Cumhurbaşkanı Her Aklı Estiğinde Bakanlar Kurulunu Huzurunda Toplantıya Çağıramaz
Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in, 5.Ocak.2015 de Bakanlar Kuruluna başkanlık edip etmeyeceği tartışmasına, Tayyip Bey bizzat kendi yaptığı açıklaması ile son vermiş ve bu açıklamasında, Bakanlar Kurulunu 19.Ocak.2015 de Beytepedeki Sarayında toplayacağını belirtmiştir.
Anayasamıza ve parlamenter demokrasinin ilke ve geleneklerine göre, toplantının gündemini bilmemekle beraber, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in bu girişimi, bir yetki gasbı olup, Anayasamıza açıkça aykırıdır.
Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulunu toplaması veya Bakanlar Kurulu toplantısına katılarak ona başkanlık yapması, Anayasanın açıkça öngördüğü olağanüstü ve istisnai durumlarda ve koşullarda mümkün olup, Anayasanın öngördüğü bu istisnai durum ve koşullar dışında, olağan koşul ve gündemlerle bu yetkinin kullanılmaya kalkışılması, Anayasaya aykırı ve bir yetki gasbıdır.
Cumhurbaşkanının hangi hallerde Bakanlar Kurulunu toplama ve ona başkanlık yapma yetkisine sahip olduğunu, 12/Ağustos/2014 tarihinde kaleme aldığımız, “Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulunu Toplama Ve Ona Başkanlık Etme Yetkisinin Anayasal Sınırı” başlıklı makalemizde, ilgili Anayasa maddelerine dayanarak geniş bir şekilde açıklamaya çalışmıştık.
Şayet, Tayyip Bey; bizim, 12/Ağustos/2014 tarihli bu makalemizde açıkladığımız gibi, kendisinin de Cumhurbaşkanı olarak yetkili olduğu, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen istisnai ve olağanüstü bir hal ve durumun varlığını düşünerek ve bu durumun görüşülüp tartışılıp bir karar alınmasına yönelik bir gündemle toplantı çağrısı yapıyorsa, bu çağrıya bir diyeceğimiz olamaz.
Önümüzdeki günlerin sıcak tartışma konusu olacağı için, yeniden güncel hale gelen bu konuda okurların bilgilerini tazelemeleri amacıyla, 12/Ağustos/2014 tarihli makalemizi aşağıda aynen yayınlıyoruz.
30/12/2014
Güner YİĞİTBAŞI
Tayyip Bey, Başbakanlıktan istifa etmeden, devletin bütün imkanlarını arkasına alarak yaptığı seçim propagandasının ardından yapılan seçim sonunda, %51 küsur oy oranı ile ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı.
Başbakan olarak devlet olanaklarını sonuna kadar kullanması nedeniyle, biraz yara almış olmasına rağmen, Tayyip Bey, meşru bir seçim sonunda halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu nedenle, Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığına seçilmesinde bir gayrimeşruluk bulunmamaktadır.
Ancak, Tayyip Bey'in, meşru olarak Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra, önümüzdeki günlerde yemin ederek meşru bir şekilde görevine başlaması, bu meşruiyetin beş yıllık Cumhurbaşkanlığı süresince devam edeceği anlamına gelemez, bu meşruiyetin devamı, Tayyip Bey'in kendi elinde olup, Cumhurbaşkanlığı görevini önceden ilan ettiği gibi, Anayasa dışı yetkiler kullanarak, partisiyle alenen olmasa da gizliden gizliye ilişkisini devam ettirip bağımsız davranmayarak yapması halinde, Cumhurbaşkanı olarak, Anayasal ve hukuki meşruiyetini kaybedeceği, inkar edilemez Anayasal bir gerçektir.
Herkesi, bu arada Cumhurbaşkanını da bağlayan ve kurallar hiyerarşisinde en üst mertebede bulunan Anayasanın 8. maddesinde yer alan; “yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmüne göre, Cumhurbaşkanının yürütme görev ve yetkisinin var olduğu iddia edilebilir ve Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey de, bu hükme dayanarak, Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır ve kendisinin yürütme yetkisi ve görevi vardır iddiasında bulunabilirse de, maddenin sonunda yer alan ve yürütme görev ve yetkisinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceğine ilişkin kesin uyarı ve hatırlatmanın varlığı,
Anayasanın 101. maddesinin son fıkrasında yer alan; “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” hükmünün varlığı,
Cumhurbaşkanının göreve başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde Anayasanın 103. maddesi uyarınca yapacağı yeminin içeriğinde bulunan:”.....üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." hükmünün varlığı,
Anayasanın 104 maddesinde yer alan ve Cumhurbaşkanının partiler ve yasama yürütme ve yargı organlarının dahi üzerinde ve dışında olduğunu, Devletin başı olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin birliğini temsil eden, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeten, herkese ve her kuruma eşit mesafede olma yükümlülüğü getiren; “ Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” hükmünün varlığı,
Anayasanın 105. maddesinde yer alan; Cumhurbaşkanının, tek başına yapabileceği işlemleri dışındaki bütün kararlarının, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağına ve bu kararlardan sadece Başbakan ve ilgili bakanların sorumlu olacağına, Cumhurbaşkanının, vatana ihanet dışında suçlanamayacğı ve sorumsuz olduğuna ilişkin;“Cumhurbaşkanının, ....... tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. ....Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.” hükmünün varlığı,
Cumhurbaşkanının değil, Başbakanın Bakanlar Kurulunun Başkanı olduğuna,Başbakanın, hükumetin genel siyasetinin yürütülmesini gözeteceğine, hükumetin genel siyasetinin yürütülmesinden Bakanlar Kurulu olarak Başbakan ve bakanların birlikte sorumlu olduklarına ilişkin Anayasanın 112. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “ Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur.” hükmünün varlığı,
Asla unutulmamalı ve Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey; Anayasada yer alan ve kendisini de bağlayan, uymak zorunda olduğu yukarıda değindiğimiz bu ilkeleri gözeterek, görev ve yetkilerinin hududunu çizmeli, beni halk seçti kibirine ve vehmine kapılmamalı, Anayasanın çizdiği bu hudutları tecavüz etmeye asla kalkışmamalı, aksine davrandığı taktirde, Anayasal meşruiyetini kaybedeceğini ve Anayasayı ihlal etmiş olacağını, asla unutmamalıdır.
Anayasanın 104. maddesinde yer alan ve Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri arasında sayılan; “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak” hükmü, Anayasanın 8. maddesinde yer alan, “yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,....... kullanılır ve yerine getirilir” hükmü ile birlikte yorumlanarak, en başta Tayyip Bey olmak üzere, kimseyi yanıltmamalı ve yanlış sonuçlar çıkarılmasına yol açmamalıdır.
Cumhurbaşkanının, gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu kendi başkanlığı altında toplantıya çağırmak görev ve yetkisi, istisnai olup, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırma ve ona başkanlık etme görev ve yetkisi, Anayasaya göre, kural olarak Başbakan'a aittir. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etme ve toplantıya çağırma yetkisi ise, ülkenin içine düşeceği olağanüstü hallerle sınırlı istisnai bir görev ve yetkidir. Bakanlar Kurulunun, hangi olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanacağını, Anayasamız, aşağıda açıklayacağımız ilgili maddelerinde hüküm altına almıştır.
Bu itibarla, Tayyip Bey, aklı her estiğinde ve her canı sıkıldığında, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağıramaz veya Başbakanın toplantıya çağırdığı Bakanlar Kuruluna, sürpriz yaparak, başkanlık yapamaz. Zira, yukarıda belirttik,Anayasanın 112. maddesine göre, Bakanlar kurulunun asıl ve tek başkanı Başnakandır ve hükumetin genel siyasetinin yürütülmesinden Başbakan ve Bakanlar sorumlu olup, Cumhurbaşkanının bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bir örnek vermek gerekirse, Başbakanlığı döneminde Kanal İstanbul projesini ortaya atan ve bunu hayata geçiremeden Cumhurbaşkanı seçilerek köşke çıkan Tayyip Bey, bu projesine yeni Hükumetin ilgisiz kalması nedeniyle, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırarak, kendi başkanlığında bu projenin hayata geçirilmesini tartışmaya açmaya ve bu konuda Bakanlar Kurulunda bir karar alınmasını sağlamaya, asla ve asla yetkisi yoktur.
Anayasamız, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık yapacağı olağanüstü ve istisnai halleri, 119, 12,121 ve 122. maddelerinde açık ve net bir şekilde hüküm altına almıştır.
Anayasanın 119. maddesine göre; Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, ülkenin tümünde veya belirli yerlerinde olağanüstü hal ilan etmek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 120. maddesine göre; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, olağanüstü hal ilan etmek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 121. maddesine göre; Bakanlar Kurulunun ilan ettiği Olağanüstü hal süresince, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnamelerinin çıkarılmasına karar vermek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 122. maddesine göre; Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleriyle, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilan etme kararını almak üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Yine Anayasanın 122. maddesine göre, Sıkıyönetim süresinde,sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarılmasının karar altına almak üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasa gereği, Cumhurbaşkanı da katılacak ve Bakanlar Kuruluna başkanlık edecektir.
Aynı şekilde, yukarıda belirttiğimiz, Anayasanın 119,120,121 ve 122. maddesindeki olağanüstü koşulların ve hallerin ortaya çıkmasına rağmen, Başbakan ve Bakanlar, kayıtsız kalıyorlar ve ülkede kısmi veya bütünüyle bir olağanüstü hal ve/veya sıkıyönetim ilan etme girişiminde bulunmuyorlar ve ancak Cumhurbaşkanı olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanını, ülkenin menfaati ve güvenliği açısından gerekli görüyorsa, Bakanlar kurulundan bir çağrı almasa da, kendi insiyatifini kullanarak, Bakanlar Kurulunu resen toplantıya çağırıp, ülkede olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanını gerekli kılan koşulların var olup olmadığını tartışmaya açabilir ve kendi başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun bu konularda karar almasına öncülük edebilir.
Her koşulda, olağanüstü hal, sıkıyönetim ilanı kararlarının alınacağı, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin çıkarılacağı Bakanlar Kurulu, Anayasanın gereği olarak, Cumhurbaşkanının başkanlığı altında toplanacaktır.
Kanımızca, Anayasanın 8. maddesine göre, ismi yürütme organı içinde anılmasına ve yine 8. maddede yer alan,“yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmüne rağmen, Anayasaya göre, doğal başkanının, Başbakan'ın kendisinin olduğu Bakanlar Kurulunu toplama ve başkanlığını yapma görev ve yetkisi, ülkenin yönetiminden ve Hükumetin genel siyasetinden, Bakanlarıyla birlikte sorumlu olan Başbakanına ait olup, Cumhurbaşkanının bu yetkisi, yukarıda belirttiğimiz Anayasamızın 119,120.121 ve 122 maddelerinde belirtilen olağanüstü hallerle sınırlı ve bağlı, istisnai bir yetkidir.
Tayyip Bey; Bakanlar Kurulunu toplama ve ona başkanlık etme görev ve yetkisini, Anayasanın, yukarıda açıklamaya çalıştığımız hüküm ve ilkelerine göre değerlendirmeli ve fiili başkanlık sistemini uygulamaya koyduğunu gösteren yetki aşımında bulunarak, ülkeyi kaosa sürüklememeli ve meşruiyetini tartışma konusu yapmamalıdır.
Umarız öyle yapar.
12/Ağustos/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Anayasamıza ve parlamenter demokrasinin ilke ve geleneklerine göre, toplantının gündemini bilmemekle beraber, Cumhurbaşkanı Tayyip Bey'in bu girişimi, bir yetki gasbı olup, Anayasamıza açıkça aykırıdır.
Anayasamıza göre, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulunu toplaması veya Bakanlar Kurulu toplantısına katılarak ona başkanlık yapması, Anayasanın açıkça öngördüğü olağanüstü ve istisnai durumlarda ve koşullarda mümkün olup, Anayasanın öngördüğü bu istisnai durum ve koşullar dışında, olağan koşul ve gündemlerle bu yetkinin kullanılmaya kalkışılması, Anayasaya aykırı ve bir yetki gasbıdır.
Cumhurbaşkanının hangi hallerde Bakanlar Kurulunu toplama ve ona başkanlık yapma yetkisine sahip olduğunu, 12/Ağustos/2014 tarihinde kaleme aldığımız, “Cumhurbaşkanının Bakanlar Kurulunu Toplama Ve Ona Başkanlık Etme Yetkisinin Anayasal Sınırı” başlıklı makalemizde, ilgili Anayasa maddelerine dayanarak geniş bir şekilde açıklamaya çalışmıştık.
Şayet, Tayyip Bey; bizim, 12/Ağustos/2014 tarihli bu makalemizde açıkladığımız gibi, kendisinin de Cumhurbaşkanı olarak yetkili olduğu, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen istisnai ve olağanüstü bir hal ve durumun varlığını düşünerek ve bu durumun görüşülüp tartışılıp bir karar alınmasına yönelik bir gündemle toplantı çağrısı yapıyorsa, bu çağrıya bir diyeceğimiz olamaz.
Önümüzdeki günlerin sıcak tartışma konusu olacağı için, yeniden güncel hale gelen bu konuda okurların bilgilerini tazelemeleri amacıyla, 12/Ağustos/2014 tarihli makalemizi aşağıda aynen yayınlıyoruz.
30/12/2014
Güner YİĞİTBAŞI
CUMHURBAŞKANININ BAKANLAR KURULUNU TOPLAMA VE ONA BAŞKANLIK ETME YETKİSİNİN ANAYASAL SINIRI
Tayyip Bey, Başbakanlıktan istifa etmeden, devletin bütün imkanlarını arkasına alarak yaptığı seçim propagandasının ardından yapılan seçim sonunda, %51 küsur oy oranı ile ilk turda Cumhurbaşkanı seçilmeyi başardı.
Başbakan olarak devlet olanaklarını sonuna kadar kullanması nedeniyle, biraz yara almış olmasına rağmen, Tayyip Bey, meşru bir seçim sonunda halkın oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Bu nedenle, Tayyip Bey'in Cumhurbaşkanlığına seçilmesinde bir gayrimeşruluk bulunmamaktadır.
Ancak, Tayyip Bey'in, meşru olarak Cumhurbaşkanlığına seçildikten sonra, önümüzdeki günlerde yemin ederek meşru bir şekilde görevine başlaması, bu meşruiyetin beş yıllık Cumhurbaşkanlığı süresince devam edeceği anlamına gelemez, bu meşruiyetin devamı, Tayyip Bey'in kendi elinde olup, Cumhurbaşkanlığı görevini önceden ilan ettiği gibi, Anayasa dışı yetkiler kullanarak, partisiyle alenen olmasa da gizliden gizliye ilişkisini devam ettirip bağımsız davranmayarak yapması halinde, Cumhurbaşkanı olarak, Anayasal ve hukuki meşruiyetini kaybedeceği, inkar edilemez Anayasal bir gerçektir.
Herkesi, bu arada Cumhurbaşkanını da bağlayan ve kurallar hiyerarşisinde en üst mertebede bulunan Anayasanın 8. maddesinde yer alan; “yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmüne göre, Cumhurbaşkanının yürütme görev ve yetkisinin var olduğu iddia edilebilir ve Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey de, bu hükme dayanarak, Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır ve kendisinin yürütme yetkisi ve görevi vardır iddiasında bulunabilirse de, maddenin sonunda yer alan ve yürütme görev ve yetkisinin Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılıp yerine getirileceğine ilişkin kesin uyarı ve hatırlatmanın varlığı,
Anayasanın 101. maddesinin son fıkrasında yer alan; “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer.” hükmünün varlığı,
Cumhurbaşkanının göreve başlarken Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde Anayasanın 103. maddesi uyarınca yapacağı yeminin içeriğinde bulunan:”.....üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine andiçerim." hükmünün varlığı,
Anayasanın 104 maddesinde yer alan ve Cumhurbaşkanının partiler ve yasama yürütme ve yargı organlarının dahi üzerinde ve dışında olduğunu, Devletin başı olarak Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milletinin birliğini temsil eden, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözeten, herkese ve her kuruma eşit mesafede olma yükümlülüğü getiren; “ Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.” hükmünün varlığı,
Anayasanın 105. maddesinde yer alan; Cumhurbaşkanının, tek başına yapabileceği işlemleri dışındaki bütün kararlarının, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanacağına ve bu kararlardan sadece Başbakan ve ilgili bakanların sorumlu olacağına, Cumhurbaşkanının, vatana ihanet dışında suçlanamayacğı ve sorumsuz olduğuna ilişkin;“Cumhurbaşkanının, ....... tek başına yapabileceği belirtilen işlemleri dışındaki bütün kararları, Başbakan ve ilgili bakanlarca imzalanır; bu kararlardan Başbakan ve ilgili bakan sorumludur. ....Cumhurbaşkanı, vatana ihanetten dolayı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte birinin teklifi üzerine, üye tamsayısının en az dörtte üçünün vereceği kararla suçlandırılır.” hükmünün varlığı,
Cumhurbaşkanının değil, Başbakanın Bakanlar Kurulunun Başkanı olduğuna,Başbakanın, hükumetin genel siyasetinin yürütülmesini gözeteceğine, hükumetin genel siyasetinin yürütülmesinden Bakanlar Kurulu olarak Başbakan ve bakanların birlikte sorumlu olduklarına ilişkin Anayasanın 112. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “ Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, Bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur.” hükmünün varlığı,
Asla unutulmamalı ve Cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Bey; Anayasada yer alan ve kendisini de bağlayan, uymak zorunda olduğu yukarıda değindiğimiz bu ilkeleri gözeterek, görev ve yetkilerinin hududunu çizmeli, beni halk seçti kibirine ve vehmine kapılmamalı, Anayasanın çizdiği bu hudutları tecavüz etmeye asla kalkışmamalı, aksine davrandığı taktirde, Anayasal meşruiyetini kaybedeceğini ve Anayasayı ihlal etmiş olacağını, asla unutmamalıdır.
Anayasanın 104. maddesinde yer alan ve Cumhurbaşkanının yürütmeye ilişkin görevleri arasında sayılan; “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak” hükmü, Anayasanın 8. maddesinde yer alan, “yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,....... kullanılır ve yerine getirilir” hükmü ile birlikte yorumlanarak, en başta Tayyip Bey olmak üzere, kimseyi yanıltmamalı ve yanlış sonuçlar çıkarılmasına yol açmamalıdır.
Cumhurbaşkanının, gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulunu kendi başkanlığı altında toplantıya çağırmak görev ve yetkisi, istisnai olup, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırma ve ona başkanlık etme görev ve yetkisi, Anayasaya göre, kural olarak Başbakan'a aittir. Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık etme ve toplantıya çağırma yetkisi ise, ülkenin içine düşeceği olağanüstü hallerle sınırlı istisnai bir görev ve yetkidir. Bakanlar Kurulunun, hangi olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanacağını, Anayasamız, aşağıda açıklayacağımız ilgili maddelerinde hüküm altına almıştır.
Bu itibarla, Tayyip Bey, aklı her estiğinde ve her canı sıkıldığında, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağıramaz veya Başbakanın toplantıya çağırdığı Bakanlar Kuruluna, sürpriz yaparak, başkanlık yapamaz. Zira, yukarıda belirttik,Anayasanın 112. maddesine göre, Bakanlar kurulunun asıl ve tek başkanı Başnakandır ve hükumetin genel siyasetinin yürütülmesinden Başbakan ve Bakanlar sorumlu olup, Cumhurbaşkanının bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Bir örnek vermek gerekirse, Başbakanlığı döneminde Kanal İstanbul projesini ortaya atan ve bunu hayata geçiremeden Cumhurbaşkanı seçilerek köşke çıkan Tayyip Bey, bu projesine yeni Hükumetin ilgisiz kalması nedeniyle, Bakanlar Kurulunu toplantıya çağırarak, kendi başkanlığında bu projenin hayata geçirilmesini tartışmaya açmaya ve bu konuda Bakanlar Kurulunda bir karar alınmasını sağlamaya, asla ve asla yetkisi yoktur.
Anayasamız, Cumhurbaşkanının Bakanlar Kuruluna başkanlık yapacağı olağanüstü ve istisnai halleri, 119, 12,121 ve 122. maddelerinde açık ve net bir şekilde hüküm altına almıştır.
Anayasanın 119. maddesine göre; Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım hallerinde, ülkenin tümünde veya belirli yerlerinde olağanüstü hal ilan etmek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 120. maddesine göre; Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması hallerinde, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde, olağanüstü hal ilan etmek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 121. maddesine göre; Bakanlar Kurulunun ilan ettiği Olağanüstü hal süresince, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, kanun hükmünde kararnamelerinin çıkarılmasına karar vermek üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasanın 122. maddesine göre; Anayasanın tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir durumun başgöstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması sebepleriyle, yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilan etme kararını almak üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Yine Anayasanın 122. maddesine göre, Sıkıyönetim süresinde,sıkıyönetim halinin gerekli kıldığı konularda kanun hükmünde kararname çıkarılmasının karar altına almak üzere toplanan Bakanlar Kurulu toplantısına,
Anayasa gereği, Cumhurbaşkanı da katılacak ve Bakanlar Kuruluna başkanlık edecektir.
Aynı şekilde, yukarıda belirttiğimiz, Anayasanın 119,120,121 ve 122. maddesindeki olağanüstü koşulların ve hallerin ortaya çıkmasına rağmen, Başbakan ve Bakanlar, kayıtsız kalıyorlar ve ülkede kısmi veya bütünüyle bir olağanüstü hal ve/veya sıkıyönetim ilan etme girişiminde bulunmuyorlar ve ancak Cumhurbaşkanı olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanını, ülkenin menfaati ve güvenliği açısından gerekli görüyorsa, Bakanlar kurulundan bir çağrı almasa da, kendi insiyatifini kullanarak, Bakanlar Kurulunu resen toplantıya çağırıp, ülkede olağanüstü hal veya sıkıyönetim ilanını gerekli kılan koşulların var olup olmadığını tartışmaya açabilir ve kendi başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunun bu konularda karar almasına öncülük edebilir.
Her koşulda, olağanüstü hal, sıkıyönetim ilanı kararlarının alınacağı, olağanüstü hal ve sıkıyönetim kanun hükmünde kararnamelerinin çıkarılacağı Bakanlar Kurulu, Anayasanın gereği olarak, Cumhurbaşkanının başkanlığı altında toplanacaktır.
Kanımızca, Anayasanın 8. maddesine göre, ismi yürütme organı içinde anılmasına ve yine 8. maddede yer alan,“yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.” hükmüne rağmen, Anayasaya göre, doğal başkanının, Başbakan'ın kendisinin olduğu Bakanlar Kurulunu toplama ve başkanlığını yapma görev ve yetkisi, ülkenin yönetiminden ve Hükumetin genel siyasetinden, Bakanlarıyla birlikte sorumlu olan Başbakanına ait olup, Cumhurbaşkanının bu yetkisi, yukarıda belirttiğimiz Anayasamızın 119,120.121 ve 122 maddelerinde belirtilen olağanüstü hallerle sınırlı ve bağlı, istisnai bir yetkidir.
Tayyip Bey; Bakanlar Kurulunu toplama ve ona başkanlık etme görev ve yetkisini, Anayasanın, yukarıda açıklamaya çalıştığımız hüküm ve ilkelerine göre değerlendirmeli ve fiili başkanlık sistemini uygulamaya koyduğunu gösteren yetki aşımında bulunarak, ülkeyi kaosa sürüklememeli ve meşruiyetini tartışma konusu yapmamalıdır.
Umarız öyle yapar.
12/Ağustos/2014
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat