Rıza Enişte İktidarın Başına İş Açacak Gibi!
İran Zencani’yi Kendi Ülkesinde Yargıladı!
Babek Zencani, Türkiye’deki ortağı ile 8.5 milyar dolar rüşvet dağıtmış!
Bir İçişleri Bakanı bir kaçakçının önünde yatar mı?
Zarrab Yüzünden Türkiye’ye Büyük para cezası gelebilir
Rıza “Türkiye’deki cari açığın yüzde 15 ini ben karşıladım”, demişti.
MHP`li Türkkan: “Reza Zarrab`a bakanlık verin” Demişti
Aylardır gündemde olan Şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi Rıza Zerrap’ı tanıyorsunuzdur sanırım. Türkiye’de ‘Rıza Sarraf’ ismini kullanan Reza Zarrab 2010 yılında şarkıcı Ebru Gündeş ile evlendi
İşte bu Rıza eniştemiz, görünüşe, gidişata bakılırsa, ABD de sanıklıktan tanıklığa geçtiğine göre, itiraf ederek bir takım, rüşvet ve yolsuzluk ile ilgili açıklamalarda bulunacağı tahmin edilmektedir. Muhtemelen rüşvet verdiği bakanlardan tutun da 17/23 Aralık olaylarında kadar, pek çok şeyler açıklayacaktır. O zaman da korkulan itirafla, iktidarın güç durumda kalacağı görünüyor. Çünkü bu yasa dışı ticaret AKP iktidarı zamanında olmuştu.
Öğrendiğimize göre, dünyanın çok çeşitli ülkelerinde beş binden fazla Türk o ülke hapishanelerinde yatıyormuş. Rıza Zarrap’la peş peşe notalar vererek ilgilenen AKP iktidarı, acaba aynı oranda o gurbet hapishanelerinde yatan beş binden fazla Türk’le ilgilenmiş midir ki, böylesine Zarrab’ın üzerine düşüyor. Niye böylesine bir telaş var iktidar kanadında, hiç düşündünüz mü? Neyse bunu sizin yorumunuza bırakıp geçelim.
Gelişmelere bakarsak, ABD de sanık olan Rıza Enişte (Reza Zarrap), gözaltında sanıklığı tanıklığa dönüştüğüne göre, gelişmeler onun itirafçı olduğunu, bunun da iktidarın başına işler açacağını, ceremesini de (zararını da) Türk halkının çekme olasılığı muhtemel görülüyor. Böylesine iktidarın zaafları, ihmalleri yüzünde bu cezayı, ceremeyi Türk halkı çekecek demektir.
İran asıllı işadamı 33 yaşındaki Rıza Zarrab, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in talimatıyla İçişleri Bakanlığınca öylesine korunmaya alınmış ki, Zarrab’a resmi kayıtlarda “gizli” olan 3 özel plaka tahsis edilmiş; bu plakalara polis de ulaşamıyor, trafik cezası kesilirse de tahsil edilemiyor. Bir kaçakçı devletçe böylesine nasıl korunur? Şaşmamak mümkün değil.
O sırada Rıza Zarrab, altın, para, rüşvet trafiğinin yoğun olduğu zamanda, kendisi “can güvenliğim yok” diyerek emniyetçe kendine yakın korunma verilmiş. Bilmiyorum, böylesine korunan, böylesine el üstünde tutulan MİT falan dâhil kaç kişi vardı, ülkemizde. Tüm bunlar yetmiyor muş gibi, uluslararası kaçakçı Rıza için, TC nin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, “ben Rıza’nın önünde yatarım” demesine ne dersiniz. Rıza dediğiniz adam uluslararası bir kaçakçı. Türkiye’nin ne durumlara düşürüldüğünü hepimiz film izler gibi izledik.
Bir Kaçakçı İle İçişleri Bakanımızın Böylesine Konuşmasına Ne Dersiniz?
"Sayın bakanım sadece insanın insan ailesine zedeliyorlar başka bir şey yok" dediği belirtilirken Muammer Güler'in yanıtı ise şöyle oluyor: “Abicim hiç sen o konuda sen rahat ol, sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya... Senin İçişleri Bakanlığı'nda bir şeyin yok MİT'te bir şeyin yok, Mali de bir şeyin yok”.(1)
“O günlerde Sarraf, Muammer Güler ile de makamında yüz yüze bir görüşme yapıyor. Bu görüşmeden 3 gün sonra 11 Ekim 2013 de ise bu kez Sarraf, Güler ile telefonda görüşüyor. Görüşmede Güler'e
İran Zencani’yi Kendi Ülkesinde Yargıladı!
Babek Zencani, Türkiye’deki ortağı ile 8.5 milyar dolar rüşvet dağıtmış!
Şu işe bakın ki, bizim suçluları başkaları (ABD) yargılarken, biz suçu ve suçlunun üstünü örtüyoruz; İran, aynı suçu işleyen Zencani’yi kendi ülkesinde yargılıyor…
Bilindiği gibi, İran devletini dolandırmakla suçlanan Azeri kökenli Babek Zencani, İran’da idam cezasına çarptırılırken, bizim rüşvetçi bakanları ve Zarrab’ı da Meclisçe akladılar… Suçluyu Meclis değil, yargı aklar.
Basına yansıyan bilgiye göre de, İran’daki yargılamada Zencani, Türkiye’de 3 Türk bakana bizzat sekiz buçuk milyar dolar (toplam 137 milyon TL) rüşvet verdiğini rüşvet dağıttığı açıklanıyor.
Ne garip ki, İran’da Babek Zencani yargılanırken, Zencani tarafından milyarlarca dolar Türk bakanlara rüşvet verildiği açıklanırken, Türkiye’den bir tane gazetecimiz bile duruşmaları izlememiş, bu nasıl iş.
İran Petrol Bakanlığı’na ait 2.8 milyar dolarlık petrol parasını çalmakla suçlanan Zencani’nin bu paranın 3 katına denk gelen parayı, Babek Zencani’nin, Türkiye’de ortağı Rıza Sarraf ile Türkiye’de rüşvet dağıttığına dair yargılamada açıklarken Türk Medyasının haber olmamış. İran’da 2016 da idamla yargılanan Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın ve paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı Rıza Sarraf aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf ediyor.
Babek Zencani, Türk makamlarına rüşvet verdiğini inkâr etmiyor. 1500 kilo altının İstanbul’da uçakta yakalandığında rüşvet vererek uçağı nasıl havalandırdığını açık açık İran mahkemesinde açıklar. İran’ın petrol paralarını Türkiye’deki ortağı Rıza Sarraf’a verdiğini de açıklıkla dile getirir. İfadesine göre; para trafiğinde yüzde 20-25’lik payı “aklanma komisyonu” olarak dağıtıldı. Kendi payı ise yüzde 2 idi. Komisyonun yüzde 5’inin Dubai’de, yüzde 5’inin ise Türkiye’de kaldığını söylüyordu. Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın/paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf eder. Zencani, üç Türk bakana bizzat ne kadar para verdiğini isimlerini söyleyerek anlatır. (2)
Bir devlet bankası olan Halkbank eliyle İran’la yasa dışı ticaret yapıldığı iddianamede açıklandığına bakarsanız, Halkbank’a, dolayısıyla Türkiye’ye milyarlarca dolar ceza kesileceği sanılıyor. Çünkü daha önceleri bu tür BM ambargoları delen 40 civarındaki ülkelere milyarlarca dolar ceza verilmişti. Üstelik o ülke vatandaşlarından bu konuda tutuklama da olmamıştı.
Bizde ise, şu anda iki tutuklu, Mehmet Hakan Atilla (Halkbank Müd Yard), Rıza Zarrap tutuklu, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan, Abdullah Happani, Dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile zamanın Halk Bankası Genel Müdürü ayakkabı dolarcısı Süleyman Aslan olmak üzere yedi tanesi gıyaben, iki tutuklu olmak üzere, ABD de 9 tane Türk vatandaşı yargılanmakta.
Süleyman Aslan’ın da, Halkbank genel müdürüyken İran’la gizli ticaretten ve ABD’li makamlardan gizlemek için bu sistemin gelirlerinden on milyonlarca dolar rüşvet aldığı belirtildi. (Süleyman Aslan’ın evinden çıkan ayakkabı kutularındaki milyonlarca doları anımsayınız).
ABD deki ilgili mahkeme iddianamesinin açıklamalarına göre, bu dokuz kişi, İran’a uygulanan ambargoyu delmek, kara para aklamak, bankacılık sistemini zarara uğratmak, ABD'yi dolandırmak gibi suçlamalarla yargılanmaktalar. Bu olay bile ceza oranını gösteren, Türkiye’yi sıkıntıya sokan durum olsa gerek.
Sarraf, bir televizyon söyleşisinde şöyle konuşmuştu: “İllegal yollardan elde edilmiş para, kara para olur. Benim yaptığım tüm ticaret, bankalar üzerinden yapılmıştır. Devletin tüm kurumlarının denetimine açık yapılmıştır. 200 ton altın ihraç edip Türkiye’ye 25 milyar TL gelir sağladım. Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım.” (3)
Rıza Zarrap’ın yukarıda dediğine göre, BM lerin ambargo koyduğu İran ile ticaret Halkbank kanalıyla yapılmış. Oysa uluslararası kurallara göre, o ülke (Türkiye) ambargo konulan ülke (İran) ile ticaret yapılamaz. Ancak doğalgaz gibi ülke gereksiniminde hayatı bir mal için alışveriş yapılırken, ancak para alışverişi olmaz. Örneğin, ambargo konulan ülke (İran) ile mal alıp verilirken, parası dolar olarak o ülkeye (İran’a) verilmez, para bulunan ülkenin bir ulusal bankasına yatırılıp orada bloke edilir. Oysa Rıza Zarrap bu yasa dışı ticareti altın ile yapmış. Bu ticaretin yapıldığı yıllarda, ABD maliye uzmanları Halkbankasına gelip banka ilgililerini uyarmışlar, “bakın ambargo konulan İran ile gizli altınla falan ticaret yapıyorsunuz, bu uluslararası suçtur”demişler. O zamanları, TV lardan hepimiz duyduk, RTE, “ben o zamanları Obama’ya da söyledim, biz bu ticareti yapmak zorundayız” diyor, Türk kamuoyuna da, “biz o ambargoyu tanımıyoruz” diyordu.
Çağdaş dünyada, “uluslararası kuralları (ambargoyu) tanımıyoruz”, diyebilir miyiz?
Uluslararası dünyaya çadır devleti gibi, davranamazsınız. Rıza Zarrap: “Oruspunun ve memurun bahşişini peşin vereceksin”
İşte bu yasak ticareti yapan Rıza Zerrap, Bakanlara, bürokratlara milyonlarca dolar rüşvet dağıtırken, karakollara girip çıkarken de çocuklara 200-400 er lira bahşiş dağıtıyordu.
“17 Aralık' kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Reza Zarrab karakola gelerek imza attı. Zarrab, karakoldan ayrılırken aracının önünü kesen gençlere para dağıttı. Aracın yanına gelen 2 çocuğa koruması toplam 400 lira verdi.
Türkiye’de rüşvetçiliği, yolsuzluğu şaha kaldıran Rıza Zarrab, o zamanları ülkemizde garip olayların yaşanmasına neden olmuştu. Kendinden o kadar emin bir şekilde havalara giren Zarrap, “Oruspu ile memurun bahşişini peşin vereceksin” diyecek kadar pervasızlaşıyordu.
“17 Aralık' operasyonu kapsamında, çok sayıda işadamı, bürokrat ve yetkiliye rüşvet dağıttığı iddiasıyla tutuklanan, ancak bir süre sonra yapılan itirazlar neticesinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Reza Zarrab'a ait olduğu öne sürülen bazı ses kayıtlarında “oruspunun ve memurun bahşişini peşin vereceksin" dediği ortaya çıkmış, bu konuşma büyük tepkiye neden olmuştu. (4)
İşte bu anlatılanlar, yaşananlar, elbette uluslararası medya ve Batılı müttefikler tarafından da izleniyordu. 15 yıllık AKP döneminde olan bu utanç verici olaylara, öteki yanlış dış politikalara bakan Batı ülkeler elbette buna tavır alıyorlar. Hele şu dünyanın hiç bir ülkesinde uygulanmayan tek başkanlık sistemini getiren son anayasa değişikliğini gören Batılı ülkeler şaşkınlık içindeler, endişe içinde şöyle diyorlar, “bu anayasa ile Türkiye AB ye asla giremez”, “Türkiye Cumhuriyeti bu yönetim yüzünden gittikçe erimeye başladı” diyerek endişelerini dile getiriyorlar. Böylece ülkemizin AB-NATO ülkeleri arasında itibarımız sarsılmış oluyor. Şu duruma bir bakar mısınız, nerede ise İran kadar olamadık; İran, Rıza Zarrab”ın ortağı olan Babek Zencani’yi kendi ülkesinde yargılarken, bizimkiler Rıza Zarrab’ı el üstünde tutuyorlar, Mecliste aklıyorlar, koruma veriyorlar, ülkemizdeki suçluyu da ABD yargılıyor. Meclis mahkememidir de suçluları aklıyor. Şu durumda Avrupa’nın hiçbir ülkesinde itibarımız yok, bakanlarımız polis nezaretinde dışarı atılıyor (Hollanda’da), Cumhurbaşkanı bile yüz binlerce işçi vatandaşımızın bulunduğu Almanya gibi ülkelerde konuşturulmuyor. Ülkeyi bu duruma düşüren 15 yıllık yönetim değil mi?
Şimdi burada kısaca vatandaşın şu sorusunu da naklederek bitirelim:
“İktidar olarak FETO yu beslediniz, başınıza bela ettiniz; Rıza Zerrab’ı kolladınız başınıza bela ettiniz, bu nasıl politika?”
Cevat Kulaksız
SONNOTLAR
ABD'de tutuklanan Reza Zarrab kimdir?
Azeri kökenli bir ailenin mensubu olan Zarrab, 1983'te İran'ın Tebriz kentinde doğdu. Eğitimini Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de tamamladı (ortaokul mezunu) ve ailesinden izinden giderek çocuk yaşta ticarete atıldı. Bir süre ailesiyle birlikte Dubai'de yaşadı. Kuyumculuk, deniz ve petrol ticareti başlıca iş alanlarıydı. 23 yaşındayken Türkiye'ye yerleşti. Kapalıçarşı'da mücevher işlemeciliği yaptı, Yalova'da bir tersane kurdu. Ardından demir-çelik ve inşaat sektörlerinde yatırımlar yaptı. 2008'de kurduğu Royal Denizcilik A.Ş. kısa sürede faaliyet alanını genişletti, uluslararası altın ticaretine da başlayarak bir holdinge dönüştü. Pek dikkat çekmeden birkaç yıl içinde servetine servet katan Reza Zarrab, şarkıcı Ebru Gündeş'le yaptığı evliliğin ardından Türk kamuoyu tarafından tanınmaya başladı. Şarkı sözleri yazan, hatta Sibel Can ve İbrahim Tatlıses'e şarkılar veren Zarrab, kendisinden 10 yaş büyük Gündeş'le de bu sayede tanışma fırsatı buldu. 2010 yılında evlenen çiftin 1 yıl sonra çocukları oldu. Türk vatandaşlığına geçerek Rıza Sarraf adını alan Zarrab, o dönemde işadamı kimliğinden çok bir magazin figürü olarak gündemdeydi. Eşine aldığı pahalı hediyeler hemen her gün gazete sütunlarında yer alıyordu. Kanlıca'daki 26 milyon liralık yalı, Bodrum'da 1.8 milyon liralık yazlık, 1 milyon liralık Aston Martin marka otomobil ve 800 bin lira değerindeki "Dutyfree" adlı yarış atı bunlardan bazılarıydı... 17 Aralık 2013, Reza Zarrab için bir kırılma noktasıydı. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla gözaltına alınan isimlerden biri de oydu. Tutuklandı, 70 gün cezaevinde kaldı. Yüzlerce hakim-savcının ve binlerce emniyet mensubunun görev yerlerinin değiştirildiği bir süreçte tahliye edildi ve bu karar çok tartışıldı. O dönem her gün internette yayınlanan usulsüz dinleme kayıtlarında adı sık sık karşımıza çıkan Zarrab'ın "O...... ile memurun bahşişi işin başında verilir" cümlesi hafızalara kazındı. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in telefonda Zarrab'a "Vallahi senin önünde yatarım" dediği iddiası da çok konuşuldu. 17 Aralık soruşturması takipsizlikle kapansa da Zarrab hakkındaki suçlamalar bitmek bilmedi. İran'da "dünyada fesat çıkarmak" suçundan idama mahkûm edilen işadamı Babek Zencani ile ortak olduğu iddiaları, Zencani'nin Zarrab'a "Reisim" diye hitap etmesi ve ikilinin İran'a yönelik uluslararası ambargonun kırılmasında en önemli iki aktör olduğu yönündeki bulgular, Zarrab'ı gündemde tutmaya devam etti. Zarrab bu ididaları hep reddetti ancak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri 8 Ağustos 2014 tarihli raporlarında İran ile Türkiye arasındaki gizli altın ticaretini bu iki ismin yürüttüğünü belirtti. Zarrab, daha bu iddiaların üzeri soğumadan ABD'ye giderek, kaçınılmaz sonu kendisi hazırlamış oldu. Hakkındaki iddianame hazır, New York'ta 75 yıl hapis istemiyle ABD yargısının karşısına çıkacak. Son bir hatırlatma; Zarrab'ın Türkiye'de yargılandığı davayla ilgili... Kanlıca'daki bitişik iki yalıyı usulsüz şekilde birleştirdiği ve kaçak kat çıktığı idddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Zarrab hakkında son duruşmada "zorla getirme" kararı çıkmıştı.
https://www.cnnturk.com/dunya/abdde-tutuklanan-reza-zarrab-kimdir?page=1
(1)https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/41565/Guler_den_Sarraf_a__Senin_onune_yatarim_Riza.html
(2)https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/511333/Zencani_nin_137_milyon_rusvet_verdigi_uc_bakan_kim_.html
(3)https://www.diken.com.tr/cari-acigin-yuzde-15ini-kapattim-diyen-sarraf-2013-vergi-rekortmenleri-listesinde-yok/
(4)https://t24.com.tr/haber/polis-merkezine-giden-reza-zarrab-cocuklara-para-dagitti,253418
(5)https://trabzonhbr.com/haber/mhpli-turkkan-reza-zarraba-bakanlik-verin--4633.html
Babek Zencani, Türkiye’deki ortağı ile 8.5 milyar dolar rüşvet dağıtmış!
Bir İçişleri Bakanı bir kaçakçının önünde yatar mı?
Zarrab Yüzünden Türkiye’ye Büyük para cezası gelebilir
Rıza “Türkiye’deki cari açığın yüzde 15 ini ben karşıladım”, demişti.
MHP`li Türkkan: “Reza Zarrab`a bakanlık verin” Demişti
Aylardır gündemde olan Şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi Rıza Zerrap’ı tanıyorsunuzdur sanırım. Türkiye’de ‘Rıza Sarraf’ ismini kullanan Reza Zarrab 2010 yılında şarkıcı Ebru Gündeş ile evlendi
İşte bu Rıza eniştemiz, görünüşe, gidişata bakılırsa, ABD de sanıklıktan tanıklığa geçtiğine göre, itiraf ederek bir takım, rüşvet ve yolsuzluk ile ilgili açıklamalarda bulunacağı tahmin edilmektedir. Muhtemelen rüşvet verdiği bakanlardan tutun da 17/23 Aralık olaylarında kadar, pek çok şeyler açıklayacaktır. O zaman da korkulan itirafla, iktidarın güç durumda kalacağı görünüyor. Çünkü bu yasa dışı ticaret AKP iktidarı zamanında olmuştu.
Öğrendiğimize göre, dünyanın çok çeşitli ülkelerinde beş binden fazla Türk o ülke hapishanelerinde yatıyormuş. Rıza Zarrap’la peş peşe notalar vererek ilgilenen AKP iktidarı, acaba aynı oranda o gurbet hapishanelerinde yatan beş binden fazla Türk’le ilgilenmiş midir ki, böylesine Zarrab’ın üzerine düşüyor. Niye böylesine bir telaş var iktidar kanadında, hiç düşündünüz mü? Neyse bunu sizin yorumunuza bırakıp geçelim.
Gelişmelere bakarsak, ABD de sanık olan Rıza Enişte (Reza Zarrap), gözaltında sanıklığı tanıklığa dönüştüğüne göre, gelişmeler onun itirafçı olduğunu, bunun da iktidarın başına işler açacağını, ceremesini de (zararını da) Türk halkının çekme olasılığı muhtemel görülüyor. Böylesine iktidarın zaafları, ihmalleri yüzünde bu cezayı, ceremeyi Türk halkı çekecek demektir.
İran asıllı işadamı 33 yaşındaki Rıza Zarrab, dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in talimatıyla İçişleri Bakanlığınca öylesine korunmaya alınmış ki, Zarrab’a resmi kayıtlarda “gizli” olan 3 özel plaka tahsis edilmiş; bu plakalara polis de ulaşamıyor, trafik cezası kesilirse de tahsil edilemiyor. Bir kaçakçı devletçe böylesine nasıl korunur? Şaşmamak mümkün değil.
O sırada Rıza Zarrab, altın, para, rüşvet trafiğinin yoğun olduğu zamanda, kendisi “can güvenliğim yok” diyerek emniyetçe kendine yakın korunma verilmiş. Bilmiyorum, böylesine korunan, böylesine el üstünde tutulan MİT falan dâhil kaç kişi vardı, ülkemizde. Tüm bunlar yetmiyor muş gibi, uluslararası kaçakçı Rıza için, TC nin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, “ben Rıza’nın önünde yatarım” demesine ne dersiniz. Rıza dediğiniz adam uluslararası bir kaçakçı. Türkiye’nin ne durumlara düşürüldüğünü hepimiz film izler gibi izledik.
Bir Kaçakçı İle İçişleri Bakanımızın Böylesine Konuşmasına Ne Dersiniz?
"Sayın bakanım sadece insanın insan ailesine zedeliyorlar başka bir şey yok" dediği belirtilirken Muammer Güler'in yanıtı ise şöyle oluyor: “Abicim hiç sen o konuda sen rahat ol, sen rahat ol... Vallahi böyle bir şey varsa senin önüne ben yatarım ya... Senin İçişleri Bakanlığı'nda bir şeyin yok MİT'te bir şeyin yok, Mali de bir şeyin yok”.(1)
“O günlerde Sarraf, Muammer Güler ile de makamında yüz yüze bir görüşme yapıyor. Bu görüşmeden 3 gün sonra 11 Ekim 2013 de ise bu kez Sarraf, Güler ile telefonda görüşüyor. Görüşmede Güler'e
İran Zencani’yi Kendi Ülkesinde Yargıladı!
Babek Zencani, Türkiye’deki ortağı ile 8.5 milyar dolar rüşvet dağıtmış!
Şu işe bakın ki, bizim suçluları başkaları (ABD) yargılarken, biz suçu ve suçlunun üstünü örtüyoruz; İran, aynı suçu işleyen Zencani’yi kendi ülkesinde yargılıyor…
Bilindiği gibi, İran devletini dolandırmakla suçlanan Azeri kökenli Babek Zencani, İran’da idam cezasına çarptırılırken, bizim rüşvetçi bakanları ve Zarrab’ı da Meclisçe akladılar… Suçluyu Meclis değil, yargı aklar.
Basına yansıyan bilgiye göre de, İran’daki yargılamada Zencani, Türkiye’de 3 Türk bakana bizzat sekiz buçuk milyar dolar (toplam 137 milyon TL) rüşvet verdiğini rüşvet dağıttığı açıklanıyor.
Ne garip ki, İran’da Babek Zencani yargılanırken, Zencani tarafından milyarlarca dolar Türk bakanlara rüşvet verildiği açıklanırken, Türkiye’den bir tane gazetecimiz bile duruşmaları izlememiş, bu nasıl iş.
İran Petrol Bakanlığı’na ait 2.8 milyar dolarlık petrol parasını çalmakla suçlanan Zencani’nin bu paranın 3 katına denk gelen parayı, Babek Zencani’nin, Türkiye’de ortağı Rıza Sarraf ile Türkiye’de rüşvet dağıttığına dair yargılamada açıklarken Türk Medyasının haber olmamış. İran’da 2016 da idamla yargılanan Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın ve paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı Rıza Sarraf aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf ediyor.
Babek Zencani, Türk makamlarına rüşvet verdiğini inkâr etmiyor. 1500 kilo altının İstanbul’da uçakta yakalandığında rüşvet vererek uçağı nasıl havalandırdığını açık açık İran mahkemesinde açıklar. İran’ın petrol paralarını Türkiye’deki ortağı Rıza Sarraf’a verdiğini de açıklıkla dile getirir. İfadesine göre; para trafiğinde yüzde 20-25’lik payı “aklanma komisyonu” olarak dağıtıldı. Kendi payı ise yüzde 2 idi. Komisyonun yüzde 5’inin Dubai’de, yüzde 5’inin ise Türkiye’de kaldığını söylüyordu. Zencani, kendisine ait havayolu şirketleriyle Türkiye’ye soktuğu altın/paranın çıkarılması sırasında Türkiye’deki ortağı aracılığıyla Türk yetkililere yüksek miktarda rüşvet verildiğini itiraf eder. Zencani, üç Türk bakana bizzat ne kadar para verdiğini isimlerini söyleyerek anlatır. (2)
Türkiye’ye Büyük para cezası gelebilir
Bir devlet bankası olan Halkbank eliyle İran’la yasa dışı ticaret yapıldığı iddianamede açıklandığına bakarsanız, Halkbank’a, dolayısıyla Türkiye’ye milyarlarca dolar ceza kesileceği sanılıyor. Çünkü daha önceleri bu tür BM ambargoları delen 40 civarındaki ülkelere milyarlarca dolar ceza verilmişti. Üstelik o ülke vatandaşlarından bu konuda tutuklama da olmamıştı.
Bizde ise, şu anda iki tutuklu, Mehmet Hakan Atilla (Halkbank Müd Yard), Rıza Zarrap tutuklu, Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan, Abdullah Happani, Dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile zamanın Halk Bankası Genel Müdürü ayakkabı dolarcısı Süleyman Aslan olmak üzere yedi tanesi gıyaben, iki tutuklu olmak üzere, ABD de 9 tane Türk vatandaşı yargılanmakta.
Süleyman Aslan’ın da, Halkbank genel müdürüyken İran’la gizli ticaretten ve ABD’li makamlardan gizlemek için bu sistemin gelirlerinden on milyonlarca dolar rüşvet aldığı belirtildi. (Süleyman Aslan’ın evinden çıkan ayakkabı kutularındaki milyonlarca doları anımsayınız).
ABD deki ilgili mahkeme iddianamesinin açıklamalarına göre, bu dokuz kişi, İran’a uygulanan ambargoyu delmek, kara para aklamak, bankacılık sistemini zarara uğratmak, ABD'yi dolandırmak gibi suçlamalarla yargılanmaktalar. Bu olay bile ceza oranını gösteren, Türkiye’yi sıkıntıya sokan durum olsa gerek.
Rıza “Türkiye’deki cari açığın yüzde 15 ini ben karşıladım”, demişti.
Rıza Zarrab, rüşvet, hediye trafiğinde öylesine korunan, öylesine itibar edilen bir adam dı ki kendisi, “Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım” diyerek, böbürleniyor, havalara giriyordu.Sarraf, bir televizyon söyleşisinde şöyle konuşmuştu: “İllegal yollardan elde edilmiş para, kara para olur. Benim yaptığım tüm ticaret, bankalar üzerinden yapılmıştır. Devletin tüm kurumlarının denetimine açık yapılmıştır. 200 ton altın ihraç edip Türkiye’ye 25 milyar TL gelir sağladım. Cari açığın yüzde 15’ini ben kapattım.” (3)
Rıza Zarrap’ın yukarıda dediğine göre, BM lerin ambargo koyduğu İran ile ticaret Halkbank kanalıyla yapılmış. Oysa uluslararası kurallara göre, o ülke (Türkiye) ambargo konulan ülke (İran) ile ticaret yapılamaz. Ancak doğalgaz gibi ülke gereksiniminde hayatı bir mal için alışveriş yapılırken, ancak para alışverişi olmaz. Örneğin, ambargo konulan ülke (İran) ile mal alıp verilirken, parası dolar olarak o ülkeye (İran’a) verilmez, para bulunan ülkenin bir ulusal bankasına yatırılıp orada bloke edilir. Oysa Rıza Zarrap bu yasa dışı ticareti altın ile yapmış. Bu ticaretin yapıldığı yıllarda, ABD maliye uzmanları Halkbankasına gelip banka ilgililerini uyarmışlar, “bakın ambargo konulan İran ile gizli altınla falan ticaret yapıyorsunuz, bu uluslararası suçtur”demişler. O zamanları, TV lardan hepimiz duyduk, RTE, “ben o zamanları Obama’ya da söyledim, biz bu ticareti yapmak zorundayız” diyor, Türk kamuoyuna da, “biz o ambargoyu tanımıyoruz” diyordu.
Çağdaş dünyada, “uluslararası kuralları (ambargoyu) tanımıyoruz”, diyebilir miyiz?
Uluslararası dünyaya çadır devleti gibi, davranamazsınız. Rıza Zarrap: “Oruspunun ve memurun bahşişini peşin vereceksin”
İşte bu yasak ticareti yapan Rıza Zerrap, Bakanlara, bürokratlara milyonlarca dolar rüşvet dağıtırken, karakollara girip çıkarken de çocuklara 200-400 er lira bahşiş dağıtıyordu.
“17 Aralık' kapsamında gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Reza Zarrab karakola gelerek imza attı. Zarrab, karakoldan ayrılırken aracının önünü kesen gençlere para dağıttı. Aracın yanına gelen 2 çocuğa koruması toplam 400 lira verdi.
Türkiye’de rüşvetçiliği, yolsuzluğu şaha kaldıran Rıza Zarrab, o zamanları ülkemizde garip olayların yaşanmasına neden olmuştu. Kendinden o kadar emin bir şekilde havalara giren Zarrap, “Oruspu ile memurun bahşişini peşin vereceksin” diyecek kadar pervasızlaşıyordu.
“17 Aralık' operasyonu kapsamında, çok sayıda işadamı, bürokrat ve yetkiliye rüşvet dağıttığı iddiasıyla tutuklanan, ancak bir süre sonra yapılan itirazlar neticesinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Reza Zarrab'a ait olduğu öne sürülen bazı ses kayıtlarında “oruspunun ve memurun bahşişini peşin vereceksin" dediği ortaya çıkmış, bu konuşma büyük tepkiye neden olmuştu. (4)
MHP`li Türkkan: “Reza Zarrab`a bakanlık verin” Demişti
MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan, TBMM Genel Kurulu'nda görüşmelerinde serbest kalan Reza Zarrab üzerinden Hükümet’e yüklendi. "Bu teklifi yasalaştırdıktan sonra kabinenin yaşam koçluğunu yapan Zarrab'ı bence partinize artık üye yapın. Hazır hapisten de çıktı, bugüne kadar az soymuş, biraz daha soysun ülkeyi" diyen Türkkan Başbakan'a bir öneride bulundu. "Sayın Başbakan’a bir önerim var, Sarraf'ı dışarıdan bakan olarak atasın. Maliye Bakanı'nı Rıza Zarrab bile beğenmemişti, bir türlü irtibat kuramamıştı onun yerine Maliye Bakanı yapsın Sarraf'ı mesela. Ekonomi Bakanlığı’nı da iyi yapar. Paranın döndüğü tüm bakanlıkları rahatça emanet edebilirsiniz. Paylaşmayı da güzel yapıyor çünkü birisine saat, birisine kutu, birisine elbise ama içinde hep dolarlar var." (5)İşte bu anlatılanlar, yaşananlar, elbette uluslararası medya ve Batılı müttefikler tarafından da izleniyordu. 15 yıllık AKP döneminde olan bu utanç verici olaylara, öteki yanlış dış politikalara bakan Batı ülkeler elbette buna tavır alıyorlar. Hele şu dünyanın hiç bir ülkesinde uygulanmayan tek başkanlık sistemini getiren son anayasa değişikliğini gören Batılı ülkeler şaşkınlık içindeler, endişe içinde şöyle diyorlar, “bu anayasa ile Türkiye AB ye asla giremez”, “Türkiye Cumhuriyeti bu yönetim yüzünden gittikçe erimeye başladı” diyerek endişelerini dile getiriyorlar. Böylece ülkemizin AB-NATO ülkeleri arasında itibarımız sarsılmış oluyor. Şu duruma bir bakar mısınız, nerede ise İran kadar olamadık; İran, Rıza Zarrab”ın ortağı olan Babek Zencani’yi kendi ülkesinde yargılarken, bizimkiler Rıza Zarrab’ı el üstünde tutuyorlar, Mecliste aklıyorlar, koruma veriyorlar, ülkemizdeki suçluyu da ABD yargılıyor. Meclis mahkememidir de suçluları aklıyor. Şu durumda Avrupa’nın hiçbir ülkesinde itibarımız yok, bakanlarımız polis nezaretinde dışarı atılıyor (Hollanda’da), Cumhurbaşkanı bile yüz binlerce işçi vatandaşımızın bulunduğu Almanya gibi ülkelerde konuşturulmuyor. Ülkeyi bu duruma düşüren 15 yıllık yönetim değil mi?
Şimdi burada kısaca vatandaşın şu sorusunu da naklederek bitirelim:
“İktidar olarak FETO yu beslediniz, başınıza bela ettiniz; Rıza Zerrab’ı kolladınız başınıza bela ettiniz, bu nasıl politika?”
Cevat Kulaksız
Cevat Kulaksız
SONNOTLARABD'de tutuklanan Reza Zarrab kimdir?
Azeri kökenli bir ailenin mensubu olan Zarrab, 1983'te İran'ın Tebriz kentinde doğdu. Eğitimini Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de tamamladı (ortaokul mezunu) ve ailesinden izinden giderek çocuk yaşta ticarete atıldı. Bir süre ailesiyle birlikte Dubai'de yaşadı. Kuyumculuk, deniz ve petrol ticareti başlıca iş alanlarıydı. 23 yaşındayken Türkiye'ye yerleşti. Kapalıçarşı'da mücevher işlemeciliği yaptı, Yalova'da bir tersane kurdu. Ardından demir-çelik ve inşaat sektörlerinde yatırımlar yaptı. 2008'de kurduğu Royal Denizcilik A.Ş. kısa sürede faaliyet alanını genişletti, uluslararası altın ticaretine da başlayarak bir holdinge dönüştü. Pek dikkat çekmeden birkaç yıl içinde servetine servet katan Reza Zarrab, şarkıcı Ebru Gündeş'le yaptığı evliliğin ardından Türk kamuoyu tarafından tanınmaya başladı. Şarkı sözleri yazan, hatta Sibel Can ve İbrahim Tatlıses'e şarkılar veren Zarrab, kendisinden 10 yaş büyük Gündeş'le de bu sayede tanışma fırsatı buldu. 2010 yılında evlenen çiftin 1 yıl sonra çocukları oldu. Türk vatandaşlığına geçerek Rıza Sarraf adını alan Zarrab, o dönemde işadamı kimliğinden çok bir magazin figürü olarak gündemdeydi. Eşine aldığı pahalı hediyeler hemen her gün gazete sütunlarında yer alıyordu. Kanlıca'daki 26 milyon liralık yalı, Bodrum'da 1.8 milyon liralık yazlık, 1 milyon liralık Aston Martin marka otomobil ve 800 bin lira değerindeki "Dutyfree" adlı yarış atı bunlardan bazılarıydı... 17 Aralık 2013, Reza Zarrab için bir kırılma noktasıydı. Yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla gözaltına alınan isimlerden biri de oydu. Tutuklandı, 70 gün cezaevinde kaldı. Yüzlerce hakim-savcının ve binlerce emniyet mensubunun görev yerlerinin değiştirildiği bir süreçte tahliye edildi ve bu karar çok tartışıldı. O dönem her gün internette yayınlanan usulsüz dinleme kayıtlarında adı sık sık karşımıza çıkan Zarrab'ın "O...... ile memurun bahşişi işin başında verilir" cümlesi hafızalara kazındı. Dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler'in telefonda Zarrab'a "Vallahi senin önünde yatarım" dediği iddiası da çok konuşuldu. 17 Aralık soruşturması takipsizlikle kapansa da Zarrab hakkındaki suçlamalar bitmek bilmedi. İran'da "dünyada fesat çıkarmak" suçundan idama mahkûm edilen işadamı Babek Zencani ile ortak olduğu iddiaları, Zencani'nin Zarrab'a "Reisim" diye hitap etmesi ve ikilinin İran'a yönelik uluslararası ambargonun kırılmasında en önemli iki aktör olduğu yönündeki bulgular, Zarrab'ı gündemde tutmaya devam etti. Zarrab bu ididaları hep reddetti ancak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı müfettişleri 8 Ağustos 2014 tarihli raporlarında İran ile Türkiye arasındaki gizli altın ticaretini bu iki ismin yürüttüğünü belirtti. Zarrab, daha bu iddiaların üzeri soğumadan ABD'ye giderek, kaçınılmaz sonu kendisi hazırlamış oldu. Hakkındaki iddianame hazır, New York'ta 75 yıl hapis istemiyle ABD yargısının karşısına çıkacak. Son bir hatırlatma; Zarrab'ın Türkiye'de yargılandığı davayla ilgili... Kanlıca'daki bitişik iki yalıyı usulsüz şekilde birleştirdiği ve kaçak kat çıktığı idddiasıyla 5 yıla kadar hapis istemiyle yargılanan Zarrab hakkında son duruşmada "zorla getirme" kararı çıkmıştı.
https://www.cnnturk.com/dunya/abdde-tutuklanan-reza-zarrab-kimdir?page=1
(1)https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turkiye/41565/Guler_den_Sarraf_a__Senin_onune_yatarim_Riza.html
(2)https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/511333/Zencani_nin_137_milyon_rusvet_verdigi_uc_bakan_kim_.html
(3)https://www.diken.com.tr/cari-acigin-yuzde-15ini-kapattim-diyen-sarraf-2013-vergi-rekortmenleri-listesinde-yok/
(4)https://t24.com.tr/haber/polis-merkezine-giden-reza-zarrab-cocuklara-para-dagitti,253418
(5)https://trabzonhbr.com/haber/mhpli-turkkan-reza-zarraba-bakanlik-verin--4633.html