Ekrandaki kurları mı belirleyici yoksa ekonomik göstergeler mi?

Ve herkes bir düşünsün; bu özel günlerde ekrana gelen “sonuç” mu önemli, kötüye gidişi apaçık gösteren “nedenler” mi? Geleceğimizi belirleyecek olan hangisi?

Ekrandaki kurları mı belirleyici yoksa ekonomik göstergeler mi?
-Acaba dövizin durumu ne olur? Düşer mi? Çıkar mı?
-“Düşmez kolay kolay” diyorsunuz… Ertesi gün “küüüüt” aşağı.
-“Bak düştü ama!”
-……..!
Bu işi bilenler sırf bu yüzden pek fazla tahmin yapmak istemiyorlardır her halde.
Aynen spor yorumcularının uzun uzun anlattıktan sonra lafı “top yuvarlaktır, bu maç öyle de bitebilir böyle de” diye bağlamaları gibi:
-“Döviz bu, iner de çıkar da. Taa Amerika’daki adamın yarın ne yapacağını ben nereden bileyim?”
İktidar da aynı telden:
“Efendim FED başkanı, Amerikan tahvilleri, Amerika’daki işsizlik oranları falan…”
Böyle olunca da hadi oturun ve bu ülkenin ekonomisinde işin ne tarafa kaymakta olduğunu anlatın bakalım anlatabiliyorsanız.
“Döviz yukarı çıkarken hep Amerika’dan, aşağı inerken güçlenen Türkiye’den dolayı…”
-“Bak benzin fiyatları nasıl da düştü”
-“Bak ithal malları nasıl da ucuzladı”
-“Bak bir lafıyla nasıl da…”
Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi bir şey…
“Durum onu gösteriyorsa” nasıl inandıracağız insanları işin aslına
Hadi, becerebilenler gelsin çıksın bakalım bu işin içinden.
*
Galiba işin aslını anlamanın da anlatmanın da en sağlıklı yolu, “sonucu” değil de “nedenleri” konuşmak.
-“Sonuç iyi”
-“Peki ne zamanki?”
-“bu günkü durum tabii”
-“Neye rağmen bu iyi dediğin sonuç peki?”
-“Vallahi ben işin o tarafını bilemem, konu teknik. Ben ortaya çıkan duruma bakarım”
Eğer işin o tarafını bilemez, bazen bilmek de istemezseniz yanılgılar da oradan baş verir zaten.
İki ile ikiyi toplasanız da dört çıkar, çarpsanız da mesela.
Dokuzdan beş çıkarsanız da, Üçe bir ekleseniz de değil mi?
Peki, mühim olan “sonuç”sa bu sonucun nasıl elde edildiği kimin umurunda?
Ekonomide durum aynen böyle:
Döviz yükseliyor mu örneğin?
-İhracatı arttırarak da düşürürsünüz, ithalatı azaltmakla da;
-Sermaye kaçışını durdurarak da düşürebilirsiniz, girişini arttırarak da;
-Bankaları sıkıştırırsanız da düşürürsünüz, Merkez Bankasının elindeki dövizleri satarak da;
-Araplara KDV’siz ev, bunun yanında vatandaşlık falan verip de düşürebilirsiniz, kara paraya “gel buraya bizde aklan, vallahi bir şey yapmayacağız” diyerek de.
-Eldeki üç beş kamu malını daha satarak da düşürebilirsiniz, “kaynağı belli olmayan” döviz girişleri ile de…
Demek ki “sonuç” her şekilde öyle çıkar ama bu sonucu sağlayan “nedenleri” çok değişik olabilir ve bunların bir kısmı “şimdi” olumlu bulunan sonuca rağmen maliyet yüksek olabilir, “yarın” daha büyük sıkıntılar yaratabilir.
*
Halk yine sandığa çağırıldı ya…
İktidar soruyor:
“Nasıl, durumdan memnun musunuz?”
Özellikle de günü kurtarma, gerisine aldırmama eğiliminde olan kimi kesimden sesler yükseliyor:
-Eveeeet”
-“Bak bu dövizi çıkartanlar, faiz yükselsin diyenler vardı ya, işte bunlaaaar….”
-“Eveeeet”
Halk bu günlerde “gidişat”tan memnun olup olmadığına karar verecek ya…
İndirelim o zaman şu kurları, vuralım beline dövizin en azından şu sandık işi bitene kadar.
Bu “bizim bekamız” için yaşamsal önemde.
Bırak halkımız daha sonra ne bilelim biz öyle “san”dık desin.
*
Bizde siyasetin tarzı böyle ne yazık ki.
Ama her şeye rağmen yine de şunları söylemeli, anlatabildiğimiz kadar anlatmalıyız:
-Bir ülkede döviz fiyatlarının yükselmesi, aslında o ülke parasının değerinin düşmesidir.
Bu olayda döviz yükselmez, kendi paramız değer kaybeder.
Biz dövize düştüğümüz yerden bakınca o yüksekte görünür gözümüze.
-Para değer kaybederse, her birimizin geliri de tasarrufları da erir, refahtan kaybederiz.
-Paramıza değer kaybettirmemenin, refahı kaybetmemenin yolu, her yöntemi kullanarak o gün piyasadaki dövizi baskı altında tutmak değil, “kalıcı ve dengeli bir ekonomi politikası” güderek paranın değerini korumasını “düşmemesini” sağlamaktır.
Eğer:
-Baskı altına alınmış kurlar dolayısıyla şimdiki gibi ihracat düşer, ithalat coşarsa;
-İç ve dış gerginlikler dolayısıyla turizm günden güne geriler, oteller sinek avlarsa;
-Kurumsal güvenirlik düştüğü için sermaye kaçar, giriş olmazsa;
-Dünyanın gözünde kredimiz düşer, bize borç verecekler ya hiç vermez ya borç faizini yükseltirse;
-Merkez Bankasındaki döviz varlığımız giderek erirse;
Böylesi bir ekonomide, sadece şu günlerdeki “duruma” bakıp dövizdeki artışın durma, hatta geriye gitme eğiliminde olduğunu kim söyleye bilir?
Sonuçta döviz dediğimiz şey de kıtlaşırken pahalılanan, bollaşırsa ucuzlayan bir mal değil midir?
Var mı bu günlerde bizde dövizin bollaşacağına işaret eden ekonomi-politik gelişmeler?
Ve herkes bir düşünsün; bu özel günlerde ekrana gelen “sonuç” mu önemli, kötüye gidişi apaçık gösteren “nedenler” mi?
Geleceğimizi belirleyecek olan hangisi?
Bülent Soylan

Bülent Soylan

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget