Neden yazmıyorsun diye soranların sayısı çığ gibi artınca, klavyenin başına geçmek farz oldu.
“Millet CHP Diyecek (mi)” adlı bir kitabı yayına hazırlamakla meşgul olduğum için yazıları ikinci plana attım.
Ama yazmamamın asıl nedeni bu değil.
Parlamenter sistemi bitirip, Türkiye’nin geleceğini tamamen değiştirecek bir referanduma gidiyoruz.
Bu konuda çok şey beklenen CHP’den maalesef dişe dokunur bir çalışma yok.
Göz göre göre gelen bu yaşamsal değişiklik yine öngörülemedi,yani hazırlıksız yakalanma durumu yaşandı.
Halkın çok büyük bir bölümü, özellikle AKP’ye oy verenler ve gençler, referandumun neler getirdiği konusunda doğru bilgilendirilince, Hayır oranının arttığı ortada.
Ama sevgili partimin örgütleri son 15 yılda kaybettiğimiz diğer seçimlerde olduğu gibi sessiz ve etkisiz.
Bazıları hakaretleri yağdırmadan belirteyim, CHP’nin, başını kadınların ve gençlerin çektiği birkaç samimi, fedakâr örgütü canla başla çalışıyor.
Ama gelin görün ki, bu istisnalar kaideyi bozmaz sözünü doğrularcasına, saman alevinden öteye geçemiyor.
Sözünü ettiğim sessizliği, isteksizliği, motivasyon eksikliğini ve ‘bitse de gitsek’ havasını, Ankara’da düzenlenen İl ve İlçe başkanları toplantısında da, Genel Merkez’deki Belediye Başkanları toplantısında da gördük, yaşadık.
Yazılarımı okuyanlar bilir, “Örgütleri çalışmayan bir parti seçim kazanamaz, iktidara gelemez” diye yıllardır yönetime yalvarır dururum.
“AKP’nin 5 zayıf noktası var, bunlar görülürse en geç 1 yılda yüzde 35’e iner” diye yazar, CHP’nin üstün birikimli yönetimi mutlaka görecektir diye umutla beklerim.
Ayrıca yıllardır, CHP’ye Yeni Örgüt ve Yeni Çalışma Modeli diye bir projeyi de anlatır dururum.
Beni okuyanlar, anladı ve ilgilendi, birçok parti örgütünden davetler aldım, ama gel gör ki, Partimizin büyükleri oralı bile olmadığı için yine hazırlıksız yakalandık.
Gerçeği bir kez daha vurgulayalım, insanımızın bir bölümü, bu referandumu hala daha AKP ile CHP arasında bir seçim yapmak zannediyor.
Örneğin, Ankara’nın Sincan, Elvankent, Keçiören ya da Sivrihisar, Afyon, Emirdağ, Sandıklı, Dinar, Bayat, Gömü, Denizli, Çardak, Bozkurt, Honaz, Kale, Tavas gibi ağırlıklı olarak AKP’ye oy vermiş yerlerinde konuştuğum insanlar, referandumla gelecek sistem değişikliğinin tam anlamıyla farkında değil. Olayı, “Cumhurbaşkanı Erdoğan istiyor, AKP’ye oy vereceğiz” şeklinde anlatıyor.
Gelecek değişiklikleri, kızmadan, köpürmeden, tartışmadan, sakin, nazik bir üslupla tek tek anlattığınızda, “Hakikatten böyle mi olacak?” diye soruyorlar. Şaşırdıklarını, kafalarının karıştığını, sorgulamaya başladıklarını görüyorsunuz.
Açık ve net, Kılıçdaroğlu’nun televizyonlardaki konuşmalarının bu insanlar üstünde hiç bir etkisi yok, çünkü o kanalları izlemiyorlar.
NTV, CNNtürk, Halk TV’de naklen verilen konuşmaları izleyenler zaten referandumla geleceklerin farkında olan insanlar.
Yine aynı şekilde CHP sözcülerinin ve milletvekillerinin bu kanallarda yaptıkları esip gürleyen konuşmaların da etkisi yok.
Buna verdikleri yanıt hep “AKP’nin elinde medyanın neredeyse tamamı var. Bize o kanallarda yer verilmiyor” oldu.
Bunlar çalışmamanın bahanesi değil, çünkü 1990 yıllarda onların sadece Kanal 7 televizyonları vardı, ama yılmadan kapı kapı dolaşıp bu günlere geldiler.
Hemen bazıları çıkıp, vekiller halkla buluşuyor, gerçekleri anlatıyor diye tepki verecektir.
CHP il ve ilçe örgütlerinde ya da salonlarda yapılan, partililerin ve Hayır diyecek kişilerin gittiği toplantıları, halka yönelik çalışma diye sunmanın kimseye faydası olmadığını anlamanın zamanı çoktan geçti.
CHP’lilerin olduğu sosyal medya platformlarında, arkadaş gruplarında herkesin birbirine Hayır videoları, mesajları göndermesinin de, halka yönelik çalışma olmadığını sanırım söylemeye gerek yok.
Öyleyse bırakalım bu boş işlerden medet ummayı da, AKP’ye oy vermiş geniş halk kesimlerinin yaşadığı yerlere gidip, kapıları çalalım.
Kapı kapı dolaşma işini de, ağzından çıkanı kulağı duyan, sakin, sabırlı, bilgili, hitabeti olan, propaganda değil bilgi aktaran, kendisine partide bir yer kapmak için değil ülke için koşan partililerle yapalım.
Bu örgüt yapısıyla (birkaç iyi niyetli ve fedakâr örgüt hariç) önerilerimin havada kaldığını biliyorum, ama söylemeden de olmuyor.
Şu anda Evet ve Hayır birbirine çok yakın gibi görünüyor, ama gerçek şu ki, çalışan taraf istediği sonucu alacak.
Dengeleri değiştirecek önemli bir unsur da, AKP kurulduğundan beri, bu parti içinde olan MHP kökenlilerdir.
Bunların ve mevcut MHP tabanının önemli bir kısmının Hayır diyeceğini bilenler biliyor.
Bu yüzden de, AKP tüm oyunlarını onlar üzerinden kurmaya çalışıyor.
Terör örgütü PKK ile kol kola giden HDP’lilerin tasfiyesi, ama Apo ile özel ilişkiler ve Barzani’nin Ankara ziyareti ise referandumun bir başka yüzü. Bunları daha açıkça birileri yazar diye bekledim, ama hep kıyısından, köşesinden geçtiler.
Fırsat bulursam, bunları da yazarım.
Gürbüz Evren
Yorum Gönder