Görmez’in Görmedikleri - Cevat Kulaksız

“Kuran’ı Kerim ile aramız açıldı. Kuran’ı Kerim’in bize verdiği öğütlere kulak tıkadık ve kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva verir olduk”.
Prof. Dr. Ali Bardakoğlu eski Diyanet İşleri Başkanı

Görmez’in Görmedikleri - Cevat Kulaksız
Dilekçesini zamanından önce verip emekliye ayrılan Görmez'in yerine, Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Ekrem Keleş vekâlet edecek.
Önce Diyanet İşleri Başkanlığına bir mim koyalım.
Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesi; 6 milyar 867 milyon Türk Lirası ile aralarında Ekonomi, Kalkınma, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Bilim Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Sağlık, Kültür ve Turizm Bakanlıkları'nın da yer aldığı on bir bakanlığın her birine ayrılan bütçeden fazla! Personel sayısı 117 bin 378.
İşte Diyanet İşleri Başkanlığı böyle bir bütçeye hükmediyor. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böylesine devlet bütçesinden beslenen bir başkanlık, bakanlık yok. Devlet bizdeki gibi din adamların maaşını ödemez. O zaman bu başkanlığa ayrılan para devletin yatırım harcamalarında kullanılır. Ayrıca Suudi Arabistan’da bile din adamları devlet bütçesinden maaş almazlar. Osmanlının düşündüğü gibi, sanki bilimden çok dine sarılırsak bazılarımızla ülke güllük gülistanlık olacağımızı sanırız.( Son Milli Eğitim müfredatından Atatürkçülük, fen derslerinin azaltılması, Evrim teorisinin kaldırılması vb olayını da unutmayın). Hele şunu da unutmayın ki, 50 den fazla Müslüman devletlerin ulusal gelirleri Almanya kadar bile değil… Bilimden, çağdaşlıktan sapıp salt dine yönelirsek çağdaş dünyada geriliğe, felakete yöneliriz, tüm İslam ülkeleri bunun sancısını, acısını yaşıyorlar. Almanya, Japonya gibi çok ileri seviyede olan ülkeler dinle mi, mezheple mi o seviyeye geldiler. Asla, mutlaka bilimle, teknolojiyle o refaha erişmişler. Ama biz, kaçak imam hatiplerle çağdaşlığa ulaşamayız [1]. Oraya buraya lüks imam hatip açmakla, süslü cami yapmakla, bilimden uzaklaşma ile kalkınmak ve aydınlanmak olamaz, bu yolla kalkınan aydınlanan başka bir ülke yok, Ders programlarında bile bilimi, bilim kurumlarını dışlar durumdayız. Örnek Nesin vakfına yapılanları basından okuyoruz.[2]

Bu duruma göre, bence Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, Batı ülkelerindeki din adamı statüsü ne ülkemizde o hale getirilmelidir.
Bu genellemeli girişten sonra gelelim Sayın Mehmet Görmez’in durumuna.
Altına son model zırhlı Mercedes verilmesine rağmen, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in aniden emekli olup görevinden ayrılmasını, doğrusu biz pek anlayamadık.
Sahi Diyanet İşleri Başkanına kim niçin saldıracak da altına son model zırhlı otomobil verilsin. Bu eylem bence, benden yana tavır alsın, diye bir lütuf eylemi düşüncesi olsa gerek.
Bunu yadsımayın, iktidarın kafasına uymayan, kendi dinsel çizgisine ters düşen, daha çağdaş bilgilerle donanmış İlahiyatçı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun 2010 yılında Diyanet İşleri Başkanlığından alınıp, yerine Görmez’in atanmasını anımsayın.
Bu konuda, yazış biçimine hayran olduğum, yazılarına biraz ince mizah katan Sayın Yılmaz Özdil Sözcü’deki köşesinde “Görmez olaydık” başlıklı yazısında açıkladığı gibi, olaya nasıl mim koyuyor:
“-Son Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer tarafından göreve getirilen, dinin siyasete alet edilmesine daima karşı çıkan, tarafsız kalıp, parti rozeti takmayan cemaatlere tarikatlara yüz vermeyen, bunları Diyanete sokmayan, kadın hakları konusunda çağdaş adımlar atan, sık sık Atatürk’e atıfta bulunan saygın ilahiyatçı-hukukçu Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nu görevden aldılar, bunu getirdiler…”
Ali Bardakoğlu, niçin görevden alındı dersiniz. Çünkü Ali Bardakoğlu çağdaş düşünceli, laikliğe inanmış, dinsel sapmalara, dinsel sömürülere, dinsel çıkarlara karşı olmuş aydın bir kişi idi.  “Demokrasi bir tramvaydır, gidebildiğimiz yere kadar gider, vakti zamanı gelince ineriz” diyen, laikliği yıkmak için fırsat kollayan zihniyete karşı duran çağdaş bir din-bilim adamı idi.  Prof. Dr. Ali Bardakoğlu dini uygulamalardaki yanlışlıkları eleştirirken, “kendi yanlışlarımıza fetva verir olduk” diyordu.
AKP-RTE nin uygulamalarına “dur” deyip fren olan çağdaş Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in görev süresi dolup ayrılınca, Ali Bardakoğlu gibi çağdaş düşünceli Diyanet İşleri Başkanı görevden alınınca Ergenekon, Oda TV gibi kumpas-iftira uygulamalarına başlandı, yüzlerce suçsuz subaylar zindanlarda heder edildi.
Onlar suçlu oldukları için içeri atılmadılar, çünkü TC inde Türk ordusu laikliğin kalesi idi, laiklik karşıtı uygulamalarını rahat sürdürebilmek için önce onun-ordunun pıstırılması, hele laik düşünceli Atatürkçü İlker Başbuğ susturulması gerekiyordu.
Görmez’in altına bir de Mercedes verilince, dindeki yanlışları, uygulamadaki hataları-yanlışlıkları söyleyeceği yerde, rüşvet ve yolsuzluklar karşısında “beytülmal”in malını savunacağı yerde, rüşvet ve yolsuzlukları ayyuka çıktığında vaazlarda bu konulara hiç değinilmiyordu. Artık Görmez, bu yanlışlıkları görmez olmuş, iktidarın bir parti memuru gibi görünmeye başlamıştı. Altına Mercedes vermekle senin görüşlerini, inançlarını da mı satın aldılar. Siz anında, zamanında tarafsızca gerçekleri söylemeli idiniz.

SAYIN GÖRMEZ, SİZ OSMANLI ŞEYHULİSLAMI MISINIZ ÇAĞDAŞ TC NİN DİNAYET İŞLERİ BAŞKANI MISINIZ.
Seni Mercedesle yanlarına çekme olayı beni eskilere, Osmanlıya götürdü. Osmanlı da eşkıya ile baş edemeyince,  eşkıya başlarını İstanbul’a davet edermiş, onları dört dörtlük ağırlayıp yedirip içirdikten sonra dolgun maaşa bağlarmış. Böylece eşkıya başı İstanbul’da yaşamaya devam edermiş. Onları bu yolla satın alıp doğru yola getirirlermiş. İktidar da bu yolla Mercedesle onu kafalarındaki doğrulara çekmiş olmalı.
Birçok kişi ve siyasiler tarafından RTE adeta “bir peygamber tavrı içinde olduğu” yanlışını söylerken, bu günahkârların sözlerini, neden eleştirmediniz, bu benzetmenin günah olduğunu neden açıklamadınız.  Görmez; oysa ülkenin Diyanet İşleri Başkanı bu dinsel sapkınlığı anında eleştirmeli değil miydi. Ama bu sapkınlıkları görmüyordu Görmez.
Sayın Görmez, siz bir Osmanlı Şeyhülislamı mısınız, yoksa çağdaş Türkiye’nin Diyanet İşleri Başkanı mısınız. Bu yanlışları, günahları zamanında söylemediniz, eleştirmediniz.
“Hazreti Muhammed’e AKP rumuzuyla nüfus cüzdanı çıkardılar, “Tayyip Erdoğan bizim için ikinci peygamber gibidir” dediler, Sayın Görmez bu büyük günahı görmedin! Bir Diyanet İşleri Başkanı böylesine siyaset katında günah işlenirken susar mı?
“Tayyip Erdoğan’a dokunmanın ibadet olduğunu söylediler”  Beş vakit namaz, İslam’ın beş şartı belli iken, böylesine bir ibadet olur mu? Hangi Müslüman bunu söyler? Bu günahlar karşısında sustunuz. Gerçekler adına, halkın aydınlanması adına hemen dinsel vasfınızla kullanarak gerekli aydınlanma konuşmaları yapmalıydınız. Böylesine günahlar, şirkler karşısında sustunuz.
“Tayyip Erdoğan Allah-ü tealanın bütün vasıflarını üzerinde toplayan lider” dediler. Osmanlı Padişahları da, özellikle devrinizde baş tacı edilen ll Abdulhamid kendisi için “Allahın yeryüzündeki gölgesi” vasfını kullandırırdı. Böylesine bir günahı Müslüman yapar da, Diyanet İşleri Başkanı susar mı? Gerçi Osmanlı Şehulislamı da susardı.
“Dinci derneklerle  (Deniz Feneri’nde olduğu gibi, hem de “Avrupa’nın en büyük yolsuzluğu” şeklinde) hayırsever vatandaşların paralarını dolandırdılar. TC in tarihinde görülmemiş rüşvet ve yolsuzluklar dalga dalga yayılırken, bakanların, genel müdürlerin evlerinde para kasaları, ayakkabı kutuları içinde milyonlarca rüşvet paraları stoklanırken Sayın Görmez bunları görmediniz mi? Rüşvetçiler “milletin anasını bellerken” camilerde rüşvet, yolsuzluk, haksız kazanç için tek bir vaaz verdirmediniz. Oysa Hz. Ömer’in adaleti size en büyük rehberdi. “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır”  diyorlar ya, doğruları söylemekle yoksa zulfi yâre dokunur mu sanıyordunuz.
Belediye binalarının önüne Kâbe maketleri kurulup etrafında tavaf edilirken hiçbir eleştiriniz olmadı.

SAYIN GÖRMEZ YALAN VE İFTİRAYA ORTAK OLDUNUZ
Görmez’in Görmedikleri - Cevat Kulaksız
Yalancı şahit, uydurma belgelerle iftiralarla “peygamber ocağı” ordumuza FETO cu polislerle, onları onaylayanlarla kumpas kurulurken, “dinimizde en büyük günahlardan biri de masum insanlara iftira atmak”  söyleminde bulunmadınız.
Yaralı ve camiye sığınmış insanlara, “camide içki içtiler”, “yolda giden gelinimize saldırdılar” iftiraları atılırken, (sonradan böyle bir şeyin olmadığı, çekilen bir filmin de olmadığı kanıtlandı). İftirayı yalanlayan, “camiide içki içilmedi”  diyen müezzini oradan sürdünüz.  Olaylara kamuoyu bile tanıkken, oradaki yalanlara,  sözlerinizle bu iftiraya ortak oldunuz: “Üç günlük kamera kayıtları elimizde, Müslümanların kabul edemeyeceği davranışlar var” demiştiniz. Oysa böyle bir kamera kaydı yoktu. Sayın Görmez bu nasıl bir zihniyet, siz parti adamı mısınız, bir din adamı mısınız? Gerçek bir bilim adamı nasıl tek başına kaldığında doğruları söylerse, gerçek bir din adamı da tek başına kalsa Allah için doğruları söylemesi gerekmez mi?  RTE den mi daha çok korkuyordun, Allahtan mı? Bir Ortaçağ bilim adamları (Galile gibi) engizisyon mahkemelerinde bile yargılanırken, tek başlarına doğruları söylerken, siz acı gerçekler karşısında susuyordunuz.
O zaman Cübbeli Ahmet Hoca’nın Mehmet Görmez’le ilgili şu sözüne inanalım mı, ne dersiniz:
“- Diyanet’e bundan tehlikelisi gelmemiştir. Rabbım, vatana millete bağlı ve Ehlisünnete sadık hayırlı bir reis nasip eylesin…” [3]

BU MEKTUP SİZİN Mİ SAYIN MEHMET GÖRMEZ
Ben bu yazımı yazıp bitirirken, internette dolanan, Mehmet Görmez’in Fetullah Gülen’e yazdığı 25 Nisan 2013 tarihli elle yazılmış mektubunu görünce çok şaşıracaktım, ama şaşırmadım çünkü Mehmet Görmez,  şimdilerin FETO dedikleri Fetullah Gülen’le de, RTE ile de, gönül bağı içindelerdi. TGRT Haber’deki “Günaydın Türkiye” programına katılan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in Fethullah Gülen'e gönderdiği mektubu açıkladığı söyleniyordu. Adı geçen mektup Osmanlıca olarak, çok yüksek bir zata, makama yazdığını, hem resmini hem metnini aldığımız mektubunda Mehmet Görmez, Fetullah Gülen’le büyük bir gönül bağı içinde olduğunu samimi olarak yazmakta. Altında Mehmet Görmez’in imzası görülen mektup aynen şöyledir:

Görmez’in Görmedikleri - Cevat Kulaksız
“Ehl'i hadisin naçiz bir talebesi olarak bir grup genç alimle birlikte, Resul-i Ekrem'in nübüvvet işkâtından iktibas ile cem', tebvib ve tasnif ederek şerhettiğimiz ‘Hadislerle İslam - Hadislerin hadislerle yorumu’ eserini şahsım da dahil çağımız İslam nesillerinde büyük emekleri olan zât-ı âlilerinin yüksek ıttılâlına tankidâtına arz etmekten şerefyab olduğumu ifade eder, sıhhat, âfiyet, uzun ömürler niyazıyla, selam, hürmet ve muhabbetlerimi takdim ederim. 25.04.2013 Mehmet Görmez”

Devlet protokolünün içine taa Ecevit zamanında sokulan Fetullah Gülen ve müritleri yönetimle ortak hareket ediyor, ortak kumpas kuruyorlar ve böylece iktidarın sofrasında Fetullah Gülen başköşede ağırlanıyordu.
Fetullah ve müritleri devletin içine yerleştirilmiş bir virüs gibi, devleti kemirmeye, semirmeye devam ederken 17/25 Aralık rüşvet, yolsuzluk olayları su yüzüne çıkınca, Fetullah ile hükümetin arası açılmaya başladı.
Yıllarca Feto ile iltifatlı, irtibatlı devam ederken, FETO nun her türlü yanlış ve takiye tavrına gıka çıkmayan Mehmet Görmez’in Diyaneti, 15 Temmuz darbesinden sonra FETO nun aleyhinde bildiri yayınlamaya başladı.

İŞTE MEHMET GÖRMEZ DİYANBETİNİN FETO HAKKINDA YAYINLADIĞI MESAJ
İsterseniz, yazıyı uzatıp okuyucuyu sıkmamak için, bu bildiriden bazı paragraflar, parçalar okuyalım da, Mehmet Görmez’in de nasıl bir ikilem içinde olduğunu görelim:
“FETÖ örgütlü bir din istismarı hareketidir. Din İşleri Yüksek Kurulumuzun yaptığı bu çalışma artık geçmiş için değil, geleceğimiz için önem arz etmektedir. FETÖ terör örgütü bunlardan biridir. Bu sebeple konuşmalarını, kitaplarını ve dergilerini inceleyen Din İşleri Yüksek Kurulu, söz konusu hareketin sızma planını ortaya çıkarmıştır. Sızıntı dergisi bir derginin değil, bir hareketin ve metodun adıdır. Sadece kurumlara, devletlere bir sızma hareketi değil, düşüncelere, inançlara, kalplere bir sızma hareketidir”.

‘FETÖ elebaşının yöntemi…’

FETÖ elebaşının yöntemi o kadar karmaşık değil. Sadece bilinçli olmamız gerekiyor. Yanlış bilgileri doğru bilgilerle karıştırarak veriyor, hemen hemen her konuşmada mutlaka saptırıcı bir ifade adeta söz arasına gizlenmiştir. Birden fazla anlama gelen ifadeler kullanarak saçma sapan bir teolojinin ortaya çıkmasını sağlamak, kendini üçüncü gibi anlatmak… Bütün konuşmalarında tiyatral bir oyun sergileme, söyleyeceği şeylere zemin hazırlamak. Menfaati söz konusu olduğunda bu yöntemleri ustaca kullanmıştır. Takıya sözlerle insanların inançlarına ve değerlerine sızmıştır.
Fırsatını bulduğunda doğrudan doğruya Allah adına konuştuğunu, mensuplarının karşısında kendi şahsında Allah’ın mütecelli olduğunu söylemekten kaçınmamıştır. Bu sözleri cami kürsüsünde söylemiştir. Bu sözler onun sapkınlık derecesini göstermesi açısından önemli ama daha korkunç olan ‘Allah inancını’ sistematik olarak bozmaya çalışması… Kendi mensuplarına sürekli Allah’a ulaşma çabasında olmuştur. Peygamberi İzmir’e getirmesi, onunla görüştüğünü sürekli iddia etmesi içten bile değildir. Bunun çok sinsice yapıldığını görüyoruz, gözyaşları içinde yapıldığını görüyoruz.
Meleklerle görüştüğünü iddia ediyor, melekten merhaba gördüğünü, kendisine Hak’tan nida geldiğini söylemekten çekinmiyor. Sadece Allah ve peygamber değil, Kuran-ı Kerim de suiistimal ediliyor. Kendine işaret eden ayetlerden söz ediliyor. Bütününde Kuran’a verdiği zarardır.  FETÖ elebaşısı için ayetler sadece araç ve işarettir. Onun için hiçbir şeyin gerçekliği yoktur.
FETÖ elebaşısı kendisi için Allah’ın ulaşılabilir, peygamberlerin dokunabildiği bir dünya kuruyor.
‘Hz. Muhammed, haşa Hz. Meryem’le evlenmiş, haşa Hz. İsa olmuş…’

Zihinleri yeterince bulandırdıktan sonra tüm konuşmalarında işi Mesih’e bağlıyor. Ve kendisine tabi olanları bu kurtuluşun erleri olduğuna inandırıyor. Kahramanları olduğuna iddia ediyor. Dahası Mesih meselesini müstakil bir öğretiye dönüştürüyor, buna göre Hz. Muhammed, haşa Hz. Meryem’le evlenmiş, haşa Hz. İsa olmuş…
Onun için diyalog da bir araçtır. Dünyaya yayılmanın bir aracıdır. Vatikan Konsolunun diyaloga yüklediği anlamdan çok daha öteye taşımıştır. Dinlerin izdivacını sağlama gayretine girmiştir. Kendi mensuplarına gelince onlar, onun için Allah’ın cemaatidir. Konuşmalarında kendi mensuplarını Allah cemaati ya da peygamber cemaati olarak göstermektedir. Bu da bu konuşmalar da ya Mesih olmuştur ya da peygamberin onayladığı kişi…
Işık Evleri

O bu söylemlerini yaymak için camiyi kirletmiştir, ta ki Işık Evleri’ni kurana kadar. Ona göre mabetler kapanabilir ama ışık yayan evleri vardır. Allah’tan izin var o evler var… Bunları söylüyor. Çocuklarını bunlara teslim eden anne babalara sesleniyorum; yüz binlerce kez bu konuşmalar gece yarılarında çocuklarınıza dinlettirilmiştir. Masum çocukların barına ihtiyaçlarını kullanarak, onların zihinlerine sızmak için gece yarıları telkine maruz kalmıştır.
Kendimize soruyoruz ya bunlar nasıl oluştu diye? O konuşmalar telkin ve propaganda aracı olarak o çocuklara o evlerde o çocukları teslim almak üzere bugün bütün yönleriyle ortaya çıkmıştır. ‘Ben sizin sol meleklerinize talimat verdim günahlarınızı yazmayacak’ diyor. Öyle olunca her türlü günahı ve cinayeti nasıl meşrulaştırdığını anlamış olacağız”…[4]

MEHMET GÖRMEZ ZAMANINDA FETO VE ÖTEKİ DİNSEL SAPKINLIKLARDA UYARI GÖREVİNİ YAPMADI.
Şimdi Diyanetin bu bildirisi karşısında okuyucu adına Mehmet Görmez’e sormak şart oldu. Sayın Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığına seçildiğinizden bu yana, Fetullah Gülen’le sürekli yan yana geliyordunuz, yukarıdaki açıklamalarınızla onun eylem ve zihniyetini biliyordunuz, neden açıkça millet huzurunda onu eleştirmediniz? Oysa sizden önceki Diyanet İşleri Başkanı FETO gibi gruplara, tarikatlara, din tüccarlarına mesafeli durur, açıkça eleştirisini yapardı. Ama siz seçildiğinizden bu yana (yani 15 Temmuz darbesi olana kadar) altı yıl içinde neden hiç bir uyarıcı açıklamada bulunmadınız.  Şimdi iş işten geçtikten, darbe olduktan, 250 insanımız darbede can verdikten sonra, yayınladığınız bildiri ile FETO nun sapkınlığını anlatıyorsunuz. Bu sapkın söylem ve eylemleri görmediniz mi Sayın Görmez. Gördünüz de Osmanlı Şeyhülislamının padişahın dinsel sapkınlığına göz yumduğu gibi, siz de mi bu din dışı, söylem ve eylemlere göz yumuyordunuz. Fetullah’a gönderdiğiniz mektuba bakıyoruz, sizin FETO’nun müridi sanıyoruz; her şey olup bittikten sonra yukarıdaki FETO’nun aleyhindeki açıklamalara bakıyoruz şaşırıyoruz.
ÖNCEKİ DİYANET İŞLERİ BAŞKANI ACI GERÇEKLERİ SÖYLEMİŞTİ

Bakınız, Mehmet Görmez’den önceki Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu Hürriyet’te yayınlanan bir röportajda yüreklice ne demişti:
Görmez’in Görmedikleri - Cevat Kulaksız
“Kuran’ı Kerim ile aramız açıldı. Kendi yanlışlarımıza kendimiz fetva verir olduk” ; serbest pazar mantığıyla fetva arayan, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler kapladı ortalığı. Bizim çağdaş ulema, sermaye ve ekonomik ilişkiler konusunda çağın gerektirdiği bütün taleplere uygun fetvalar üretmeye başladı.
İslam düşüncesi maalesef bu yüzyılda kapitalizmin ve serbest piyasa ekonomisinin payandası haline geldi.  Toplum olarak ayrıştığımız, artık birbirimize öfke duyduğumuz doğrudur” siyasal katılımın olmadığı toplumda sadece din anlatarak insanları mutlu edemeyiz.
İslam dünyası acilen bilgi, çalışma, üretme, temizlik, sosyal barış, sosyal adalet, insan hakları, kadın hakları, çevre, özgürlükler, ötekinin hakkı gibi temel konularda zihnini durultmak ve bu konularda mesafe almak zorunda. İslamiyet’te ibadet sadece kıldığımız namaz değildir. İnsanlığa, dünyanın imarına, sulha, barışa hizmet eden her davranış ibadetti”.
İslam dini dünyada yaşansın diye gönderildi, ahrette değil. Yani dünyayı terk et, hiçbir şey yapma, ahrette kazanırsın mesajını vermiyor. Müslümanlar dünya-ahret dengesini yitirdiler.
İslam’ın ana kaynaklarının verdiği mesaj sosyal adalet ve hakkaniyet eksenindedir. Ama ne hikmetse İslami düşüncede bu sosyal adalet fikri, fakirin ve mağdurun yanında olma fikri zayıflayıp, giderek güçlünün, zenginin yanında olan bir dini söylem gelişti.
Din artık melankoli ve gözyaşı olarak sunuluyor ve algılanıyor. Böyle bir din anlayışı sizi dünya sahnesinde yukarı çeker mi? Hazreti Muhammed’in hayatını öyle bir anlatıyorlar ki, öyle bir hayatın örnek alınması ve yaşanması mümkün değil. Bugün İslam dinini gizemli, esrarengiz bir din olarak sunanlar, asılsız kutsallıklar üretenler aslında kendi din ticaretleri için müşteri artırımı peşindeler”.
Bugün birçok dini cemaat birer ekonomik sektöre dönüştü”. [5]

Siz yatırımcı bir bakanlığın genel müdürü değilsiniz, siz din adına sapkınlık yapan, dini çıkarı için kullanan FETO’ya, partiye, öteki din tüccarlarına zamanında açıklamada bulunmadınız. Ona her türlü konferans ve toplantılarda, hele yazdığınız mektuplarda iltifat ederek, onu yücelterek 15 Temmuz 2016 darbesinin yollarına taş döşediniz.
Bu satırları yazdığım 5.8.2017 günkü haber ajanslarının açıkladığına ve Sayın R.T. Erdoğan’ın söylediğine göre, “Diyanet bu konularda açıklama yapmada geç kalmıştır”, diyorlardı. Ne dersiniz Sayın Mehmet Görmez, bu acı gerçekleri görmediniz veya görmek istemediniz.
Cevat Kulaksız
SONNOTLAR

[1] Çevre ve Şehircilik Bakanı Özhaseki, Kayseri'de bir itirafta bulundu. Kaçak İmam Hatip okulları yaptığını itiraf eden Özhaseki, "21 yıl belediye başkanlığı yapmış birisi olarak itiraf ediyorum; 10´dan fazla kaçak İmam Hatip Okulu yaptırdım" dedi.
Kaynak: Bakan Özhaseki: İtiraf ediyorum, 10'dan fazla kaçak İmam Hatip okulu yaptırdım
[2] Serdar KULAKSIZ / GAZETE HABERTÜRK
Nesin Vakfı’na ait olan Şirince’deki Matematik Köyü’nde yaptırıldığı öne sürülen 2 katlı bina mahkemelik oldu. Savcılık, SİT alanı içinde olduğu belirtilen arsada vakıf adına izinsiz iki katlı bina yaptırdığını öne sürdüğü vakıf yöneticisi Ali Nesin hakkında “Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’na Muhalefet ve İmar Kirliliğine Neden Olmak” suçundan 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası talebiyle dava açtı. İzmir Kültür ve Turizm Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü ile Selçuk Belediye Başkanlığı tarafından yapılan şikâyet üzerine Selçuk Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014 yılında soruşturma başlatıldı. Bu vakfa Koç grubu ödül vermişti. https://www.haberturk.com/gundem/haber/1206385-odullu-matematik-koyu-davalik-oldu


[3] https://www.tgrthaber.com.tr/gundem/cubbeli-ahmet-hoca-diyanete-bundan-tehlikelisi-gelmemistir-190719

[4] https://indigodergisi.com/2017/07/diyanet-mehmet-gormez-istifa/

[5] 360 DERECE / İPEK ÖZBEY https://www.hurriyet.com.tr/kendi-yanlislarimiza-fetva-verir-olduk-40472669


Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget