Hasta halimde Halk Otobüsünde tanık olduğum bir çıngar
Halk Otobüsleri 65 yaş üstü vatandaşları yasa gereği ücretsiz taşımak zorunda
Ankara Batıkent’de oturmaktayım; evim Halk Otobüsleri Durağına yakın olduğu için çoğunlukla halk otobüslerini kullanırım. Dört beş yıl önce 65 yaş üstü vatandaşların özel halk otobüslerinde ücretsiz bineceklerini öngören yasa ve yönetmelik yayınlandığı ve de taşımayanlara bir tam biletin 50 katı ceza verileceği öngörüldüğü halde, Ankara’daki özel halk otobüsleri asla bunu uygulamak istemiyorlar ve yaşlıları indiriyorlardı.
Kimileri bu yasaya inanmadıkları için, yani “böyle bir yasa yok, ben niye ücretsiz taşıyacağım onları” diyerek akla hayale gelmedik engeller çıkarıyorlar, yaşlı başlı insanlara güçlük çıkarıyorlardı. Vatandaşın çoğu da şikâyet etmiyor, sineye çekiyordu, sessizce araçtan iniyor ve bir daha binmek istemiyorlardı.
Bu 65 yaş üstü vatandaşların özel halk otobüslerinde ücretsiz taşınacağına ilişkin kanun 2014 yılı Mart ayında yürürlüğe girdiği ve aradan 4.5 (dört buçuk yıl) geçtiği halde, halk otobüsleri hemen hepsi cezayı yedikçe ve artık yüzde 80-90 ücretsiz taşıdıkları halde, bir çok vatandaş çekindikleri için halen bu otobüslere binmemekteler. Neden binmiyorsunuz diye yaşlılara sorduğumuz zaman, “o terbiyesi adamlar kaç defa azarlayıp indirdiler, bize surat yapıyorlar, saygısız davranıyorlar” diyerek karşılaştıkları olumsuz tavırları açıklıyorlar.
Onlarla öylesine direndim ki, sürekli yasa ve yönetmeliğin çıktılarını yanımda taşıyordum. Yine de, “abi in beni şikâyet et cezasını vereceğim” diyorlardı. Ben usule uygun şikâyet ettikçe, benim şikâyet ettiğimi öğrenmişler ki, bana düşman gibi bakıyorlar, bazıları “hoş geldin abi” diyorken biletçinin biri de, çok kızmış olmalı ki “nüfus cüzdanını da çıkar, ne malüm bu kart senin mi”diyordu. Otobüs içindekiler de şaşkın şaşkın bakıyorlar, yavaşça “abi sana bunlar niye böyle davranıyorlar” diyorlardı. Ben de tepki olarak, -pasaportumu da çıkarayım mı, ikametgâh ilmühaberimi de çıkarayım mı- diyordum, biletçiye.
Ankara Büyükşehir Belediyesi özel halk otobüslerine kart okuyucu makine takması gerekir.
Burada kusur tamamen Ankara Belediyesine ait, çünkü nasıl İstanbul’daki Özel halk otobüslerinde kart okuyucu makine takılmışsa varsa, Ankara Büyükşehir Belediyesi de bütün halk otobüslerine kart okuyucu makine takmaları gerekir. Böylece sorunlar biter, biletçiye gerek kalmaz, hem de belediye para öderken peşince vergiyi tam olarak keser. Çünkü halk otobüsleri çoğunlukla vatandaşa bilet vermemekte.
Fısıltı gazetesinden duyduğumuza göre, özel halk otobüsçüler belediyeye yalvarıp yakarıp, kart okuyucu makine taktırmıyorlarmış, “biz zarar ediyoruz, verenden alalım, vermeyenden almayalım, böyle idare edelim” diyorlarmış. Oysa devlet yasa çıkarmış herkes buna uymak zorunda, belediye de, (yasada olmasına rağmen) kart okuyucu makine takarak kolaylık sağlaması gerekirken, belediye, “ne şiş yansın ne kebap yansın” ayağından vatandaşı da, otobüsçüleri de küstürmeme çalışıyor, yani oy hesabı ile ikili davranıyor. Yasaya karşın böylesine bir uygulama olur mu, başkentte?
Vatandaşın şikâyeti arttıkça, belediyece ceza verildikçe yavaş yavaş alışmaya ve 65 yaş üstü vatandaşları taşımaya başladılar.
Özel halk otobüsünde gördüğüm bir çıngar
Bu genel girişten sonra, hasta halimde gripten her yanım döküldüğü birkaç gün önceki günde, Kızılay Batıkent hattında özel halk otobüsünün birinde tanık olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Öylesine garip ve tuhaf olaylarla karşılaşıyoruz ki, hepsini anlatmak mümkün değil.
Cuma günü hafiften başlayan bir gribe yakalandım. Geçer hele derken cumartesi artmaya ve her tarafım ağrımaya başladı. Tatil, polikinlikler kapalı nereye gitsem derken Gazi Mahallesi’ndeki eski DDY hastanesine gideyim dedim, çünkü önünden halk otobüsü geçiyordu. Acile gittim tenha imiş. Acilde öylesine bir genç bayan doktora rastladım ki, çok şaşırdım, siz doktor musunuz dedim, bıyığının altından güldü, “evet” dedi. İnanır mısın ben seni ortaokulda okuyan öğrenci sandım dedim, daha da güldü, teşekkür etti. Ama çok özenli muayene ediyordu. “Sana hemen bir iğne vurulması gerekli” dedi. İğne yaptılar. Reçetemi şifresini yazıp elime verdi oradan ayrıldım. Tatil olduğu için nöbetçi eczane aramaya başladım. Maltepe’de bir eczane nöbetçi imiş. Yolda hastaneden cebime bir mesaj geldi, ilaç şifremi yazıyordu, nöbetçi eczane falan geçmiş olsun” diyorlardı. Ben böylesine hastaya özen gösteren bir hastane görmemiştim.
Neyse ilacımı alıp Maltepe’den özel halk otobüsüne bindim. Yolda okumak için daima yanımda-çantamda gazete kitap bulundururum. Gazeteyi açtım okuyordum, bir köşe yazarı, iktidardan 16 yıldır gitmeyen iktidarı ima ediyordu sanırım, şu Hint atasözünü almış yazısına, “eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmak istemiyorsa, altına pislemiş demektir”, yazıyordu.
Neyse okuyarak giderken, Beşevler M.E Şura salonu önüne gelince bindiğim 06 DD 9076 plakalı otobüsün içinde bir çıngar çıktı. Neyin nesi olduğunu anlayamadım. Gazeteden başımı kaldırıp baktığımda, genç bir kadın, çocuk arabasında bir çocuğu ve yanında biraz büyük iki çocuğu var, bağırıp çağırıyor. İnip binme sırasında şoför arabayı ani fren mi veya ani kalkma durumu olmuş, çocuk arabası bir yere mi çarpmış, tam olarak anlayamadım; muhtemelen çocuk düşme tehlikesi geçirmiş çocuk kapıdan düşüyormuş. Gazeteyi bırakıp çıngarı seyretmeye birkaç kare de resim çekmeye başladım. Kadın şaşkın şoföre bağırıp çağırıyor, “nasıl adaba kullanıyorsun, çocuk düşecekti, terbiyesiz adam” diyerek öylesine bir hücum ediyordu, panter gibi İtiş kakış, bağrışmalar, kadın, “kapıları açma karakola gideceğiz şikâyetçiyim senden” diye bağırıyordu. Birbirinden şikâyetçi olacaklarından bahsediyorlardı. Şoför, “bana hakaret ettin”, kadın “çocuğumu tehlikeye attın” diyerek birbirini suçluyorlardı.
Kimileri “arabayı dikkatli kullansana kardeşim” diyerek şoföre, “çocuğuna sahip olsana” diyerek genç kadına söyleniyorlardı. Kadın, “çocuğumun başına bir hal gelseydi nasıl telafi edecektin terbiyesiz adam” diyor şoförün üstüne yürümek istiyor, birkaç kişi kadını zorlukla tutuyorlardı.
Gazi Mahallesi’ni çıkarken bindiğimiz otobüs durdu, Saray’a yakın köprü yakınında duran otobüsten biz yolcuları, "arkadan gelen otobüse bineceksiniz" diyerek indirdiler. Aracın içindekiler, “akşamın bu vaktinde bu da neyin nesi, bir an önce evimize ulaşmamız gerekiyor” diyerek söyleniyorlardı.
Kadın, yanında birkaç kadınla, şoförle otobüsle karakola gittiler. Bizleri 15 kadar kişiyi indirdikleri için şaşkınlıkla bizi alacak olan başka otobüslerini beklemeye başladık. Kimi şoföre kusur buluyor, kimi kadını kusurlu görüyordu. 10-15 dakika bekledik başka halk otobüsü geldi onunla eve gelebildik. Onlar karakolda ne yaptılar bilmiyorum.
Fotoğraflar: Otobüsün içinde alelacele cep telefonumla çektiğim fotoğraflar.
Cevat Kulaksız
Ankara Batıkent’de oturmaktayım; evim Halk Otobüsleri Durağına yakın olduğu için çoğunlukla halk otobüslerini kullanırım. Dört beş yıl önce 65 yaş üstü vatandaşların özel halk otobüslerinde ücretsiz bineceklerini öngören yasa ve yönetmelik yayınlandığı ve de taşımayanlara bir tam biletin 50 katı ceza verileceği öngörüldüğü halde, Ankara’daki özel halk otobüsleri asla bunu uygulamak istemiyorlar ve yaşlıları indiriyorlardı.
Kimileri bu yasaya inanmadıkları için, yani “böyle bir yasa yok, ben niye ücretsiz taşıyacağım onları” diyerek akla hayale gelmedik engeller çıkarıyorlar, yaşlı başlı insanlara güçlük çıkarıyorlardı. Vatandaşın çoğu da şikâyet etmiyor, sineye çekiyordu, sessizce araçtan iniyor ve bir daha binmek istemiyorlardı.
Bu 65 yaş üstü vatandaşların özel halk otobüslerinde ücretsiz taşınacağına ilişkin kanun 2014 yılı Mart ayında yürürlüğe girdiği ve aradan 4.5 (dört buçuk yıl) geçtiği halde, halk otobüsleri hemen hepsi cezayı yedikçe ve artık yüzde 80-90 ücretsiz taşıdıkları halde, bir çok vatandaş çekindikleri için halen bu otobüslere binmemekteler. Neden binmiyorsunuz diye yaşlılara sorduğumuz zaman, “o terbiyesi adamlar kaç defa azarlayıp indirdiler, bize surat yapıyorlar, saygısız davranıyorlar” diyerek karşılaştıkları olumsuz tavırları açıklıyorlar.
Onlarla öylesine direndim ki, sürekli yasa ve yönetmeliğin çıktılarını yanımda taşıyordum. Yine de, “abi in beni şikâyet et cezasını vereceğim” diyorlardı. Ben usule uygun şikâyet ettikçe, benim şikâyet ettiğimi öğrenmişler ki, bana düşman gibi bakıyorlar, bazıları “hoş geldin abi” diyorken biletçinin biri de, çok kızmış olmalı ki “nüfus cüzdanını da çıkar, ne malüm bu kart senin mi”diyordu. Otobüs içindekiler de şaşkın şaşkın bakıyorlar, yavaşça “abi sana bunlar niye böyle davranıyorlar” diyorlardı. Ben de tepki olarak, -pasaportumu da çıkarayım mı, ikametgâh ilmühaberimi de çıkarayım mı- diyordum, biletçiye.
Ankara Büyükşehir Belediyesi özel halk otobüslerine kart okuyucu makine takması gerekir.
Burada kusur tamamen Ankara Belediyesine ait, çünkü nasıl İstanbul’daki Özel halk otobüslerinde kart okuyucu makine takılmışsa varsa, Ankara Büyükşehir Belediyesi de bütün halk otobüslerine kart okuyucu makine takmaları gerekir. Böylece sorunlar biter, biletçiye gerek kalmaz, hem de belediye para öderken peşince vergiyi tam olarak keser. Çünkü halk otobüsleri çoğunlukla vatandaşa bilet vermemekte.
Fısıltı gazetesinden duyduğumuza göre, özel halk otobüsçüler belediyeye yalvarıp yakarıp, kart okuyucu makine taktırmıyorlarmış, “biz zarar ediyoruz, verenden alalım, vermeyenden almayalım, böyle idare edelim” diyorlarmış. Oysa devlet yasa çıkarmış herkes buna uymak zorunda, belediye de, (yasada olmasına rağmen) kart okuyucu makine takarak kolaylık sağlaması gerekirken, belediye, “ne şiş yansın ne kebap yansın” ayağından vatandaşı da, otobüsçüleri de küstürmeme çalışıyor, yani oy hesabı ile ikili davranıyor. Yasaya karşın böylesine bir uygulama olur mu, başkentte?
Vatandaşın şikâyeti arttıkça, belediyece ceza verildikçe yavaş yavaş alışmaya ve 65 yaş üstü vatandaşları taşımaya başladılar.
Özel halk otobüsünde gördüğüm bir çıngar
Bu genel girişten sonra, hasta halimde gripten her yanım döküldüğü birkaç gün önceki günde, Kızılay Batıkent hattında özel halk otobüsünün birinde tanık olduğum bir olayı anlatmak istiyorum. Öylesine garip ve tuhaf olaylarla karşılaşıyoruz ki, hepsini anlatmak mümkün değil.
Cuma günü hafiften başlayan bir gribe yakalandım. Geçer hele derken cumartesi artmaya ve her tarafım ağrımaya başladı. Tatil, polikinlikler kapalı nereye gitsem derken Gazi Mahallesi’ndeki eski DDY hastanesine gideyim dedim, çünkü önünden halk otobüsü geçiyordu. Acile gittim tenha imiş. Acilde öylesine bir genç bayan doktora rastladım ki, çok şaşırdım, siz doktor musunuz dedim, bıyığının altından güldü, “evet” dedi. İnanır mısın ben seni ortaokulda okuyan öğrenci sandım dedim, daha da güldü, teşekkür etti. Ama çok özenli muayene ediyordu. “Sana hemen bir iğne vurulması gerekli” dedi. İğne yaptılar. Reçetemi şifresini yazıp elime verdi oradan ayrıldım. Tatil olduğu için nöbetçi eczane aramaya başladım. Maltepe’de bir eczane nöbetçi imiş. Yolda hastaneden cebime bir mesaj geldi, ilaç şifremi yazıyordu, nöbetçi eczane falan geçmiş olsun” diyorlardı. Ben böylesine hastaya özen gösteren bir hastane görmemiştim.
Neyse ilacımı alıp Maltepe’den özel halk otobüsüne bindim. Yolda okumak için daima yanımda-çantamda gazete kitap bulundururum. Gazeteyi açtım okuyordum, bir köşe yazarı, iktidardan 16 yıldır gitmeyen iktidarı ima ediyordu sanırım, şu Hint atasözünü almış yazısına, “eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmak istemiyorsa, altına pislemiş demektir”, yazıyordu.
Neyse okuyarak giderken, Beşevler M.E Şura salonu önüne gelince bindiğim 06 DD 9076 plakalı otobüsün içinde bir çıngar çıktı. Neyin nesi olduğunu anlayamadım. Gazeteden başımı kaldırıp baktığımda, genç bir kadın, çocuk arabasında bir çocuğu ve yanında biraz büyük iki çocuğu var, bağırıp çağırıyor. İnip binme sırasında şoför arabayı ani fren mi veya ani kalkma durumu olmuş, çocuk arabası bir yere mi çarpmış, tam olarak anlayamadım; muhtemelen çocuk düşme tehlikesi geçirmiş çocuk kapıdan düşüyormuş. Gazeteyi bırakıp çıngarı seyretmeye birkaç kare de resim çekmeye başladım. Kadın şaşkın şoföre bağırıp çağırıyor, “nasıl adaba kullanıyorsun, çocuk düşecekti, terbiyesiz adam” diyerek öylesine bir hücum ediyordu, panter gibi İtiş kakış, bağrışmalar, kadın, “kapıları açma karakola gideceğiz şikâyetçiyim senden” diye bağırıyordu. Birbirinden şikâyetçi olacaklarından bahsediyorlardı. Şoför, “bana hakaret ettin”, kadın “çocuğumu tehlikeye attın” diyerek birbirini suçluyorlardı.
Kimileri “arabayı dikkatli kullansana kardeşim” diyerek şoföre, “çocuğuna sahip olsana” diyerek genç kadına söyleniyorlardı. Kadın, “çocuğumun başına bir hal gelseydi nasıl telafi edecektin terbiyesiz adam” diyor şoförün üstüne yürümek istiyor, birkaç kişi kadını zorlukla tutuyorlardı.
Gazi Mahallesi’ni çıkarken bindiğimiz otobüs durdu, Saray’a yakın köprü yakınında duran otobüsten biz yolcuları, "arkadan gelen otobüse bineceksiniz" diyerek indirdiler. Aracın içindekiler, “akşamın bu vaktinde bu da neyin nesi, bir an önce evimize ulaşmamız gerekiyor” diyerek söyleniyorlardı.
Kadın, yanında birkaç kadınla, şoförle otobüsle karakola gittiler. Bizleri 15 kadar kişiyi indirdikleri için şaşkınlıkla bizi alacak olan başka otobüslerini beklemeye başladık. Kimi şoföre kusur buluyor, kimi kadını kusurlu görüyordu. 10-15 dakika bekledik başka halk otobüsü geldi onunla eve gelebildik. Onlar karakolda ne yaptılar bilmiyorum.
Fotoğraflar: Otobüsün içinde alelacele cep telefonumla çektiğim fotoğraflar.