Yargıçlar tekzip yazılarında “Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi” diyeyazıyorlar
Feto’nun siyasi ayağının tartışıldığı şu günlerde, Uğur Dündar kitabını okuyordum. 213. sayfaya geldiğimde, Feto hakkında bazı ayrıntıları okuyunca, eski günleri ben de anımsadım.
Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında, MİT’ten gelen raporları görüşmek üzere zirve toplantısı yapılır. 22 Aralık 1995 günü yapılan zirve toplantısına, Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu katılırlar.
Yöneticiler FETO’yu ta baştan onurlandırmaya başlamış
Toplantıda MİT’in devletteki tehlikeli yapılanmaları konu alan 18 sayfalık raporu okunur. Raporda mücadele edilmesi gereken 58 kişi ve örgüt sıralanmakta. Türkiye için tehdit oluşturan örgütler listesinde 56. Sırada şu başlık yer almaktadır: “Fetullah Gülen ve Cemaati”.
Zamanın televizyon yayıncısı, toplumda çok beğenilen Kanal D de yayıncı Uğur Dündar, Çankaya zirvesinde gündeme gelen MİT raporundaki isim listesine ulaşıyor ve hemen ekranda yayınlanıyor. Bu raporu sanki Uğur Dündar yazmış gibi, Uğur Dündar aleyhinde Gülen tarafından korkunç bir yaygara, aleyhte yayınlar yapılıyor. Telefonlar hafta boyunca kilitleniyor, “yağmur gibi küfür, hakaret ve tehdit yağıyor”. Uğur Dündar ve ekibi aleyhinde akıl almaz iftiralara atılıyor, yargısız infazlar yapılıyor. Ayrıca mahkemelere arka arkaya tekzip talepleri geliyor; yüze yakın tekzip kararı veriliyor.
Mahkemelerinden gelen tekzip yazılarını yayınlamak zorunda olan medya organlarına (Uğur Dündar’a) gelen tekzip metinlerinde Laik TC nin hâkim ve savcıları Fetullah Gülen’den, “Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi” olarak söz ediliyor. İşin başında, gerici parti ve iktidarlar paralelinde davranan yargıçlar, Feto denilen gerici, dini kullanan kişiye “muhterem, hocaefendi” diyerek paye veriyor.
Şimdiki gibi, Fetullah hamisi dinci saraya bağımlı olmayan, o zamanın 20-30 yıl önceki Cumhuriyet yargısının bağımsız yargıçları, daha 1966 yılında tekzip metinleri “Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi…” diye yazabiliyor.
Böylece MİT, ta o tarihte, devletin zirvesine “Cemaat’in Cumhuriyet’e darbe indirmek amacıyla devlette örgütlendiğini” rapor ediyor. Laik TC nin yargıçlarının tekzipleri “Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi” diye başlık atarak MİT raporunun doğruluğunu adeta kanıtlıyor!(1)
(Daha önceleri Bülent Ecevit dâhil ve daha sonraları RTE ye kadar başbakanların, bakanların Fetullah Gülen’i devlet protokollerinde görünmesini (Fotoğrafları var) sağlıyorlar ve onu övüyorlardı.). Bütün bunlar, Laik TC düşmanı dinci, cahil bir gerici kişiyi onurlandırmak değil midir? Bu kollamayı Devlet adamlarının zafiyeti ile böylece kollanmayı onurlandırmayı iyi değerlendiren Fetullah Gülen, böylesine sinsi bir adam elbette, devletin en ince kılcal damarlarına, kanallarına kök salacaktı, üstelik MİT’in uyarılarına karşın.(2)
Feto’nun siyasi ayağı tartışıladursun, devletteki dinci yapılanmayı daima koruyan, Feto’nun hamiliğini yapan AKP-RTE üstüne toz kondurmuyor, “siyasi ayak” olmadığını söyleyip duruyor. Oysa CHP tarafından, ilk kez TBMM ine araştırma önergesi vererek Feto tehlikesini bildirmiş ve araştırma istemesine karşın, AKP yönetimi gündeme almamış. TBMM tarihinde FETO tehlikesini ilk işaret eden, Meclis araştırmasını isteyen Kemal Kılıçtaroğlu ve Muharrem İnce olduğu görüldü. CHP li 72 milletvekili 9 Mart 2005 de TBMM Başkanlığına verdikleri araştırma önergesinde “Gülen Tarikatı” tehlikesini bildirmişlerdi.
Denizli Milletvekili Eğitimci Mustafa Gazalcı’nın adının yazıldığı olduğu 69 Milletvekilinin imzası olan ve Fetullah Gülen hakkında ilk kez araştırma önergesi istenen belgede aynen şöyle yazılmakta:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
“Kamuoyunda Fetullah Gülen Okulları olarak bilinen, yurt içinde ve dışında her aşamada öğretim yapan, okulların sayısının yaklaşık 500, bu okullarda çalışan öğretmenlerin sayısının ise 10 bin olduğu belirtilmektedir.
Yine aynı zincire bağlı olarak çeşitli okullara hazırlamak için ülke düzeyine yayılmış, yüzlerce dershane, binlerce öğrencinin barındığı yurtları olduğu bilinmektedir.
Bu durum eğitim alanında kamu gücünden sonra ülkemizin belki de dünyanın en büyük örgütlenmesidir.
Bu okullar, dershaneler ve yurtlarla ilgili birbirinden farklı yorumlar, tutumlar vardır. Kimileri yazılarıyla bu kuruluşları övüp, başarılı bulmaktadır. Kimileri de yazılarıyla, kitaplarıyla bu kuruluşların laikliğe ve öğrenim birliğine aykırı eğitim yaptığını belirtmiş, Fetullah Gülen tarikatının buralarda militanlar yetiştirerek devlette kadrolaşmayı amaçladığını illeri sürmüştür.
Ayrıca Ankara’da 2001 yılında Fetullah Gülen hakkında “laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasa dışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak” gerekçesiyle bir dava açılmıştır. Bu dava 4616 Sayılı Şartlı Salıvermeye, Ceza ve Davaların Ertelenmesine Dair Yasa çıkınca 5 yıl ertelenmiştir. Dava olumlu olumsuz bir sonuca bağlanmamıştır.
Fetullah Gülen’e bağlı okullarla ilgili yurtdışındaki yetkililerin de farklı tutumları vardır. Bir ülke laikliğe aykırı eğitim yapıldığı gerekçesiyle ülkesindeki bu okulları kapamıştır. Başka bir büyük ülkenin başkanı da bu okullarla ilgili kaygılarını belirtmiştir.
Kısaca devletten sonra en büyük eğitim ağını kurmuş bu örgütlenme hakkında gerçeğin araştırılması, kamuoyunun aydınlatılması gerekir. Bu görev de en başta TBMM’ne düşer.
Fetullah Gülen’e bağlı okul, dershane ve yurtlarda 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda öngörülen Öğretim Birliği içinde laik, bilimsel bir eğitim yapılmakta mıdır?
Anayasamızın 42. Maddesinde “eğitim ve öğretim Atatürk ilkeleri ve İnkılâpları doğrultusunda çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır, bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz” diye belirtilen esaslara bu kuruluşlar uymakta mıdır? İlköğretimden üniversiteye kadar yüzlerce okulun yapımı, binlerce öğretmenin aylığı hangi kaynaktan karşılanmaktadır?
Bütün bu soruların yanıtlanması TBMM ce araştırılıp incelenmesi gerekir. Kamuoyunda Fetullah Gülen Okulları diye bilinen bu okullar, dershaneler ve yurtlarla ilgili Anayasa’nın 98. Ve İçtüzüğünün 104. Ve 105. Maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını saygıyla dileriz”.
Mustafa Gazalcı Denizli Milletvekili ve 69 Milletvekili”. (Daha sonra Birgen Keleş, Oya Araslı’da eklenerek 72 ye çıkmış)
Dinciler, cemaatler, irtica, FETO hakkında Mecliste ne zaman bir eleştiri ve gensoru verilse, AKP-RTE iktidarı sürekli ilgisiz kalmış, ret oyu vermiştir. Ne ki, gerek MİT, gerek askeri istihbarat tarafından “ülke için tehlikeli olacak” bütün dinci tarikat, cemaatlere, gruplara karşı AKP-RTE ce Milli Güvenlik Kurulu’na getirilen tüm taleplere hep ret şerhi koymuşlardır. Böylece ülkede irticanın tırmanmasına, 15 Temmuzlara zemin hazırlamıştır. Nitekim AKP-RTE nin bu “dinci-kinci” himayeci düşünce ve uygulaması ile (Feto gitmişse de) şimdilerde öteki gerici cemaatler daha baskın gelmektedir.
İktidara geldikleri 2002 den beri Feto ile nasıl aşna fişne olduklarını, ona sınırsız destek verdiklerini cümle alem biliyor. Şimdilerde 15 Temmuz darbesini, ihanetini gören, 250 darbe şehidini gören gözleri faltaşı gibi açılmış AKP-RTE iktidarı, “ben yapmadım o yaptı” diyerek suçu başkasına atmaya çalışıyor. Feto hamisini, “siyasi ayağını” açıklayan, TBMM tarihinde ilk olarak işaret eden “Feto hakkında Meclis araştırması açalım” diyen ve önerge veren Kılıçtaroğlu hakkında tazminat davası açıyor. Cumhuriyet tarihinde laik Cumhuriyeti böylesine örseleyen, gerileten hiçbir iktidar gelmemiştir.
Çağdaş demokrasi kültürü alan bir politikacı ta işin başında dinsel görüş ve yapılanmaya, Feto’lara, müritlere, tarikatlara asla yaklaşımda bulunmaz, ödün vermez. Ama bunların çıktıklar imam hatipler ne çağdaş demokrasi kültürü verir, ne bilim öğretir, ancak bomboş ezberci laf ebesi yetiştirir, bu gerici okullar çağdaş vizyonu olan kişi yetiştiremez. Ne yazık ki, Cumhuriyet tarihinin en gerici iktidarı ülkemizde “dinci kinci nesil yetiştireceğiz” ülküsü ile imam hatip sayılarını sürekli artırıyor. Bu uygulama ülkeyi Ortaçağın ve çağdaş dünyanın gerisine götürür. Bir ülkenin çağdaş olup olmadığını okullardaki eğitim öğretimine bakın. Nitekim bu iktidar döneminde ülkemiz ekonomik, sosyal, kültürel her alanda geriye gitmekte, (tüm uluslararası bilim-kültür ölçütlerine bakın), yoksulluk artmakta, insanlarımız yoksulluktan intihar etmeye başlamışlar (ülkemizde günde 9 kişi intihar ediyormuş(3)).
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız
Sonnotlar
(1) Böylece Feto tehlikesini Türkiye kamuoyuna ilk duyuran kişi Uğur Dündar ve Kanal D ile parti olarak CHP-KıIıçtaroğlu Feto hakkında verdiği araştırma istemi ile gösteriyor.
(2) Olağanüstü bir hayat Uğur Dündar Gökmen Ulu SIA Kitap 2019 sf: 213-214-215
(3)20.2.20 günlü Sözcü birinci sayfa “Öldüren Borç” başlıklı yazı.
Yorum Gönder