Mutlu olduğum gün.Rahmetli Baro Başkanlarımızdan değerli dostum Kasım SÖNMEZ; mutluluklar paylaşıldıkça daha da artar, acılar da paylaşıldıkça azalır sözünü çok kullanırdı.Rahmetli dostum Kasım SÖNMEZ'in haklı olarak sıkça tekrarladığı gibi; gerçekten, bugün benim doğum günümü kutlama nezaketini gösteren tüm dost,arkadaş ve akrabalarımın, bu mutlu günümü hatırlayarak beni kutlamaları ve bu mutluluğumu paylaşmaları, mutluluğumu daha da artırdı, bu güzel insanların hepsine şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunuyor, herbirine sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Facebook da bizim doğum günümüzü hatırlamış ve iki yıl öncesine ilişkin 17.Şubat.2015 tarihinde yazdığımız bir yazıyı anı olarak paylaşmış, biz de “DİRENME HAKKI ÖZGECAN'IN YAPTIĞIDIR” başlıklı bu yazımızı, aynen aşağıda sizlerle yeniden paylaşıyoruz.
17.Şubat.2017
Güner YİĞİTBAŞI
DİRENME HAKKI ÖZGECAN'IN YAPTIĞIDIR
Mersinde ömrünün baharında hunharca öldürülen üniversite öğrencisi genç ve talihsiz kızımız ÖZGECAN, ulus olarak hepimizi büyük bir yasa boğdu.Buradan kendisine Allah'tan rahmet, anne ve babasına ve diğer aile yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
Bu acının etkisiyle, idam cezası geri gelsin diyenler oldu ve her zaman olduğu gibi, yine kolaycılığa kaçtık ve millet olarak, insanlığımızı sorgulayıp, kendimizle yüzleşme olgunluğunu gösteremedik.
Şunu herkes iyi bilsin ki, bugün içinde bulunduğumuz koşullarda, idam gibi çok ağır cezalar geri de gelse, bu tür namusa ve cana yönelik suçları önlememiz asla mümkün olamayacaktır.
İnsanları eğitemezseniz, iş ve güçsahibi yapamazsanız, en az üç çocuk sahibi olmayı marifer sayar ve bunu devlet politikası haline getirmeye çalışırsanız, insanlarımızı sürekli belden aşağıya çalışmaya teşvik ederseniz, insana yatırım yapmazsanız, insan sevgisini aşılayamazsanız, kadına bakış açınızı değiştiremezseniz, kadını, erkekten ayırırsanız, kadın ile erkeğin, madalyonun iki yüzü gibi eşit iki kişi gibi göremezseniz, erkeği kadından üstün tutar ve kadınları, erkeğin karşısında edilgen konuma sokarsanız, kadını sadece bir seks objesi olarak değerlendirirseniz, erkekler tahrik olmasın gerekçesiyle kadınların başlarına türban geçirirseniz, kadınlarımızın mini etek giymelerini, ırz ve namuslarına saldırılmalarının ve hatta öldürülmelerinin bahanesi yapar ve erkekleri zeytinyağı gibi suyun üzerine çıkarmaya çalışırsanız, kadını toplumdan ve çalışma hayatından soyutlamaya devam ederseniz,kadını çocuk doğuran, evinde oturarak çocuğuna bakan, erkeğine yemek yaparak onu akşam kapıda karşılayan ve erkeğinin canı istediğinde onu yatakta da memnun eden, ama kendisi bir türlü memnun ve mutlu olamayan, dünyaya çile ve erkek kahrı çekmek için gelen eksik bir kişilik olarak görmeye devam ederseniz, daha çok ÖZGECANLAR'ın acısını yaşamaya devam ederiz.
İnsanları germemeleri, onların ümitsizliğe kapaılmalarına yol açmamaları, rakiplerini ve tüm insanları sevmeleri ve insanlara değer vermeleri, topluma iyi örnek olmaları için, politikacılarımıza ve özellikle de iktidara büyük sorumluluklar düşmektedir.
Kadınlarımızın ırz, namus ve canlarına yönelik erkek saldırılarına son vermek için, en büyük görev ve sorumluluğun yine kadınlarımıza düştüğünü belirtmek istiyoruz.
Kadınlarımız; okumalı, kendilerini yetiştirmeli, en az erkekler kadar eşit ve onlarla aynı hak ve özgürlüklere sahip birey olduklarına inanmalı ve kendilerine güvenmeli, erkeklerden önce, kendilerine kendileri değer vermeli, erkekler istiyor, onlar tahrik olmasınlar düşüncesiyle kendilerinin özgürlüklerinden asla fedakarlık yapmamalı,erkeklerin ehlileşmelerine katkı yapmaya çalışmalıdırlar.
ÖZGECAN; bugüne kadar öldürülen binlerce hemcinsi gibi, ömrünün baharında hunhar bir saldırı sonucunda öldürülmüştür. Hiç değilse, bu ölümden bir ders çıkarmasını bilmeliyiz.
Bizlere, o derslerden birisini ÖZGECAN'ın babası vermiş ve iktidarın gösteremediği olgunluğu göstererek, insanların suçlu doğmadıklarını, koşulların insanları suça sürüklediğini, kızının katillerine zulüm yapılmadan, adalet önünde yasalara göre hesap sorulmasını, kızını öldürenin de bir anne ve babasının olduğunu, Allahın onlara kolaylık vermesini dileyebilmiştir. İşte insanlık, insan sevgisi,nefse hakimiyet ve olgunluk bu olsa gerek, ÖZGECAN'ın babasının bu olgunluğunu, politikacılarımıza ithaf ediyoruz.
Son sözümüz de talihsiz ve cesur kızımız ÖZGECAN'a.
ÖZGECAN; ebedi istirahatgahında rahat uyu, seni çok seviyoruz, iki günden bu yana ulus olarak senin için ağlıyoruz, eninde sonunda hepimizin gideceği yer orası ama, sen çok erken ve zamansız gittin, giderken de hepimize çok iyi bir ders verdin. O gözü dönen caninin, senin namusuna yönelen saldırısına göz yummadın ve canının pahasına da olsa, tek başına ve cesurca karşı koyup direndin, dişe diş mücadele ederek, saldırganın kötü emellerine ulaşmasına engel olmak için direnme hakkını kullandın, saldırganın asıl hedefi olan namusunu, direnerek korumasını bildin, bu uğurda ölmeyi göze alabildin, o alçak da emeline kavuşamamanın çılgınlığı içinde seni acımasızca öldürdü.Hayatını verdin ama, kutsal direnme hakkını kullanarak namusunu teslim etmedin, bize göre mücadeleyi sen kazandın, haksızlık karşısında direnmenin ve direnme hakkının, yaşamdan da önemli ve kutsal olduğunu, toplum olarak hepimize gösterdin. Bu toplum ve ailen, seninle ne kadar övünse azdır.
Cesur kız ÖZGECAN; sana ve senden önce, erkek demeye asla dilimizin varmadığı o mahluklar tarafından öldürülen tüm talihsiz kadınlarımıza selam, kendi siyasi emel ve çıkarları için kadınlarımızı kullananlara,onaları erkeklerin uydusu kılanlara da lanet olsun.
17/02/2015
Güner YİĞİTBAŞI
İzmir Barosu Üyesi Avukat
Yorum Gönder