Apollon’un Gözyaşlarından Şelale
Olimpiyatlar İlk Defa Antakya’da Düzenlendi
Kralların Tacındaki Defne Yaprağı
Harbiye, Hatay ilinde, Antakya merkez ilçesine bağlı bir ilçedir. Yüzlerce yıllık bir yerleşim yeridir. Tarihsel adı “Defne” veya “Daphne” olarak bilinmektedir. Hatay müzesinden öğrendiğimize göre, müzede bulunan buluntuların birçoğu bu ilçe sınırları içinde bulunmuştur.
Defne beldesindeki Harbiye Şelaleleri, Antakya’ya gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken bir yerdir. Çağlayanlar bölgesi olarak tanımlanan Harbiye’de orman içinde gürül gürül akan birbirinden güzel peş peşe şelaleler vardır. Her şelalenin dibinde, yanında veya üstünde çay bahçeleri, lokantalar bulunmakta. Kuş sesleri, çağlayan su sesleri, çevreye yayılan çeşitli müzik yayınları, çeşitli bitkilerin saçtığı birbirinden farklı kokularla, ormanların içinde yeşille mavinin kucaklaştığı, insana huzur veren ender yerlerden biridir, Harbiye şelaleleri. O nedenle bu yeşillere karışmış şelaleler, Hatay’a gidince mutlaka görülmesi ve huzur alınması gereken bir cennet parçasıdır.
Harbiye’ye gitmek için Uzun Çarşı’dan, Habib-i Neccar Camii‘ne 9 kilometre uzaklıkta olan ve yaklaşık 20 dakika süren devamlı bulunan dolmuş ve otobüsle yolculuk sonunda varılır.
En yukarısında en aşağısına kadar belirli aralıklarla küçük, orta ve büyük şelaleler bulunmaktadır. Ana kaynaktan en aşağıya kadar yaklaşık olarak 1.5 km uzunluğundadır.
Yeşil alanlarının fazla olması ve şelalelerinin güzelliği ile ünlenmiş olan Harbiye, konumu itibari ile Ortadoğu’yu Türkiye’ye bağlayan yol üstünde bulunduğundan bu ülkelerden gelen turistlerin hem uğrak yeri, aynı zamanda konaklama ve eğlence yeridir. Oteller (ikisi işletme belgeli olmak üzere toplam 5 adet otel bulunmaktadır) ve çok sayıda pansiyon yanında, halkın bazıları evlerinin bir kısmını yaz mevsiminde turistlere kiraya vermektedir. Turistler, genellikle Arap ülkelerinden gelmektedir.
Künefesinden kabak tatlısına, kâğıt kebabından yüzlerce çeşit kahvaltı ile mezeye kadar çok geniş lezzetleriyle tanınan Hatay'ın "gastronomi" alanında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Yaratıcı Şehirler Ağı'na dâhil edilmiş. Ayrıca EXPO 2021'i dünya fuarının Hatay (Antakyada) yapılacağı kararlaştırılmış olduğunu burada öğrendik.
Hatay’ın bu şirin ilçesini gezerken bir gerçeği öğrendik, 16 Nisan referandumunda “hayır” oyunda rekor, Hatay’ın Defne ilçesi oldu. Defne’de seçmenlerin yüzde 93. 5 i “hayır” oyu vermiş. (1)
Gezinin son gününü Harbiye şelalelerine de uğradık.
Şelaleler girişinde büyük yeşil bir levhada şu yazılar okunuyordu:
Harbiye Şelaleleri:
“-Antik Yunan çağında şu an bulunduğumuz ormanlarda Zeus’un oğlu Güneş Tanrısı Apollon halkın güzeller güzeli genç kızı Defne (Daphane)’yi görür ve âşık olur.
Harbiye ormanlarında onu kovalamaya başlar. Kaçamayacağını anlayan Defne (Daphane) toprak anaya onu bir ağaca çevirmesi için yalvarır. Defne (Daphane)’nin yalvarışını kabul eden Toprak ana onu bir ağaca çevirir. Gözleri önünde ağaca dönüşen Defne’yi seyreden Apollon üzüntüsünden o kadar ağlar ki gözyaşları Harbiye Şelalesini oluşturur ve hala akmakta olan bu su tanrı Apollon’un gözyaşları olarak kabul edilir.
Efsaneye göre Apollon’un ağlaması son defne ağacı kuruyana kadar devam edecek. Defne’ninn ağacına sarılan Apollon’a saygısını göstermek için Apollon’un önünde saygı ile eğilir ve yapraklarından oluşan bir taç hediye eder. Apollon Defne’ye “senin yaprakların gücün ve kudretin simgesi olacak” der. Nitekim Apollon, Küçük İskender, Jul Sezar gibi büyük liderlerin taçları defne ağacındandır. Ayrıca
Harbiye Şelaleleri UNESCO tarafından dünya üzerindeki ilk şelale olarak kabul edilir”.
Harbiye Şelaleleri girişinde yeşil zemin üzerine yazılan bu yazıları okuduktan sonra, Rehberimiz İsmail Zubari grubumuza bu konuda şunları anlattı:
“-Mitolojide biliyorsunuz Apollon güneş ve güzel sanatlar tanrısıdır. Bu Asi kenarında oturup saz çalıp türkü söyler. Başka işi gücü yok, ehli keyif. Öbür tarafta güzeller güzeli Defne. Yine Asi kenarında gezinirken Apollon’un gözüne takılıyor.
Öbür tarafta da pusuda yatan bir aşk tanrısı Eros var, yalnız bu Apollon’a çok gıcık, hiç sevmez onu. Apollon’un gözü Defne’yi görür görmez aşk okunu kalbine saplıyor. Öbür tarafta Defne de Apaollon’u görürü görmez, onun kalbine de nefret okunu saplıyor. Ondan sonra Defne’nin peşine düşüyor Apollon. Tabi Defne, görünüşü zayıf anatomik olarak, yakalanacağını anlayınca toprak anadan kurtarmasını ister ve o anda, Defne kız, defne ağacına dönüşür. O yüzden Yunan veya Roma döneminde Defne ağaçları kutsal sayılır. Yarışmalarda, taçlarda defne ağacı kullanılır. Olimpiyatlar da tarihte ilk kez, Antakya’da düzenlenmiştir ve yarışmalarda birinci gelenlere defneden bir taç hediye edilirdi. Onun için gittiği yerlerde sabun şampuan söz konusu olduğunda, ben, sadece defne sabunu verin yeter, derim.
İşte bu şekilde, Burada (Hatay’da) hikâyelerimiz bitmez. Şimdiye kadar gördüklerimiz belki yüzde ondur belki yüzde on beştir. Başka zamanlarda da yolunuz düşerse yine beklerim. Bundan sonraki yaşantınızda sadetler, uzun ömürler, başarılar diliyorum”.
Bunları son olarak söyleyen rehber İsmail Zubari ekipten ayrıldı.
Biz şelaleleri gezerken yorulmuştuk, zaten üç günün yorgunluğu da üstümüzdeydi. Bir şelalenin dibinde yorgun düşen ayaklarımızı dinlendirmek için, paçalarımızı toplayıp buz gibi akan suya ayaklarımızı soktuk. Defne ağaçlarına baktık, Apollon’un gözyaşları denilen tertemiz buz gibi suya baktık, cıvıl cıvıl öten kuşların arasında onların aşkına hüzünlendik.
Böylece üç gün süren Hatay-Samandağ yöresini kapsayan gezimizi sonlandırmış olduk. Şelaleleri gezebildiğimiz kadar gezdik. Gezinin sonunda yukarılarda kartal yuvası gibi görülen, şelalelere yukarıdan bakan, yemyeşil vadinin ufuklarından batan güneşin kızıllığını, yeşilin siyaha dönüşünü bir tablo gibi seyrederek yörenin nefis yemeklerinden oluşan yemeğimizi, sonunda firmanın künefe ikramını yedik. Akşamın alacakaranlığında Ankara’ya doğru on saatlik yola revan olduk.
İki Cep Telefonun Başına Gelenler
- Telefon Gezinin son gününde, Habibi Neccar camsini gezerken, bir bayan arkadaşın, “arkadaşlar cep telefonumu tuvalete düşürdüm” sesini duyduk. Telefonu çıkardılar, kimi “üfleyin”, kimi “kurulayın” , kimi “bataryayı çıkarın”, kimi “aman telefonu kuruyuncaya kadar kullanmayın” sözleri arasında cep telefonun bataryasını çıkardılar, peçetenin arasına sardılar.
- TelefonBen cep telefonumu, böylesine düşmelere karşı korumak için, küçükken bazı ilkokul çocuklarının lastik silgilerini iple boğazlarına taktıkları gibi, ben de, cep telefonumun kılıfına bir küçük halka taktım, ona bağladığım bir ipi boğazıma takıyor, sonra da cebime koyuyordum. Arkadaşlara bunu gösterip, “bak arkadaşlar bu tür düşmelere karşı telefonu böyle güvenceye alıyorum” deyince, arkadaşlar “güzel bir tedbir” dediler.
Yola gidiyoruz, bir saat filan geçti, arayıp soran var mı diye cep telefonuma bakmak için aradım, cep telefonum yok, her yanıma bakıyorum defalarca, yok; anladım ki telefonum mescidde kaldı. Arkadaşlara anlattım, kimse önemsemediği için mola yerinin adını bilmiyoruz. Mola yerinin “Pelit Pozantı” olduğunu öğrendikten sonra, ekibimizde bulunan Jeoloji Mühendisi Özlem Soydan, hemen cep telefonundaki internetten mola yerinin adını ve telefonunu öğrendi. Telefon ettik, mescide giren olmamış ve birileri almamış, cep telefonumun mescidde kaldığını öğrendik. Cep telefonumu, dinlenme tesisi ilgilileri “yarın sabah kargo ile göndereceğiz” deyince rahatladım.
Arkadaşlar başladılar, makaraya, “hani telefonunu iple bağlamıştın” falan demeye.
(SON)
Cevat Kulaksız
SONNOTLAR
Kaynak: AA/haber/2017/11/8/hatayli-lezzet-ustalarinin-unesco-sevinci-4166204.html
Yorum Gönder