İçim Acıyor - Gündüz Akgül

57 yaşında emekliliğimi isteyen biri olarak, özellikle emekliliği dolan meslektaşlarımın neden bağımsız yargı adına hala bir bedel ödemeye göze almadıklarını gördükçe içim daha da acıyor.

İçim Acıyor - Gündüz Akgül
Ülkede Adalete güven sarsılınca Ana muhalefet partisi 15 Haziran 2017 tarihinde Ankara’dan başladığı Adalet yürüyüşünü, 25 gün sonra İstanbul’da tamamladı. Yürüyüş bitiminde de Maltepe’de milyonların katıldığı görkemli bir miting düzenledi.
O günden bu yana konu devamlı TV programlarında tartışıldı. (Bu yazıyı yazarken de tartışılıyordu)
30 yılını yargıya vermiş biri olarak bu programları her dinledikçe içim acıyor.
Bizim dönemimizde de yargıda aksaklılar oluyordu. Ancak bu aksaklıklar az denecek sayıda olduğu gibi, aksaklığı yaratanlar diğer meslektaşları tarafından ya dışlanır, ya da aksaklık giderilirdi.
Bu aksaklıklara karşın yargıya güven %80-85 oranındaydı.
Başımdan geçen bir olayla dönemimin yargı uygulamasını okuyucuların bilgisine sunmak istiyorum.
Görev yaptığım ilçede bekâr bir Cumhuriyet Savcısı arkadaşım vardı. Bir gece bu arkadaşımı görmek içim şehir kulübüne gittim. Arkadaşım kulüpte yoktu. Bir masada Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı ile İlçenin ileri gelenlerden biri içki içiyorlardı. Beni de davet ettiler, teşekkür ederek işim var dedim ve ayrıldım.
İkinci gün Ağır Cezada bir cinayet davasının yargılamasını yapıyorduk. Salon hınca hınç doluydu. Başkanla içki içen kişi arka sıralarda oturuyordu. Yargılananlarda onun akrabalarıydı.
Cinayet olayını tam anlamı ile bilen ve gören bir görgü tanığını dinlerken, Başkan Bey, tanığın anlatımını tam anlamı ile tutanağa geçmedi. Tanık beyanında açıksa sanıkların olayı gerçekleştirdiğini anlatmıştı. Başkan bu beyanı her anlama çekilebilecek şekilde tutanağa geçince, yanı başımda oturan üyeye yavaşça, Başkana söyle ifadeyi tutanağa yanlış geçti dedim. Üye, alçak bir sesle söylediklerimi aktardı. Başkan dosyayı inceler gibi karıştırarak alçak sesle  “geçtik ya” diyerek dediklerimi nazara almadı. Bunun üzerine ben daha yüksek sesle Sayın Başkanım tanığın ifadesi tutanağa yanlış geçti dedim.
Bu kez Başkan daha kızgın bir tavırla ve yüksek sesle “Geçtik ya kardeşim” deyince, nevrim döndü. Hemen ayağa kalktım, Başkanı aracı yapmadan doğrudan tanığa, bir daha anlat dedim. Tanık, olayı ilk anlattığı şekilde tekrarladı. Bu kez kâtibe oğlum tutanaktan ifadeyi oku dedim. Kâtip tutanaktaki beyanı okudu, tanığın ifadesi ile ilgisi yoktu.
Bu kızgın halime hem Başkan, hem de salonda kiler şaşırmışlardı. Yargıda böyle bir durum pek olmaz. Belki de yargı tarihinde yaptığım bir ilkti. Ancak olanlar karşısında kendim tutamadım.
Bu durumu açıkça her kesin önünde saptadıktan sonra, cüppemi çıkarıp sandalyeye koydum ve Başkana dönerek sinirli bir halde ve yüksek sesle, burada kimsenin kanı yerde kalmayacak, şimdi gider seni Yüksek Hâkimler Kuruluna şikâyet eder Müfettiş isterim dedim ve salonu terk ederek doğruca Başsavcımız odasına girdim.
Efendim ben Başkanı şikâyet edeceğim diyerek olayı naklettim. Başsavcımız çok dürüst ve babacan biriydi. Beni sakinleştirmeye çalışarak, bekçisini çağırdı ve “bize iki çay söyle” diye emir verdi.
Tam o sırada her iki üyede içeri girdiler. Her ikisi birden “Gündüz patlamasaydı, biz patlardık” deyip beni desteklediler. Başsavcımız onları da oturtarak çay ısmarladı. O sırada Başkan da içeri girdi. Bana hitaben “Sen ne yaptın, beni rezil ettin” dedi. Kendisine,  arkadaş seni şikâyet edeceğim, sen taraf tutuyorsun, yanıtını verince “haydi duruşmaya çıkalım istediğini yazdır” dedi.
Bunun üzerine yanıt olarak, ben haddimi bilirim, yargılamayı sizin yönetmeniz gerekiyor, ama bir koşulla, tarafsız olarak.
Başsavcımız araya girdi bizi yatıştırdı, tekrar yargılamaya başladık. Başkan “iddia makamının talebi üzerine tanıktan tekrar soruldu. Tanık, benim ifadem zapta yanlış geçti dedi ve ifadesi yeniden zapt edildi” diyerek durumu düzeltti.
Böylece iş tatlıya bağlandı.
İşte o günlerin yargısını düşündükçe, bu gün yargı için söyleneler gerçekten içimi acıtıyor.
Haksız ve onur kırıcı bir atama sonucunda, hala çalışma yaşıma 8 yıl kala onurumu kurtarmak adına 57 yaşında emekliliğimi isteyen biri olarak, özellikle emekliliği dolan meslektaşlarımın neden bağımsız yargı adına hala bir bedel ödemeye göze almadıklarını gördükçe içim daha da acıyor.
Büyük önder Mustafa kemal Atatürk diyor ki;
“Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul olunmaz (1920)”
Unutulmamalıdır ki günün birinde herkes hukuka gereksinim duyacaktır.

14.08.2017
Gündüz AKGÜL 
Emekli Cumhuriyet Savcısı

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget