İnsanlığımizdan Utanıyoruz - Güner Yiğitbaşı
Zaman zaman yaşadığımız bazı olaylar sebebiyle insanlığımızdan utandığımız anlar oluyordu, ama son aylarda yaşadığımız ve yaşamaya da devam edeceğimiz insan aklıyla ve düşüncesiyle alay eden, karşıdaki bir insan değil de hayvan olsa dahi kabul edilmesi imkansız, akıl almaz olayları, söylemleri, insan davranışlarını ve sorumsuzluklarını görüp yaşadıkça, emin olun ki, insanlığımızdan utanmaya başladık, insanların; bu kadar robotlaştırılabileceklerini, akıl ve düşüncelerini kullanmaktan aciz kılınabileceklerini, gözlerinin kör edilebileceğini, utanma duygusundan yoksun hale gelebileceklerini düşündükçe, insanlığımızdan utanıyor ve Dünyaya insan olarak gözümüzü açtığımıza sevinemiyoruz.
Aslında, o kadar karamsarız ki; kendi kendimize, aptal Güner, niçin yazıp duruyor ve boşuna çaba sarfediyorsun, doğruları yazıp da eline ne geçecek, doğrulardan anlayan var mı, seni okuyanlar, zaten senin düşüncende olan aklını kullanabilen insanlar, senin düşüncende olmayan, doğruları göremeyen, aklını kullanamayan gözleri kör olan kitle, seni okusa dahi ne değiçek? Otur oturduğun yerde, senin tuzun nasıl olsa kuru, bak keyfine, bir daha yazı falan yazma diyoruz.
Ama yapamıyoruz, aslında, bir daha yazmamayı da düşünmedik değil.Bu yazımızın başlığı, az daha, “Bundan sonra yazmıyorum” olacak ve yazı yazmamaya karar verecektik, ama yapamadık, yazmayacağız deriz, birkaç gün sonra yazmak zorunda kalırsak, okurlara karşı yalancı duruma düşmekten korktuk doğrusu.Biz işte böyleyiz, okurlarımızdan ve herkesten önce de, Allahtan korkarız.Yalanın, ahlaken ve dinen ayıp ve büyük bir günah olduğuna inanırız.
Düşünebiliyor musunuz?
Bu ülkede can güvenliği, kamu düzeni kalmamış, seçim güvenliği hiç yok, hergün birkaç güvenlik görevlisi şehit ediliyor, buna rağmen, kaçak saray sakininin zorlamasıyla, ülkemiz 1 Kasımda erken seçime gidiyor.
7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidardan düşen AKP, yine de en fazla oyu alması nedeniyle, koalisyon kurmakla görevlendiriliyor, ancak, kaçak saray sakininin zorlaması sonunda, ne CHP, ne de MHP ile anlaşıp bir koalisyon kurulamıyor.
AKP'den istenenler; yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin dosyaları açalım, kaçak saray sakinini, Anayasal yetki sınırları içine çekelim, AKP cevap veriyor, hayır bu koşulları kabul edemeyiz, koşulsuz gelirseniz anlaşabiliriz.Aslında muhalefetin istediği bu koşullar, demokrasinin,Anayasanın ve yasaların şart koştuğu olmazsa olmaz koşullar olup, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerine giderek faillerinden hesap sorulması, dindar geçinen AKP'lilerin de inandığını düşündüğümüz İslam dininin emrettiği ahlak ve din kurallarıdır.
AKP'nin koalisyon kurmakla yetkilendirilen lideri Ahmet Bey, bu gerçekleri ters yüz ediyor ve koalisyonun kurulamamasının sorumluluğunu, CHP ve AKP'ye yükleme arsızlığı içinde, elimden geleni yaptım ama, CHP ve MHP yanaşmadılar, bir koalisyon hükümeti kuramadım diyebiliyor.Bunun la da yetinmiyor, kaçak saray sakininin aldığı seçimlerin yenilenmesi kararının zorunlu gereği olarak kurulan geçici seçim hükümetine de girmediler diyerek, MHP ve CHP yönetimini suçlama haksızlığında ve insafsızlığında bulunuyor.
Ahmet Bey; geçici seçim hükümetinin, Anayasanın 114.madesi gereğince kurulan ve ana işlevi, ülkeyi seçime götürmek olan bir formalite hükümeti olduğu gerçeğini çarpıtıyor ve muhalefet partilerini, ülke yönetiminden kaçmakla suçluyor. Aslında, ülkenin uzun nefesli dört yıl devam edecek bir koalisyon hükümeti ile yönetilmesini ve ülkeye hizmet edilmesini önleyen, Tayyip Bey'in güdümündeki Ahmet Bey'in ta kendisidir. Bir benzetme yapacak olursak;MHP ve CHP, Ahmet Bey'e, gel apartman yapalım uzun süre kullanalım diyor, Ahmet Bey ise, hayır,önümüzdeki kışı geçirmek için geçici olarak bir çadır kuralım, gerisini sonra düşünürüz diyor.Benim halkımın büyük bir ekseriyeti de, aklını ve fikrini kullanarak bu gerçekleri göremiyor veya görmek istemiyor..
MHP lideri BAHÇELİ'nin yaptıklarına gelince; BAHÇELİ, ne istediğini bilmiyor.Amacı, iktidar olmak olan bir siyasal partinin mi, yoksa, başkalarına yardım götüren Kızılay Derneğinin mi Başkanıdır, farkında değil. Kendi partisi kadar 80 milletvekili çıkaran HDP'yi yok sayıyor ve HDP saplantısı yüzünden, muhalefetin çoğunlukta olmasına rağmen, Meclis Başkanlığını, toplamda muhalefete göre azınlıkta olan AKP'ye hediye ediyor, BAHÇELİ'nin bu hediyesi, kırılma noktası oluyor ve Ahmet Bey ile onu perde arkasından idare eden Tayyip Bey, bu sayede rahat bir nefes alarak, seçimlerin yenilenmesinin ve meclisin işlevsiz bırakılmasının yolu açılıyor. Benim saf halkım, Allahın ihsan ettiği akıllarını kullanarak, BAHÇELİ'nin AKP'ye yaptığı bu kıyağı ve bu kıyaktan istifade ederek ülkeyi erken seçime mecbur kılan Ahmet ve Tayyip Beyler'in bu ihanetlerini göremiyor.
Sözüm ona, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz, Zafer Bayramı nedeniyle, kaçak saray sakini kaçak sarayda bir resepsiyon düzenliyor, bu resepsiyonun baş konukları olmaları gereken, zaferin mimarları, kurtuluş savaşının komutanları ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ başta olmak üzere, zaferin diğer komutanlarının isim ve esameleri okunmuyor, kurulacak dev ekranlarda kurtuluş savaşının görüntüleri eşliğinde bu savaşın ve zaferin sahiplerinin görüntülerine yer verilmiyor, bunun yerine, kaçak sarayda Selçukludan Osmanlıya ismiyle hazırlanan görüntülere yer veriliyor, kutlanan; yıkılan Osmanlının yerine, onun küllerinden yeniden kurulan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun temelini oluşturan kurtuluş savaşının destanı ve bu destanı yazanların zaferi olmasına rağmen, yıkılan Osmanlının reklamı yapılıyor ve Osmanlı hayranlığı körükleniyor.Kaçak saray sakini, alışık olduğumuz konuşmalarından birisini daha yaparak, AKP'nin, kaçak sarayının ve kendisinin reklamını yapıyor.30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle verilen resepsiyonda; Zafer Bayramı fon olarak kullanılarak, Osmanlı, AKP, kaçak saray ve muktedirin şahsı,öne çıkarılıyor. Resepsiyona katılanlar da, bu rezalete figüran oluyorlar.
Zafer Bayramı fon yapılarak, kaçak sarayda verilen bu resepsiyonun bir konuğu var ki, evlere ve partilere şenlik. Eski bir din adamı,hem de amir kadrosundan, emekli bir müftü.Adı, İhsan ÖZKES, eski CHP Milletvekili.Yaklaşık beş ay kadar önce Meclis kürsüsünden yaptığı ateşli bir konuşma ile kaçak saraya ve sakinine veriyor veriştiriyor, kudurmuş gibi bağırarak eleştiriyor.Kaçak sarayı israf sarayı olarak nitelendiriyor, Peygamberimiz sağ olsa kaçak saraya gitmezdi diyor, terbiye yoksunu aynı İhsan ÖZKES, insanlığını unutarak, Zafer Bayramı nedeniyle kaçak sarayda verilen resepsiyona katılıyor ve bu kez, kaçak sarayı ve sakini Tayyip Bey'i övüyor, kaçak sarayı savunuyor, peygamberimiz ve Atatürk sağ olsaydı kaçak saraya gelirdi diyebiliyor.Ölmüş Peygamberimize ve ATATÜRK'ümüze iftira atıp, onlara hakaret ediyor.Bu terbiyesiz, dört beş ay araylı yaptığı birbirine taban tabana zıt bu konuşmalarıyla, aklımızla alay ediyor, dinimize ve halkımıza da, adeta hakaret ediyor.
Akıl,fikir ve izan sahibi, ahlaki değerlere sahip, gerçek iman sahibi bir kişi olarak etrafımızda ceryan eden bütün bu olup bitenler karşısında, gel de insanlığından utanma ve karamsar olma.
31/08/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Aslında, o kadar karamsarız ki; kendi kendimize, aptal Güner, niçin yazıp duruyor ve boşuna çaba sarfediyorsun, doğruları yazıp da eline ne geçecek, doğrulardan anlayan var mı, seni okuyanlar, zaten senin düşüncende olan aklını kullanabilen insanlar, senin düşüncende olmayan, doğruları göremeyen, aklını kullanamayan gözleri kör olan kitle, seni okusa dahi ne değiçek? Otur oturduğun yerde, senin tuzun nasıl olsa kuru, bak keyfine, bir daha yazı falan yazma diyoruz.
Ama yapamıyoruz, aslında, bir daha yazmamayı da düşünmedik değil.Bu yazımızın başlığı, az daha, “Bundan sonra yazmıyorum” olacak ve yazı yazmamaya karar verecektik, ama yapamadık, yazmayacağız deriz, birkaç gün sonra yazmak zorunda kalırsak, okurlara karşı yalancı duruma düşmekten korktuk doğrusu.Biz işte böyleyiz, okurlarımızdan ve herkesten önce de, Allahtan korkarız.Yalanın, ahlaken ve dinen ayıp ve büyük bir günah olduğuna inanırız.
Düşünebiliyor musunuz?
Bu ülkede can güvenliği, kamu düzeni kalmamış, seçim güvenliği hiç yok, hergün birkaç güvenlik görevlisi şehit ediliyor, buna rağmen, kaçak saray sakininin zorlamasıyla, ülkemiz 1 Kasımda erken seçime gidiyor.
7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidardan düşen AKP, yine de en fazla oyu alması nedeniyle, koalisyon kurmakla görevlendiriliyor, ancak, kaçak saray sakininin zorlaması sonunda, ne CHP, ne de MHP ile anlaşıp bir koalisyon kurulamıyor.
AKP'den istenenler; yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin dosyaları açalım, kaçak saray sakinini, Anayasal yetki sınırları içine çekelim, AKP cevap veriyor, hayır bu koşulları kabul edemeyiz, koşulsuz gelirseniz anlaşabiliriz.Aslında muhalefetin istediği bu koşullar, demokrasinin,Anayasanın ve yasaların şart koştuğu olmazsa olmaz koşullar olup, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üzerine giderek faillerinden hesap sorulması, dindar geçinen AKP'lilerin de inandığını düşündüğümüz İslam dininin emrettiği ahlak ve din kurallarıdır.
AKP'nin koalisyon kurmakla yetkilendirilen lideri Ahmet Bey, bu gerçekleri ters yüz ediyor ve koalisyonun kurulamamasının sorumluluğunu, CHP ve AKP'ye yükleme arsızlığı içinde, elimden geleni yaptım ama, CHP ve MHP yanaşmadılar, bir koalisyon hükümeti kuramadım diyebiliyor.Bunun la da yetinmiyor, kaçak saray sakininin aldığı seçimlerin yenilenmesi kararının zorunlu gereği olarak kurulan geçici seçim hükümetine de girmediler diyerek, MHP ve CHP yönetimini suçlama haksızlığında ve insafsızlığında bulunuyor.
Ahmet Bey; geçici seçim hükümetinin, Anayasanın 114.madesi gereğince kurulan ve ana işlevi, ülkeyi seçime götürmek olan bir formalite hükümeti olduğu gerçeğini çarpıtıyor ve muhalefet partilerini, ülke yönetiminden kaçmakla suçluyor. Aslında, ülkenin uzun nefesli dört yıl devam edecek bir koalisyon hükümeti ile yönetilmesini ve ülkeye hizmet edilmesini önleyen, Tayyip Bey'in güdümündeki Ahmet Bey'in ta kendisidir. Bir benzetme yapacak olursak;MHP ve CHP, Ahmet Bey'e, gel apartman yapalım uzun süre kullanalım diyor, Ahmet Bey ise, hayır,önümüzdeki kışı geçirmek için geçici olarak bir çadır kuralım, gerisini sonra düşünürüz diyor.Benim halkımın büyük bir ekseriyeti de, aklını ve fikrini kullanarak bu gerçekleri göremiyor veya görmek istemiyor..
MHP lideri BAHÇELİ'nin yaptıklarına gelince; BAHÇELİ, ne istediğini bilmiyor.Amacı, iktidar olmak olan bir siyasal partinin mi, yoksa, başkalarına yardım götüren Kızılay Derneğinin mi Başkanıdır, farkında değil. Kendi partisi kadar 80 milletvekili çıkaran HDP'yi yok sayıyor ve HDP saplantısı yüzünden, muhalefetin çoğunlukta olmasına rağmen, Meclis Başkanlığını, toplamda muhalefete göre azınlıkta olan AKP'ye hediye ediyor, BAHÇELİ'nin bu hediyesi, kırılma noktası oluyor ve Ahmet Bey ile onu perde arkasından idare eden Tayyip Bey, bu sayede rahat bir nefes alarak, seçimlerin yenilenmesinin ve meclisin işlevsiz bırakılmasının yolu açılıyor. Benim saf halkım, Allahın ihsan ettiği akıllarını kullanarak, BAHÇELİ'nin AKP'ye yaptığı bu kıyağı ve bu kıyaktan istifade ederek ülkeyi erken seçime mecbur kılan Ahmet ve Tayyip Beyler'in bu ihanetlerini göremiyor.
Sözüm ona, 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz, Zafer Bayramı nedeniyle, kaçak saray sakini kaçak sarayda bir resepsiyon düzenliyor, bu resepsiyonun baş konukları olmaları gereken, zaferin mimarları, kurtuluş savaşının komutanları ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ başta olmak üzere, zaferin diğer komutanlarının isim ve esameleri okunmuyor, kurulacak dev ekranlarda kurtuluş savaşının görüntüleri eşliğinde bu savaşın ve zaferin sahiplerinin görüntülerine yer verilmiyor, bunun yerine, kaçak sarayda Selçukludan Osmanlıya ismiyle hazırlanan görüntülere yer veriliyor, kutlanan; yıkılan Osmanlının yerine, onun küllerinden yeniden kurulan Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun temelini oluşturan kurtuluş savaşının destanı ve bu destanı yazanların zaferi olmasına rağmen, yıkılan Osmanlının reklamı yapılıyor ve Osmanlı hayranlığı körükleniyor.Kaçak saray sakini, alışık olduğumuz konuşmalarından birisini daha yaparak, AKP'nin, kaçak sarayının ve kendisinin reklamını yapıyor.30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle verilen resepsiyonda; Zafer Bayramı fon olarak kullanılarak, Osmanlı, AKP, kaçak saray ve muktedirin şahsı,öne çıkarılıyor. Resepsiyona katılanlar da, bu rezalete figüran oluyorlar.
Zafer Bayramı fon yapılarak, kaçak sarayda verilen bu resepsiyonun bir konuğu var ki, evlere ve partilere şenlik. Eski bir din adamı,hem de amir kadrosundan, emekli bir müftü.Adı, İhsan ÖZKES, eski CHP Milletvekili.Yaklaşık beş ay kadar önce Meclis kürsüsünden yaptığı ateşli bir konuşma ile kaçak saraya ve sakinine veriyor veriştiriyor, kudurmuş gibi bağırarak eleştiriyor.Kaçak sarayı israf sarayı olarak nitelendiriyor, Peygamberimiz sağ olsa kaçak saraya gitmezdi diyor, terbiye yoksunu aynı İhsan ÖZKES, insanlığını unutarak, Zafer Bayramı nedeniyle kaçak sarayda verilen resepsiyona katılıyor ve bu kez, kaçak sarayı ve sakini Tayyip Bey'i övüyor, kaçak sarayı savunuyor, peygamberimiz ve Atatürk sağ olsaydı kaçak saraya gelirdi diyebiliyor.Ölmüş Peygamberimize ve ATATÜRK'ümüze iftira atıp, onlara hakaret ediyor.Bu terbiyesiz, dört beş ay araylı yaptığı birbirine taban tabana zıt bu konuşmalarıyla, aklımızla alay ediyor, dinimize ve halkımıza da, adeta hakaret ediyor.
Akıl,fikir ve izan sahibi, ahlaki değerlere sahip, gerçek iman sahibi bir kişi olarak etrafımızda ceryan eden bütün bu olup bitenler karşısında, gel de insanlığından utanma ve karamsar olma.
31/08/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat