Sanırsınız ki;
Eğitim ve bilimde dünya lideri...
Kişi başına düşen milli gelirde dünya şampiyonu, bir elimiz yağda, diğeri balda...
Özgürlük ve demokrasinin kralı bizde...
Hukuk ve adaletimiz cümle alemi kıskandırıyor...
Can, mal güvenliğimiz dünyayı çatlatıyor. Değil tek bir bomba, tek bir top bile patlamıyor...
Cinsel istismar, çocuk taciz ve tecavüzü, kadına şiddet, yalan, dolan, talan, adam kayırmaca kitabımızda bile yazmıyor...
Hasılı can sıkıntısından, gündemsizlikten çatlamak üzereydik ki, Arşimet gibi “Evreka” diyerek, “Ülkemizin sistemini ya da rejimini değiştirmeye” karar verip, azıcık hareketlendik.
Şimdi değineceğim konu maalesef bunun gibi bir “şaka” değil; Bir hâl, bir vak'a, belki de bir hazırlık.
Kişisel tartışmalara girmeyi sevmem... Ülkemiz ve milletimizin bölünmez bütünlüğü ile milli çıkarlarımız aleyhine olmayan, hakaret ve küfür içermeyen her türlü görüşe de mümkün mertebe saygı duyarım...
Bunları belirtmemin sebebi iki gün önceki bir yazı. Şehitler dolayısıyla bugüne kaldı.
Normalde, “yazarın görüşü” denecek, hatta gülüp, geçilecek bir konu.
Ama yazan, dahası yazılan yer önemli.
Yazan, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu. Sabah kimin gazetesi malûm.
“Orduda Yenilenme... Üniformada Değişim!” başlıklı yazısında ne mi yazdı? 15 Temmuz darbesini, TSK'daki yeniden yapılanmayı ve Ordumuzun halen içeride ve dışarıda terörle mücadelesini anlatıp, meselenin bir de “moral” boyutuna işaret ettikten sonra şunları:
“15 Temmuz gecesi, eğitim kıyafetleri ile kendi şehirlerini işgale kalkışan, kendi insanını katleden darbeciler, hafızalarda silinmez izler bıraktılar. Bugün veya yarın, 15 Temmuz darbesi anlatılırken, üniforma ile kamufle olmuş, asker görünümlü hainler hep akla gelecek. O şerefli üniformayı halen giymekte olan namus, vatan, millet uğrunda şehitliğe yemin etmiş pırıl pırıl askerler maalesef töhmet altında kalmaya devam edecek. 15 Temmuz görüntülerindeki haysiyet yoksunları ile görev başındaki onur timsali askerlerin aynı renk ve tasarımdaki üniformayı taşımaları artık sürdürebilir değil. Yani... TSK, eğitim kıyafetinden başlayarak, o şerefli üniformanın renk tonundan desenine kadar tüm detayları üzerinde çalışabilir. 15 Temmuz'u bugünden ayırt etmeyi sağlayacak üniforma değişimini yapabilir. Bu yöndeki adımlar, yeni üniformasıyla yeni TSK algısına da katkı sağlayabilir.”
Müderrisoğlu'nun “sürdürülebilir değil” diyerek, ne isteği ortada. Darbeciler yüzünden TSK'nın üniforma renginin değişmesini öneriyor.
Bu, Müderrisoğlu'nun şahsi fikri de olabilir, AKP'nin nabzını çok iyi aktardığı için belki alttan alta yürütülen bir hazırlığın habercisi de.
Madem öyle ben de kestirmeden önerimi yapayım; Yeşil yerine turkuaza ne derler?!.
Saray'da ve TBMM'de polislere turkuaz giydirilmedi mi?.. “Yeni Türkiye Devleti”nin rengi adım adım turkuaz olmuyor mu?..
-Yeşil Üniforma Tiksintisi-
Darbeciler yüzünden renge takıntı!..
Ne günlere kaldığımızın, ne hallere düştüğümüzün resmidir!..
Lâkin ben bu takıntıyı bir yerden daha hatırlıyorum.
Vakt-i zamanında TESEV Mütevelli Heyet üyeliği yapan, “çözüm sürecinde” akil adam olan, “Türk Milleti ideolojisine dayanan kuruluş felsefesinin 2002'den beri tasfiye sürecine sokulduğunu ve Türkiye milleti inşaasına çalışıldığını” söyleyen, “Öcalan'ın muhatabı devlettir” diyen ve şimdilerde gündemimizdeki Anayasa teklifini hazırlayan Saray kadrosu içinde yer alan Erdoğan'ın Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan...
15 Mayıs 2015'te Habertürk'te yayınlanan bir röportajında, 12 Eylül darbesinde 15 yaşındayken 5 ay kaldığı cezaevinde yaşadıklarını anlattıktan sonra demişti ki;
“Aslında orada ben bir isyanın temsilcisiydim ve bu isyan sırasında çeşitli risklerle karşı karşıya kalabilirdik. Herkese yapılan bir durum vardı ve bunu travmaya dönüştürmemek gerekiyordu, ama 30 yaşına kadar her gece kâbus gördüm. Ruhumda derin bir iz kaldı tabii. 30 yaşından sonra psikodrama tekniğiyle kendime gelebildim. Arınma oldu sanki. Yeşil üniforma bende tiksinti yaratıyordu, midem bulanıyordu. O da sonradan geçti.”
Herşeyimiz tamam, bir fıstık yeşilimiz eksik de o yüzden askerin üniformasının rengini dert edinen veya bunu ciddi ciddi değiştirmeye hazırlananlar varsa;
Gazete gazete anayasa teklifini anlatan Mehmet Uçum “psikodrama tekniğiyle” bu “takıntıyı” geçirmeyi de öğretse iyi olmaz mı?
Müyesser YILDIZ
11 Şubat 2017
Yorum Gönder