanlara etkili olmak amacıyla “kutsal cihat ilanı” nın sömürgelerde yarattığı etkiden meydana gelen rahatsızlıklar olduğunu da yeterli görmüyoruz. Ama galiba İngilizler Türkler bahanesiyle kendi içlerinde yarattıkları o uydurma canavarı yok etmek istiyorlardı ve asıl büyük tehlike “kurdukları dev sömürge imparatorluğunun bekası için beyinlerdeki “Emperyalizm’in yenilmezliği kavramına” son müslüman imparatorluğunu da paramparça ederek, muhteşem bir örnek vermek ve Anadolu’yu yeniden Hıristiyanlaştırarak, dinsel tarihe adlarını altın harflerle yazdırmak istiyor, bu hayalin peşinde koşuyorlardı.
1915 Kasım’ında Mark Sykes daha önce “Yahudilerin bile iyi yanları vardır ama Ermenilerin yoktur.” (10) gibi ifadelerle nefretini belirttiği Ermenilerle değişen görüşleri istikametinde Kahire’de Ermeni liderleri ile ilişki kurmağa başladı. “Bir Ermeni Ordusu kurulmasını öneriyordu. Bu ordu savaşta esir edilen Ermenilerle Amerika’daki Ermenilerden oluşacak ve bu ordu Türkiye’yi işgal edecekti. Orduyu sekiz haftada hazırlayabileceğini iddia ediyordu.” (11)
Osmanlı İmparatorluğu’nun paylaşılması için yapılan görüşmelere İngiltere bu kişi’yi görevlendirdi. Fransız temsilcisi George Picot ile uzun görüşmelerden sonra (12) 3 Ocak 1916’da soyadları ile anılacak ünlü “Sykes – Picot” anlaşması imzalanacaktır. Sykes ve Picot Mart 1916’da Petrograd’a giderek, Ruslarla görüşmeler sonunda 16 Nisanda hazırlanan taslak Kahire’de Mc Mohan ile koordine edildi. Mayıs başında Paris ile yapılan görüşmelerden sonra kesinleşti.
DİPNOTLAR:
(1) Barışa Son Veren Barış, s. 128.
(2) H.H. Asguith, Letters to Venetia Stanley, editörler Michael ve Eleonor Brock, s.300 (Oxford and New York, Oxford University Press, 1982).
(3) Aynı Eser, s.128-129.
(4) Aynı Eser, s.131,134.
(5) Aynı Eser, s. 138, 140.
(6) Margaret Fitz Herbert, The Man Who Was Green montle. A Biography of Aubrey Herbert , s.147- 149 (London. John Murray –1983).
(7) Ergün Aybars : Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, s.78.
(8) M. Lewlyn Smith : Anadolu Üzerindeki Göz., s.45-46.
(9) Aynı Eser, s. 46.
(10) Elie Kedourie, England and The Middle East The Destruction of The Ottoman Empire, 1914 – 1921, s.69. (Hassocks, Sussex = Harvester Press –1978).
(11) Roger Adelson,Mark Sykes: Partrait of An Amateur, S-189 (London, Jonathan Cape- 1975)
(12) Elizabeth Monroe, Britain’s Moment in the Middle East 1914-1915, s.32-33 (University Paperbacks, Methuen & Co Ltd. London – 1963)
Dr. M. Galip Baysan
Yorum Gönder