Tekrarlamamıza gerek yok,Gökmen ULU'nun günahsız ve suçsuz olduğu biline biline,sırf çalıştığı gazeteye ve tüm muhaliflere göz dağı vermek ve burunları sürtmek amacıyla, 167 gün tutuklu olarak cezaevinde kalmasına neden olan uyduruk suçlamayı hepiniz çok iyi biliyorsunuz.
Bugün (09/11/2017) sabah, bir televizyonumuzdan, dün tahliye edilen gazeteci Gökmen ULU ile oğlunun ilk karşılaşmasını,her ikisinin de kucaklaşarak yerlerde sevgi yumağı haline gelerek sevgi içinde yuvarlanışlarını görünce,bir hukukçu ve insan olarak gözlerim doldu, buna neden olanlara lanet okudum.İşte,devletin altı böyle oyulur,adalet ve yargı böyle yok edilir, devletin temeli olan adalet yok edilince de devlet böyle zayıf düşürülerek,giderek yıkılır diye düşündüm.
Aslında, yerlerde sevgi yumağı içinde oğluyla sürünen ve yuvarlanan Gökmen ULU ve sevgili oğlu değildi.Adalet yok edilerek yerlerde süründürülen,gerçekte Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ta kendisiydi.
Bu, iç acıtan,vicdanları sızlatan manzarayı görünce, birden, daha otuzlu yaşlardayken genç bir savcı olarak yaşadığım bir anım aklıma geliverdi.
İzmir Sıkıyönetim Askeri Savcısı olarak görev yapıyordum.12 Eylül askeri darbesi yapılmış,sıkıyönetim ilan edilmiş ve sıkıyönetim mahkemeleri devreye girerek bu mahkemelere atamalar yapılmış,torbadan şans eseri bize de İzmir düşmüş.İstersen bu görevi kabul etme,mümkün değil. Zira, mecburi hizmetin var,emeklilik hakkını eline almamışsın,sıkıyönetim nedeniyle istifa mümkün değil, ne yapmalısın?Verilen görevi, hiç değilse hukuk dışına çıkmadan,insan hak ve özgürlüklerine ve yasalara saygılı olarak, hümanist bir anlayışla ve namusunla yerine getireceksin.Başka çaren yok.
Önce çok üzüldüm,baskı göreceğim,yasaları ve hukuk kurallarını zorlamam istenecek diye,hiç de öyle olmadı,özgür bir şekilde görev ifa ettim.Bu nedenle de, bu tür olağanüstü ve özel mahkemelerde,hukuk nosyonu iyi,cesur,hukuka ve yasalara saygılı,iyi hukuk eğitimi almış, özgür ruhlu ve demokrat savcı ve hakimlerin görev yapmalarının gerektiğini, bu tür mahkemeleri korkak, biat eden, hukuku ve yasaları kolayca çiğneyebilen,mesleğine ihanet eden savcı ve hakimlere bırakmamanın önemini, ta o tarihlerde genç bir savcı iken anladım ve kavradım.
O tarihlerde bir gerçeği de çok iyi kavradım ve özümsedim.İnanın bana, kötü yasa yoktur,her kötünün bir iyi yanı da vardır,kötü olan, yasaları uygulayanlardır.Kötü bir yasa dahi,iyi bir uygulayıcının elinde iyi sonuçlar verir,iyi bir yasa ise, kötü bir uygulayıcının elinde kötü sonuçlara yol açar.Örneğin,şu anda yürüklükte olan Ceza Muhakemesi Kanunu çok kötü bir yasa değildir,iyi bir yasadır ama,görüyorsunuz özellikle tutuklama kurumu, uygulayıcılar tarafından çok kötü uygulanmakta ve haksız ve hukuksuz tutuklamalar her geçen gün artmaktadır.
Kötü denilen bir anayasadan dahi; iyi uygulayıcılar, iyi yöneticiler, demokrasi fışkırtabilirler,kötü uygulayıcılar ise, iyi ve demokrat bir anayasa dan, faşizm ve diktatörlük yaratabilirler.
Neyse, gelelim yaklaşık kırk yıl öncesine dayalı anımıza.
Yetmişli yıların sonu seksenli yılların başı, 1980 askeri darbesi öncesinde, ülke karışmış,sağ ve sol örgütler zirve yapmış, sağdan da soldan da, her gün onlarca kişi hayatını kaybediyor ve yaralanıyorlar.Sonunda askeri darbe olmuş ve Sıkıyönetim Mahkemeleri devreye girmiş,biz de genç bir savcı olarak, irademiz dışında kendimizi İzmir Sıkıyönetim Savcılığında savcı yardımcısı olarak bulmuşuz.
Soruşturmalar ve yargılamalar başlamış,o dönemde birçok ülkücü ve sol örgütlerin yanında Halkın Kurtuluşu isimli bir sol örgüt de var.Bu örgütün legal kuruluşu da yanlış hatırlamıyorsak YDGD(Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği), gençler önce bu legal dernekte yetiştiriliyorlar,eğitiliyorlar ve daha sonra örgüte kazandırılıyorlar. Soruşturmasını yaptığımız dosyalarda,YDGD'nin ismi ve bu dernekte faaliyet gösteren yönetici konumundaki kişilerin isimleri sıkça geçiyor.Bizim de dikkatimizi çeken bu isimlerden birisi olan (M.C) birgün yakalanıyor ve gözaltına alınıyor, tesadüf bu ya, evrakı bize düşüyor.
Biraz ön yargılıyız ve bu kişiye, gençleri ajite edip yasa dışı örgütlere kazandırdığı gerekçesiyle içimizden kızıyoruz ya,o tarihlerde doksan gün olan gözaltından sorgu için çağırdığımız YDGD/Halkın Kurtuluşu örgütüne mensup (M.C) isimli bu genç karşımıza geldi,bir baktım gözleri parlıyor,sorgu öncesi zabıt dışı karşılıklı konuşmaya başladık, ben kızgınlığımı belirttim ve hakkındaki suçlamaları hatırlattım,çok samimi bir şekilde bütün suçlamaları kabul etti,hiç yan çizmedi ve kıvırmadı,çok da samimiydi, Tıp Fakültesi beşinci veya altıncı sınıf öğrencisi olduğunu, çok pişmanlık içinde bulunduğunu, fraksiyonlar arası bir kavgada başından ağır bir şekilde yaralandığını,okuluna devam ederek tıp fakültesini bitirip doktor olacağını ve bu ülkeye faydalı bir yurttaş olmaya karar verdiğini,sınavlarının da başladığını söyledikten sonra, “savcı bey size de söz veriyorum,yaptıklarımdan çok pişmanım,bana bir fırsat tanıyın,okulumu bitirip doktor olacağım ve ülkeme hizmet edeceğim” dedi. O kadar samimi ve inandırıcıydı ki;itiraflarının hiçbirini ifade zaptına geçirmedim ve usulen aldığım ifadesinden sonra, tutuklamaya sevk etmeden,doğrudan kendisini serbest bıraktım, bu kişi hakkında usulen dava açıp sonradan beraat mi ettirdik,yoksa hakkında dava açmadan doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar mı yazdım, kırk yıl geçtiği için tam olarak anımsayamıyorum,ama bu gencimize bir şans tanıdık,o zaman yürürlükte olan 765 sayılı TCK.nun 141/1-5 maddesine göre, yanlış hatırlamıyorsak en az beş yıl ağır hapis cezası almaktan ve bunun sonucunda da, hayatının ve geleceğinin kararmasından kurtulan bu gencimiz,bize verdiği sözünü tutarak tıp fakültesini bitirdi ve İzmir de bir hastanemizde ihtisasını da tamamlayarak, Genel Cerrahi Uzmanı olarak hala ülkemize ve insanlarımıza hizmet vermektedir.
Yasaların; çok daha geliştiği,yargı reformlarının yapıldığı,insan hak ve özgürlüklerine daha saygılı ve demokrat hale getirildiği günümüzde,hem de normal bir ortamdaki yargının bugün içine düşürüldüğü haline bakıyoruz,bizim genç bir savcı olarak, hem de sıkıyönetim ortamında yaptığımız ve çılgın diyebileceğimiz bu uygulamadan vaz geçtik, bazı savcılarımız mevcut yasaları dahi,tarafsız bir şekilde ve korkusuzca uygulayamıyorlar,yasalara aykırı olarak önlerine gelenleri tutuklatıyorlar.
Çok yazık.
09/11/2017
Güner YİĞİTBAŞI
Hukukçu
Yorum Gönder